Kerim hayat kitabıdır. İndiriliş amacını göz
ardı edersek, o zaman ölülerin arkasından da okuruz... Kur’an, anlamını
bilmeden okunacak kitap haline getirildi. Kur’an’da ölülerin arkasından
okunmasını gerektirecek hiçbir işaret yoktur. Ölülerin ruhuna bağışlanmak üzere
en çok okunan Yasin Suresidir. Hâlbuki aynı ayette “diri olanı uyarmak için”
ifadesi geçer. Yasin’i ölü suresi haline getirmemizin günahı bize yeter.
“Apaçık kitabı sana diri olanları uyarman için gönderdik.” ifadesinden nasıl
bir yola girdiğimizi anlamak mümkün değildir.
Yasin’in ne ölene ne de ölmek
üzere olana faydası olmaz. Dirisi faydalanamamışsa; ölecek veya ölmüş olana ne
faydası olabilir? Hayatına taşımadığın Allah’ın emirlerini anlamadığımız dilden
seslendirmemiz, Allah’ın emirlerine yüz çevirmeniz bize sadece zarar verir…
Yasin 69, 70. Ayet:
Biz ona (nebiye) şiir öğretmedik; (bu,) ona yakışmaz da. O (kendisine indirilen
Kitap), yalnızca bir öğüt ve apaçık bir Kur'an'dır.
(Kur’an) Diri olan kimseleri uyarsın ve onun Allah’ın sözü olduğu, görmezlik
edenler açısından da kesinleşsin diye indirilmiştir.
“Atalar kültü” İslamiyet'ten
önceki Türklerin inançlarından birisidir. Bu inanç gereğince, ölen kişinin ruhu
hiçbir zaman yok olmaz. Kendi yakınlarının içerisinde varlığını sürdürür. Ancak
ruhun insanlara zarar verebileceği endişesi daima mevcuttur. İşte bu endişe
nedeniyle insanlar ölen kişinin mezarında o şahsa bir takım hediyeler sunarlar.
Türklerin İslamiyet'e geçişleriyle birlikte bu inanç da İslami bir kisveye
bürünür. Artık Müslümanların mezar yerinde ölülerin ruhlarına Kuran hediye
etmesi şeklinde kendini göstermektedir.
İslamiyet’ten önce Türklerin
inanç ve adalet anlayışının İslam inancıyla alakası yoktur. İslam inancına göre
ölülerin ruhları ne Dünya’da, ne de yaşayan yakınlarının yanındadır. Ruh,
berzah âlemi denilen bir âlemde, varlık boyutundadır. (23/100) Dünya’da kalanlar da çürümüş cesetlerdir.
Günümüzde Kur’an okuma, ticari
bir unsur haline geldi. Özel günlerde mezarlıklarda para ile okuyan kişiler her
geçen yıl biraz daha artıyor. Bu kişiler Yüce Allah’ın dinini para karşılığı
satıyorlar. Satan da alan da aklını kullanmıyorlar.
Bakara 41. Ayet:
Âyetlerimi geçici bir bedele karşılık satmayın!
Yasin 21. Ayet:
Sizden ücret istemeyen bu kişilere uyun. Bunlar doğru yoldadırlar.
Biz de bir hatim indirme geleneği
var. Kur’an’ı baştan sona anlamadığınız dilden okuruz; (seslendiririz) sonrada
“Hatim indirdim” deriz. Nereden indirdin? Bu vahiyler inmemiş de, sen mi
indirdin? Kur’an zaten Yüce Allah tarafından indirilmiştir. Okumamız ve hayata
taşımamız emredilmiş. Biz de emirle işimiz yok dercesine; Allah’ın mesajlarına
kulağımızı tıkamış, gözlerimizi kör etmişizdir. Aksi halde Kur’an’ı en kılcal
damarlarımıza kadar nüfus ettirirdik. Kur’an ancak anladığımız dilden okursak,
geleneksel dinin engellediği aklımızı ortaya çıkarabiliriz. Düşünme yeteneğine
tekrar kavuşabiliriz. Hayata Kur’an’ı Kerim’in ışığıyla bakmalıyız.
Bu göreve başlamadan önce, Yani
Kur’an’ı elimize almadan önce Allah rızası için, kafamızdaki bütün dini
bilgileri temizlemeliyiz. Tabiri caizse bilgisayara reset atar gibi zihnimizi tertemiz
yapalım. Sonuçta ne kadar mutlu olacağınızı tahmin edemezsiniz. Sebep? Şah
damarınızdan daha yakın olan Allah’ın size olan yakınlığını hissedeceksiniz.
(50/16)
Birlikte düşünelim: Beni çok zengin bir iş adamı olarak
kabul edelim. Ölüm kapıma dayandığında vasiyetimi yazıyorum. Diyorum ki,
“Ben’im arkamdan sesi en güzel hocalardan on kişiyi kadrolu yüksek maaşla işe
alın.”
Siz gariban, kirayı ödeseniz yemeye para kalmıyor; parayı
yemeye ayırsanız ev sahibi kapınızda…
Ben vasiyetime devam ediyorum. “Bu hocalar 7/24 bana Kur’an
okuyup hatim indirsinler. Sevabını da bana postalasınlar.” Dersem hakkaniyet
olur mu? Yüce Allah böyle bir şeyi kabul eder mi?
Dünya’daki hayatımızla, sonsuz hayatımızı birbirine karıştırmış
durumdayız. Kimse para karşılığı cenneti satın alabileceğini sanmasın. Böyle
bir durumda zenginlerin veya geride kalanları çok olanların sevap haneleri
kabarırken, fakirler ve kimsesizler dünyadan götürdükleriyle kalacaklardır.
Yüce Allah’ım böyle bir haksızlık yapar mı?
Enbiya 47. Ayet:
Biz ise, kıyamet gününe ait duyarlı teraziler koyarız da artık, hiç bir nefis
hiç bir şeyle haksızlığa uğramaz. Bir hardal tanesi bile olsa ona (teraziye)
getiririz. Hesap görücüler olarak biz yeteriz.
Dua etmek tabi ki çok güzel bir
davranıştır. Dua etmeyen kişinin Allah nazarında hiçbir değeri yok.
Furkan 77. Ayet:
(İnananlara) de ki: "Dua ve yönelişiniz O'na olan inancınız için değilse,
Rabbim size niçin değer versin?" (Ve inkarcılara da de ki:) "Gerçek
şu ki, siz (Allah'ın mesajını) yalanladınız: artık bu (günah) yakanızı
bırakmayacaktır!"
Muhammed 19. Ayet:
O halde, (ey insanoğlu,) bil ki Allah'tan başka ilah yoktur ve (hala vakit
varken) kendi günahlarının ve öteki bütün mümin erkek ve kadınların
(günahlarının) bağışlanmasını dile! Çünkü Allah bütün geliş gidişlerinizi ve
(dinlenmek için) bütün kalışlarınızı bilir.
Ölmüşlerimize de dua etmemizin
hiçbir mahsuru yok. Ancak Kur’an’dan benim anladığıma göre duanın sevabı
okuyanadır. Çünkü herkes iyi veya kötü yaptığından sorumludur.
Yunus 30. Ayet:
O an ve işte orada herkes geçmişte yapıp ettiğiyle sorgulanacak; herkes
Allah'a, O yüceler yücesi gerçek sahibine döndürülecek; onların boş hayalleri
kendilerini yüzüstü bırakacaktır.
Casiye 15. Ayet:
Kim salih bir amel işlerse, kendi lehine işlemiş olur. Kim de kötülük yaparsa,
kendi aleyhine yapmış olur. Sonra Rabbinize döndürüleceksiniz.
Yüce Allah, her türlü duamızı
bizden istemektedir. Görüldüğü gibi ayetlerle de sabittir. Ölülerimize
Dünya’dan sevap nakli ile ilgili tek bir ayette yoktur. Ölmüşlerime faydasının olmadığına inandığım
halde beni etkileyen, okuduğumda rahatlatan dua ayetinin mealini paylaşmak
istiyorum.
Bunlar namazlarda sürekli okuduğumuz ayetler…
Bakara 201. Ayet:
Ama içlerinde öyleleri de var ki: "Ey Rabbimiz! Bize bu dünyada da iyilik
ver, ahirette de ve bizi ateşin azabından koru!" diye dua ederler.
İbrahim 41. Ayet:
Rabbimiz! Hesabın görüleceği Gün, beni, anamı babamı ve bütün müminleri
bağışla!
Hesabın görüleceği gün iş işten
geçmiş olmasına rağmen Rabb’imiz istiyorsa biz de dualarımıza devam edeceğiz.
Şimdi bazı arkadaşlar, “Ayet yazıyorsun, sonra da Allah’ın ayetine farklı
anlamlar veriyorsun.” Diye serzenişte bulunacaklar. Kardeşlerim, tek bir ayeti
cımbızla çıkartıp, anlam vermek yanlıştır. Kur’an bütünlüğünde düşünmemiz
gerekir.
Okuyalım,
Yunus 90. Ayet:
Derken İsrailoğulları'nı denizin öte yakasına geçirdik; bunun üzerine Firavun
ve ordusu hışımla onların ardına düştü, [denizin dalgaları onları örtüp de
Firavun] boğulmak üzereyken: “Elhak, inandım,” dedi, “İsrailoğulları'nın
inandığı Tanrı'dan başka tanrı yok! Ve ben de artık kendini yürekten O'na
teslim eden kimselerdenim!”
Firavun
Kızıldeniz olayında öleceğini anladığı anda tevbe etti. Müslüman’ım dedi.
Senden başka tanrı yok dedi.
“Kelime-i şehadet ile ağzımızı kapamayı nasip et” diye dua
ederiz. Yine de edelim. Ama bilelim ki ölüm anı geldiğinde amel kapısı
kapanıyor. Ölen kimsenin amel defteri kapandığı gibi bir de mühürleniyor.
Özetle ölüm anında ve öldükten sonra size kimseden fayda yok. Tek faydalanabileceğiniz
kaynak, tek şefaatçiniz amel defterinizdir. Torpil merci Allah katında çalışmaz.
Yüce Allah böyle bir şeye mücaade etmez. O son dakikaya kadar yaptığımız ne
varsa Allah’ın huzuruna götürdüğümüz de odur. Firavun son dakikada iman ediyor
da ne oluyor?
Bakalım,
Yunus 91. Ayet:
[Ona]: “Ancak şimdi mi?” denildi, “Oysa, bu güne kadar [Bize] hep başkaldırmış
ve bozguncular arasında yer almıştın!
Gördüğünüz gibi ölüm anında tevbe
edenin bile tevbesi kabul olmuyor. Kişinin samimi olup olmadığı belli değil.
Belki de sıkıntılı durumdan kurtuluşunda, aynı yolun yolcusu olacak. Daha da
önemlisi amel defteri boştur.
Necm 39. Ayet:
İnsan için ancak çalıştığı vardır.
Bir ayet daha ilave edelim.
Nisa
18. Ayet:
Oysa ne ölüm anına kadar kötülük işleyip duran, ama o an gelip çattığında
"Şimdi tevbe ediyorum!" diyenlerin tevbesi kabul edilecektir, ne de
hakikat inkarcısı olarak ölenlerin; Biz, işte böylelerine şiddetli bir azap
hazırlamışızdır.
Bir kişinin son anı, ama hala hayatta; tevbe etmesine rağmen
kabul edilmiyor. Bizzat şahıs hayattayken kendini kurtaramıyor. Biz ölmüşümüze
sevap transferi yapmaya çalışıyoruz. Ölen kişinin amel defteri kapanmıştır.
Şimdi yine kafalarda soru işaretleri oluştu. “Pekiyi ölmeden önce yaptığı yol,
çeşme, kitap, hayırlı evlat bunlardan dolayı süregelen sevaplar ne olacak?”
Kardeşlerim, Allah bu kişinin bıraktıklarından toplamda ne kadar sevap
kazanabileceğini biliyor mu? Amenna… Allah sevabının tamamını amel defterine
yazmış ve kapatmıştır.
Yasin 12. Ayet:
Gerçek şu ki Biz, ölüyü yeniden hayata döndüreceğiz ve onların gelecek için
yaptıkları her türlü (eylemi) ve geride bıraktıkları bütün (iyi ve kötü) izleri
kayda geçireceğiz. Zira biz, her şeyin apaçık kaydını tutarız.
Nebi İbrahim, müşrik olan babası
Azer’e "Senin için mutlaka bağışlama dileyeceğim. Fakat Allah'tan sana
gelecek herhangi bir şeyi önlemeye gücüm yetmez" (60/4) demişti.
İbrahim’in af dilemesi, sırf ona yaptığı vaadi yerine getirmek için olmuştur.
Fakat onun Allah düşmanı olduğu kendisine belli olunca, onunla ilgisini kesti.
(9/114) Yüce Allah kendisine şirk koşanları affetmez. (4/48) Eğer ölen kişi
müşrikse dua da edemeyiz.
Şimdi sormak istiyorum. Nebi
İbrahim babasını kurtaramazken biz kimi kurtarabiliriz? Kişinin yaptığı her
iyilik kendi lehinedir, her kötülük de kendi aleyhinedir. (2/286)
Son bir ayetle noktayı koymak
istiyorum. Allah bütün İslam âlemini Kur’an’ı anlayan, anladığını hayatına taşıyan
kullarından eylesin…
Sad 29. Ayet:
(Ey Muhammed!) Sana indirdiğimiz bu kutsal ilahi kelam(da her şeyi açıkladık
ki) insanlar onun mesajı üzerinde iyice düşünsünler ve akıl iz'an sahipleri
ondan ders alsınlar.
Doğrularım Allah’ın, yanlışlarım bana aittir
Aydın ORHON