KABİR AZABI VAR MI?

                                                              KABİR AZABI VAR MI?

             Kur’an’da kabir azabının hiçbir dayanağı yoktur. Kıyamet öncesi azap ile ilgili Kur’an’da bir tek ayet bulamazsınız. Fakat minareyi çalan tabi ki kılıfını da hazırlayacaktır. Kabir azabına delil gösterdikleri ayetten birisini paylaşalım:

     En’am Suresi 93. Ayet:
Bir yalanı Allah'a atfedenden veya kendisine bir şey vahyedilmemiş iken "Bana vahiy geldi" diyen yahut "Allah'ın indirdiği gibisini ben de indireceğim" sözünü söyleyen kişinin yaptığından daha büyük yanlışı kim yapabilir? Ölümün bütün etkileri ortaya çıktığında yanlışlar içindeki o kimseleri bir görsen. Melekler ellerini uzatıp şöyle derler: "Ruhlarınızı çıkarın. Bugün alçaltıcı bir azapla cezalandırılacaksınız. Bu ceza, Allah'a karşı gerçek dışı şeyler söylemiş olmanıza ve büyüklük taslayarak ayetlerinden uzaklaşmanıza karşılıktır."

Burada geçen  عَذَابَ الْهُونِ  “azâbe’l hûn” ifadesi “ alçaltıcı azap anlamına gelmektedir.  Aynı
ifade Fussilet 17. Ayette de geçmektedir. Bir sonraki ayete de bakalım:

     En’am Suresi 94. Ayet:
Andolsun, sizi ilk defa yarattığımız gibi (bugün de) 'teker teker, yapayalnız ve yalın (bir tarzda)' bize geldiniz ve size lütfettiklerimizi arkanızda bıraktınız. İçinizden, gerçekten ortaklar olduklarını sandığınız şefaatçilerinizi şimdi yanınızda görmüyoruz. Andolsun, aranızdaki (bağlar) parçalanıp koparılmıştır ve haklarında zanlar besledikleriniz sizlerden uzaklaşmıştır.


             Bu Ayetten açıkça anlıyoruz ki ahiretten söz edilmektedir. Allah kimseyi iki defa cezalandırır mı? Cezalandıracak olsa bile her konuda bilgi veren Allah’ımız bizi uyarmaz mı? Genellikle kabir azabıyla ilgili delil, rivayetlerden gösterilir. Bu rivayetler, Nebi Muhammed’e isnat edilen iftiralardır. Kur’an’da karşılığı olmayan bir şeyi, Nebi nereden bilecek. Nebi gayb âleminden haber verebilir mi? 

          Araya iki hadis sıkıştıralım… Bu hadisler sahih diye bilinen hadislerdendir.
     " Biz hadis yazarken Nebi yanımıza geldi ve yazdığınız şey nedir? Dedi. Senden işittiğimiz hadisler dedik. Nebi, Yüce Allah'ın kitabından başka kitap mı istiyorsunuz? Sizden evvel ki milletler Yüce Allah'ın kitabı yanında başka kitaplar yazdıkları için yoldan çıktılar."
( Tirmizi, es Sünen, El Hatip, Takyid, s.33)

     Bu hadisi de görmezden gelinir. İnanın bunları anlamak çok zor. İnançlarına göre “bir hadisin inkâr etmek o kişiyi kâfir yapar.”  Şimdi kafir mi oldular… Demek oluyor ki, işlerine gelen rivayeti alıyorlar, istemediklerini bırakıyorlar.  Rivayetler çelişki yumağıdır...


     Neml Suresi 65. Ayet;
De ki: "Göklerde ve yerde gaybı Allah'tan başka kimse bilmez. Onlar ne zaman dirileceklerinin şuuruna varmıyorlar."


     Gaybi bilginin yalnız Allah’ın katında olduğu ayetle sabittir. (27/65) Gayba dair bir konunun delilini ancak Kur’an’da bulabiliriz.

            Hadisleri Kur’an dışı vahiy olarak kabul edenlere soruyorum. Eğer Kur’an dışında vahiyler varsa, Muhammed’in yaşadığı dönemde neden yazdırılmamıştır.  Muhataplarına neden Kur’an ciddiyetiyle ulaştırılmamıştır. Yüce Allah Risâlet ve tebliğ bağlamında bakın ne buyuruyor.


 m    Maide Suresi 67.  Ayet;
Ey Resul! Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan, O'nun verdiği Resullük görevini yerine getirmemiş olursun. Allah, seni insanlardan korur. Şüphesiz Allah, kâfirler topluluğunu hidayete erdirmeyecektir.


             Nebi Muhammed’in çevresinde Bedevi Araplarından bir takım münafıklar vardı. Bu kişilerin konuşmalarından hal ve hareketlerinden belki şüphe duyabilir; ancak münafık olduklarını bilmiyordu. Nebi Muhammed gaybı bilseydi, bu kişilerden haberi olmaz mıydı?


     Tevbe Suresi 101. Ayet:
Çevrenizdeki bedevîlerden birtakım münafıklar vardır. Medine halkından da münafıklıkta direnenler var ki sen onları bilmezsin. Biz onları biliriz. Onlara iki defa azap edeceğiz. Sonra da büyük bir azaba itileceklerdir.

            Yüce Allah ayetinde ki “Sen onları bilmezsin” ifadesi, Nebi Muhammed’in çevresindeki münafıkları tanımadığı, içlerinden geçeni bilmediği anlaşılmaktadır. Uydurulmuş din mensupları tarafından Nebi Muhammed’in ağzına kabir azabını yakıştırılmıştır. Hâlbuki Nebi Muhammed bize, hatta kendisine bile ne olacağını bilmemektedir.


     Ahkaf Suresi 9. Ayet:
De ki: "Ben türedi bir resul değilim.  Bana ve size ne yapılacağını da bilmem. Ben sadece bana vahyedilene uyarım. Ben sadece apaçık bir uyarıcıyım."

            Kabir azabıyla ilgili bir rivayetten kısaca söz edelim. Bu rivayet Ebu Hureyre kaynaklıdır. Ebu Hureyye ikinci halife Hz. Ömer tarafından hadis yazmasından dolayı ceza olarak sürgüne gönderilmiş kişidir.

     Ebû Hureyre’den rivâyete göre, şöyle demiştir:
Rasûlullah şöyle buyurdu:


     "Sizden biriniz veya ölü kabre konulunca, simsiyah mavi gözlü iki melek ona gelir. Onlardan birine münker, diğerine nekîr denilir. O iki melek şöyle derler: Bu Muhammed denilen adam hakkında ne dersin? O kimse ise ölmeden önce söylediğini aynen tekrar ederek: “O Allah’ın kulu ve Rasuludür. Ben şehâdet ederim ki, Allah’tan başka gerçek ilah yoktur. Muhammed’de onun kulu ve elçisidir.” O iki melek derler ki: Senin böyle söyleyeceğini biliyorduk. Sonra o kabir yetmiş arşın kadar genişletilir ve aydınlık hale getirilir. Rahatça yat, uyu burada denilir. O kimse bu durumu benim aileme dönüp, haber verebilir miyim? Deyince o iki melek; gelin güvey gibi rahatça uyu. Gelin güveyi olan kimseyi, ailesinden en çok sevdiği kimse uyandırır derler. O kişi o kabirde, mahşer için diriltilinceye kadar rahat rahat uyur.
O kabre konulan kimse münafık ise Muhammed hakkında sorulan soruya; “İnsanların Nebi dediklerini duydum. Bende aynen öyle söyledim. Gerçek midir? Değil midir? Bilemiyorum.” diyecek. Bunun üzerine o iki melek; senin böyle söyleyeceğini biliyorduk derler. O kabre, sıkıştır onu denilir. Kabirde onu sıkıştırır da, kaburga kemikleri yerlerinden oynar. Allah onu böylece mahşer günü uyandırıncaya kadar azap etmeye devam eder.”
(Nesâî, Cenaiz: 114; Buhârî, Cenaiz: 86)

            Nebi Muhammed’in böyle bir şey söylemesi mümkün olabilir mi?

     Zümer Suresi 71. Ayet:
İnkâr edenler, cehenneme bölük bölük sevk edildiler. Sonunda oraya geldikleri zaman, kapıları açıldı ve onlara (cehennemin) bekçileri dedi ki: "Size Rabbinizin ayetlerini okuyan ve bugünle karşılaşacağınızı (söyleyip) sizi uyaran elçiler gelmedi mi?" Onlar: "Evet." dediler. Ancak azap kelimesi kâfirlerin üzerine hak oldu.

     Eğer Cehennem azabı dışında başka bir azap olsaydı, elbette elçi uyarıda bulunurdu.

     Fussilet Suresi 16. Ayet:
Böylece biz de onlara dünya hayatında aşağılanma azabını tattırmak için, o uğursuz (felaketler yüklü) günlerde üzerlerine 'kulakları patlatan bir kasırga' gönderdik. Ahiret azabı ise daha (büyük) bir aşağılanmadır. Ve onlara yardım edilmeyecektir.

     Azabın ahirette olduğu, Ayette açıkça belirtilmiştir.

     Müminun Suresi 15-16. Ayet;
Sonra bunun ardından siz gerçekten ölecek olanlarsınız. Sonra siz gerçekten kıyamet günü diriltileceksiniz.

Bu Ayette de görüldüğü üzere bir defa diriltileceğiz. Diriltileceğimiz gün de kıyamet günüdür.

Rad Suresi 34. Ayet: Onlara dünya hayatında bir azap vardır. Ahiret azabı ise daha ağırdır ve onları Allah'ın azabından koruyacak kimse de yoktur.
Burada da, dünya ve ahiret dışı bir söylem yok.

Mücadele Suresi 7. Ayet;
(Ey İnsanoğlu!) Göklerde ve yerde olan her şeyi Allah'ın bildiğinden haberin yok mu? Aralarında gizli gizli konuşan her üç kişinin dördüncüsü mutlaka O'dur ve her beş kişinin altıncısı; ister daha az isterse çok olsunlar ve nerede bulunurlarsa bulunsunlar Onsuz olamazlar. Ama sonunda, Kıyamet Günü, Allah, yaptıklarını onlara gösterecektir çünkü Allah her şeyi hakkıyla bilendir.
Yine kıyamet günü dirilişin ardından yaptıklarımızın karşılığını göreceğiz. Demek oluyor ki azap kıyametten sonradır.

Hud Suresi Suresi 16. Ayet;
 İşte onlar, kendileri için ahiretten ateşten başka bir şey olmayan kimselerdir. (dünyada) yaptıkları şeyler, orada boşa gitmiştir. Zaten bütün yapmakta oldukları da boş şeylerdir.
Sadece ahiret ve cehennem belirtiliyor.

Zümer Suresi 15-16. Ayet;
Onlar, hidayete karşılık sapıklığı, bağışlanmaya karşılık azabı satın almışlardır. Ateşe karşı ne kadar dayanıklıdırlar!
Onların üstlerinde ateşten tabakalar, altlarında da tabakalar vardır. İşte Allah, kendi kullarını bununla tehdit edip korkutuyor. Ey kullarım öyleyse Benden sakının.


     Devamlı takva içinde olmayanlar, ateş ile tehdit ediliyorlar.

     Kalem Suresi 33. Ayet; 
İşte azap böyledir. Ahiret azabı ise, muhakkak çok daha büyüktür; bir bilseler.

Kur’an’da cezalandırma, kıyametin kopmasıyla başlar. O da ahirette cehennemde çekilecek azaptır.

     Casiye Suresi 27-28. Ayet:
Göklerin ve yerin hükümranlığı Allah'ındır. Kıyamet kopacağı gün, işte o gün batıla sapanlar hüsrana uğrayacaklardır.
O gün her ümmeti diz çökmüş görürsün. Her ümmet kendi kitabına çağrılır. (Onlara şöyle denilir:) "Bugün (yalnızca) yaptıklarınızın karşılığı verilecektir."

     Batılın yolu üzeri gidenler için, hüsranın başlangıcı kıyamet günüdür. Gördüğünüz gibi Kur’an açıkça anlatmaktadır. Mahşerden önce bir azaptan bahsedilmemektedir.

Bakın Mutaffifin Suresine de, Rabbimiz ne buyuruyor:

     Mutaffifin Suresi 4-6.Ayet:
Onlar bilmez mi ki tekrar diriltilecekler.
(ve) korkunç bir Gün'de (hesaba çekilecekler);
bütün insanların âlemlerin Rabbi huzuruna varacakları gün'de?

     Herkes ölecek ve sonrasında dirilecektir. İki dirilme yoktur.

     Nahl Suresi 26-27. Ayet:
Onlardan öncekiler, hileli düzenler kurmuşlardı da, Allah (ın azap emri) onların kurdukları yapıların temellerine geldi, böylece üstlerindeki tavan tepelerine çöktü; azap onlara şuurunda olmadıkları yerden gelmişti.
 Sonra (Allah) kıyamet günü onları aşağılık kılacak ve diyecek ki: "Haklarında (mü'minlere karşı) düşman kesildiğiniz ortaklarım hani nerede?!" Kendilerine ilim verilenler, dediler ki: "Bugün, gerçekten aşağılanma ve kötülük kâfirlerin üstünedir."

     Bu ayette de, dünya hayatında ki azabından sonra, hemen kıyamet gününe geçiyor.

     Bakara Suresi 175. Ayet;
Onlar, hidayete karşılık sapıklığı, bağışlanmaya karşılık azabı satın almışlardır. Ateşe karşı ne kadar dayanıklıdırlar!

     Bakara Suresi’nde sadece cehennem azabından, sakınmamız buyuruluyor. Bu da ahiret hayatındadır. Birçok örnek ayet verdim. Rabbim öldükten sonra tek bir diriliş olacağını buyurmaktadır. Bu diriliş öncesi başka bir diriliş yoktur. Bu dirilişte yaptıklarımız bize bildirilecektir. Diriliş anını belirten ayete bakalım:


Yasin Suresi 52. Ayet:
Demişlerdir ki: "Eyvahlar bize, uykuya bırakıldığımız yerden bizi kim diriltip kaldırdı? Bu, Rahman (olan Allah)ın vadettiğidir, (demek ki) gönderilen (elçi)ler doğru söylemiş."

     Kabirde azap olsaydı, ikinci dirilişlerinde azabın etkisiyle uyanılırlardı. Uyandıklarında, o azaptan bir an da olsun, kurtulmanın sevinci yaşanırdı. “ Bizi kim diriltip kaldırdı.” Serzenişinde bulunuyorlar. Yani uyananlar hayatlarından memnunmuş…

            Bilim adamlarına göre insanların yaratılışı 286000 yıl öncedir. İlk insanın öldüğünü düşünelim. Onu kabir azabına da sokalım. Bir de bugün ölen kişiyi düşünelim: Bugün ölen kişi diğerine göre 286000 yıl azap görmemiş olacak. Bu Allah’ın adaletine sığar mı? 286000 yıl azap görene haksızlık olmaz mı?


Enbiya Suresi 47. Ayet;
Biz ise, kıyamet gününe ait duyarlı teraziler koyarız da artık, hiç bir nefis hiç bir şeyle haksızlığa uğramaz. Bir hardal tanesi bile olsa ona (teraziye) getiririz. Hesap görücüler olarak biz yeteriz.

            Kur’an’da kabir azabı ile ilgili hiçbir işaret yoktur; fakat cehennem azabını anlatan yüzlerce ayet vardır. Cehennem azabının çok şiddetli olduğunun sık sık belirtilmesi, bu azabı ciddiye almamız içindir. Kıyametin kopması neticesinde kâfirler için sadece cehennem vardır. Her şeyin detaylı şekilde açıklanmasına rağmen, kabir azabıyla ilgili hiçbir ayet yoktur. Rivayetlerden yola çıkanlar, ayeti de rivayete uyarlayarak kendi kendilerince hüküm koyuyorlar. Bunlar, uydurulmuş rivayetlerin etkisinden kurtulamazlar. Keşke Allah’ın vahyinden bu kadar etkilenselerdi…

            Demek oluyor ki Kıyamet kopana kadar, endişeye mahal hiçbir şey yoktur.


Mutaffifin Suresi 4-6. Ayet;
Onlar, büyük bir gün; insanların, âlemlerin Rabbinin huzurunda duracakları gün için diriltileceklerini sanmıyorlar mı?

Rum 55-56. Suresi Ayet;
Fakat (hayattayken) kendilerini bilgi ve inanç ile donattıklarımız: "Siz, gerçekte, Allah'ın vahyettiğin (i doğru kabul etme) de geciktiniz (ve) Kıyamet Günü'ne kadar (beklediniz) işte bugün Kıyamet Günü'dür: ama siz bunu anlamamakta direndiniz!" diyeceklerdir.
(Size ölümü veren ve zamanı geldiğinde yeniden diriltecek olan O'dur!) Ve son Saat gelip çattığında, günaha saplanmış olanlar, (yeryüzünde) bir saatten fazla kalmadıklarına yemin edeceklerdir, onlar kendilerini böylece (hayat boyu) kandırırlar!


     Açık seçik dünyada kalınan zamanın ne kadar kısa olduğu belirtiliyor. Ayetten de anlaşılıyor ki kıyamet gününe kadar hiç kimse azap çekmeyecektir.

             “Bir gün veya bir günün bir kısmı kadar kaldık.” sözü binlerce yıl önce ölmüşlerin olduğu gibi, binlerce yıl sonra ölmüşlere de ait bir sözdür. Yüce Allah ölen kişinin canını alır. (39/42) o kişi artık uyku âleminde gibidir. Mahşer gününde ölenlerle birlikte tekrar diriltileceklerdir. Kâinatta ilk ölen insan da, son ölen insan da aynı zamanda dirilecektir. Kur’an elimizin altında dururken “Kabir azabı vardır.” demek cehalettir. Bunu söyleyen kişilerin Kur’an’a imanı yoktur ve O’na güvenmezler… Her 6-7 ayette bir kabir azabı olmadığına delil ayetler vardır. Kur’an’da birçok konu hakkında ayrıntılı açıklama yapılmıştır. Kabir azabı hakkında en ufak bir bilgi bulunmamaktadır. Öyleyse kabir azabı da yoktur.

 

Doğrularım Allah'ın yanlışlarım ise bana aittir.                                     Aydın Orhon

 


  Kur’an Bütünlüğünde Melek Anlayışı – Derinlemesine İnceleme Bilim insanlarının açıklamalarına göre, evrenin başlangıcı yaklaşık 13.8 mil...