Bilim adamlarının açıklamalarına göre Dünyanın oluşumu big
bang denilen bir patlamayla birlikte 13,9 milyar yıl önce başlamıştır. Sonra
insanoğlunun yaşayabileceği ortam hazırlanmıştır. 386 bin yıl önce insanoğluna
ruh üflenmesiyle birlikte kainattaki bütün varlıklar Adem’in emrine
sunulmuştur.
(Casiye 13. Ayet) Allah, yarattıklarıyla ilgili bütün bilgileri Adem’e öğretti.
Ne, nasıl, nerelerde kullanılır. Ne, ne şekilde ne yaparsa işe yarar? Yararlı
mı, zararı var mı? Vb.
Adem’e verilen vahyi teknolojik bilgiler neticesinde öğretilenlerin
özelliklerine göre isimlerini koymayı da bilmiştir. Fakat meleklere Adem’e
verilen bu bilgiler verilmemiştir.
Allah; yarattığı melek ve insanoğlu arasındaki farklılıkları
bir senaryo ışığında bizlere sunuyor.
Melekler, Allah’ın katından her biri farklı kodlamalarla (bilgilerle) bir
kısmı göklere bir kısmı da yeryüzüne indirilmişlerdir.
Bakara
30, 31. Ayet: Hani Rabbin, Meleklere: 'Muhakkak ben, yeryüzünde bir halife var
edeceğim' demişti. Onlar da: 'Biz seni şükrünle yüceltir ve (sürekli) takdis
ederken, orada bozgunculuk çıkaracak ve kan dökecek birini mi var edeceksin?'
dediler. (Allah:) 'Şüphesiz sizin bilmediğinizi ben bilirim' dedi.
Âdem’e her varlığın ismini (neye yaradığını) öğretti, sonra onları meleklere gösterdi: “İddianızda
haklıysanız bana şunların isimlerini söyleyin!” dedi.
Adem’e bilgilerin öğretilmesi, öncesi; an ve sonra oluşabileceklerin
tamamının Nebi Adem’e aktarılmasıdır. Allah bu anlatım tekniği ile Adem ile
Melek arasındaki farklılığı ortaya koymaktadır.
Bu çerçevede dilediği gibi özgür yaşama, düşünme aklını
kullanma yeteneği yalnız insanlara verilmiştir. Dünya da denemeye tabi tutulan
tek varlıkta insandır.
Melekler kendisine verilen görevi harfiyen onu yerine
getirirler. Kesinlikle görevinin dışına çıkmazlar, çıkamazlar. Bir elma
ağacının elma vermesi, görevini yerine getirmesidir. Güneş’in sabah doğması
akşam batması da onun görevidir. Görevleri yerine getirmeleri Allah’a karşı
vazifelerini yapmalarıdır. Allah’a secde etmeleridir.
Casiye
13 Ayet:
Kendinden (bir nimet olarak) göklerde ve yerde olanların tümüne sizin için
boyun eğdirdi. Şüphesiz bunda, düşünebilen bir kavim için gerçekten ayetler
vardır.
Melekler Âdem, önüne gelen nesnelerin isimlerin ne olduğunu
ne işe yarayabileceğini dolayısıyla isimlerini söyleyebildi. Bunun hemen
arkasından melekler, Yüce Allah her şeyi iyi bildiği ve her yaptığının yerinde
olduğunu söylerler.
Bakara 32, 33. Ayet:
Melekler,
“Biz sana içten boyun eğeriz, bizde senin öğrettiğin dışında bilgi olmaz. Her
şeyi bilen ve kararları doğru olan Sensin.” dediler.
“Size dememiş miydim, ben göklerin ve
yerin gaybını (gizlisini, saklısını) bilirim. Neyi açığa vurduğunuzu, içinizde
neyi sakladığınızı da bilirim.” dedi.
Melek: Güç, kuvvet, haberci, elçi
demektir. Çoğulu melaikedir.
Kadir Suresinde geçen, “ Melekler iner dururlar.” 97/4 cümlesini gökyüzünden
inme anlamı taşımamaktadır. İniş Allah’ın katındandır. O ayette belirtilen de melek
vahiydir. Allah’ın katından inmesi ve insanın içine işlemesi nüfuz etmesidir.
Bir süngerin suyu bünyesine emmesi, toprağın suya doyması gibi düşünebiliriz.
Bakara
34. Ayet:
Hani meleklere, "Âdem için saygı ile eğilin" demiştik de İblis hariç
bütün melekler hemen saygı ile eğilmişler, İblis (bundan) kaçınmış, büyüklük
taslamış ve kâfirlerden olmuştu.
Allah’ın isimleri öğretmesi; İnsanların var olduğu günden bu
güne, bu günden mahşere kadar vahiy ve teknolojinin öğretileceğini belirtiyor.
Kâinatın yaratılışında önce melekler, sonra insanlar yaratılmıştır. Yukarıdaki
ayette çok kısa ve öz cümlelerle meleğin ve insanoğlunun tanımını yapıyor.
Salt insana Allah ruhundan üfürüldüğü zaman Adem oluyor.
Sonra Allah meleklere Adem’e secde etmelerini buyuruyor.
Secde: Boyun eğmek itaat etmek anlamındadır. Namazda ki secde ise birisinin
kontrolüne girmektir.
Allah'ın insanlara ruhundan üfürmesi; ilminden çok az
miktarda insana vermesidir. Sadece insana yetecek kadar, Allah için üfürükten,
pek değeri olmayan bilgiler aktarılıyor. Fakat insan için oldukça değerli.
Allah hiçbir varlığına vermediği bilgileri yalnız insanlara veriyor. Her insan
bilgisi oranında meleklere hükmedebilir.
Araf Suresi 11 - 17. Ayet:
Sizi yarattık, sonra size biçim verdik, sonra da meleklere: "Adem'e secde
edin!" dedik; hepsi secde ettiler, yalnız İblis etmedi, o secde edenlerden
olmadı.*
“Allah buyurdu: 'Söyle bakayım, Sana emrettiğim halde, secde etmene engel
nedir?' İblis: 'Ben ondan daha üstünüm; çünkü Sen beni ateşten, onu ise bir
çamur parçasından yarattın.'"
“Çabuk in oradan, buyurdu Allah. Öyle
orada kurulup da büyüklük taslamak senin haddin değildir. Çabuk çık, çünkü sen
alçağın tekisin!”
“'Bana, onların diriltilecekleri kıyamet gününe kadar mühlet verir misin?'
dedi."
Allah: “Haydi, sen mühlet verilenlerdensin!” buyurdu.
“'Öyle ise' dedi, 'Sen beni azgınlığa
mahkûm ettiğin için, ben de onları gözetlemek üzere senin doğru yolunun
üzerinde pusu kurup oturacağım. Sonra onların gâh önlerinden, gâh arkalarından,
gâh sağlarından, gâh sollarından sokulacağım, vesvese verip pusu kuracağım, sen
de onların ekserisini şükreden kullar bulmayacaksın.'”
Adem ve İblis konusuna kısaca değinmek istiyorum.
Önce bir örnek verelim: Her hangi bir işletmede ki genel
müdürü düşünelim. Personelini toplamış;
“Tanıtmış olduğum bu arkadaşı yeni işe aldım. Kendişi okur-yazar değildir. Benim de yardımcımdır. Bana itaat ettiğiniz
gibi ona da itaat etmenizi istiyorum.”
Dese, kabullenmeyen kimse çıkabilir mi? İçlerine sinmese de kimse karşı
çıkamaz..
Bütün kâinatın sahibi, yaratıcısı iblisi muhatap alır mı? Bu
Allah’ın bir anlatma tekniğidir. Ve deniyor ki, “ Allah’a ve Resule itaat
etmeyen her kişi Dünya’da istediği şeytanlığı yapabilir. Buna müsaade
ediyorum. Ancak yapanlar yaptıklarının
hesabını ahret hayatında verirler.” Allah bize iki seçenek sunuyor birincisi
takva yönü, ikincisi fisk fücur yönüdür. Araf Suresi 12-17 suresi kısaca; Bir insanda var olan iki karakterin (Adem,
İblis) tanıtımıdır.
Buradan bir şey daha anlıyoruz. Allah'ın Dünya hayatında
insanlara müdahalesi yoktur.
Nahl
61. Ayet:
Eğer Allah, insanları zulümleri yüzünden hemen cezalandırsaydı, yeryüzünde
hiçbir canlı bırakmazdı. Fakat onları belirli bir süreye kadar erteler.
Ecelleri geldiği zaman ise ne bir an geri kalabilirler, ne de öne geçebilirler.
Meleklere devam edelim.
Fatır
Suresi 1. Ayet:
Yaptığı her şeyi güzel yapmak Allah’a mahsustur. Gökleri ve yeri yaratan, ikişer,
üçer, dörder kanatlı melekleri elçi olarak görevlendiren, kendi tercihine göre
yaratışta artırma yapan odur. Doğrusu Allah, her şeye bir ölçü koymuştur.
Rabbimizden “ikişerli, üçerli, dörderli” değişik sayılarda
meleklerin görevlerinin farklı özellik, ve kabiliyetten oluşların
belirtilmektedir. Ateş, ile bir koyunu mukayese bile edemeyiz. Meleklerin
farklılıkları vurgulanıyor.
Meleklerin insanlar karşısında eğilmeleri, İnsanoğluna
hizmet edişleri, insana ruhun üflenmesinden sonra başlar. Ruh üflenen
Âdem; Akıl, düşünebilme yeteneği, bilgi
ve beceri ile donanımlı insandır. Akıl, bilgi ve beceri sahibi insan doğadaki
bütün güçlerini kontrolü altına alır. Doğadaki güçler de Âdem’e teslimiyet
gösterir.
Hayvanlardan, bitkilerden faydalanır. Suyun önüne set koyar,
baraj oluşturur gerektiğinde kullanır. Rüzgâr için rüzgârgüllerinden
yararlanır. Yelkenlerle gemileri yüzdürür. Doğadaki bütün güçler de Âdem’e bu
şekilde secde eder. Aklı olmayana, aklını kullanmayana, cahile melekler hizmet
etmezler.
Bir an için duyu organlarınızdan bir tanesinin olmadığını
düşünelim. Gözünüzün görmemesi, kulağınızın duymaması, koku, tat, his
alamamanız. İşte her biri bizi bir
tehlikeden koruyor. Bunlar insanları koruyan meleklerden bir kaçıdır.
Ra’d 11. Ayet:
Kişiyi önünden ve arkasından takip eden (melekler) vardır; …
İnfitar 10. Ayet:
Hâlbuki üzerinizde korumaların olduğu bir gerçektir.
Tarık 4. Ayet:
Yemin ederim ki, üzerinde koruyucusu olmayan tek kişi yoktur.
En’am 61. Ayet:
O, kulları üzerinde tam hâkimdir; size korumalar gönderir. Sizden birine ölüm
gelince elçilerimiz onu vefat ettirirler. Onlar (ölüm melekleri olan o elçiler)
hata yapmazlar.*
Kur’an’da Cebrail, İsrafil
diye bir melek adı da geçmez.
Yahudi kültüründen İslamiyet’e geçen, daha doğrusu İslâmî
rivayetler arasına karışan çoğu Tevrat'tan nakledilmiş isimlerdir.
Allah'ın vahiyleri nebilerinin kalbine zikretme (cibril)
olayının gerçekleşmesini sağlayan vahiy meleğidir. Allah’ın Nebi Muhammed’in
kalbine aktardığı vahiy olayının adı cibrildir. Cibril de bir melektir.
Şimdi savaşan melekler var mı onlara bakalım:
İbni Abbas’tan olan rivayetinde Resulullah'ın şöyle buyurduğu kaydedilmektedir:
"Ey Ebu Bekir, işte Cebrail atının başından tutmuş, harp aletlerini de
üzerine almış bir vaziyette geldi!"(Buhari)
Muhammed’in amcasının oğlu olan İbni Abbas hicretten 3 sene
önce doğmuş ve Bedir savaşında 5 yaşında olan çocuktur.
Enfal 9. Ayet:
O gün Rabbinizden yardım istiyordunuz. O da “Bir biri ardınca bin melek ile
size destek veriyorum” diye cevap vermişti. (AYET)
Nahl 61. Ayet:
Allah, yaptıkları yanlışlardan dolayı insanları hemen yakalasaydı yeryüzünde
hareket eden kimseyi bırakmazdı. Ama Allah, onları, belirlenmiş ecellerine
kadar erteliyor. Ecelleri gelince ne onu bir süreliğine erteleyebilirler, ne de
ecelleri gelmeden onun gelmesini sağlayabilirler.
Burada çok miktarda ayetle destek verildiği anlatılıyor. Enfal 9. Ayette 1000
tane meleğin Bedir Savaşında ki yardımı; Haberci ayetler neticesinde
gerçekleşmiştir.
1000 -3000 tabirleri çoğul anlamına gelmektedir. Burada çok
sayıda vahiy gönderdiği buyruluyor. İnen
vahiyler, İslam dininin yayılması demektir. Müslümanlar moral ve psikolojik
bakımdan desteklenmiştir. Bir nevi öz güven pompalanmıştır.
Rivayetler de anlatıldığına göre:
Müşrik Ordusu Bedir Savaşı’na büyük bir debdebe içinde
çıktı. Çıkarken Mekke civarındaki bazı düşman kabilelerden endişe ediyorlardı.
İşte bu sırada şeytanın Sureka b. Cuhşum isimli bir şahsın suretinde onlara
gözükerek garanti verdiği ve savaşa teşvik ettiği belirtilir. Ayrıca savaş başlangıcında bu şekilde görünen
Sureka’nın savaş sonunda da hızlı bir şekilde kaçtığ aktarılır. Bu rivayetler
muhtemelen daha önce de temas
ettiğimiz gibi hicret sırasında
Hz. Peygamber’i takip
eden Suraka aleyhinde uydurulan rivayetlerden olsa
gerektir. Mehmet Azimli - Siyeri farklı okumak (280. sayfa)
Eğer gerçekten bir Komutan Sureka b. Cuhşum bu kişileri
savaşa teşvik etmişse üçte bir üstünlükleri de varsa neden kaçmış olabilir.
Belki de konuyla ilgili ayetlerin inmesinden etkilenen ashabın “Şimdi bizim
cennete girebilmemiz için sadece şehit mi olmamız kaldı? “ dediklerini duymuş
olabilir. Ashabın ölümüne savaşacaklarını anladığı için korkup kaçmış olabilir.
Al-i
İmran 140, 141. Ayet:
Eğer size («Uhud» de) bir yara değmiş bulunuyorsa («Bedir»de) o kavme de o
kadar yara değmişdir. O günler (öyle günlerdir ki) biz onları insanlar arasında
(gâh lehlerine, gâh aleyhlerine olmak üzere elden ele ve nöbetleşe nöbetleşe)
döndürür dururuz. (Bu da) Allahın (ezeldeki) ilmini îman edenlere açıklaması,
içinizden şehîdler edinmesi, mü'minleri tertemiz yapıp kâfirleri (murdar
ölümle) helak etmesi içindir. Allah zâlimleri sevmez.
Meleklerin bir bölümünü sizinle paylaşmak istiyorum:
İnsanlarla birlikte olan, hiç ayrılmayan meleklerden bir tanesi Hafıza
Meleğidir. Bu meleğin görevi buluğ çağından sonra başlar. Yaşantımızın sonuna
kadar iyi, kötü her şeyi kaydeder. Aklımızdan geçenler dâhil kaydetmediği
hiçbir şey yoktur.
Hafıza Meleği:
Zuhruf
80. Ayet:
Ya da sırlarını ve açığa vurduklarını dinlemediğimizi mi sanıyorlar? Elbette
dinleriz, üstelik yanlarına koyduğumuz elçilerimiz olup biteni kayda
geçirirler.
Hesap günü hafıza meleğindeki
bilgiler ardı ardına gelir. Unuttuğumuzu sandıklarımız bile bir bir gelecektir.
Ne kadar günah işlediğimiz konusunda korkuya kapılacağız. Çaresizlik
içerisinde, telafisi olmayan günahlarımız, sevaplarımız neticesinde hesabımızın
görülmesini bekleyeceğiz.
Kehf
49. Ayet:
Defterleri önlerine konur. Günahkarların, defterde olanlardan korkuya
kapıldıklarını görürsün. Derler ki "Eyvah! Bu nasıl defter ki küçük büyük
bırakmadan hepsini sayıp dökmüş.“ Yaptıkları her şeyi karşılarında hazır
bulurlar. Senin Rabbin kimseye yanlış yapmaz.
Kaf
17-18. Ayet:
Onun sağında ve solunda oturmuş iki melek her şeyi kaydetmektedir.
O, söz olarak (herhangi bir şey) söylemeyiversin, mutlaka yanında hazır bir
gözetleyici vardır.
Casiye 28, 29 Ayet:
O gün) Her ümmeti (Allah'ın huzurunda)
toplanmış görürsün. Her ümmet, kendi Kitabına (yaptığı işlerin tutanağı olan
amel defterine) çağırılır: "Bugün yaptıklarınızla
cezalandırılacaksınız!"*
Bu, size bütünüyle gerçekleri söyleyen Kitabımızdır. Yapıp ettiğiniz her şeyi
kayda geçirmekteyiz.
Sel, tayfun, radyasyon, meteor Meleği:
Şuara 4. Ayet:
Eğer dileseydik, onlara gökten öyle bir alamet indirirdik ki, onun karşısında
boyunları bükülür, hemen baş eğerlerdi.
Furkan 25. Ayet:
O Gün ki, gök bulutlarla birlikte, bütün yüküyle parçalanacak ve birbiri
ardından melekler indirilecektir;
Destek Meleği:
Ahzap
56. Ayet:
Allah ve melekleri bu nebîye destek olurlar. Ey inanmış kimseler! Ona siz de
destek olun ve içtenlikle samimi davranın.
Azrail adı Kur'an'da geçmez. Kur'an'da ölüm meleği vardır.
İlim adamlarının incelemeleri neticesinde insanlarda ölüm geni bulundu.
Ödülü veren Karolinska Enstitüsü'nün açıklamasına göre, İngiliz Sydney Brenner,
Amerikalı H.Robert Horvitz ve İngiliz John E. Sulston, nematod adlı bir çeşit
barsak paraziti olan Caenorhabditis elegans ile yaptıkları deneysel çalışmalar
ile organizmasının gelişmesini ve hücrelerinin programlı ölümünü yöneten kilit
öneme sahip genleri saptadılar, benzer genlerin insan dahil daha gelişmiş
organizmalarda da bulunduğunu belirlediler. Bu keşfin tıp araştırmaları
alanında çok anlamlı olduğu, birçok hastalığın nasıl oluştuğunun daha iyi
anlaşılmasına olanak verdiği belirtildi.
Kaynak: http://bianet.org/bianet/saglik/13907-nobel-odulu-olum-geni-arastirmasina
İnsanları karanlıktan aydınlığa çıkaran, koruyan, kollayan
melek:
Ahzap 43. Ayet:
O'dur ki, sizi karanlıklardan nura çıkarmak için size rahmet etmekte; melekleri
de (size dua etmektedir). O, mü'minleri çok esirgeyicidir.
Ölüm Meleği:
Secde
11. Ayet:
De ki: "Sizin için görevlendirilmiş olan ölüm meleği (bir gün) sizi
toplayacak ve sonra (hep birlikte) Rabbinize döndürüleceksiniz".
Yük taşıyıcı Melekler:
Bakara
248. Ayet:
Nebîleri onlara dedi ki: “Ona komutanlık verildiğinin işareti, size Sandık’ın
gelmesidir. İçinde Sahibinizden (Rabbinizden) sizi rahatlatacak bir şey, Musa
ve Harun ailelerinin bıraktığı hatıralar olacak ve onu melekler taşıyacaktır.
Eğer inanıyorsanız bunda sizin için gerçek bir gösterge vardır.” Tabutun
esas anlamı sandıktır. O çağda at arabalarıyla ilkel kanılarla çekilmiştir. Tek
hayvanla taşınmadığı için ayette melaike (melekler) geçer.
Rüzgar cesaret Meleği:
Ahzap
9. Ayet:
Ey iman edenler! Allah'ın size olan nimetini hatırlayın; hani size ordular
saldırmıştı da, biz onlara karşı bir rüzgâr ve sizin görmediğiniz ordular
göndermiştik. Allah ne yaptığınızı çok iyi görmekteydi.
Korku ve cesaret melekleri:
Enfal
12. Ayet:
O gün meleklere de şunu vahyediyordu: “Ben sizinle beraberim, kâfirlerin
yüreklerine korku salacağım. Siz de müminleri cesaretlendirin. Öyleyse (ey
müminler!)[*] onların boyunlarının üstüne ve parmak uçlarına vurun”*
Rüzgar, kasırga, doğal afet Meleği:
Hicr
73, 74. Ayet:
Güneşin doğma zamanına girerlerken korkunç ses onları yakaladı. Oranın altını
üstüne getirdik. Üzerlerine pişmiş balçıktan taşlar yağdırdık.
Meleklerle ilgili birkaç ayet daha paylaşmak istiyorum:
Şu’ara 173. Ayet, Kaf 17, 18. Ayet, Zuhruf 80. Ayet, Bakara 210. Ayet, Âl-i
İmrân 125. Ayet, Hicr 8 Ayet, Araf 84. Ayet, Enfâl 9. Ayet, Enfal 12. Ayet, Hud 82. Ayet, İsra 13, 14. Ayet, İnfitar 10,
12. Ayet,
Kur’an’ı anlamak için konuyla ilgili bütün ayetleri
toparlayıp bir bütünlük halinde düşündüğümüzde; Elimiz çaldıklarını, gözümüz gördüklerini, ayaklarımız
gittiklerini, dilimiz konuştuklarını, kalbimiz içinden geçirdiklerimizi bir bir
anlatacak.
Fussulet
20. Ayet: Sonunda oraya geldikleri zaman, işitme, görme (duyuları) ve derileri
kendi aleyhlerine şahitlik edecektir.
Allah cc.’ın Bize şah damarımızdan daha yakın olduğunu da
unutmayalım.
Kaf
16. Ayet:
Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz ve
biz ona şah damarından daha yakınız.
İslam Tarihçilerimizden Belazuri, savaşlarda melekler ve
rüzgarla yardım edildiğinden bahsetmekte ancak hiçbir örnek üzerinde bu konunun
detaylarına girmemektedir.
Rivayetlerinin birisinde; Gifar kabilesinden savaşı seyretmeye gelen iki
müşriğin, silah ve at sesleri ile savaş meydanına gelen Cebrail’in, bindiği
atına hitaben, “ya hayzum!” şeklinde haykırmasını duymaları üzerine, birisinin
öldüğü diğerinin bayıldığı” aktarılmaktadır.
Tarihçi İbn Kesir bu rivayeti başka delil getirerek
reddetmektedir. Bu rivayete göre; Cebrail’in sesi ile savaşı seyreden bir
müşrik ölüyorsa. Nebi Muhammed’e karşı savaşanlar bu sesi neden duymamıştır. Ayarca
müşriklerin ölmesine ses yeterli ise, Cebrail’in at üstünde silahını kuşanmış
bir şekilde gelmesine gerek yoktur. Mehmet AZİMLİ - Siyeri Farklı okumak (sayfa
293)
Bazı rivayetlerde insan görünümünde savaşta yardım eden
meleklerden bahsedilir. Eğer görünüyorlarsa, bu yabancı insan görünümünde ki savaşçılar,
sahabenin neden dikkatini çekmediler. Savaşta üniforma olmaması sebebiyle
Müslümanlar da müşrikler gibi giyiniyorlardı. Nebi Muhammed Müslümanlara
savaşta birbirlerini tanımaları için parola öğretmişti. Parolayı bilenin
Müslüman olduğu anlaşılıyordu.
Rivayetlerde meleklerin sarığın rengine kadar belirtilmiştir. (İbni Hişam V,
96) Bu yabancı savaşçılara parola neden sorulmamış? Ayrıca böyle bir durumda
Müslümanlar, müşrik ordusuna fazla görüneceklerdi. Hâlbuki Enfal 44. Ayette
Müslümanların sayısının azlığı açıkça belirtilmektedir.
İsra
95. Ayet:
De ki: "Eğer yeryüzünde, (insanlar yerine) yerleşip dolaşan melekler
olsaydı, elbette onlara gökten bir melek peygamber indirirdik."
Değerli kardeşlerim Allah birdir. Tek hüküm sahibidir. Hiçbir ortağı yoktur.
Benim Kur’an bütünlüğünde anladığım kadarıyla memurları da yoktur. Ol dediği
zaman hemen oluşumu başlatan Yüce Allah’ın böyle bir şeye ihtiyacı da yoktur.
Nebi Muhammed’e vahyin aktarılışı içinde aynı şekilde olduğu inancındayım. Nebi
Muhammed’in kalbine vahyin yerleşmesi içinde “ol” demiştir. İstediği oluşum
kalbinde oluşuma başlamıştır. Aynen süngerin suyu emmesi gibi… Tarayıcının
(Scanner) bir metni veya resmi tarayıp hafızasına kaydetmesi gibi… İşte bizim
Scanner’ da gerçekleştirdiğimiz olaya “belgeleri tarattım. Hafızaya yükledim.”
Diyoruz. Yüce Allah’ta Nebi Muhammed’in vahyi kalbine kaydetmesine de “Cibril”
demiştir.
Doğrularım Allah’a yanlışlarım bana
aittir.
Aydın ORHON