KADİR GECESİ
Kadir Suresi, Mekke döneminin ilk
yıllarında inmiştir. Sözlükte kadir (kadr) kelimesi, "hüküm, şeref, güç,
yücelik" gibi anlamlara gelmektedir. "Kadir Gecesi" veya
"Haşmet Gecesi" kıymet, ölçü, planlama, idare anlamına da gelir. İslam
dininde Kur'an’ı Kerim'in Nebi Muhammed'e indirilmeye başlandığı, insanlığın risâlet
ve nübüvvetle son kez buluşturulduğu gecedir.
Gece ve karanlık; Şirk, küfür ve
cahiliye karanlığı anlamını taşır. Vahyin inmeye başlaması, insanları bu
karanlıktan aydınlığa çıkarmak içindir. Yüce Allah’ın mesajları, insanları
yanlış gittikleri yoldan çevirmeyi amaçlar.
Kur’an’da, Nebi Muhammed'in ilk vahyi
aldığını ilahi mesajla şöyle tanımlanmaktadır.
Kadir Suresi Suresi 1-5. Ayet;
Biz O'nu (Kur'an'ı) Kadir Gecesinde
indirmeye başladık.
Kadir Gecesinin (mahiyetinin) ne olduğunu
sen nereden bileceksin!
Kadir Gecesi bin aydan daha hayırlıdır.
Melekler ve beraberinde Ruh (vahiy) o gece Rablerinin izniyle, her iş için
inerler.
Ta fecrin doğuşuna kadar, o gece esenlik doludur.
"İndirmek" kelimesinden,
Yüce Allah'ın ilahi makamından indirilişini anlamalıyız.
Surenin konusu: Kur'an vahyinin Kadir ve
kıymetidir. Surede geçen "gece" kelimesi vahyin inmeye başladığı anda
ki cahiliye Arap toplumunun yaşantısı belirtir. Gece, karanlığı simgeler. Kötü
bir kişiyi tanımlarken “Karanlık işlerin adamı” deriz. Cahiliye döneminde ki yaşantılarda
bu karanlık işler yapan kişilerden daha da beterdi. Kız çocuklarını diri diri toprağa
gömecek kadar cahil bir toplumdan bahsediyoruz.
Cahiliye
Arap toplumunu kısaca tanıyalım: Goldziher, Cahiliyeyi “barbarlık dönemi”
olarak anlayıp tercüme etmişti. Cahiliye çağı, bilgisizlik çağı demektir. İslâmiyet
aydınlanma ve bilgi devridir ve bu anlamda Cahiliye çağının karşıtıdır. Çevresindeki
yaşayan başka toplumlara göre medeniyet bakımından çok geri kalmış, dini inanç
konusunda bilgisiz ve gaflet içerisindedir. Buna bir örnek; Allah’a daha yakın
olabilmeleri için putlara yönelmeleridir. Cahiliyenin karşıtının hilim (hilm)
olduğunu belirtir. Hilim kelimesi “metanet, güç, fiziki bütünlük ve sağlık, teenni,
sükunet, bağışlama, yumuşak huyluluk, ahlâk ve karakter sağlamlığı, fazla
duygusal olmama, ihtiyat ve ılımlılık” gibi manalara gelir. Buna göre,
günümüzde “medenî insan” diye adlandırılan kişidir. Bunun zıddı olan cahil ise
“azgın, arzularının esiri, hayvani içgüdülerini takip eden, vahşi, şiddet
taraftarı ve aceleci bir karaktere sahip” yani “barbar kimse” dir. Bu anlamdaki
Cahiliye, barbarlık ve vahşetin hüküm sürdüğü dönemdir. Cahiliye Araplarında, insan
fıtratının ve aklının kabullenmekte zorlandığı bazı inanış ve davranışlar
yaygın olarak kabul edilmekteydi.
Kur’an’ın ima ettiği önemli bir hakikat,
cahiliyenin karanlık gecesidir. Yüce Allah vahyi ile bu karanlığa ışık
tutmaktadır. Dünya hayatını gece gibi düşünürsek, takva sahiplerinin ahiret
hayatını da bu gecenin sabahı diyebiliriz. Bu ayetler insanın içine işleyen
sevecen, parlak ve sanki bir ışık seli yaymaktadır. Bu ışık Yüce Allah'ın
ışığıdır. Vahyin yaydığı ışıktır. Kur'an'da vahyin indirilmesinden söz edilen
tek gece Kadir Gecesi’dir.
Kadir suresinde sözü geçen gece,
Duhan suresinde anılan gecedir. Orada Yüce Allah şöyle buyuruyor.
Duhan Suresi 3-6. Ayet;
Biz bunu bereketli bir gecede
indirmişizdir. Onunla uyarılarda bulunmaktayız. Karara bağlanmış her iş, o gece paylaştırılır. O işlerin kararı
tarafımızdan verilmiştir. Biz elçiler göndeririz.
Onlar Sahibinden bir iyilik olarak
gönderilir. Çünkü o, sizi dinler ve her şeyi bilir.
Kadir
Suresinin 1. Ayetinden başlayarak, Kadir Gecesi Kur’an’ın indirildiği, inişinin
bin aydan kıymetli olduğu, meleklerle bu işin gerçekleştiğini buyurmaktadır.
Kadir Suresi 5. Ayette de;
O gece, tan yerinin ağarmasına kadar bir esenliktir.
Ayetler
indikçe ve insanlar Allah’ın emirlerine itaat ettikçe dünya ve Ahirette gün
ağaracak, sağlık ve mutluluk gelecektir.
Yüce Allah Bakara Suresinde de bu gecenin Ramazan gecelerinden birisi
olduğunu açıklar.
Bakara Suresi 158. Ayet:
Ramazan ayı... İnsanlar için hidayet
olan ve doğru yolu ve (hak ile batılı birbirinden) ayıran apaçık belgeleri
(kapsayan) Kur'an onda indirilmiştir.
İsra Suresi
81. Ayet;
Ve yine de ki: "Değişmeyen gerçek
geldi, sahte ve tutarsız olan yıkılıp gitti; zaten sahte ve tutarsız olan er
geç yıkılıp gitmek zorundadır!"
Yüce
Allah’ın Nebi Âdem’den günümüze değişmeyen yasası insanlar tarafından sürekli tahrifata
uğratılmıştır. Son kez resulün gelişiyle bu değişim eski haline dönüşüme
geçmiştir. Kitabımız Kur’an’ı Kerim’de hiçbir değişiklik olmamıştır. Sadece
harekesiz ve noktasız olan orijinal Kur’an’a bunlar sonradan eklenmiştir. Bunun
sebebi Arapça bilmeyenlerin okumasını rahatlatmak içindir. Anlamında hiç bir değişim
olmamıştır. Bu demek değildir ki Nebi Muhammed ölümünden sonra 1400 yıl geçti
ve dinimizde değişim olmadı. Değişimin olmaması için bütün İslam âleminin
Kur’an’a hakkıyla iman etmesi gerekmektedir.
Demek
istiyorum ki şükürler olsun Kitabımız da problem yok; ancak ne yazık ki
Kitabımıza sahip olan da yok. Anlamadan seslendirmekle meşgulüz. Rivayetleri Arapça
olmasına rağmen rahatlıkla çevirebiliyoruz. Kur’an’ı biz anlayamazmışız. Haşa
Allah bize çevrilemez anlaşılmaz bir kitap mı göndermiş. (16/44) Bu düşünceyle hakkı bırakıp batılın peşine düşeriz.
Hâlbuki gerçeği batılın üzerine fırlatıp işini bitirebiliriz. Çünkü hak
geldiğinde batıl yok olur. İftiraları Allah’a yakıştıranın vay haline…
Enbiya Suresi 18. Ayet:
Tersine, Biz (gerçek bir yaratma eylemiyle) hakkı batılın başına çarparız da bu
onu paramparça eder ve böylece beriki yok olur gider. O halde, (Allah'a)
yakıştırdığınız şeylerden ötürü yazıklar olsun size!
İman
edip salih amel işleyenler, Allah’ı çok ananlar, haksızlığa, zulme karşı
mücadele edenler, bunlar, takva yolunda ki kimselerdir. Allah’ın ayetlerini
kabul etmeyen, zulüm eden kişiler, ettiklerini fazlasıyla bulacaklardır. Şirkin,
küfrün, zulmün, adaletsizliğin, haksızlığın varacağı yer bellidir.
Şuara Suresi 227. Ayet:
Ama inanan, dürüst ve erdemli
davranışlar ortaya koyan, Allah'ı sıkça anan, (sadece) haksızlığa uğratıldıktan
sonra kendilerini savunan ve haksızlık yapanların, hangi devrimle
devrileceklerini er geç görecekleri (konusunda Allah'ın vaadine güvenen
şairler) bu hükmün dışındadır!
Kur’an’ın
inişi neticesinde Mekke toplumunda bir devrim de gerçekleşmiştir. Mekkelilerin
tepesine çökmüş karanlık, aydınlanmıştır. İşte bu gece; Kur’an’ın inmeye
başladığı, Mekkelinin ve tüm İslam âleminin Kadir Gecesi’dir. Bu gece bin aydan hayırlıdır. Kur'an'da bu gibi
yerlerde geçen sayı, olayın değerini sayılarla sınırlama amacı taşımaz. Bu
sadece çokluğu ifade etmek içindir. Binlerce yıllar geçmesine rağmen,
insanların hayatlarında bu gecenin sağladığı değişimlerin nebzesini bile kalmamıştır. Bu gece,
Kur'an'ın inanç sistemini, yeryüzüne ve vicdanlara yaydığı terbiyeyi, içermesi
bakımından büyük bir gecedir.
Nebi
Muhammed'in Risalet’le buluşturulduğu gece, Kadir Suresi ile
belirtiliyor. Vahyin
mesajıyla buluşan her kişi için, yeni bir kadir söz konusu edilmektedir. Kadir
Gecesi, miladi 610 yılında yaşandı. Şimdi de yıldönümleri kutlanmaktadır.
Hâlbuki Kur'an'la buluşulan her an
Kadir'dir. Resul'e iman etmeyen Medine Yahudi’leri, önemli kişilerinin
yaptıkları ile öğünürler, Müminlere; "İsmailoğluları içerisinde bin ay
cihat etmiş kimseler bulunmaktadır." Diye böbürlenirlerdi. Bizimkiler de
"Kadir gecesi sizin bahsettiğiniz bin aydan daha hayırlıdır." diyerek
karşı atağa geçmişlerdir. Bunu söylemek deki gayeleri Yahudileri alt etmektir.
O
gece Allah'tan bir lütuf ve rahmet olmak üzere vahyi Nebi Muhammed'in kalbine ilham
ve ilka ile zikredilmiştir.
Bir
rivayet paylaşarak devam edelim:
“Kim inanarak ve karşılığını Allah’tan bekleyerek, Kadir Gecesi’ni ibadetle
ihya ederse, geçmiş günahları bağışlanır.”
Bu rivayet sizce doğru mu? Nebi Muhammed’in böyle bir şey söylemiş olması
mümkün mü?
Böyle bir söz söylemiş olsa, Nebi Muhammed her yıl kutlamaz mıydı? Yoksa vahyin
ilk indiği geceyi bilmiyor muydu? Tam tarihi bildiremez miydi? Gün aramaya ne
gerek vardı…
Henüz
kendimize inmeyen Kur’an’ın 1400 yıl önce inmeye başladığı günü kutluyoruz.
Geceyi ibadetle geçirdiğimizde, kurtuluşa ereceğimizi sanıyoruz. Ama yanılıyoruz!
Bir günde kurtulabilmemizin ne dinle, ne de Yüce Allah’la hiçbir ilgisi yoktur.
Asıl olan itaatte devamlılıktır. Bir günlük itaatle kimse Müslüman olamaz. Tevbe
eden de ettiği an affedilmez. O kişi tevbesini ispat etmek zorundadır. İcraat
gerekir. Ölüm anında Firavunda af dilemişti; ancak Yüce Allah Firavun’u
bağışlamadı. (10/90-93) Çünkü terazinin sevap bölümüne konacak hiçbir şey yok…
Enbiya
Suresi 47. Ayet:
Kıyamet günü için adalet terazileri kuracağız. Öyle ki hiçbir kimseye zerre
kadar zulmedilmeyecek. (Yapılan iş) bir hardal tanesi ağırlığınca da olsa, onu
getirip ortaya koyacağız. Hesap görücü olarak biz yeteriz.
Kadir Gecesi’ne kadar yapmadığımızı bırakmayalım, sonra
bir gecede sütten çıkan ak kaşık olalım öyle mi? Bu olayın papazın takdis
etmesi, günah çıkartmasından farkı ne?
Bir gece ibadet eşittir, bin ay ibadete... Bin ay ibadette 83 yıl yapar
ki, bir gece ibadetle cennetin kapısını açtık bitti. Kadir Suresinde anlatılmak
istenen bu değil. “Bin” çokluk (çok fazla) anlamında kullanılıyor. Kadir
Gecesinin kıymeti, o gece indirilmeye başlanan vahiy nedeniyledir. Vahyin inip
bir kenarda durmasından da bir hayır gelmez. Kapınızda son model otomobiliniz
var. Direksiyonun başına geçip ondan yararlanmıyorsanız, o otomobilin size ne
hayrı olabilir ki? Ancak bir köşede çürümeyi bekler. Aynen Kur’an’ın da evin
bir köşesinde beklemesi gibi…
Ayet
bize ne demek istiyor: “Ey insanlar Kur’an sizler için indirilmiştir. Kur’an’la
tanıştığın, rehber tuttuğun, hayatına taşıdığın her gece, her an bir ömür kadar
değerlidir.” Kur’an bize inmemiş, onunla tanışmamışsak,
aydınlanmamız da mümkün değildir. O zaman kutlanan Kadir gecelerinin de bir
anlamı kalmıyor.
Kur’an’a
göre insan normalde manen bir ölüdür. O’na can veren ruh veren vahiydir. İnsan
Kur’an’ı ne kadar hayatına taşıyabilirse o insan kadar canlanır, karanlıktan
aydınlığa doğru yol alır. Günümüz Müslümanının en önemli sorunu, kendilerine
hayat veren Kur'an ile iletişimlerinin bozuk olmasıdır. Kur'an Müslüman’ın
kalbidir. Kalpsiz yaşam, ölü bir hayattır.
Ne zaman Kur’an’la tanışır, iletişim sağlar, hayatımıza Kur’an’ı rehber
edinirsek işte o an Kadir Gecesi’dir. Kadir Gecesi’ni Ramazan’ın ilk on gününde,
son on gününde veya ortadaki on günde aramamız anlamsız. Kadir Gecesini yaşamak,
onu ihya etmek istiyorsak Allah’ın vahyine kulak vermemiz vahyi hayata
taşımamız yeterlidir. Kadir Gecesini her an yaşamak ve yaşatmak dileğiyle...
Doğrularım Allah'a yanlışlarım ise bana
aittir.
Aydın ORHON