Kader sözcüğü kıymet, takdir,
kudret; sosyolojik anlamı ölçmektir. Bütün yaratılmışlar Allah’ın takdiridir. Kâinatta
ki bütün varlıklar, Allah’ın takdir etmesiyle yaratılmıştır. Takdir etmek
ölçülendirmek anlamındadır. Yüce Allah her şeyi bir ölçüye göre yaratmıştır. Kader,
yarattığı eşyaya verdiği özelliklerin adıdır. Ateşin yakıcı olması, aşırı
soğuğun dondurması, suyun boğucu olması, bıçağın kesici olması, suyun kaldırma
kuvvetinin olması, balın tatlı; biberin acı olması vb.
Gezegenlerin
gezeceği yörünge bir ölçü nispetinde yaratılmıştır. Dünya’nın kendi ve Güneş’in
etrafında hangi eksen ve hangi yörüngede, hangi açıda gezdiği, Ayın hareketi
ölçü sistemiyle Yüce Allah tarafından yaratılmıştır. Bu ölçünün bozulmasının, Dünya’yı ve gezegenleri ne hâle getireceğini
düşünürsek, ölçünün önemi ortaya çıkacaktır. Yüce Allah her şeyi bir ölçü ile
yarattığını buyururken, yaratılış kanununun ölçü içinde gerçekleştiğine dikkat
çekmektedir.
İnsan
29, 31. Ayet:
Bunlar, aklınızdan çıkarmamanız gereken bilgilerdir. Rabbinin yolunu tercih
eden o yola girer. Sizin yaptığınız tercih ancak Âlemlerin Rabbi olan Allah’ın
yaratması ile gerçekleşir. Çünkü bilen O, her kararı doğru olan O’dur. O, doğru
tercihte bulunanı ikramı ile kuşatır. Yanlış yapanlar için de acıklı bir azap
hazırlamıştır.
Kamer 48-49. Ayet:
Yüzüstü ateşe sürüklendikleri gün kendilerine: “Cehennemin dokunuşunu tadın!”
denir.
Şüphesiz biz, her şeyi bir ölçüye göre yarattık.
Mealcilerin ölçü diye tercüme ettikleri kelime قَدَرٍ kader
kelimesidir.
Ayette belirtilen ceza; onların
inkârına, yaşantılarına göre verilmektedir. Amellerine verilen ceza da ölçü
iledir. Amel ile ceza arasında denklik denen bir ölçü vardır. Cezada ölçü
olmazsa, adalette olmaz.
Şura
40. Ayet:
Bir kötülüğün cezası, ona denk bir kötülüktür. Kim bağışlar ve barışı sağlarsa,
onun mükâfatı Allah'a aittir. Doğrusu O, zalimleri sevmez.
Ayette belirtilen denkliği gördük; yani kötülüğün cezası ona denk bir
kötülüktür.
Yüce
Allah tabiattaki tüm bileşimleri, elementleri, biyolojik varlıkları bir ölçü
ile yaratmıştır. Bütün canlıların maddi yapısındaki sistem, hava ve sudaki
gazların bileşimi, organlardan hücre yapısına oradan da vücudun tamamı bir
“ölçü” ile yaratılmıştır.
Bir de
kadere (ölçüye) değişik açıdan bakalım. İnsanlara insanca davranmaları kaderi olarak
verilmiştir. İnsanları yaratılışı fıtrat üzerinedir. İşte bu ölçü dışına
çıkanlar, ölçüyü kaybedenler cehenneme yüz üstü gitmek durumunda kalırlar. Her
şey bir ölçü nispetinde yaratıldığı gibi her insanın psikolojik yapısına da
ölçü koymuştur. Akıl, gönül, nefis ölçüye göre çalışır. Biz bu ölçüyü bozarsak
ahlak çöker.
Bakın bu ayette de ölçü geçiyor.
Sebe
11. Ayet:
"Geniş zırhlar yap; dokumasında ölçülü davran!" diye (vahyetmiştik).
(Siz de) iyi işler yapın! Şüphesiz ki ben yaptıklarınızı görenim.
Yüce Allah Nebi Dâvut’a verdiği bu emirle yaptığı işte ölçülü olmasını,
malzemeyi ölçülü kullanmasını emrediyor. Bu ayette; yaptığımız her türlü işi en
iyi, en güzel şekilde ve ölçülü yapmamız gerektiğini emrolunmaktadır.
Kur’an’dan
anladığım kadarıyla kaderi iki türlü ele almamız gerekmektedir.
Birincisi; Bizim sorumlu olmadığımız kaderdir. Yani bundan dolayı hesaba
çekilmeyeceğimiz kaderdir.
İnsanlar yaratılışında rengini, ırkını, cinsiyetini, fiziki şeklini, kan
grubunu, doğduğu yeri hangi anneden hangi babadan doğacağını bilemez. Seçim
hakları da yoktur. Eğer intihar etmezse nerede, nasıl ve ne zaman öleceğini de
bilmez. İnsanın yaratılması da onun kaderidir.
İkincisi; Yüce Allah bize iki yol göstermiştir. “Eğer Bana ve resulüme itaat ederseniz
sizi cennetimle mükâfatlandıracağım” diye buyurmuştur. Aksi halde cehenneme
atılacağımızı tabi ki biliyoruz.
İnsan 3. Ayet:
Biz ona yolu gösterdik; Ya şükredici veya nânkör olur.
Mülk 2. Ayet:
O, amel (davranış ve eylem) bakımından hanginizin daha iyi (ve güzel) olacağını
denemek için ölümü ve hayatı yarattı. O, üstün ve güçlü olandır, çok
bağışlayandır.
Allah takva yolunu ve fiks fücur yolunu, kitabında belirtiyor. Hangi
istikamette gidersen git, problem yapmıyor. Arkasından da tehdidi yapıştırıyor.
“Sonuçlarından sen sorumlusun.”
Kehf
29. Ayet:
De ki "Bu doğrular Rabbinizdendir. İmanı tercih eden inanıp güvensin,
görmezlikten gelmeyi tercih eden de kâfir olsun. Yanlış yapanlar için perdesi
kendilerini kuşatacak bir ateş hazırladık. Yardım isterlerse onlara, erimiş
maden gibi yüzleri haşlayan bir su verilir. Ne kötü içecektir o; ne kötü yerdir
orası!
Birlikte bir hayal kuralım:
Yüksek
bir tepeden aşağı doğru bakıyoruz. Aynı ray üzerinde karşılık gelen iki tren
görüyoruz. Ortalama hızlarını da tahmin edip aradaki mesafeyi de
hesapladığımızda, bu iki trenin ne zaman kafa kafaya çarpacağını yaklaşık
olarak hesaplayamaz mıyız? İşte İlim maluma tabiidir. Kader Allah'ın ilmindendir.
Allah Kitap ve ölçü vererek insanları
kendi öz iradesine bırakmıştır. İyiyi ve kötüyü yapmak bizim kendi elindedir. Ya
haram ve yasaklarla şeytana, ya da erdemli olup takvaya gidebiliriz. Üçüncü bir
yol yoktur. Allah yazdı diye biz yapıyor değiliz. Bizim yapacağımızı bildiği
için Allah yazmıştır.
Maide
48. Ayet:
Gerçekleri içeren bu Kitabı sana, önceki Kitapları onaylayıcı ve koruyucu
özellikte indirdik. O halde aralarında Allah’ın indirdiği ile hükmet. Sana
gelen doğruları bırakıp onların arzularına uyma. Her birinize bir şeriat
(kitap) ve bir yöntem (hikmet) verdik. Allah sizi tek bir toplum (tek bir
nebînin ümmeti) yapmayı tercih etseydi yapardı. Oysa verdiği şeylerle sizi
yıpratıcı bir imtihandan geçirmek için (böyle yaptı). Öyleyse (tartışma yerine)
iyi işlerde yarışın. Tekrar hayata dönünce hep birlikte Allah’ın huzurunda
toplanacaksınız. O, anlaşmazlığa düştüğünüz konuları size bildirecektir.
İblisin bize fikrini aktarması kaderdir. Bunu gerçekleştirip gerçekleştirmemiz
bizim irademizle olur. İrade bizde olduğu gibi Allah'ın sıfatlarında da vardır.
Allah'ın iradesi sonsuzdur. İnsanın iradesi sınırlıdır. Buna iradeyi cüziye
diyoruz. Allah'ın irade sıfatına da iradeyi külliye diyoruz. İnsan kaderini
iradesi neticesinde kendisi seçer. (76/3) Allah’ın vermiş olduğu irade o
kişinin sorumluluğundadır.
Evrende meydana gelen her olay ve varlık Allah’ın oluşumla ilgili iradesi ile
meydana gelir. Kul da Allah’ın kendisine tanıdığı sınırlar içinde fiilini
seçer. Kulun fiilinde hür olması; hürriyetine inanması, fiili yaparken her
hangi bir baskı altında olmadığını kabullenmesi demektir.
İradeyi cüziye, iradeyi külliyeye
bağlıdır. Kimsenin amel defteri önceden yazılmış değildir. Boştur. Bunu
doldurmak şahsın hal, tavır ve hareketleriyle gerçekleşir.
Filistin’de, Soma, Arıkan, Eritre,
Etiyopya, Suriye, Cubuti, Burma, Pakistan, Nijerya ki, insanlara yapılan zulüm
Allah'ın yaptığı bir zulüm değildir. Daha önce yapılmış siyasi, sosyal,
ekonomik hatalar neticesinde ki oluşumdur.
Yunus
44. Ayet:
Şüphesiz Allah, insanlara hiç bir şeyle zulmetmez. Ancak insanlar, kendi nefislerine
zulmediyorlar.
Dünya’da
1,6 milyar Müslüman var. Bunlara neden diğer Müslüman ülkeler sahip çıkmıyor? Bu
konuya girmek istemesem de, özetle bir iki cümle ile kapatmak istiyorum.
Herkes kendi dini grubunun dini yaşayışını doğru kabul edip, diğer dini
grupları ötekileştirirse, yani diğer
Müslüman’ım diyenleri Müslüman gibi görmezse, olanlar gayet normal. Daha da özü;
çoğunluğun Allah’ın kitabını terk etmesi, farklı kitaplara göre dini
anlayışlarını sürdürmesi, Müslüman olanların yalın, katkısız Müslüman
olmamaları, Müslüman kelimesi altında çok farklı alt kimliklerin oluşması ve
Allah’ın kitabına güvenmemelerinden kaynaklanmaktadır.
En’am
159. Ayet:
Dinlerini bölük bölük edip her biri bir kişinin taraftarı olmuş olanlar var ya,
sen hiçbir konuda onlardan olamazsın. Onların işi Allah’a kalmıştır. Daha sonra
Allah, onların yaptıklarını kendilerine bildirecektir.
Furkan 30. Ayet:
Ve elçi dedi ki: 'Rabbim gerçekten benim kavmim, bu Kur'an'ı terkedilmiş (bir
kitap) olarak bıraktılar.'
İradeyi cüziye sahibi olmakta o
insanın kaderidir. İnsanın iradeye sahip olması fıtrattandır. Fiziki
yapısındaki farklılıklar gibi insanın iradesi de kaderidir. İnsanlar olaylar
karşısında düşünerek doğruyu tercih etmek zorundadırlar. Böylece Yüce Allah’ın
da onayı neticesinde doğru istikamete girmiş oluruz.
Tekfir
29. Ayet:
Sizin yaptığınız tercih ancak varlıkların sahibi olan Allah’ın yaratması ile
gerçekleşir.
Müddessir 54 -56. Ayet:
Hayır hayır, Kur’an doğru bilgidir. Öğrenmeyi tercih eden öğrenir.
Bu Kur’an’ı bilgiyi aklından çıkarmayanlar, tercihlerinin doğruluğunu Allah’ın
onayladıklarıdır. Böylesi, Allah’tan çekinip korunan ve affedilmeyi hak eden
kişidir. İnsan özgür iradesini kullanarak her hangi bir fiili gerçekleştirir.
Eğer Allah isteseydi bütün insanları doğru yola sokardı.
En'am
149. Ayet:
De ki “Susturucu delil Allah’ınkidir: Eğer tercihi Allah yapsaydı elbette
hepinizi yola getirirdi.
Her öğretmen, öğrencisinin sınavdan nasıl bir sonuç
alacağını aşağı yukarı bilir. Fakat imtihan yapmadan hiçbir kimseye sen kaldın
veya sen geçtin diyemez. Alın yazısı deyip Allah’ın yazdığı senaryoyu oynuyoruz
anlayışı şeytanidir.
Araf
16. Ayet:
Şeytan dedi ki: "(Öyle ise) beni azdırmana karşılık, yemin ederim ki, ben
de onları saptırmak için senin dosdoğru yolunun üzerinde elbette
oturacağım."
Mekkeli müşriklerde günümüzdeki insanlardan farklı
düşünmüyorlardı.
En’am
148. Ayet:
Allah'a ortak koşanlar diyecekler ki: "Eğer Allah dileseydi, biz de ortak
koşmazdık, babalarımız da. Hiçbir şeyi de haram kılmazdık." Onlardan
öncekiler de (resullerini) böyle yalanlamışlardı da sonunda azabımızı
tatmışlardı. De ki: "Sizin (iddialarınızı ispat edecek) bir bilginiz var
mı ki onu bize gösteresiniz? Siz ancak kuruntuya uyuyorsunuz ve siz sadece
yalan söylüyorsunuz."
Eğer
biz Allah’ın yazdıklarını oynuyorsak neden elçiler gönderildi; neden vahiyler
indi?
Yüce Allah Tabi ki her şeyi bilendir. Cennete ve cehenneme gidecek rol modeli
bize kitabında belirtmiş; kim hangi yönü seçerse o yönün talibi olacaktır.
Bir örnekle devam edelim:
Gece
bir odada aydınlıkta oturuyoruz. Aydınlık olmasına sebep malumunuz lambanın
yanıyor olmasıdır. “Bu lambayı kim yaktı?”
sorusu karşısında bir kişinin ismi zikredilir. Fakat o kişi lambayı
yakan değildir. Lambanın yanmasına vesile olandır. Lambayı yakan elektrik
enerjisidir.
Öyleyse; iyi yönde yaptığımız fiilde iyiyi,
Kötü yolda yaptığımız fiilde de kötüyü yaratan Allah’tır.
Şura
20. Ayet:
Kim ahiret için yatırım yapmak isterse onun yatırımına katkıda bulunuruz. Kim
de dünya için yatırım yapmak isterse, ona da onun gelirinden veririz ama onun
ahirette alacağı bir şey kalmaz.
Bir örnek daha…
Okuyalım:
İki tane farklı serayı gözümüzün önüne getirelim.
Birinci seranın sahibi gayrimüslim olsun. Bu kişi fidelerini dikmiş. Suluyor,
otları temizliyor, çapalıyor, gübresi veriyor. Kısaca fideden maksimum düzeyde
ürün alabilmek için ne gerekiyorsa yapıyor.
İkinci serada ki Müslüman şahıs da en kaliteli fideyi dikiyor. Bir daha pek o mekâna
uğramıyor. 7/24 saat dua ediyor. “Rabbim bana bol rızık ver” diye… Bizim
Müslüman kardeşimiz mahsul alabilir mi?
Hâlbuki fideyi biliyorsunuz, tohumdan
oluşuyor. Tohum bir melektir. Allah ona neyi programlamışsa onu harfiyen uygular.
Kesinlikle hata yapmaz. Hiçbir kişiye farklı yaklaşım göstermez. Bir şartı vardır.
O da hizmet verebileceği ortamın hazırlanmasıdır. Size bilginiz nispetinde
hizmet eder. Ortam hazırlanmazsa, yaradılış sebebi size hizmet etmek de olsa,
hizmet edemez. Bu senaryonun neticesi malumdur. Bırakın mahsul almayı, serada
fide bile kalmaz kurur. Şimdi bu kişinin kaderi midir? Yoksa; kendi etmiş,
kendi bulmuş mudur?
Nahl
93. Ayet:
Tercihi Allah yapsaydı sizi bir tek toplum (ümmet) yapardı. Ama (tercihi size
bıraktığı için) sapıklığı tercih edeni sapık sayar, hidayeti tercih edeni de
yoluna kabul eder. Yaptıklarınızdan elbette sorumlu tutulacaksınız.
Teknolojinin gelişmesiyle hava
raporlarında başarı oranlarını da yükselmiştir. Basite indirgeyerek
anlatırsak; Bulgaristan’da yağmur
yağıyor. Bulutlar rüzgârların etkisiyle ülkemize doğru geliyor. Kaç km hızla
geliyor. Aradaki mesafe kaç km, hesaplamayla yağmurun Ülkemize ne zaman
yağacağını tahmin edilebiliyor. Ülkemizde yağmurun yağması meteoroloji
uzmanları söyledi diye yağmıyor. Burada malum olan bulutun hareketidir.
Dünyada
ki kadın ve erkek sayısı, ölen ve doğan sayısı her şey bir ölçü içerisindedir.
Kamer 49. Ayet:
Biz, yarattığımız her şeyi bir ölçüye göre yaratık.
Zümer
7. Ayet:
Ayetleri görmezlikten gelirseniz (kâfirlik ederseniz) bilin ki Allah’ın size
ihtiyacı yoktur ama kullarının kâfirlik etmesine de rızası yoktur. Eğer
görevlerinizi yerine getirirseniz O’nu memnun edersiniz. Kimse kimsenin yükünü
taşımaz. Sonra tekrar yaratılarak O’nun huzuruna çıkarılacaksınız. Neler
yaptığınızı size, o zaman bildirecektir. İçinizde ne olduğunu Allah bilir.
İmanın 6 şartı olarak uydurulmuştur. Bunlardan
birisi de kadere iman… Kadere iman anlayışı Emevi zihniyetidir. Sevgili Nebi
Muhammed’in omuzlarında taşıdığı torunu Hüseyin’i Yezit katletmiştir. Yezit ve ailesine
yaptıkları haksızlıklara, katliamlara bir akideyi kılıf uydurmuşlardır.
“Hüseyin’i ben öldürmedim Allah öldürttü…”
Allah kötü şeyleri emretmez!
Araf
128. Ayet:
Onlar, 'çirkin bir hayâsızlık' işlediklerinde: "biz atalarımızı bunun
üzerinde bulduk. Allah bunu bize emretti" derler. De ki: "Şüphesiz
Allah, 'çirkin hayâsızlıkları' emretmez. Bilmediğiniz bir şeyi Allah'a karşı mı
söylüyorsunuz?"
Günümüzde sık sık depremler oluyor.
Marmara’da olan depremi unutamıyoruz. Resmî raporlara göre 17.480 ölüm, resmî
olmayan bilgilere göre ise yaklaşık 50.000 kardeşimiz ölmüştür. Aynı şiddette
Japonya’da deprem oluyor; İki elin parmakları kadar insan ölmüyor. Japonlar
Şintoizm inancına mensup, biz sözde Müslümanız. Biz de bu ölenlerin sorumlusu kimdir? Haşa Allah mı? Allah zerre kadar insanlara
zulmetmez. İnsanlar zulmü kendilerine yaparlar. (10/44)
Bir defa şunu iyi bilirsek gerçekten toparlanmamıza yardımcı olur. Bizim
çoğumuz potansiyel hırsızız… İşin kötüsü çoğunuz da bu sözüme karşı çıkacak. Çünkü
biz kendimizi hep iyi gördük. Yaşınıza göre geçmişteki kurulmuş hükümetleri
hatırlayın. Milletvekili olabilmek için harcanan paraları düşünün. Bu paralar
vatan millet aşkına mı harcanıyor. İktidar olacak kişileri paralarıyla
destekleyenler ne amaçla dünya kadar paraları bağışlarlar.
Bırakın bunları alışverişe gittiğiniz de esnaf size demiyor mu? “Fiş, fatura
almazsanız şu kadara olur” diye… Muhasebeci vergi çıkarttığında “Bu kadar vergi
mi? Olur, bunu düşür.” Diye serzenişte bulunmuyor muyuz? KDV ödememek için beş
takla atmıyor muyuz? Bunlar maalesef çoğumuza normal geliyor. Bu hırsızlığın
daniskasıdır… En tepede ki çalıyor; en tabandaki de çalıyor.
Depreme
dönelim. Müteahhit; demirden çalarsa, betondan çalarsa, donatılar işçilik
artmasın düşüncesiyle gereği gibi işlenmezse, kontrole gelen kişi parmak
hareketine dayanamazsa, binaların yıkılması değil; yıkılmaması anormal olur.
Yüce
Allah sistemini ölçülü şekilde kurdu. Bu sistemi insanların emrine verdi. Biz
bu sistem içerisinde yaşıyoruz. Aklımızı kullandığımız, düşündüğümüz ölçüde hem
dünyamızı hem de ahiret hayatımızı düzenleme gayretindeyiz. Kısaca dünyada oluş
sebebimiz imtihan olup; Yüce Allah bize bu konuda müdahale etmiyor.
Fatır
45. Ayet:
Eğer Allah, kazandıkları dolayısıyla insanları (azab ile) yakalayacak olsaydı, (yerin)
sırtı üzerinde hiç bir canlıyı bırakmazdı, ancak onları, adı konulmuş bir
süreye kadar ertelemektedir. Sonunda ecelleri geldiği zaman, artık şüphesiz
Allah kendi kullarını görendir.
İnşaat molozları altıda
kalan insanların ölümü o kişilerin kaderi değildir. Binaları yapanların,
kontrol edip imza atanların cinayetidir. O kişilerin, insanlara zulmüdür; insanları
maddi menfaati uğruna katletmesidir. İşte
bunu çözmek için önce dini anlayışımızı değiştirmemiz gerekiyor. Dinimizde
günah çıkartmak yoktur. “Ben çalarım yarın da şunu yaparsam bütün günahlarım af
olur” diye düşünen kişi ancak kendini kandırır.
Her vakit namazı bir önceki vakit namazla
aradaki günahları temizler. Cuma namazı haftalık günahları siler. Özel günleri
ibadetle geçirenler o kadar sevap kazanır ki hesaplasanız alacaklı bile olurlar.
Ramazan’da farz olmayan teravih namazının faziletlerini yazsam bir sayfa tutar.
Hacca gittiğinizde de anadan doğmuş olarak dönülür. Bunlar Hristiyan, Yahudi
anlayışlarıdır. Bir günah çıkartma işlemi yaptırmamakla Müslüman olunmaz. Gerçi
benzer hadiseleri şeyhlerine yaptıranlarda yok değil. Onlara göre zaten özel
cennet hazırlanmış bekliyor. Bazı cemaat mensupları yakınlarına bile şefaatçi
olacaklarını söylüyorlar. Önce kendisini kurtarsın. Allah’ın kitabında bunların
yeri yok. Bir tane bile ayet bulamazsınız.
Sınır
ötesinde Askerlik yapanın ölüm oranı %3 ise kışlasında askerlik yapanın ölüm
oranı %0,1dir. Bunu çoğaltabiliriz. Trafik kurallarına uymayarak araç kullanan
kaza ihtimali %99 ise kurala uyarak seyreden kişinin kaza ihtimali %1dir. 19.
Yüzyılın başlarında insan ömrü yaş ortalaması 60 bile değilken günümüzde insan
ömrü yaş ortalaması 72nin üzerindedir. Bilim adamları bunun 120 ye kadar
çıkabileceğini söylüyorlar. Bu Allah’ın bize verdiği ilim sayesinde gerçekleşmektedir.
Biz sağlığımıza dikkat etmezsek kısa sürede dünyayı terk ederiz. Buna “bizim kaderimiz” diyemeyiz.
Müddessir
38. Ayet:
Beşer (insan) için bir uyarıdır. Sizlerden öne
geçmek veya geride kalmak isteyenler için. Her nefis, kazandıklarına karşılık bir
rehinedir.
Şems 10. Ayet:
inanan
kimseye karşı bu hiçbir sorumluluk, hiçbir koruma yükümlülüğü tanımayarak
(işleyip durdukları): doğru yoldan çıkıp çizgiyi aşanlar işte böyleleridir.
Allah her birimize yaşam senaryosu yazmışsa
bize neyi soracak? O kadar resul kitap ne için gönderdi.
Çocuğunuzun
ellerini ayaklarını sıkıca bağlayın. Sonra “git bakkaldan ekmek al deyin.”
Arkasından da gitmiyor diye çocuğunuzu cezalandırın. Çocuğunuzu hırsız olarak yetiştirin.
Büyüyünce hırsızlığından dolayı dışlayın. Biz yaratılanların bile yapmayacağını
Allah’ın yapacağını düşünmek abesle iştigaldir.
Bu Allah’ın yasasına ters bir davranıştır. Ne aklediyor, ne de düşünüyoruz. Rabbimden Kur'an'ın rehberimiz olmasını
dilerim...
Doğrularım Allah’a yanlışlarım bana
aittir.
Aydın ORHON