NASIL ŞÜKREDİLİR

 Nasıl Şükredilir?


Şükretmek, teşekkür etmek, nankörlük etmemek, ödüllendirmek, karşılık vermek, memnun olmak ve güzelliği takdir etmek gibi anlamlar taşır. Şükretmemek, nankörlük olarak kabul edilir. Şükür, yalnızca bir memnuniyet ifadesi değil, aynı zamanda bir eylemdir.


9 Tevbe Suresi, 13. Ayet; 

Antlaşma yeminlerini bozan, Elçiyi (yurdundan) çıkarmaya çalışan ve ilk önce size karşı (savaşa) başlamış olan bir kavme karşı savaşmayacak mısınız? Yoksa onlardan korkuyor musunuz? (Gerçek) müminlerseniz, (bilin ki) Allah kendisinden korkmanıza daha layıktır.

Ayet, nankörlük durumunu birkaç açıdan ele alır. Bu ayette, Müslümanların, antlaşmalarını bozan, Elçiyi yurdundan çıkaran ve onlara karşı ilk saldırıyı gerçekleştiren bir kavme karşı savaşma sorumluluğu vurgulanmaktadır.


Nankörlük Durumu:

1. Antlaşma İhlali: 

Ayette, antlaşma yeminlerini bozan bir kavmin varlığına dikkat çekiliyor. Bu, nankörlüğün bir göstergesi olarak değerlendirilebilir; çünkü bir antlaşmaya sadık kalmamak, güveni sarsar ve karşı tarafın haklarına saygısızlık anlamına gelir.

2. Elçiye Yapılan Zulüm: 

Elçiyi yurdundan çıkarmaya çalışmak, onun misyonuna ve insanlığa karşı yapılan büyük bir nankörlük olarak görülmektedir. Bu durum, inanç ve değerler açısından ciddi bir ihanet anlamına gelir.

3. Korku ve Cesaret: 

Ayet, Müslümanların bu nankör kavme karşı savaşmaktan korkmalarını sorguluyor. Burada, gerçek müminlerin Allah’tan korkmaları gerektiği vurgulanarak, insanlardan korkmanın nankörlük olduğu ifade ediliyor. Bu, inanç ve cesaret eksikliğini gösterir.


Sonuç olarak, bu ayetler, nankörlüğün sadece bir antlaşma ihlali değil, aynı zamanda inanç ve değerler karşısında duruş eksikliği olarak da değerlendirilebileceğini ortaya koymaktadır. Müminlerin, Allah’a olan güvenleriyle hareket etmeleri gerektiği mesajı verilmektedir.


Nankörlük, bencilliği, çirkinliği, nefret dolu acımasızlığı ve insafsızlığı beraberinde getirir. Sonuç olarak, bu tutum insanı şeytanın yoluna yönlendirebilir. İlk nankörlük yapan da İblis'tir. Allah Meleklere “Adem'e secde et” emri karşısında iblis emre  itaat etmedi (2:34).


7 Araf Suresi, 17. Ayet;

Sonra elbette onlara önlerinden, arkalarından, sağlarından, sollarından gelip (sokul)acağım; sen onların çoğunu şükredenler olarak bulamayacaksın!" demişti. 

Şükür, insanın hayatındaki her nimete karşı duyduğu minnettarlığın bir ifadesidir. Bu ifade, sadece bir kelimeyle sınırlı kalmamalıdır; gerçek şükür, her nimetin özüne uygun bir şekilde gösterilmelidir. "Ya Rabb'i şükür" demek, dilin şükrüdür; ancak bu, gerçek bir şükür değildir. Her nimetin kendi sınıfında bir şükrü vardır ve bu şükrü yerine getirmek, o nimetin değerini anlamakla mümkündür. Tefekkür yoluyla düşüncelerimizi eyleme dökerek şükretmemiz gerekmektedir. Şükür, ruhun nefes almasıdır. 


27 Neml Suresi, 40. Ayet;    

Kendisinde Kitaptan bir bilgi olan kimse ise "Gözünü açıp kapamadan önce onu ben sana getiririm!" demişti. (Süleyman, Belkıs'ın) tahtını yanında yerleşmiş görünce şunu söylemişti: "Bu, şükür mü edeceğimi yoksa nankörlük mü yapacağımı denemek üzere Rabbimin (bana verdiği) iyiliklerindendir. Şükreden ancak kendisi için şükretmiş olur; kâfir olana gelince, Rabbim zengindir, cömerttir."


Şükretmek, insanın hayatındaki nimetleri takdir etmesi ve bu nimetlerin kaynağına yönelmesi anlamına gelir. Yukarıdaki Ayet’te, Nebi Süleyman'ın Belkıs’ın tahtını göz açıp kapamadan önce getiren birinin sözleriyle, şükretmenin ve nankörlüğün sınandığı bir durumdan bahsedilmektedir. Bu ayette, Süleyman’ın “Bu, şükür mü edeceğimi yoksa nankörlük mü yapacağımı denemek üzere Rabbimin (bana verdiği) iyiliklerindendir” demesi, şükretmenin sadece bir eylem değil, aynı zamanda bir bilinç hali olduğunu gösterir. Şükreden kişinin, bu eyleminin kendisi için bir fayda sağladığı vurgulanırken, nankörlüğün sonuçları da hatırlatılmaktadır. Zira, “Şükreden ancak kendisi için şükretmiş olur” ifadesi, şükrün bireysel bir sorumluluk olduğunu ortaya koyar.


39 Zümer Suresi, 7. Ayet;

İnkâr ederseniz, şüphesiz ki Allah size muhtaç değildir. O, kullarının küfrüne razı olmaz. Şükrederseniz sizden bunu kabul eder. Hiçbir (günah) yüklüsü başkasının (günah) yükünü yüklenemez. Sonunda dönüşünüz sadece Rabbinizedir ve O, yaptığınız şeyleri size bildirecektir. Şüphesiz ki O göğüslerin (kalplerin) özünü bilendir. 


Zümer Suresi, 7. Ayet; ise şükretmenin önemini bir başka boyutta ele alır. Bu ayette, Allah’ın kullarının küfrüne razı olmadığı, ancak şükredenlerin bu şükürlerinin kabul edileceği belirtilmektedir. Burada, şükretmenin sadece bir ibadet değil, aynı zamanda bir tercih olduğu vurgulanır. İnkâr edenlere Allah’ın muhtaç olmadığı, O’nun zengin ve cömert olduğu hatırlatılır. Bu durum, insanın kendi iradesiyle şükretme veya nankörlük yapma seçeneğine sahip olduğunu gösterir. Sonuç olarak, her birey, kendi eylemlerinin sonuçlarıyla yüzleşmek zorundadır; “Sonunda dönüşünüz sadece Rabbinizedir” ifadesi, bu sorumluluğun altını çizer.

Bu ayetler, şükretmenin ruhsal bir ihtiyaç olduğunu ve insanın manevi gelişimi için ne denli önemli olduğunu ortaya koymaktadır. Şükür, sadece dil ile söylenen bir kelime değil, aynı zamanda kalbin derinliklerinden gelen bir minnettarlık ifadesidir. Bu nedenle, her nimeti değerlendirip şükretmek, insanın ruhunu besleyen bir eylem olarak karşımıza çıkar.

Aklın Şükrü: Tefekkür

Tefekkür, aklın şükrüdür. Düşünmeden geçen bir akıl, şükrünü ödememiş bir akıldır. Tefekkür, aklın derinliklerine inmek ve yaratılışın hikmetini anlamaktır. Bu şekilde akıl için teşekkür etmiş oluruz. Düşünmek, insanı daha bilinçli ve sorumlu bir birey haline getirir.

Kulluğun Şükrü: İbadet

İbadet, kulluğun şükrüdür. İbadetlerimiz, Allah’a olan kulluğumuzun bir göstergesidir. İbadet, sadece ritüel bir eylem değil, aynı zamanda ruhsal bir deneyimdir. Bu nedenle, ibadetlerimizi içten bir şekilde yerine getirmek, şükrümüzü ifade etmenin bir yoludur.

Fıtratın Şükrü: İcat

İcat, fıtratın şükrüdür. Yaratıcılığımızı ve doğamızın sunduğu imkanları değerlendirmek, fıtratımıza olan şükrümüzü ifade eder. İnsan, yaratılışındaki potansiyeli ortaya koyarak, Allah’ın kendisine bahşettiği yetenekleri kullanmalıdır. Bu, sadece bireysel bir tatmin değil, aynı zamanda topluma da katkı sağlamaktır.

İlkatın Şükrü: Sanat

Sanat, ilkatın şükrüdür. Sanat, insanın iç dünyasını dışa vurma biçimidir ve bu da ilhamın bir sonucudur. Sanat eserleri, insanın duygularını, düşüncelerini ve hayal gücünü yansıtır. Bu bağlamda, sanat yoluyla yaratılan her eser, sanatçının içsel bir şükrü olarak değerlendirilebilir.

Vicdanın Şükrü: Adalet

Adalet, vicdanın şükrüdür. Vicdanımızın sesine kulak vererek adil olmak, Rabbimizin bize verdiği vicdan için bir şükürdür. Adalet, sadece bireysel ilişkilerde değil, toplumsal düzeyde de önemlidir. Adil bir toplum oluşturmak, vicdanımızın gereğidir.

Nübüvvetin Şükrü: İttiba

İttiba, nübüvvetin şükrüdür. Nübüvvetten dolayı Allah’a şükretmek istiyorsak, Nebi Muhammed'imize ittiba etmeliyiz. Nebi Muhammedin hayatını örnek almak, gerçek bir şükürdür.


Kalbin Şükrü: Muhabbet

Muhabbet, kalbin şükrüdür. Kalbimizde sevgi taşımak, şükrümüzü ifade etmenin bir yoludur. Muhabbet etmemiş bir kalp, şükrünü ödememiş bir kalptir. Sevgi, insan ilişkilerinin temelini oluşturur ve bu bağlamda, kalpten gelen bir sevgi, gerçek bir şükürdür.


Kur'an'ın Şükrü: Tertil

Tertil, Kur'an'ın şükrüdür. Kur'an'ı anlıyarak okumak, onun şükrünü yerine getirmektir. Kur'an, insanlara rehberlik eden bir kitap olarak, onun mesajını anlamak ve yaşamak, gerçek bir şükürdür.

Muhakemenin Şükrü: Tahkik

Tahkik, muhakemenin şükrüdür. Taklitten uzak durarak, kendi muhakememizi yapmalıyız. Taklit yapıyorsak, muhakemenin şükrünü yerine getirmiyoruz demektir. Kendi düşüncelerimizi geliştirmek, bireysel bir sorumluluktur.

Hidayetin Şükrü: Tebliğ

Tebliğ, hidayetin şükrüdür. Hidayete ermiş olanlar, bu nimeti başkalarına ulaştırmakla yükümlüdür. Aksi durumda, hidayetin şükrü gerçekleşmez. Bilgiyi paylaşmak, toplumsal bir sorumluluktur.

Ümmetin Şükrü: Vahdet

Vahdet, ümmetin şükrüdür. Muhammed'in ümmetine mensup olanlar, vahdet için çaba göstererek şükrünü gerçekleştirir. Birlik ve beraberlik, toplumsal dayanışmanın temelidir.


İradenin Şükrü: Hidayet

Hidayet, iradenin şükrüdür. İrademizi doğru yolda kullanarak hidayete ermek, irademize olan teşekkürümüzdür. Hidayet, Allah’ın bir lütfu olarak kabul edilir ve bu nimeti elde etmek için çaba göstermek, irademizin bir yansımasıdır.


Kurtuluşun Şükrü: İman

İman, batıldan kurtuluşun şükrüdür. İman, iç dünyamızın bir yansımasıdır. İman etmek, insanın ruhsal bir yolculuğa çıkması ve bu yolculukta Allah’a olan bağlılığını ifade etmesidir.

Farzın Şükrü: Nafile

Nafile, farzın şükrüdür. Nafile ibadetler, farz olanların bir tamamlayıcısıdır. Nebi Muhammed, nafile namazları Allah rızası için kılardı; bu da farzın şükrüdür. Nafile ibadetler, Allah’a olan bağlılığımızı pekiştirir.


Hakikatin Şükrü: Tevhid

Tevhid, hakikatin şükrüdür. Hakikati bilmek, ancak tevhid ile anlam kazanır. Tevhid yoksa, şükrümüz de yoktur. Allah’ın birliğini kabul etmek, insanın ruhsal ve zihinsel gelişimi için temel bir adımdır.


Servetin Şükrü: İnfak

Servetin şükrü infaktır. Allah, servet verdiyse; biz de O'na "Ya Rabbi, şükür" dememiz de servetin şükrü değildir. Servetin şükrü, ihtiyaç sahiplerine yardım etmektir. Bu, toplumsal sorumluluğumuzun bir parçasıdır.


Sonuç olarak, ekmeğin adını söylemek insanı doyurmaz; su demek de susuzluğu gidermeye yetmez. Sadece "Ya Rabb'i şükür" demekle nimetlerin şükrü yerine getirilmiş olmaz. Allah, zaman vermiştir; bu zamanın bir kısmını O'na ayırmak, şükrün bir parçasıdır. Şükür çabadır, eylemdir.  Kulağı gıybetten uzak tutmak, kulağın. Dilini temiz tutmak, dilin. Gözü zinadan korumak, gözün şükrüdür. Öyleyse, göbeğimizi sıvazlayarak “şükürler olsun” demek yerine, her nimetin şükrünü bilinçli bir şekilde yerine getirelim. Şükür, sadece bir kelime değil, hayatımızın her alanında uygulamamız gereken bir eylemdir.



  Kur’an Bütünlüğünde Melek Anlayışı – Derinlemesine İnceleme Bilim insanlarının açıklamalarına göre, evrenin başlangıcı yaklaşık 13.8 mil...