NEDEN BU HADİSLERE UYMAZLAR…
Kur'an'ın bize yetmediğini savunanlara,
aşağıda paylaşacağım hadislerin de oldukça fazla geldiğini göreceksiniz. Kendi
menfaatlerine göre dinlerini yaşama eğilimindeler; hadislerden istediklerini
alıp, beğenmediklerini geride bırakıyorlar. Allah’ın hadisine riayet etmeme
cüretini gösteriyorlar. Daha da ötesi, beğendikleri rivayetlerle Yüce Allah’ın
ayetlerini nesh ediyorlar. Sanırım kim olduklarını unutmuşlar; sanki Allah’a
dinlerini öğretiyorlar (49:16). Kur'an’a iman etmiyorlar, güvenmedikleri için
dini parçalara ayırdılar (15:91). Oysa yalnızca Kur'an’dan hesaba çekileceğiz
(43:44).
Resul Muhammed’in tek görevi,
Yüce Allah’tan aldığı vahyi katıksız bir şekilde bizlere aktarmaktır (5:99).
Kur'an, tek bir harfi bile değişmeden, Yüce Allah’ın korumasıyla bugünlere
kadar ulaşmıştır. Kapağı açılmadan bekliyor; o kapağı açanların çoğunluğu ise
metni anlamadan okuyor.
Evet, günümüzdeki din anlayışının
önemli bir kısmı, hadis olarak kabul edilen rivayetlerin Kur'an ile olan
ilişkisi üzerinden şekilleniyor. Bu durum, bazı insanların Kur'an ayetlerinin
anlamını ve hükmünü göz ardı etmesine yol açıyor. Hadislerin Kur'an ayetlerini
nesh etme, yani değiştirme yetkisi olduğu iddiaları, dinin özünü sorgulayan
bazı bireyler için ciddi bir mesele teşkil ediyor. Bu sebeplerden ötürü, dinin
temel kaynakları üzerine yapılan tartışmalar oldukça önemli. İnananların,
Kur'an'ı doğrudan anlayarak ve uygulayarak dinlerini yaşamaları gerekmektedir. Gerçek
anlamda bir inanç ve pratik geliştirmek adına, Kur'an’ın özüne sadık kalmak ve
ona dayalı bir anlayış geliştirmek kritik bir öneme sahip. Bu konu, dinin özünü
anlamak isteyenler için derinlemesine düşünmeyi gerektiren bir alan. Yüce
Allah’ın kitabını anlamadan okuyor ve rivayetlerle dini yaşıyoruz. Birbirine
çelişkili uydurulmuş sözlerle dini inançlarımızı şekillendiriyoruz.
Müslümanların gelişememesinin temel sebebi ise hurafeyi din sanmamızdır.
Aşağıdaki tabloda, Muhammed’in
ölümünden iki asır sonra Arap olmayan kişilerin, Araplar arasına katılıp,
Muhammed’in iddia edilen sözlerini topladıklarını göreceksiniz. Bu kişilerin
topladığı rivayetlerin sayısı ve geçersiz saydıkları rivayetler üzerine de
değerlendirme yapabilirsiniz. Sahih saydıkları rivayetleri bile kişilerin uygun
gördüğü biçimiyle sahih kabul etmekte özgür görünüyorlar. Fakat başkaları
reddeder veya "Böyle bir sözü
Muhammed söylemiş olamaz" derse kâfir sayılmaktadır. Uydurulmuş din
anlayışının temeli bu inanç üzerine kurulmuştur. Ne demek istediğimi aşağıda
göreceksiniz.
Vefat yılı |
Rivayetleri Toplayan kişi |
Topladığı rivayet sayısı |
Uygun gördüklerinin oranı |
Uygun gördüklerinin sayısı |
Değer görmediklerinin oranı |
870 |
Buhari |
600.000 |
% 0,4 |
2.762 |
% 99,6 |
875 |
Müslim |
300.000 |
% 1,4 |
4.348 |
% 98,6 |
892 |
Tirmizi |
500.000 |
% 0,3 |
1.500 |
% 99,7 |
889 |
Ebu Davut |
500.000 |
% 0,2 |
1.000 |
% 99,8 |
887 |
İbn Mace |
400.000 |
% 0,5 |
2.000 |
% 99,5 |
Bu konu, din anlayışı ve hadislerin
Kur'an ile ilişkisi açısından oldukça tartışmalı bir meseledir. Başta gelen
görüşlerden biri, Yüce Allah’ın dininin esaslarını tamamen koruma altına almış
olması ve bunların insanlara aktarımında bir hata payı bırakmadığıdır.
Dolayısıyla, dinin esaslarının ve öğretilerinin, hataya yer vermeyecek şekilde gerektiği
yapılmalıdır.
Rivayetlerin, bazı durumlarda Kur'an
ayetleriyle çelişmesi, birçok din insanı ve inanan için derin bir sorgulamayı
tetikler. Hadislerin kabulü veya reddi konusundaki yaklaşım, kişinin dini
anlayışını ve yorumlayış biçimini doğrudan etkiler. Bu nedenle, dinin temel
esaslarını anlamak ve doğru bir biçimde uygulamak isteyenlerin, kaynakları
titizlikle incelemeleri ve Kur'an'ı ana referans olarak almaları gerekmektedir.
Yüce Allah’ın dininin söz konusu olduğu
durumlarda hata yapma ihtimali olan kullara bırakmamıştır. Bunun yerine kılavuz
olarak Kur'an'ın dikkatli bir şekilde ele alınması gerekmektedir. Bu, dinin
özünü ve anlamını koruyabilmek açısından son derece önemlidir.
Hüküm Yüce Allah'ındır (12/40) ifadesi, dini hükümlerin
ve yasaların yalnızca Yüce Allah’a ait olduğunu belirtir. Hüküm koymada kimseyi
ortak etmemesi (18/26) ve başka hiç kimsenin din adına hüküm koyma yetkisinin
olmaması, Allah’ın otoritesini vurgular.
Nebi Muhammed'e vahyolunana uyması emri (33/2),
Resulullah'ın takipçilerine yaptığı ilahi bir çağrıdır. Bu, onun dini liderliğini
ve Yüce Allah'a karşı sorumluluğunu işaret eder.
Vahyolunana uymadığı takdirde tehdit (69/44-46), sözlerin
ciddiyetini ve vahyin korunmasının önemini belirtir. İslam inancında, vahyin
değiştirilmesi veya yanlış yorumlanması ciddi sonuçlar doğurur.
Nebi Muhammed’in gaybı bilmemesi (6/50), onun ilahi
bilgiler ve emirler açısından yalnızca Allah'a tabi olduğunu ve kendi görüş
veya düşüncelerini ekleyemeyeceğini vurgular.
Bu noktalar, dinin özünü ve uygulamalarını anlamak için
Yüce Allah’ın ve Resulullah’ın ifadelerinin ne denli önemli olduğunu gösterir.
Müslümanların bu mesajları dikkate alarak dini inançları ve pratikleri üzerine düşünmeleri
ve başkaldırını da teşvik etmeleri gerekir.
46 Ahkaf Suresi, 9. Ayet;
De ki: 'Ben elçilerden bir türedi değilim, bana ve size ne yapılacağını da
bilemiyorum. Ben, yalnızca bana vahy edilmekte olana uyuyorum ve ben, apaçık
bir uyarıcıdan başkası değilim.
Bu ifadeler, Nebi
Muhammed'in görevini, Kur'an'ın önemi ve dinin temelleri üzerine derin bir
düşünmeyi gerektiren önemli noktalara işaret ediyor. İşte ana hatlarıyla bu
konuların özetlenmesi:
Nebi Muhammed’in,
Yüce Allah’ın vahyini tebliğ eden bir elçi olduğu belirtiliyor. Ona ne vahyedilmişse,
onu iletmekle yükümlüdür (7:203, 5:92). Bu bakımdan, kendisinin yeni bir şey
uydurması ya da bağımsız hüküm vermesi mümkün değildir (38/86). Bu, Nebi
Muhammed’in dini otoritesinin sınırlarını belirler ve vahye dayalı bir inanç
sisteminin önemini vurgular.
Kur'an’ın, Yüce
Allah tarafından korunmuş, çelişkisiz (15/9), eksiksiz (4/82), anlaşılır ve
kolaylaştırılmış (54/17), detaylandırılmış
(11/1), apaçık yol gösterici (16/89), örneklerle açıklanmış (17/89; 17/41)
Kur’an terk edilebilir mi? bir kitap olarak tanımlanması, onun ilahi bir kitap
olduğu inancını güçlendirir. Bu özellikler, İslam dininin temel kaynağı olan
Kur'an’a yönelişi teşvik eder.
Din, kesinlikle zan
üzerine değil, sağlam temeller ve vahiy üzerine inşa edilmelidir. Bu nedenle
Kur'an'a sahip çıkmak, inananların sorumluluğudur. İmtihan sorularının yer
aldığı Kur'an, inananlar için bir kılavuz ve hayat rehberi olmaktadır.
Kur'an’a sahip
çıkmak, onu okuyup anlamak ve hayatımıza tatbik etmek kurtuluşun anahtarıdır. İnanılan
ve uygulanan din, Yüce Allah’tan gelen bir mesaj olarak algılanmalıdır.
Yüce Allah’ın
gönderdiği mesaj hakkında tutumlarımızdan ötürü hesaba çekileceğiz, dini
sorumluluğumuzu bilelim. Nebi Muhammed’in görevinin ve Kur'an’ın merkezi
konumunun altını çizen bu görüşler, İslam dini çerçevesinde inancın,
ibadetlerin ve hayata dair önemli ilkelerin anlaşılması açısından kritik bir
yere sahiptir. Bu bağlamda, inananların Kur'an'a bağlı kalmaları, onu
öğrenmeleri ve hayata geçirmeleri, bireysel ve toplumsal anlamda önemlidir.
43 Zuhruf Suresi, 44. Ayet;
Şüphesiz ki o (Kur'an), senin ve kavmin için (gerçeği) hatırlatan (öğüt)tür.
İlerde ondan sorgulanacaksınız.
Yüce Allah, Kur'an'ın hem tefsircisi hem de açıklayıcısıdır.
Bizim görevimiz, ayetler arasında bağ kurarak Kur'an'dan anladıklarımızı
hayatımıza taşımaktır. Kur'an, sadece bir metin değil, aynı zamanda bir yaşam
rehberidir. Bu nedenle, onun mesajını derinlemesine anlamak ve bu anlayışı
günlük yaşamımıza taşımak önemlidir. İnananlar olarak, Kur'an'ın öğretilerini
hayatımıza yansıtmak, dini sorumluluklarımızı yerine getirmek için kritik bir
adımdır.
GELENEKSEL DİNE GÖRE AŞAĞIDAKİ HADİSLERE UYMAYANLAR KÂFİRDİR!
-"Yüce Allah'ın Resulü şöyle buyurdu: 'İnsanlara ne oluyor da, Yüce
Allah'ın Kitabında olmayan farzları, farz olarak ileri sürüyorlar. Kim Yüce
Allah'ın Kitabında olmayan bir farzı farz koşarsa bu batıldır. Böyle yüz şart
ileri sürülse bile Yüce Allah'ın farzı en haklı ve en güvenilir olandır.
" (Buhari, Büyü, 67. Dr. İsmail Hakkı Ünal, İmam Ebu
Hanife'nin Hadis Anlayışı Ve Hanefi Mezhebinin Hadis Metodu, Diyanet İşleri
Başkanlığı Yayınları: 87)
-Yüce Allah'ın kitabında helal kıldığı helal, haram kıldığı haramdır. Hakkında
sustuğu ise serbesttir. Yüce Allah'ın serbest bıraktıklarını kabul edin ve
bilin ki Yüce Allah hiçbir şeyi unutucu değildir.
( Ebu Davud k. Etime 39/ Tirmizi k. Libas 6/ ibn Mace k.
Etime 60/ El - Müracaat sayfa 20)
-Yüce Allah’ın helal kıldığını haram kılmak, şirktir.
(5936-Müslim)
-“Benden bir şey yazmayın, benden Kur'an dışında bir şey yazan onu yok etsin.”
( Sahihi Müslim c.4, s.97/ Süneni Daremi c.1, s.119/ Süneni
Ahmed b. Hanbel c.3, s.182)
-" Biz hadis yazarken Nebi yanımıza geldi ve yazdığınız
şey nedir? Dedi.
Senden işittiğimiz hadisler dedik. Nebi, Yüce Allah'ın kitabından başka kitap
mı istiyorsunuz? Sizden evvelki milletler Yüce Allah'ın kitabı yanında başka
kitaplar yazdıkları için yoldan çıktılar."
( Tirmizi, es Sünen, El Hatip, Takyid, s.33)
-Ben Kur’an’ın helal kıldıkları dışında bir şeyi helal
kılmadım. Kur’an’ın haram kıldıkları dışındakileri de haram kılmadım.
(İbni Hişam, Siret 4)
-“Resulullah ölüm döşeğinde şöyle dedi: Ben yalnızca
Kur’an’ın haram kıldıklarını haram kılarım. Yüce Allah’a yemin ederim ki benim
adıma bir şeye (beni bahane ederek) sarılmasınlar.”
(Ebu Yusuf er-Redd, 31) s.85
Yüce Allah,
Kur'an'ı indirmiştir ve onu koruyacak olan da O'dur (15:9). Yukarıdaki hadislerin
neden gizlendiğini veya görmezden gelindiğini sorgulamalıyız. Bizi hadis
inkârcılığıyla itham edilenler, rivayetlerin bir kısmına inanıp diğerlerini
reddettiklerinde, neyi savunduklarını sorgulamak gerekir. Bu kişiler, hakikati
örtmeye ve gizlemeye çalışanlardır (2:159). Kâfirlerin en belirgin özelliği,
gerçeği çarpıtmak ve farklı bir din anlayışı oluşturmak için insanları
kandırmaktır. Böylesi durumlar, indirilmiş bir dinin karşısına uydurulmuş dinin
çıkmasına neden olmaktadır. Örneğin, güneyimizdeki savaşta ateş eden kişi
"Allahu Ekber" derken, vurulan kişinin de aynı şekilde "Allahu
Ekber" diyerek ölmesi, bu çarpıklığın bir göstergesidir.
İman etmedikleri rivayetlerden biraz daha örnek verelim:
-Din konusundaki ihtilaflarda size Kur'an yeterlidir.
( 5424 - Buhari - Müslim - Nesai / 4727 - Muvatta - Müslim)
-"Size sadece Kur'an'ı bırakıyorum; ona uyarsanız
yolunuzu şaşırmazsınız"
( Müslim 15/19 Nu, 1218; İbn Mace 25/84 Nu, 3074; Ebu Davut
11/56 Nu, 1905)
-“Sahabe, Yüce Allah'ın elçisinden sözlerini yazmak için
izin istediler ancak onlara izin verilmedi.”
( Darimi, es Sünen)
-“Bana mucize olarak verilen ancak Yüce Allah'ın bana
vahyettiğidir. / Kur'an'dır.”
( Buhari, İ'tisam, 1)
-Hz Ömer, Nebi Muhammed'den halkın doğru yollardan
sapmamaları için kendisinden bir şeyler söyleyip yazmasını istediğinde;
Muhammed (s) : "Yüce Allah'ın Kitabı bize yeter." Dedi.
(Buhari İ'tisam 26, İlim 39, Cenâiz 32, Merza 17; Müslim
Cenâiz 23, Vasaya 22)
-“Kur’an’ın haram kıldığını helal kılan, helal
kıldığını haram kılan Kur’an’a inanmamıştır.”
(435- Tirmizi) (Ebu Davud K. Etime 39/Tirmizi k. libas 6
İbni Mace k. etime 60/ El-müracaat sayfa 20)
-Şednad, İbni Abbas'a "Hz. Muhammed (s) bir şey
bıraktı mı?" diye sordu. O da "Sadece Kur'an'ın iki kapağı
arasında olanları bıraktı." cevabını verdi.
“Kur’an‘ın haram kıldığını haram, helal kıldığını helal
gören cennete girer.”
[424- Tirmizi]
-Resulullah şöyle buyurdu: Ben ümmetim için, başlarına
geçecek olan, Yüce Allah’ın yolundan saptıran idarecilerden korkarım. Bunlar,
emirler, âlimler ve abidlerdir. Halk
içinde bilgisizce hüküm vererek onları saptıracaklardır.
(Ebu Davud, Müslüm,
Tirmizi)
-"Size sadece Kur'an'ı bırakıyorum; ona uyarsanız
yolunuzu şaşırmazsınız"
( Müslim 15/19 Nu, 1218 ; İbn Mace 25/84 Nu, 3074 ; Ebu
Davut 11/56 Nu, 1905)
Uyananlar olmuştur diye ümit ediyorum. Olmasa da inşallah
aynı tempo devam edeceğim. Size Kur'an'ın doğru bir şekilde anlaşılması
gerektiğini, aksi takdirde dinin özünün kaybolmak yok olup gitmek üzere
olduğunu vurgulamak istedim.
Doğrularım Allah’ın yanlışlarım ise bana aittir. Aydın Orhon
Doğrularım Allah’a yanlışlarım bana aittir. Aydın ORHON