MEVLİT OKUTMAK ŞİRKTİR.
Şii Fatımi Devleti Mısır’da kurulduğunda, 972 veya 975 yıllarından itibaren bu anmalar başlatılmıştır. Bu uygulama, Devlet Yöneticisi Muiz Lidinillah zamanında başlamıştır. Ancak Hz. Muhammed döneminde böyle bir uygulama yoktu.
Mevlit merasimleri, düğünlerde, nişanlarda, sünnet düğünlerinde, cenazelerde ve benzeri dini organizasyonlarda sıklıkla okutulmaktadır. Mevlit okutmanın başlı başına bir ibadet olduğu sanılmaktadır. Fakat temelde İslami bir adet değildir. Dolayısıyla, Mevlit okumak veya okutmak farz da değildir. Rivayetlerde de yeri yoktur. Bu sebeple, mevlit dini yönden yapılması gereken bir görev değildir.
Osmanlılarda ilk mevlit okuma merasiminin, 1589 yılında III. Murat döneminde gerçekleştirildiği bildirilmektedir. Bir başka kaynağa göre ise Osmanlı İmparatorluğu'nda mevlit törenleri, Süleyman Çelebi'nin Mevlidi’nin yazıldığı tarih olan 1409’dan sonraki yıllarda başlamıştır. Mevlit törenleri, Kanuni Sultan Süleyman döneminden itibaren saray protokolünde yer almaya başlamış, III. Murat zamanında tamamen resmileşmiştir. Bu şiirin yazılışından sonraki dönemlerde, mevlit törenleri yeni bir içerik kazanmaya başlamıştır.
Yüce Allah, 'Elçilerini birbirinden ayırmayın' (2:285) emrine rağmen, biz Muhammed’i tek başına yüceltiyoruz ve bu konuda aşırıya kaçıyoruz. Yüce Allah’ın nebileri arasında farklılıklar olabilir. Ancak inananlar, Allah’ın nebilerini birbirine karşı yarıştırmamalıdır. Onlar, farklı davaların nebileri değil, aynı mesajı savunan elçilerdir (2:136; 3:84; 2:285; 4:152).
Nebi
Muhammed’i yüceltmekle yukarıdaki ayetlere muhalif oluyoruz. Yüceltmenin
aşırısı şirktir. Bunu unutmadan, Mevlid’e geçelim. Şiirde her beyit için yorum
yapmayacağım; her birinin altına günümüz Türkçesiyle açıklayıcı cümleler yazdım.
Bu açıklamaların yeterli olacağını düşünüyorum.
‘Ol! ‘ dedi bir kere var oldu cihan
‘Olma! ‘ derse, mahv olur ol dem hemân
"(Allah) Ol!" dedi bir kere,
var oldu cihan, ‘Olma!’ derse, yok olur hemen.”
Yüce
Allah, 'Ol' demesiyle hemen oluşum başlar, bu doğrudur. Ancak Nebisi, Allah’ın
yarattığını yok edemez. Yüce Allah bir şeyi yaratırken, diğerlerinin onu yok
edebilme yetkisi olması düşünülemez. Burada büyük olan kim? Kur’an, buna
'Allah’tan başka ilah edinmek' tabirini kullanır."
Haşre dek ger denilirse bu kelâm
Nice haşr ola, bu olmaya temâm
“Kıyamete kadar bu söz söylense. Bu söz
tamam olmadan, nasıl dirilir.”
Pes Muhammed'dir bu varlığa sebeb
Sıdk ile ânın rızasına kıl talep.
Bu varlığın sebebi Muhammed’dir, samimiyetle
onun rızasını talep et.
"İnsanların varoluşunun sebebi Muhammed
olamaz. Yüce Allah, cinleri ve insanları sadece O’na kulluk etsinler diye
yaratmıştır (51:56). Bu kullar, dünya hayatında imtihan edilmektedir."
76 İnsan Suresi 2. Ayet;
Gerçek şu ki biz insanı katışık (döllenmiş) bir nutfeden (zigottan) yarattık.
Onu imtihan edeceğiz; (bu yüzden) onu duyar ve görür kıldık.
Hak Teâlâ çün yaratdı Âdem’i
Kıldı Âdem’le müzeyyen âlemi
“Hak Teâlâ, Âdem'i yarattığı için, Âlemi Âdem
ile süsledi.”
Âdem’e kıldı feriştehler sücud
Hem anâ çok kıldı ol lûtf issi cûd
“Âdem'e melekler secde etti. Ve o,
çok büyük bir lütfa mazhar oldu.”
Mustafa nurunu alnından kodu
”Bil habibim nurudur bu nur dedi”
“(Allah) Mustafa nurunu alnından
çıkardı. (Adem’e) ‘Bu, sevgilimin nurudur’ dedi.”
Kıldı o nur anın alnında karar
Kaldı anın ile nice ruzigâr
“O nur, onun alnına yerleşti. Birçok
zaman boyunca esintisi orada kaldı.”
Sonra Havva alnına nakletti bil
Durdu anda dahi nice ayü yıl
“Sonra Havva’nın alnına aktardı O
andan itibaren birçok yıl boyunca orada kaldı.”
Şit doğdu anâ nakletti bu nur
Anın alnında tecelli kıldı nur
“Şit doğduğunda, Havva bu nuru ona
aktardı. O nur, Şit'in alnında tecelli etti.”
Erdi İbrahim’i İsmail’e hem
Söz uzanûr eğer kalanın der isem
İbrahim, İsmail'e de ulaştı. Eğer
kalanları anlatırsam, söz uzar.
İşbu resm ile müselsel muttasıl
Ta olunca Mustafa’ya müntekil
“Bu gelenek, sürekli ve kesintisiz
olarak Mustafa'ya ulaşana kadar devam eder.”
"Hz.
Adem ile Muhammed arasında yaklaşık 300.000 yıl olduğu söyleniyor. Muhammed’in
nuru alnından alınıp Adem’in alnına bırakılırken, Yüce Allah, 'Bu sevgilimin
nurudur' diyor. Bu, ne cüret! Bu nurun nebiler arasında dönüp, dolaşacağı ve
yaklaşık 300.000 yıl sonra tekrar Muhammed’e geleceği iddia ediliyor. Yani nur
Muhammed’den başladı ve onunla bitecek anlamı çıkıyor. Yüce Allah Kur’an’a da
'nur' diyor, ancak bu şekilde düşündüğümüzde, başlangıçta Muhammed’e Kitap
verilmiş olduğunu varsaymamızı gerektiriyor ki bu tamamen zırva. Hz. Muhammed,
yaşadığı dönemde bile 40 yıl boyunca kitap ve din hakkında bilgi sahibi değildi
(11:49; 12:3; 29:48; 42:52) ve risaletle görevlendirileceğinden haberi bile
yoktu (28:86)."
Ol gice kim doğdu ol hayrûl beşer
“O gece ki insanların en hayırlısı
doğdu. Annesi orda neler gördü neler.”
Dedi gördüm ol Habibin ânesi
Bir acep nur kim güneş pervanesi
"Onun annesi dedi ki, 'O Sevgiliyi
gördüm, öyle bir nur ki, güneş ona pervane kesilir.”
Berk urup çıktı evimden nagehan
Göklere dek nur ile doldu cihan
"Birden bire evimden bir ışık
parlayıp çıktı, göklere kadar tüm dünyayı aydınlattı."
Gökler açıldı ve feth oldu zulem
Üç melek gördüm elinde üç âlem
"Gökler açıldı ve karanlık
fethedildi; üç melek gördüm, ellerinde üç bayrak."
Amine’ye üç meleğin görünmesini hangi delille bağlayabilirsiniz? Sözde meleklerin görünmesi kolay olabilir, ama Kur’an’dan böyle bir delil var mı? Elbette yok. Yüce Allah’tan başkası gaybı bilmezken, Süleyman Çelebi bu bilgiyi nasıl edinmiş olabilir? (2:33; 11:123; 16:77; 18:26; 27:65; 35:38; 49:18).
Biri meşrık biri mağribde anın
Biri damında dikildi Kâ’benin
"Biri doğuda, biri batıda; biri
Kâbe'nin damında dikildi.
Bildim anlardan kim ol halkın yeği
Kim yakin oldu cihana gelmeği
"Anladım ki onlardan, o
insanların en iyisi; ki dünyaya gelme vakti yaklaştı."
İndiler gökten melekler saf ü saf
Kâbe gibi kıldılar evim tavaf
"Gökten
melekler saf saf indiler; evimi Kâbe gibi tavaf ettiler.
Eğer
tavaf yapılacaksa, tavafın yeri Kabe’dir.
Hem hava üzre döşendi
bir döşek
Adı Sündüs, döşeyen anı melek
"Havada bir döşek serildi; adı
Sündüs, yatağı seren ise bir melek."
Çün göründü bana bu
işler ayân
Hayret içre kalmış idim ben hemân
"Bu olaylar
bana açıkça göründüğünde, hemen hayret içinde kalmıştım."
Bu
olaylara tek şahit Süleyman Çelebi, başka şahit yok.
Yarılıp çıktı
divardan nagehan
Geldi üç huri banâ oldu ayan
"Duvar birden yarılıp açıldı, üç
huri geldi ve bana göründü."
Bazıları derler ki ol üç dilberin
Asiye’ydi biri ol meh-peykerin
"Derler ki,
o üç güzelden biri, ay yüzlü Asiye idi."
Biri Meryem hatun idi
aşikâr
Birisi hem hûrilerden bir nigâr
"Biri Meryem Hatun idi
aşikâr; biri de hurilerden bir güzel."
Şimdi
de Asiye ve Meryem meleğe dönüşmüş, Çelebi öyle söylüyor.
Geldiler lutf ile ol
üç mehcebin
Verdiler bana selam ol dem hemin
"O üç ay yüzlü güzel geldiler, o anda bana lütufla selam
verdiler."
Mustafa’yı birbirine muştular
"Çevreme
gelip oturdular, birbirlerine Mustafa'nın doğumunu müjdelediler."
Üç âlem dahi
dikildi üç yere
Her birisin edeyim nerden nere
"Üç bayrak da üç yere dikildi; her
birinin nereden nereye olduğunu anlatayım."
Dediler oğlun gibi hiç bir oğul
Yaradılalı cihan gelmiş değil
"Dediler ki,
'Oğlun gibi bir oğul, dünya yaratılalı beri gelmiş değil.'"
Bu senin oğlun gibi
kadri cemil
Bir anâya vermemiştir ol Celil
"Bu senin
oğlun gibi kıymetli bir evladı, o Yüce Allah hiçbir anneye vermemiştir."
Ulu devlet buldun ey
dildare sen
Doğu serdir senden ol hulki hasen
"Ey gönül
dostu, büyük bir devlet buldun; o güzel huylu oğul senden doğacak olan
liderdir."
Bu gelen ilm-i ledün sultanıdır
Bu gelen tehvid-i irfan kânıdır
“Bu gelen dünya ve ahret ilimlerinin sultanıdır. Bu gelen tevhid ve irfan kaynağıdır."
"Din, Yüce Allah’ın kaynağıdır. Hayatta bile olmayan bir beşer, ahireti nasıl bilebilir? Görünen ve görünmeyeni bilen yalnızca Allah değil mi?"
59
Haşr Suresi 22. Ayet;
O, kendisinden başka ilah olmayan Allah'tır. Görünmeyeni de görüneni de
bilendir. O Rahmân'dır, Rahîm'dir.
Bu gelen aşkina devreyler felek
Yüzüne müştakdürür ins ü melek
"Bu gelenin aşkına felek
döner; yüzüne insanlar ve melekler âşıktır."
Köleliği
kaldırmak için kitap gönderen Yüce Allah’ın, bütün âlemi Muhammed’in kölesi
yapması gibi bir deyişin mantığı yoktur. Bu oldukça saçma bir iddia."
Bu gice ol gicedir
kim, ol şerif
Nur ile âlemleri eyler latif
"Bu gece,
öyle bir gecedir ki o şerefli gece, nur ile âlemleri aydınlatır ve
güzelleştirir."
Bu gice şâdân olur
erbâb- dil
Bu giceye can verir eshab-ı dil
"Bu gece, gönül sahipleri şad
olur; bu geceye can verir gönül dostları."
Rahmeten lil’alemindir
Mustafa
Hem şefiu’l-muznibindir Mustafa
"Mustafa,
âlemlere rahmettir; hem de günahkârların şefaatçisidir."
"Yaratılmışların Yüce Allah’ı tesbihi, tüm insanlık için değil de sadece Muhammed için mi geçerlidir? Yüce Allah, Muhammed’i âlemlere rahmet olarak göndermiştir (21:107). Bu, Yüce Allah’ın merhametinin tecellisi olarak ifade edilmektedir ve bunun ana maddesi vahiydir. Yani âlemlere rahmet olan Kur’an’dır, Yüce Allah’ın yasalarıdır. Bu ayetin vermek istediği mesaj ile 'Rabbinin merhameti gereği nebi gönderici olan da elbette biziz' mealindeki ayetler (44:5-6) birbirini tamamlamaktadır ve Yüce Allah'ın resul göndermesinin ilahi rahmet ve merhametin tecellisi olduğunu gözler önüne sermektedir.
Hz. Muhammed’in nebiliğinin evrensel olduğu ile ilgili benzer ayetler bulunmaktadır: (4:79; 6:19; 7:158; 34:28; 36:6; 42:7; 62:2-3).
Muhammed dâhil kimse şefaat edemez. Şefaat, bir torpil müessesesi gibi görülmelidir. Yüce Allah katında kıl kadar bile haksızlık yapılmaz (17:71). Şefaat yalnızca Allah’a aittir ve O’nun haksızlık yapmayacağına göre, şefaat sadece amel defteridir. Yani kimse kimseye zerre kadar fayda sağlayamaz; herkes ancak iyi veya kötü yaptıklarından sorumludur."
Vasfını bu
resme tertip ettiler
Ol mübarek nuru tergib ettiler
"Onun sıfatlarını bu resme
düzenlediler; o mübarek nuru birleştirdiler."
Âmine eder çü vakt
oldu tamam
Kim vücuda gele ol hayrül enam
" Amine, insanların en hayırlısının
dünyaya geleceğini; vaktin tamam olduğunu anladı. "
Susadım gayet
hararetten kati
Sundular bir cam dolusu şerbeti
"Susadım, gayet şiddetli bir
hararetten; bir kadeh dolusu şerbet sundular."
Şerbeti karşımda tutdu
huriler
Bunu sana verdi Allah dediler
"Huriler
şerbeti karşımda tuttu; 'Bunu sana Allah verdi,' dediler."
Kardan ak idi ve hem
soğuk idi
Lezzeti dahi şekerde yok idi
"Kardan beyazdı ve hem soğuktu;
lezzeti ise şekerde yoktu."
İçtim anı
oldu cismim nura gark
Edemedim kendimi nurdan fark
"İçtim onu, bedenim nura gark oldu;
kendimi nurdan ayırt edemedim."
Geldi bir akkuş
kanâdiyle revan
Arkamı sıvadı kuvvetle heman
"Bir ak kuş geldi, kanadıyla uçarak;
hemen kuvvetle sıvazladı arkamı."
Doğdu ol
saatte ol sultan-ı din
Nura gark oldu semavatü zemin
"O saatte doğdu o dinin sultanı;
gök ve yer nura gark oldu.
"Melekler, Amine’nin yanına gelir ve birbirlerine Muhammed’in doğumunu müjdelerler. Dünya yaratılalı beri gelmeyen, en güzel huylu, mükemmel, dünya ve ahiret biliminin sultanı, insanların en hayırlısı geliyor; adı Muhammed. Hani resuller birbirinden ayrılmayacaktı? Bu Allah’ın emriydi. Allah’ın hurilerle gönderdiği soğuk, lezzetli, şekersiz şerbeti Meryem’e içiriyorlar. İçtiği şerbetin nur olduğu anlaşılıyor. Amine’nin yanına bir ak kuş iniyor ve arkasını sıvazlıyor. O saatte dinin sultanı doğuyor. Nasıl oluyorsa, hiçbir nebiye nasip olmayan bir olay gerçekleşiyor. “Yer ile gök nura gark oluyor."
Hak Tela ne yarattı
evvela
Cümle mahlûkattan kim evvel ola
" Tüm
mahlûkattan önce kim yaratıldı; Allah önce neyi yarattı?"
Mustafa nurunu evvel kıldı var
Sevdi anı ol kerimü girgidar
"Yüce
yaratıcı Mustafa'nın nurunu önce var etti; onu sevgili gibi sevdi."
Her ne türlü kim
saadet vardürür
Yahşi hu, gerekli adet vardürür
"Her ne
türlü ki saadet varsa, o güzel huylu (Muhammed) sayesindedir."
Hak sana verdi
mükemmel eyledi
Yaradılmıştan mufaddal eyledi
"Allah seni mükemmel eyledi;
yaratılmışlardan üstün kıldı."
Andan oldu her nihanü
aşikâr
Arşü ferşü yerde gökte ne ki var
"Onunla her
gizli ve açık; arşta,
ferşte, yerde ve gökte ne varsa ortaya çıktı.”
Ger Muhammed olmaya
idi ayan
Olmayı serdi zeminü asuman
"Açıkça, Eğer Muhammed olmasaydı;
yer ve gök olmazdı.
Hem vesile olduğu içün ol Resul
Âdemin Hak tevbesini kıldı kabul
"Resul (Muhammed) vesile olduğu
için; Âdem'in tevbesini Allah kabul etti."
Ger Muhammed gelmeseydi âleme
Tac-i izzet ermez idi Âdeme
"Eğer Muhammed gelmeseydi âleme; Âdem, izzet tacına ermezdi.
Nuh anıçün buldu hem garktan necat
Daği doğmadan göründü mûcizat
"Nuh, onun sayesinde boğulmaktan kurtuldu; daha doğmadan mucizeler göründü."
İlk yaratılanın Muhammed olduğu iddiasını, muhtemelen ilk kez Çelebi’nin Mevlidinde duydunuz. Ancak Adem’in tevbesinin kabul edilmesi, izzet ve şeref tacına ulaşması, Nuh’un boğulmaktan kurtuluşu gibi olaylar, daha dünyaya bile gelmemiş bir kişi sayesinde olduğu iddia ediliyor.
Cümle anın dostluğuna adına
Bunca izzet kıldı Hak ecdadına
"Onun (Muhammed’in) dostluğuna
ve adına; Allah bütün ecdadını da onurlu kıldı."
"Yüce Allah’ın, Muhammed’in dostu olduğu için bütün ecdadını da onurlu saydığı iddia ediliyor. Ancak, Allah’ın insanlara olan sevgisinin, bizim duyarlılığımıza bağlıdır. (49:13). Bir kişinin hatırına, o kişinin ecdadını onurlu kılmak Yüce Allah’ın yapacağı bir şey değildir. Nuh, oğlunu; Lut, eşini; İbrahim, babasını; Muhammed ise en sevdiklerini kurtaramamıştır. Hiç kimse, kendi akıbetini bilemez (82:19). Keza, kimse kimseye yardım da edemez."
Ceddi olduğiçün anın hem Halil
Narı cennet kıldı anâ ol Celil
"(Muhammed’in) ceddi olduğu için
Allah; İbrahim’e ateşi bahçe kıldı."
Hem dahi Musa elindeki asa
Oldu anın hürmetine ejderha
"Hem de
Musa'nın elindeki asa; onun (Muhammed’in) hürmetine ejderha oldu."
Ateşin
İbrahim’i yakmaması, Musa’nın asasının ejderhaya dönüşmesinin yine Muhammed’in
hürmetine olduğu iddia ediliyor.
Ölmeyip İsa gök’e
buldu yol
Ümmetinden olmak için idi ol
" Muhammed’in ümmetinden
olabilmek için, İsa ölmedi, göğe yükseldi. "
Gerçi kim bunlar dahi mürseldürür
Lîk Ahmed ekmelü efdaldürür
" (Muhammed’in)
ümmetinden olmak için İsa ölmeyip göğe yükseldi. Gerçi bunlar da elçidirler;
fakat Ahmed en mükemmel ve en faziletlidir."
Hz. Muhammed’in nebilerin en mükemmeli olduğu ve İsa’nın da bunu bildiği için ölmeyip göğe yükseldiği söyleniyor. Ayrıca, bizim yaşadığımız dönemde Muhammed’in ümmeti olmak adına tekrar yeryüzüne ineceği iddia ediliyor. Kim bilir, diğer nebiler de gelebilir. Ancak bu inanılır gibi değil; adeta bir masal gibi…
Çün temenni kıldılar Haktan bular
Kim Muhammet ümmetinden olalar
"Çünkü diğer
nebiler Muhammed’in ümmeti olmak için haktan temenni de bulundular.”
Sünnetin tut ümmeti ol ümmeti
Ta nasip ola sanâ Hak rahmeti
"Sünnetini tut, ey ümmet; ki Hak rahmeti sana nasip ola."
Nebi Muhammed’i elbette her mümin sevmelidir. Ancak sevgide de sınır aşılmamalıdır. Sevgili Muhammed’in ölümünden asırlar sonra yazılmış olan Mevlit, genellikle camilerde okutuluyor. Mevlit, masum bir şiirin nağmeli hali değildir; Allah’ın mescitleri de birer konser alanı değildir. Gördüğümüz gibi, bu şiirlerde aşırı abartı, yalan ve uydurmalar bulunmaktadır. Nebi Muhammed’e böyle bir sevgi gösterisi olamaz, bu şirktir.
Dinimizde yeri olmamasına rağmen bazı günler belirlenip, o günlerde Yüce Allah’ın elçilerinin yaşamlarından kesitler anlatılmasında bir sakınca görmüyorum, hatta bu güzel bir uygulama olur. Ancak Mevlit, çok yanlış bir uygulamadır. Yüce Allah’ın elçilerini dolaylı yollardan yarıştırmayalım, onları birleştirelim.
2
Bakara Suresi 285. Ayet;
…”(Müminler) ‘O'nun (Allah'ın) elçilerinden hiçbiri arasında fark gözetmeyiz.’
(derler).”
Yüce Allah’a inanarak O'nun huzuruna kul hakkıyla gitmemek esastır. Evet, kul hakkı günahtır, ancak diğer günahlar gibi Allah’ın affetmeyeceği bir günah değildir. Yüce Allah’ın tek affetmeyeceği günah olan şirki, kul hakkı ile gizlemişler ve Mevlid’i, şirk unsuru haline getirerek din edinmişlerdir.
Nisa
Suresi 48 ve 116. Ayet;
Şüphesiz ki Allah kendisine ortak koşulmasını bağışlamaz; bundan başkasını,
(diğer günahları) dilediği (layık olan) kimse için bağışlar. Allah'a ortak
koşan kişi büyük bir günah(la) iftira etmiş olur.
Mevlit yapanlar, sevap işlediklerini düşünüyorlar çünkü ibadet ettiklerine inanıyorlar. Ancak ne kadar büyük bir çıkmazın içinde olduklarının farkında bile değiller.
Din kisvesine bürünmüş bazı kişiler, 'Aracı olmadan Allah’a yaklaşamazsınız,' diyorlar ve şu örneği veriyorlar: 'Özel kalem müdürünü görmeden başkanla görüşebiliyor musunuz?' Haşa, Allah başkan mıdır? Allah’ı bir güç veya kuvvet gibi mi görüyorsunuz? Peygamber Muhammed de aracı değildi. Sevgili Muhammed’in sıfatları arasında 'aracı' kelimesini gösterebilen var mı?"
31
Lokman Suresi 13. Ayet;
Hani Lokman, oğluna öğüt vererek "Ey yavrucuğum! Allah'a ortak koşma!
Şüphesiz ki şirk büyük bir zulümdür." demişti.
Şeyh, gavs, kutup olarak adlandırılan kişiler de dâhil, Sevgili Peygamberimiz Muhammed’i bile, bize şah damarımızdan daha yakın olan Allah’a ortak, aracı edinmeyelim.
39
Zümer Suresi 3. Ayet;
Dikkat edin! Arı duru din yalnızca Allah'a aittir. O'nun peşi sıra dostlar
edinenler "Onlara, bizi yalnızca Allah'a biraz daha yaklaştırsınlar diye
kulluk ediyoruz!" (derler). Şüphesiz ki Allah ayrılığa düştükleri şeylerde
aralarında hüküm verecektir. Şüphesiz ki Allah yalancı ve inkârcı kimseyi doğru
yola ulaştırmaz.
Şiirde yazılanlar hakkında hiçbir
kanıt yok. Allah hakkında bu denli pervasızca konuşmak, kime ve neye hizmet
ediyor? Eğer amaç, Allah'ın kitabının önüne geçmekse, bunda başarılı
olduklarını söyleyebilirim. Çoğunluk, şiirle ibadet ettiğini sanıyor. Bu
anlayışla okutulan Mevlit, adeta Kur’an’a paralel bir metin haline gelmiştir.
Oysa ibadetleriniz Kur’an’a dayalı olmalıdır. Allah’ın mescitlerinde şiir
okunamaz. Mescitler ve secde edilen yerler, yani her bir ibadet mekânı ve
zamanı, tevhide adanmış olmalıdır. Her türlü şirk unsurundan uzak tutulmalıdır.
Din adına yapılan herhangi bir davranış, yalnızca Yüce Allah içinse ibadet
sayılır. İçinde aracılık barındıran eylemler ibadet olarak kabul edilemez;
bunlar, kişiyi Allah'a yaklaştırmaz, aksine uzaklaştırır. Mevlit okutmak da
şirktir. Bu tür etkinlikleri düzenlemeyelim ve düzenlenen ortamlardan uzak
duralım.
Doğrularım Allah’ın,
yanlışlarım ise bana aittir.
Aydın Orhon