MESCİTLERDE YAPILAN YANLIŞLAR...

           Camilere gidebilmek için ezanı bekleriz. Ezan okunur ancak ne dediğini çoğumuz anlamayız. Fakat biliriz ki namaz vaktidir. Makamlarla okunmasa namaz vakti olduğunu anlayamaz mıyız? Vakitlerin geldiğini bildirmek amaçlı siren çalınacağı duyurulsa, biliriz ki her siren çalışı namaz vaktidir. Buradan ezana karşı olduğum çıkmasın. Muhammet’ten sonra uygulamaya konulan makamla okunmasına karşıyım. Geçmişte ki fikrimi bana sorsanız, güzel sesli birisi okuduğunda güzel tüylerim diken diken olduğunu itiraf ederdim. Fakat doğrusu bu değil… Önemli olan name değil manadır. Anlamı okunduğunda aynı hisleri yaşayabiliyorsak ne mutlu bize…

 

            Rivayetlere göre müzik dinlemek haramdır. Kur’an’a göre problem yoktur. Kur’an okuyan hocalar sureleri de makamla okurlar. Bunun için eğitim alanlar bile var. Kur’an’da yasak olmamasına rağmen nameli okumak, bana sanki Yüce Allah’ın ayetleriyle alay etmek gibi geliyor. Benim bu düşüncemi hatalı bulan kardeşlerime ellerine bir meal almalarını ve o meali her hangi bir makama göre okumaya çalışmalarını öneririm, beni çok iyi anlayacaklar.

            Ezanlar hangi makamlarla okunuyor:


Sabah Ezanı: Sabâ, makamında,
Öğle Ezanı: Rast makamında,
İkindi Ezanı: Hicaz makamında,
Akşam Ezanı: Segâh makamında,
Yatsı Ezanı: Uşşak makamında…


     Camiden içeri girdiğimizde de durumda farklılık yok. Makamlara devam. Hocanın sesi ne kadar güzel ve makamını da, ne kadar usulünce uygulayabiliyorsa arkasında ki cemaatte o kadar çok oluyor. Nameden nameye geçiyor. Peki, cemaate ne veriyor. Cemaat bundan ne anlıyor. Name insanı uyuştururken, anlamı insanı gerçeğe yönlendirir.

            Hoca makamla sureleri okurken cemaatin kafası başka yerde... Sadece tekbire odaklanmış olarak yatıp yatıp kalkar. Hoca surelerini sesli okur. Cemaat okumaz. Okuduğunda da okuduklarının anlamını bilmez. Allah’ın  mesajından habersizdir.
            Hoca namaz surelerini sesli okuyor demiştik.  Ancak öğle ve ikindi namazlarında ve diğer vakitlerin 3. Ve 4. Rekâtlarında Hocada da ses kesilir. Sadece tekbir getirerek cemaatle birliktelik sağlar. Hâlbuki Yüce Allah bütün namazlarda ne yüksek ne kısık orta sesli okumamızı emreder. Bazı camilerde yüksek sesi dışarı bile verildiğini görüyoruz.

            İsra Suresi 110. Ayet; De ki;
 'Allah, diye çağırın, 'Rahman' diye çağırın, ne ile çağırırsanız; sonunda en güzel isimler O'nundur.' Namazında sesini çok yükseltme, çok da kısma, bu ikisi arasında (orta) bir yol benimse.


            Cemaat namazını bir şekilde kılar ve çıkar. Allah’a olan borcu ödemenin mutluluğu içerisinde evine, işine geri döner.  Bir önceki vakitle kıldığı vakit arasındaki günahlarını sıfırladığını düşünmesi de cabası... Bilmez ki ömür boyunca hiç durmaksızın namaz kılsa gözyaşının bile borcunu ödeyemez. Sen neyin borcunu ödüyorsun? Ancak Allah‘ın verdiği nimetler için şükredebilirsin. 

            Cami de etrafınıza bakındığınızda Allah’ın adının yazılı olduğu tablo ile karşılaşırsınız. Çok güzel. Çünkü O’nun mescidi ve O’na ibadet için gidiyoruz.


            Fatiha Suresi 5. Ayet;
Yalnız sana ibadet eder ve yalnız senden yardım dileriz.


            O da nesi? Yanı başında Muhammed de yazıyor. Allah’ın mescidinde, yalnız Allah’a ibadet edeceğimiz mescitte,  Muhammed’in adı ne yapıyor. Kabe’de de en büyükleri Lat, menat, uzza olan adlarda bir sürü objeler vardı. Bunlar melekleri temsil ediyordu. Mekkeli müşriklerde Allah’a yaklaşabilmek için putları aracı yapmışlardı. Zaten müşrik olmalarının sebebi de budur.

 

            Okutulan sela ve mevlit birer şirk unsurudur. Perşembe günleri yatsı ezanı öncesi okunan Sala’nın Türkçesini lütfen okuyun. Şiirde şirk dolu cümleciklerin mescitlerimizde nasıl okunduğunu hayretler içerisinde göreceksiniz. Mevlit’e de bakmayı unutmayalım, onun da pek farkı yok. Aşağıda ki linglerden de faydalanabilirsiniz.

 

            Sala okutmak şirktir.
https://aydinorhon.blogspot.com/2024/08/sala-okutmak-sirktir.html

            Mevlit okutmak şirktir.
https://aydinorhon.blogspot.com/2024/07/mevlit-okutmak-sirktir.html


             Bakara Suresi 285. Ayet;
'O'nun elçileri arasında hiç birini (diğerinden) ayırt etmeyiz. İşittik ve itaat ettik. Rabbimiz bağışlamanı (dileriz). Varış ancak sana’dır' dediler.


     Eğer camilerde farklı kişilerin isim tabloları olacaksa ki olamaz. Olsaydı Nuh, Davut, Musa, İsa, İbrahim ve bütün resullerin tabloları da asılmalıydı. Muhammed’ ile de bitmiyor. Ardından dört halife, ondan da geçtik bazı mescitlerde Hasan, Hüseyin’i de görmek mümkündür. Bu ayete göre ezanda okunan "Muhammed'en Resulullah." cümlesini de sizin yorumlarınıza bırakıyorum.


            Cin Suresi 18. Ayet;
Şüphesiz mescitler, (yalnızca) Allah'a aittir. Öyleyse, Allah ile beraber başka hiç bir şeye (ve kimseye) kulluk etmeyin (dua etmeyin, boyun eğmeyin, tapmayın).

         Eğer yalnız Allah’a ibadet ediyorsak Allah’tan başka kimseye ibadet etmeyeceksek, ibadethanede başkaları olmamalı. “Olmasının ne zararı var biz onlardan bir yardım ve istekte bulunmuyoruz ki…” Diyebilirsiniz. Şirk Yüce Allah’ın tek affetmeyeceği günah onun için ince düşünmek zorundayız. (4:48) “Yetiş ya Ali…” diyeni duyduk. “Yetiş Ya Geylani” diyeni de duyduk… Sizler mescitlerde “Şefaat ya Rasulullah…” demiyor musunuz? Şah damarınızdan size yakın olan Yüce Allah’ı kenara itip, Muhammed’den yardım istemiyor musunuz? (1:5)

 

             Camilerde Kur’an anlamadan okunmasına rağmen camiye yardım Türkçe istenir. Madem keramet Arapçada yardımı da Arapça isteseler ya…

 

            Hiç dikkat ettiniz mi? Hocalar, vaaz verirken veya hutbede kaç tane ayet okuyup açıklıyorlar. Allah’ın kaç tane mesajını bize bildiriyorlar. Lütfen dikkat edin. Nebi Muhammed’in ölümünden 200-250 yıl sonradan yazılmış rivayetleri din diye anlatıldığını göreceksiniz. Çoğu uydurulmuş olan rivayetleri gözümüze baka baka dinimizmiş gibi sunuyorlar. Bunu “Gale Resulullah” yani “Resulullah buyurdu” diye yapıyorlar. Bu söz, rivayetlerde geçmesine rağmen Resul Muhammed’e söyletmiş oluyorlar. Yüce Allah’ın vahyiymiş gibi cemaate aktarıyorlar.  Yani okuduklarını Kur'an'dan sansınlar diye dillerini eğip bükerler. Allah katından olmadığı halde "O, Allah katındandır." Derler. (3:78) Bunlar ya “Nebi, resul” kavramını bilmiyorlar, ya da kasıtlı yapıyorlar. Bizden de ona iman etmemizi istiyorlar.

            Resul, Nebi kavramları ne anlama gelir:
https://aydinorhon.blogspot.com/2019/07/nebi-resul-kimdir.html

 

 


            Dinlediğiniz hadis veya rivayetleri Kur’an’la karşılaştırıp doğruluk derecesini tespit edebiliriz. Hadis diye önümüze konulanı Kur’an’ın süzgecinden geçirmeliyiz. Kur'an onaylıyorsa kabulümüz. Yok, Kur’an aynı konuda farklı şeyler söylüyorsa “Resul Muhammed‘e İftiradır.” Düşüncesiyle onu reddetmemiz gerekmektedir. Resul Muhammed Kur’an dışı hiçbir şey söylemez. Söyleyemez… (46:9)

            Sözü uzatmamak adına; ayetlerle devam edelim:
           

            Hakka Suresi 44, 45, 46. Ayet;
Eğer o, bize karşı bazı sözleri uydurup-söylemiş olsaydı. Muhakkak onun sağ-elini (bütün güç ve kudretini) çekip-alıverirdik. Sonra onun can damarını elbette keserdik. Delil yerine atalarının uyduğu sisteme göre hayatlarını yönlendirenlere Kur’an’ın aşağıdaki ayetlerini okumanızı öneriyorum.

            Kehf  Suresi 26. Ayet;
Kendi hükmünde hiç kimseyi ortak kılmaz.


            Yusuf Suresi 40. Ayet;
Hüküm yalnız Allah’ındır. O kendisinden başkasına kulluk etmemenizi emretmiştir. Dosdoğru olan din işte budur. Ama insanların çoğu bilmiyorlar.


            Nahl Suresi  89. Ayet;
Biz bu kitabı sana, her şeyin ayrıntılı açıklayıcısı, bir doğruya iletici, bir rahmet, Müslümanlara bir müjde olarak indirdik.

            İsra Suresi 36. Ayet;
Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme. Çünkü kulak, göz ve gönül, hepsi bundan sorumlu tutulacaktır.


            Yunus Suresi 100. Ayet;
Allah pisliği akıllarını kullanmayanların üzerine yağdırır.

            Enbiya Suresi 10. Ayet;
Andolsun size hatırlatıcı bir kitap indirdik. Yine de aklınızı kullanmayacak mısınız?

            En’am Suresi 114. Ayet;
Allah size kitabı detaylandırılmış bir halde indirmişken Allah’ın dışında bir hakem mi arayayım?


            Ankebut Suresi 51. Ayet;
Kendilerine okunmakta olan Kitap’ı sana indirmemiz onlara yetmiyor mu?


            Maide Suresi 49. Ayet;
Sen de aralarında, Allah’ ın indirdiğiyle hükmet…


            Yunus Suresi 15. Ayet;
Onlara ayetlerimiz açık açık okununca, bizimle karşılaşmayı ummayanlar “Bize bundan başka bir Kuran getir veya bunu değiştir.” dediler. De ki “Onu kendiliğimden değiştirmem benim için söz konusu olamaz. Ben sadece vahyolunana uyuyorum.”

            Hud Suresi 1. Ayet;
 Bu bir kitaptır ki, Hâkim ve Her şeyden Haberdar olan, ayetlerini hüküm ifade edici (muhkem) kılmış ve sonra detaylandırıp (fussilet) açıklamıştır.

            İnşallah Rabb’imiz cümlemizi sapmış, aklını kullanmayan kullarından eylemesin. Çoğunluk sapmış olmasına rağmen saptığının farkında bile değildir. (6:116) Kimimiz bazılarını efendiler edinmiş, o ne derse doğru bilmişiz. Kimimiz camilerde hocalar ne diyorsa kabulümüz demişiz. Kimimiz atalarımız (Dedemiz, büyükannemiz, babamız, annemiz) ne diyorsa doğru bilmişiz.

            Zuhruf  Suresi 22. Ayet;
Hayır; dediler ki: 'Gerçekten atalarımızı bir ümmet üzerinde bulduk ve doğrusu biz onların izleri (eserleri) üstünde doğru olana (hidayete) yönelmiş (kimse)leriz.'

            En’am Suresi 116. Ayet;
Yeryüzünde olanların çoğunluğuna uyacak olursan, seni Allah'ın yolundan şaşırtıp saptırırlar. Onlar ancak zanna uyarlar ve onlar ancak 'zan ve tahminle yalan söylerler.'

 

            Öyle bir algı var ki anlaşılması güç; Sanki Allah Kur’an’ı belirli kişilere göndermiş. Onlar da dini tam anlamıyla öğrenmiş. Bildiklerini bize aktarıyor. Biz de Allah’ın kitabına güya hem saygıdan hem de bizi çarpmaması için evin en yüksek bölümüne asmışız, öyle duruyor. Hâlbuki Kur’an bizde oluşmuş çarpıklıkları yok eder. Bazılarımız Kitabı mübarek günlerde eline alır, içeriğine bakmadan yüzeysel olarak anlamadan seslendirir.  Sevabını da ölülerine gönderir. Dirisine fayda vermeyen ölüsüne nasıl fayda sağlar bilinmez. Yüce Allah Kur’an’ı her bireye göndermiş olduğunu Kur’an da ki “Ey İman edenler” hitabından da anlıyoruz. “Bu Kur’an dan imtihan olacaksınız” (43-40-44) demesine rağmen Kur’an’ın ne dediğini merak eden sayısı maalesef yok denecek kadar az.

            Allah Cuma salatına çağırırken “Ey iman eden erkekler.” Demiyor. “Ey iman edenler” diye buyurmasına rağmen kadınlarımız neden camiye sokulmuyor. Allah’ın kitabına göre yaşamıyoruz da ondan. Cuma Salatı kadınlara da farz olmasına rağmen onlar camilere giremiyorlar. Farz olmayan teravih namazına giriş serbest. Kitaba imanın lafta olduğu aksi halde kitaba imansız yaşandığı apaçık ortadadır.


            Zuhruf Suresi 44. Ayet;
Ve şüphesiz o (Kur'an), senin ve kavmin için gerçekten bir zikirdir. Siz (ondan) sorulacaksınız.


            Cuma Suresi 9. Ayet;
Ey iman edenler! Cuma günü namaza çağırıldığı (ezan okunduğu) zaman, hemen Allah'ı anmaya koşun ve alış verişi bırakın. Eğer bilmiş olsanız, elbette bu, sizin için daha hayırlıdır.

            Yasin Suresi 70. Ayet;
 (Kur'an,) Diri olanları uyarıp korkutmak ve kâfirlerin üzerine sözün hak olması için (indirilmiştir).


            Furkan Suresi 30. Ayet;
Ey Rabbim! Benim toplumum bu Kuran’ ı devre dışı tuttular.

 

            İmtihan kaynağı Kur’an iken ve her birey kendinden sorumlu iken Allah’ın kitabını açıp neden bakmıyor, Allah’ın vahyine uymuyoruz? Kur’an dışı gerçek dışı söylemlerle Allah’a yaklaşacağımızı ümit ediyorsak sonumuz hüsran olacaktır. Çünkü bu tür bir yaşamla şirk bataklığına batmışız demektir.

            En’am Suresi 38. Ayet;
Kitap’ ta hiçbir şeyi eksik bırakmadık.


            Ahzab  Suresi 67. Ayet;
 Ve derler ki “Rabbimiz biz efendilerimize, büyüklerimize itaat ettik de böylece onlar bizi yoldan saptırdılar.


             Araf Suresi 37. Ayet;
Öyleyse, Allah'a karşı yalan uydurup iftira düzenden veya ayetlerini yalanlayandan daha zalim kimdir? Kitap'tan kendilerine bir pay erişecek olanlar bunlardır. Nihayet elçilerimiz, hayatlarına son vermek üzere kendilerine gittiklerinde onlara diyecekler ki: 'Allah'tan başka taptıklarınız nerede?' 'Onlar bizi (yüzüstü) bırakıp-kayboldular' diyecekler. (Böylelikle) Bunlar, gerçekten kâfirler olduklarına kendi aleyhlerinde şehadet ettiler. Kur’an’ı yaşam kaynağı haline dönüştürmezsek kurtuluş yok. Yarın peşin de gittiklerimizi yanımızda göremeyeceğiz.


            Zuhruf  Suresi 21-24 Ayet;
Yoksa onlara bundan önce bir kitap verdik de ona mı yapışmaktadırlar?
Hayır dediler ki: “Biz atalarımızı bir ümmet üzerinde bulduk, onların eserlerini izleyerek doğruya varacağız.
İşte böyle! Senden önce de bir memlekete elçi gönderdiğimizde, oranın servetle şımarmış elit tabakası mutlaka şöyle demişlerdir: “Biz atalarımızı bir ümmet üzerinde bulduk, onların eserlerine uyarak yol alacağız.”; O da “Ben size atalarınızı üzerinde bulduğunuz şeyden daha doğrusunu getirmiş olsam da mı?” dedi. Onlarda “Doğrusu biz seninle gönderileni tanımıyoruz.” dediler.

 

Camilerimizde namaz kıldıran hoca ve müezzin bu işi para karşılığı yapıyor. Hz. Muhammed yaşadığı sürece hiçbir maddi menfaat sağlamamıştır. Allah indirdiği dine iman etmemizi istiyor. Hemen arkasından herhangi bir çıkar karşılığında dinin pazara çıkarılmamasını istiyor. Buna rağmen o hocaların arkasında cemaat oluşturup namaz kılıyoruz. Maaş dışı hocalara gelen diğer dini  para kaynaklarını hepimiz bildiği için o konuya girmeyeceğim.

            Bakara Suresi 174. Ayet;
 Allah'ın indirdiği kitaptan bir kısmını gizleyip onu az bir bedel ile değişenler (var ya); işte onlar karınlarına ateşten başka bir şey doldurmuyorlar. Kıyamet günü Allah, onlarla ne konuşacak, ne de onları arıtacaktır. Onlar için elem dolu bir azap vardır.


            Bakara Suresi 41. Ayet;
 Ve yanınızda olanı doğrulayıcı olarak indirdiğim vahye inanın ve onu inkâr edenlerin öncüsü siz olmayın, ayetlerimi de basit çıkarlar karşılığında pazarlamayın ve sorumluluğunuzun merkezinde sadece Ben olayım.


            Hud Suresi 51. Ayet; Ey kavmim, ben bunun karşılığında sizden hiç bir ücret istemiyorum. Benim ücretim, beni yaratandan başkasına ait değildir.
 Akıl erdirmeyecek misiniz?

            Her camiinin bulunduğu bölgede gelen cemaat içerisinde namaz kıldıracak birileri mutlaka çıkacaktır. Din bir meslek değildir. Din bir meslek olursa hocanın adı “dinci” olur. Bu hiç tasvip edilmeyen bir sıfattır.   Herkes dini sorumluluklarını yerine getirmekle mükelleftir. Allah‘ın ipine “Vahyine” sımsıkı sarılırsak, şucular bucular da yok olur gider. Muhammed dönemin de ki gibi tek tip Müslüman oluruz. Böyle bir toplum oluşturursak sorunu kökünden çözülmüş olur. Bu da Kur’an’ı Kerim’le mümkündür.

            Nisa Suresi 80. Ayet;
 Kim Resul’e itaat ederse, gerçekte Allah'a itaat etmiş olur. Kim de yüz çevirirse (bilsin ki), Biz seni onların üzerine koruyucu göndermedik.


            Resul Kur’an’ı bize tebliğ edendir. Muhammed öldü. Kur’an’ı Kerim (Resül) yaşıyor. Odalarımızın en yüksek köşesinden indirip elimizin altında olma vakti geldi geçiyor. Allah’ın 6236 mesajı kapalı bekliyor. En sevdiğimizin mesajlarına inşallah bakalım. Düşünüp, aklımızı kullanarak anladığımızı hayatımıza taşıyalım…  

            Doğrularım Allah’a, yanlışlarım şahsıma mahsustur.                                                                                                                                                           

                                                                                               Aydın ORHON

 

 

  Kur’an Bütünlüğünde Melek Anlayışı – Derinlemesine İnceleme Bilim insanlarının açıklamalarına göre, evrenin başlangıcı yaklaşık 13.8 mil...