KUR’AN’DA ZEKÂT, İNFAK VE SADAKA…


 

KUR’AN’DA ZEKÂT, İNFAK VE SADAKA…

 

                Zekât: Elinizde bulunan mal, mülk, para gibi değerlerden bir miktar ihtiyaç sahiplerine vererek o değerlerin temizlenmesidir. Kelime karşılığı: Artma, arıtma,  temizlenmedir. Genellikle Allah yolunda yapılan harcamaları ifade eder. (9:103) Bazı ayetlerde zekât, gönüllü bağış veya kamu harcamaları ya da fakirler için oluşturulan fonda toplanan bir tür vergi anlamında kullanılmıştır.

 

                2 Bakara Suresi 177. Ayet;
(Gerçek) iyilik, yüzlerinizi doğu ve(ya) batı tarafına çevirmeniz değildir. Gerçek iyilik, kişinin Allah'a, ahiret gününe, meleklere, Kitaba ve peygamberlere inanmasıdır. (Allah'ın rızasını gözeterek) yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, (yardım) isteyenlere ve kölelere sevdiği maldan harcamasıdır. (Ayrıca) namazı kılması, zekâtı vermesidir. (Bunlar) antlaşma yaptığı zaman sözlerini yerine getirenlerdir. (Dahası), sıkıntı, hastalık ve savaş zamanlarında sabredenlerdir. Doğru olanlar işte bunlardır! Muttakîler (duyarlı olanlar) da işte bunlardır!

 

                İnfak: Kelimesinin Türkçe karşılığı: “Harcamak, sahip olunan mallardan Allah rızası için vermektir.”

               

                2 Bakara Suresi 195. Ayet;
Allah yolunda infak edin (verin)! (Bunu yapmayarak) kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın! Her türlü iyiliği yapın! Şüphesiz ki Allah güzel davrananları sever.

 

                Sadaka: Doğrulamayı ifade eder. En genel çerçevede zorunlu veya gönüllü olarak yapılan her türlü maddî harcamadır. Sadaka, bir müminin imanındaki sadakatinin göstergesidir.

 

                Üçünü bir arada kabaca düşündüğümüzde Yüce Allah’ın bize bahşettiği nimetlerden ihtiyaç sahiplerine devlete vermemiz gereken emtiadır. Tabii savurmadan ve cimrilik yapmadan….

                Sadaka da zekât da En'âm 6:141, Tevbe 9:103, İsrâ 17:26, Rûm 30:38, Zâriyât 51:19 ve Me‘âric 70:24-25’te belirtildiği gibi “maldan” verilmelidir. 1/40 yoktur. İnfak, kârdan değildir imandandır. Maddi imkânlarla sınırlı değildir. İmanı olanın infakının da olması gerekir.

 

                Kur’an’daki birçok ayette mallarımızdan ihtiyaç sahiplerine vermemiz emredilmiştir. Fakat bu kenarda duran atıl para,  altın veya mülkün üzerinde bir yıl geçmesi ve onun 1/40’i diye bir ifade Kur’an’da yoktur. Bu mezheplerden dolayı dinin ölçüsü olmuştur. Çoğunlukta dinin ölçüsü sanıp Kur’an’da olmamasına rağmen buna uyar. Tarlanıza taşıdığınız suyun zekâtı 1/20 olurken, çiftçilik yapanların 1/10’dir. Köylü, çiftçi çok fazla verirken holding sahipleri ise çok daha azını vermektedir. Kur’an’da geçmeyen bu rakamlar kime, neye, hangi akla göre uyarlanmıştır?            

 

                Yüce Allah kitabında herhangi bir ölçü koymamıştır. Tamamen bize bırakmıştır. Kur’an, Yüce Allah’a ne kadar borç verirsek verdiğimizin kat kat fazlasını geri alacağımızı vadetmiştir. Fabrikalar kurup insanları iş sahibi yapıp yoksulluktan kurtarmak, onları da bu ibadeti yapar duruma getirmek yapılan yardımların en güzelidir. Sahip olduğumuz para, mal, mülk neyimiz varsa Allah tarafından verilmiştir.  Bu emtiadan Allah yolunda harcamamak Allah’ın verdiği geçici nimetlere sahiplenmek anlamına gelir. Bütün nimetlerin Yüce Allah’a ait olduğunun idrakiyle yaşantımızı idame ettirmemiz gerekiyor. Bize verilenlerin tamamı bildiğimiz gibi bizim için geçicidir. Bunun idrakiyle yaşamımızı sürdürmeliyiz. Mal hırsı yüzünden diğer insanların üzerine basarak yükselmenin, onların mallarına el koymanın din gününde hesabı sorulacaktır. Kendi arzu ve isteklerinizi ilahlaştırmayalım. (25:43) Para ve mal hırsı insanı bitirir. Bu tür insanların para, mal, mülk, ihtişamı putları olur.

 

                Namaz, oruç nasıl ibadetse zekât, sadaka, infak da ibadettir. Bu ibadeti asla hafife almamalıyız. Kendimiz de dâhil herkesi kandırabiliriz, ancak Allah’ı asla… Bollukta da darlıkta da yardım etmeliyiz. (3:134) Yüce Allah zekât, sadaka ve infakta ölçü vermemiştir. Ölçüyü tamamen bize bırakmış. Pastamızı da paylaşabiliriz, kuru ekmeğimizi de… Bu tür eylemleri gerçekleştirmeye Yüce Allah “kendisine borç vermek” tabiriyle bizleri fazla vermeye teşvik etmektedir. Borç vermekle hem dünyevi hem de ahiret hayatı için kat kat fazlası alınacaktır. (57:11)  Yapılacak bu davranışla batmayacak bir ticaret gerçekleştirilmiş olunacaktır. (35:29)

 

                Yüce Allah bizi yaratmasaydı, mevcut mal mülkün hiç birisine sahip olamayacaktık. Eğer bunu anlayabiliyorsak O’nun rızasını kazanmak için malımızdan sarf etmemiz gerekir. Malı ahiret hayatına götürecekmiş gibi yığmayalım. O mal bizi sonsuza dek yaşatmayacaktır. (103:1-3) Kur’an’a göre zenginin malında yoksulun hakkı vardır. (51:19)

 

                Muhtaç olan bizleriz. Yüce Allah hiçbir şeye muhtaç değildir. (35:15) Kur’an mallarımızla canlarımızla cihat etmemizin önemini anlatıyor. (4:95) Elinizde ki mallardan ihtiyaç fazlasını, (vazgeçebildiğimizi) anaya babaya, yakınlara, akrabalara, yetimlere, yoksullara, yolculara ve ihtiyaç sahiplerine vermeliyiz. (2:215) Sonradan pişman olacağımız davranış içine girmeyelim. (74:44) Dünya nimetlerinin ne kadarından vaz geçersek ahiret nimetlerinde onun kat kat fazlasını kazanacağız. Bunun idrakinde olalım.  (2:261) Sonra da bu düşünce içinde ihtiyaç fazlasını verelim. (2:219)  Cimri ve savurgan kesinlikle olmayalım. İkisinin ortasında bir yol tutalım. (25:67) Aksi halde infak yapan konumundayken, infaka muhtaç duruma düşebiliriz. Kur’an’da sık aralıklarla emredilen bu ibadet, dinimizin temel taşlarında biridir. Şunu da vurgulamak gerekir ki insan sadece sahip olduğu maldan değil Yüce Allah’ın kendine bahşettiği bütün nimetlerden infak etmekle yükümlüdür. Eğer Allah’ın ilim bahşettiği kullarındansak ilmimizi helal yoldan paylaşalım. Yani insan sadece maddi varlıklarını değil, sağlık, bilgi, zaman gibi nimetleri de doğru şekilde kullanarak infak etmelidir. Bu, insanın varlığını sadece kendi çıkarları için değil, Allah'ın hoşnutluğunu kazanmak için de harcaması gerektiğini unutmayalım.Yüce Allah, biz paylaştıkça hem malımızın hem de ilmimizin artıracağını buyuruyor. (2:245)

 

 

                9 Tevbe Suresi 60. Ayet;
Sadakalar Allah'tan bir farz olarak ancak yoksullara, düşkünlere, (zekât toplayan) memurlara, kalpleri (İslam'a) ısındırılmış olanlara, (özgürleşmek isteyen) kölelere, borçlulara, Allah yolunda olanlara, yolcuya mahsustur. Allah bilendir, doğru hüküm verendir.

 

                2 Bakara Suresi 219. Ayet;
“Sana neyi infak edeceklerini soruyorlar. De ki: "Vazgeçilebileni." Allah düşünesiniz diye ayetleri size işte böyle açıklıyor.”

               

Aşağıdaki paragraf Mehmet Okuyan’ın mealinde “vazgeçilebileni” kelimesindeki dipnotun alıntısıdır.

                “Ayette infaka konu olan el-‘afv kelimesi, infak edildiğinde sahibinin affedilmesine vesile olacak kadar çok değere sahipken vazgeçilebilen şeyler anlamına gelmektedir. Kişi ne kadarlık günahının affedilmesini istiyorsa o kadar fedakârlıkta bulunmalı yani bolca infak etmelidir. “Affetmek” kelimesi alacaklı olduğu herhangi bir konuda hakkından feragat etmek anlamına geldiği için buradaki amaç, insanın infak edeceği şeylerin aslında en zor zamanda vazgeçebileceği nitelikte olduğunu göstermektir. Bu kelime rahat zamanda vazgeçilebilecek şeyden ziyade en sıkıntılı zamanda vazgeçilebilecek miktardır. Bu kelimeyi “ihtiyaç fazlası” şeklinde yorumlamak asıl amacı ortaya koymamaktadır. Bu konuda Bakara 2:177, 275, Âl-i İmrân 3:92 ve İnsan 76:8. ayetlerde de benzer mesajlar yer almaktadır.”

 

                Elimizdekilerden vazgeçebilmek bize ağır gelmemeli. Ne kadar büyük ödül istiyorsak, o kadar çok infak etmeliyiz. (57:7) Bir hatırlatma yapayım: Verdiğimiz bir infak bize yedi-yüz olarak geri dönecek. (2:261) İhtiyaç sahiplerinden isteyene ve onurlarından dolayı istemeyenlere gücümüz oranında elimizi çekmeyelim.

 

                2 Bakara Suresi 273. Ayet;
(Yapacağınız yardımlar), kendilerini Allah yoluna adamış (oldukları için) yeryüzünde (kazanç amacıyla) dolaşamayan fakirler için (olsun)!  Bilmeyenler, onurlarından dolayı onları zengin sanır. Sen onları yüzlerinden tanırsın. Onlar, yüzsüzlük ederek (bir şey) istemezler. Şüphesiz ki Allah yaptığınız her iyiliği bilendir.

 

                Kâinattaki bütün varlığın gerçek sahibinin Yüce Allah olduğunu hiçbir zaman aklımızdan çıkarmayalım. O zaman infakımız çok daha kolay olacaktır. Kur’an’ın bu konuya çok dikkat çektiğini unutmayalım. Para, mal mülk hırsının bizi dinimizden etmesine izin vermeyelim.

 

                Yüce Allah rızık bakımından bazımızı varlıklı, kimimizi de yoksul kılmıştır. Varlıklı kişiler yakınlarından başlayarak kendine verilmiş rızıktan dağıtarak yoksul kişileri ayağa kaldırmak zorundayız. Bu Yüce Allah’ın emridir. (16:71)  Yüce Allah’a karşı samimi isek; zayıf ve hastaysak, infak edeceğiniz hiçbir şeyimiz yoksa bu emirden sorumlu değiliz. (9:91-92) İbadetlerinde (salatlarında) devamlı olanlar, isteyen ve yoksullar için mallarından belirli pay ayıranlardır. (70:24-25) Yüce Allah’ın bize verdiği rızıktan ihtiyaç sahiplerine gizli veya açık şekilde verelim. Bu yaptığımızla kötülüğü iyilikle savmış oluruz. (13:22) Yardımlarımızı açıktan yapmanız güzeldir. Başkalarını bu ibadete teşvik etmiş oluruz. Ama fakire gizlice vermekten güzeli yoktur. Yüce Allah’ın günahlarımızdan bir kısmını örtmesini istiyorsak gizlice verelim. (2:271) Allah yolunda sevdiğiniz şeylerden verinceye kadar asla iyiliği yakalayamayız. Yüce Allah bizim neyi infak ettiğimizi biliyor ve görüyor. Bu bilinçle mallarımızın beğenmediğimizden değil, beğendiğimizden vermeliyiz. (3:92) Bu yardımları Allah yolunda verip de sonrasında başa kakmayalım. Fakirleri incitmeyelim, üzmeyelim. (2:262) Tatlı bir söz, hoşgörü, peşinden onur kırıcı davranış getiren bir yardımdan daha hayırlıdır. (2:263) İnsanlara gösteri için infak eden kişi gibi davranmayalım. Sadakalarınızı başa kakmayalım. Onları incitmeyelim.  Bu tür davranışlar ibadetimizi geçersiz kılar. Böylesi duruma Kur’an şöyle örnek veriyor. “Üzerinde biraz toprak bulunan kayaya benzer ki ona sağanak yağmur isabet etmiş de onu çıplak (topraksız) hâle getirmiştir. Bunlar, kazandıklarından hiçbir şeyi elde edemezler.” (2:264) İnsanların birçoğu başkalarının mallarını haksızlıkla yerler. Yüce Allah Altını, gümüşü biriktir ipte O’nun yolunda harcamayanlara korkunç bir azap verecektir. (9:34)

 

                Ben uydurulmuş dini yaşadığım dönemlerde mal varlığımın olmasına rağmen bana zekât düşmüyordu. Yani birikmiş atıl para beklemiyordum. Bildiğim kadarıyla eskiden emekliler kefen parası adı altında yastık altına ufak tefek bir şeyler koyarlardı. Şimdi o da kalmadı.  Ticaret yapanların ve sanayicilerin kenarda parası olmaz. Sürekli para dolaşım halinde olur. Bekleme pek yapmaz. Böyle olunca da ihtiyaç sahibine verilen rakamlar komik olur.  Kredi ile çalışan Holdingler zekâtını komik oranda verecek. (1/40) Garip çiftçim malının hasadında 1/10’ini vermek zorunda böyle bir din olabilir mi?

 

 

               Yüce Allah’ın emrinde kesinlikle bir oran yoktur. Yüce Allah’ın bize bahşettiği nimetlerden vazgeçebildiğimizi vereceğiz.

 

Doğrularım Allah’a Yanlışların bana aittir.                        Aydın Orhon

 

 

  Kur’an Bütünlüğünde Melek Anlayışı – Derinlemesine İnceleme Bilim insanlarının açıklamalarına göre, evrenin başlangıcı yaklaşık 13.8 mil...