KUR’AN’A İMAN ETTİĞİMİZİ SANIYORUZ…
Kur’an’ın bir ayetine bile yüz çevirmek O’na olan imanı
bozar. “Gerçekten ben Kur’an’a iman ediyor muyum?” diye kendimizi bir test
edelim. Yanlış yoldaysak belki toparlanmamıza vesile olur.
Kur’an’da “Sarhoş iken ne söylediğimizi bilinceye kadar
namaza yaklaşmayın.” (4:43) diye emrediliyor. Sarhoş olan kişi ayıktığında
namazda ne söylediğini biliyor mu? Hiç sarhoş olmayanlar namazda ne dediğini
bilerek mi namaz kılıyor.
En güzeli Arapça okuyup, Türkçe anlamını bilmektir. Allah’a ne söylediğini
bilerek kılmak, ardından huşu içerisinde kılışı getirir. Huşu içinde kılan kişi
de alçak gönül, alçak gönülle birlikte saygı, sevgi ve korku ile boyun eğmek
gelir. Kıldığınız namazdan haz duyarsınız. Ne okuduğunuzu bildiğiniz de
okuduklarınızda da seçici davranırsınız.
Yüce Allah “Namazında sesini pek yükseltme, çok da kısma.
İkisi ortası bir yol tut.” (17:110) Bu ayeti kimler muhatap alıyor.
Bu şekilde namaz kılındığında, hız kontrolü yapabiliyorsunuz. Başka seslere
kulak veremiyorsunuz. Günlük veya ileri dönük planlar yapamıyorsunuz. Yalnız
bir odaya çekilip Allah’ın huzurunda olduğunuzu hissetmemize ve o anı
yaşamamıza büyük etkisi olacaktır.
Farz namazın rekat sayısıyla ilgili tek sure vardır. O da
Nisa suresidir.
Lütfen ayetleri dikkatle okuyalım.
Nisa
101-103. Ayet:
Yeryüzünde sefere çıktığınız vakit kâfirlerin size saldırmasından korkarsanız,
namazı kısaltmanızdan ötürü size bir günah yoktur. Şüphesiz kâfirler sizin
apaçık düşmanınızdır. (Ey Muhammed!)
Cephede sen de onların (mü'minlerin) arasında bulunup da onlara namaz
kıldırdığın vakit, içlerinden bir kısmı seninle beraber namaza dursun.
Silâhlarını da yanlarına alsınlar. Bunlar secdeye vardıklarında (bir rekât
kıldıklarında) arkanıza (düşman karşısına) geçsinler. Sonra o namaz kılmamış
olan diğer kısım gelsin, seninle beraber kılsınlar ve ihtiyatlı bulunsunlar,
silâhlarını yanlarına alsınlar. İnkâr edenler arzu ederler ki, silâhlarınızdan
ve eşyanızdan bir gafil olsanız da size ani bir baskın yapsalar. Yağmurdan zahmet
çekerseniz, ya da hasta olursanız, silâhlarınızı bırakmanızda size bir beis
yoktur. Bununla birlikte ihtiyatlı olun (tedbirinizi alın). Şüphesiz Allah,
inkârcılara alçaltıcı bir azap hazırlamıştır.
Namazı kıldınız mı, gerek ayakta, gerek otururken ve gerek yan yatarak hep
Allah'ı anın. Güvene kavuştunuz mu namazı tam olarak kılın. Çünkü namaz,
mü'minlere belirli vakitlere bağlı olarak farz kılınmıştır.
Ayete göre namazı ancak korku anında kısaltabilirsiniz; aksi halde namazı
kısaltamazsınız. Nisa 102 de Müşrikler Müslümanların gafil anını kolluyor.
Müslüman’ın için en gafil anı da namaz kıldığı andır. Üzerlerinde savaş
giysileri, ellerinde topuz, kılıç, kalkan, mızrak… Yağmur yağıyor. Savaşın
ortasında Nebi Muhammed namaz kıldırıyor. Burada bize bir şey anlatılmak
isteniyor. Böyle bir ortamda namaz kılınıyor. Namazın kazası olabilir mi?
Ölmelerine ramak kalmış, Nebi Muhammed’in kıldırdığı 2 rekat namazı kısaltarak
1’er rekat kılıyorlar. “Savaştan sonra kaza ederim.” Diyemiyorlar. Farz
namazının iki rekat olduğuna dair en büyük delil de budur. 103. Ayette “güvene
kavuştuğunuz zaman namazı tam olarak kılın” demesinden kasıt Nebi Muhammed’in
kılmış olduğu 2 rekat namazdır. Kısaltılmışı 1’er rekattır.
Yukardaki ayetlerden ne anladığımızı kısaca tekrar edelim.
1) Farz namazı 2 rekattır.
2) Korku namazı 1 rekattır.
3) Namazın kazası yoktur.
Ayrıca Kur’an’ın hiçbir yerinde bunun dışında namazla ilgili kısaltma ayeti
yoktur.
Namazla ilgili Kur’an dışı bilgilere de değinmek istiyorum.
Nebi Muhammed namazlarını Mekke’de bireysel olarak ve 2 rekât kılardı. Nafile
namazlarını da her iki rekâtta bir selam vererek kılardı. Medine’de Arap
geleneklerine göre Esat bin Zürare Cuma günleri öğle namazlarını toplu
kıldırmaya başladı. Nebi Muhammed hicretten sonra Medine’de namazını yine yalnız
kılardı; ancak bu toplu kılma geleneğini devam ettirmek istedi. Mescidi
nebi’nin inşaatının tamamlanmasıyla namazları da cemaatle kılmaya başladı. 2 rekât
farz namazını kıldıktan sonra mutlaka 2 rekâtta nafile namazı kılardı. Bunu
gören cemaatte 2 rekât daha namaz kılmaya başladı. Nebi Muhammed bunu uygun
görmedi ve “Farz namazından sonra kılınacak en makbul namaz evinde kılacağı
namazdır. Gidin bunu evinizde kılın” demiştir. Nebi Muhammed 2 rekât dışındaki
hiçbir namazı mescide sokmamıştır. Nafile namazı resmileştirmemiştir.
Buna rağmen 4 rekat kılınmasının sebebi, “gidin evinizde kılın” sözünün farz
telakki edilmesinden kaynaklanmaktadır. Buna rağmen Cuma günü kılınan 2 rekatlık
öğle namazı günümüze kadar olduğu gibi gelmiştir. Yoksa öğle namazı iptal
edilip yerine Cuma namazı konmamıştır. Allah’ın sünneti değişmez. Mekke’de ne
ise Medine’de de odur. Nebi Adem’de ne ise Nebi Muhammed’de de odur. (48:23)
Camilerde hocaların 2 rekatı sesli okuyup kalan iki rekatı sessiz okumalarının
sebebi, Nebi Muhammed’in farz namazını sesli, nafile namazını sessiz
kılmasından kaynaklanmaktadır. Öğle ve ikindi namazını sessiz okuması ise; Bu
vakitlerde cemaatin olmaması sebebiyle bireysel kılmasından kaynaklanmaktadır.
Cuma günü öğle namazı toplu kılınmasından dolayı sesli okunmaktadır. (Kaynak,
İsrafil BALCI)
Abdestimizi Kur’an’a göre mi, yoksa başkalarının yazdıkları
kitaplara göre mi alıyoruz.
Bakalım…
Maide
6. Ayet:
Ey inananlar, namaza dur(mak iste)diğiniz zaman yıkayın: yüzlerinizi ve dirseklere
kadar ellerinizi; meshedin: başlarınızı ve topuklara kadar ayaklarınızı. Eğer
cünüp iseniz tam temizlenin. Hasta, yahut yolcu iseniz, yahut biriniz
tuvaletten gelmişse, ya da kadınlara dokunmuş da su bulamamışsanız temiz
toprağa teyemmüm edin; ondan yüzlerinize ve ellerinize sürün. Allâh size güçlük
çıkarmak istemiyor, fakat sizi temizlemek ve size olan ni'metini tamamlamak
istiyor ki, şükredesiniz.
Yüzümüzü sonra dirseklere kadar ellerimizi yıkayacağız. Başımızı ve topuklara
kadar ayaklarımızı mesh edeceğiz. Bazı meallerde ayakları yıkayın olarak da
geçiyor.
Tuvalete gidip dönmüşseniz abdestiniz bozuluyor. Cünüpte değilseniz abdestiniz
bunun dışında hiçbir şekilde bozulmuyor.
Cünüp olanın abdesti de güzelce yıkanmaktır.
Allah güçlük çıkartmıyor; ancak kulları önümüze bir set çekiyor. Maide 6. Ayete
gözlerimizi kapattırıp 6 cilt kitaba göre abdest aldırıyorlar.
Cuma günleri Yüce Allah mescitlerine sadece erkekleri
çağırmıyor. Din sanki erkeklerin tekelinde; kadınları aşağıladıkları
yetmiyormuş gibi, Cuma günü mescitlere kadınları da sokmuyorlar. 62:9’da ey
iman eden erkekler diye bir hitap yok. “Ey iman edenler!” denilmesine rağmen
kadınlar camide yok. Kadınlar iman etmiyor mu? Benim bildiğim tek şey kadınlarımız
da buna itiraz etmiyorlar. Böylece de bu ayeti yok saymış oluyorlar.
Cuma
9. Ayet:
Ey iman edenler! Cuma günü namaz için çağrı yapıldığı zaman, hemen Allah'ın
zikrine koşun ve alışverişi bırakın. Eğer bilirseniz bu, sizin için daha
hayırlıdır.
Maide 3’e iman ediyor muyuz?
Okuyalım…
Maide 3. Ayet:
Ölmüş hayvan, kan, domuz eti, Allah’tan başkası adına boğazlanan, (henüz canı
çıkmamış iken) kestikleriniz hariç; boğulmuş, darbe sonucu ölmüş, yüksekten
düşerek ölmüş, boynuzlanarak ölmüş ve yırtıcı hayvan tarafından parçalanmış hayvanlar
ile dikili taşlar üzerinde boğazlanan hayvanlar, bir de fal oklarıyla kısmet
aramanız size haram kılındı. İşte bütün bunlar fısk (Allah’a itaatten
kopmak)tır. Bugün kâfirler dininizden (onu yok etmekten) ümitlerini kestiler.
Artık onlardan korkmayın, benden korkun. Bugün sizin için dininizi kemale
erdirdim. Size nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslâm’ı seçtim. Kim
şiddetli açlık durumunda zorda kalır, günaha meyletmeksizin (haram etlerden)
yerse, şüphesiz ki Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.
Ayet gayet açık. Yukarda belirtilenler dışında ne varsa
tamamı helaldir. Şimdi nebi Muhammed’den yaklaşık 3 asır sonra oluşmuş
mezhepleri düşünün… Birisinin helal dediğine, diğeri haram diyor. Bir başkası
da mekruh diyor. Allah’ın ne dediği yukardaki ayette sabit, bunlar Allah’a
dinini mi öğretiyorlar…
Hucurat
16. Ayet:
De ki: "Allah göklerde ve yerde olanları bilmekteyken siz dininizi Allah'a
mı öğretiyorsunuz!" Allah her şeyi bilendir.
Yoldan geçenleri bir bir çevirseniz ve deseniz ki “Kur’an’a
iman ediyor musun?” %90 civarın da kişi “Evet” cevabı verecektir.
Yukarıda birkaç ayet paylaştım. O ayetlerle ilgili uygulamalarını sorsanız
ayetlerle örtüşen cevap bulmakta zorlanırsınız. Üzülerek söylüyorum. % 3ü bulabileceğinizi
de sanmıyorum.
Kur’an’a iman etmek, ona güvenmek inanmaktır. Maalesef ne inanıyoruz ne de
güveniyoruz. Kulaktan dolma, atalarımızın dinini yaşıyoruz. Yalan mı, yanlış mı
diye düşünmeden, araştırmadan, körü körüne…
Kur’an’a iman 6236 ayetin tamamına imandır. 6236 ayet eksiksiz olduğu zaman Kur’an’dır.
Bir tanesine iman etmemeniz 6235 ayete iman etmeniz anlamına gelir ki, o zaman
da Kur’an’a iman etmemiş olursunuz. Ve ayrıca
Bakara 85. Ayetle baş başa kalırsınız.
Ama
siz, birbirinizi öldüren, içinizden bir kesime karşı kötülük ve zulümde
yardımlaşarak; size haram olduğu hâlde onları yurtlarından çıkaran, size esir
olarak geldiklerinde ise, fidye verip kendilerini kurtaran kimselersiniz. Yoksa
siz Kitab'ın (Tevrat'ın) bir kısmına inanıp, bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz?
Artık sizden bunu yapanın cezası, dünya hayatında rezil olmaktan başka bir şey
değildir. Kıyamet gününde ise onlar azabın en şiddetlisine uğratılırlar. Çünkü
Allah, yaptıklarınızdan habersiz değildir.
Biz Allah’ın kitabına yönelmediğimiz sürece bizi kandıranlar
çok olur. Eğer Kur’an’ı anladığımız dilden okur, düşünür, aklımızı kullanırsak,
inanın bizi kimse kandıramaz.
Yüce Allah, cümlemizi anladığı dilden Kur’an’ı okuyan ve hayatına taşıyan
kullarından eylesin.
Doğrularım Allah’a yanlışlarım ise bana aittir. Aydın
ORHON