ALLAH’IN İPİ NEREDE?


 

                                                              


ALLAH’IN İPİ NEREDE?

 

Bu başlığı okuyanların çoğu “Allah’ın ipi mi olur?” diye serzenişte bulunacak. Düşündüğümüzde haksız da değiller Yüce Allah her şeyden münezzehtir. “Allah’ın ipine sımsıkı sarılın” diye mecazi anlamda ayetler olduğu Kur’an’da geçtiği için var.

3 Al-i İmran Suresi, 103. Ayet;
Hep birlikte Allah'ın ipine sımsıkı sarılın; ayrılmayın! Allah'ın size olan nimetini hatırlayın: Hani siz birbirinize düşmandınız da kalplerinizi birleştirmişti ve O'nun nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz. Ateşten bir çukurun tam kenarındayken oradan da sizi kurtarmıştı. Allah doğru yolu bulasınız diye ayetlerini size işte böyle açıklıyor.

 

Peki sımsıkı sarılacağımız Yüce Allah’ın ipi nedir?

43 Zuhruf Suresi, 43. Ayet;  
Sen, sana vahyedilene sımsıkı sarıl! Elbette sen doğru yoldasın.

Yüce Allah’ın vahiyleridir.
Vahye uymayla ilgili diğer ayetler:
Bakara 2:63, 93, 256; Nisâ 4:174-175; En'âm 6:50, 106; A'râf 7:3, 144-145, 171; Yûnus 10:15, 109; Meryem 19:12; Hacc 22:78; Ahzâb 33:2; Zümer 39:55; Zuhruf 43:43-44; Câsiye 45:18; Ahkâf 46:9.

 

Anladık vahiyleridir. Geleneksel dinde sonradan Muhammed’e de vahiyler geldiği inancı var. Bu vahiyler de olabilir mi?

7 Araf Suresi, 170. Ayet;
Kitaba sımsıkı sarılıp namazı kılanlar(a gelince), şüphesiz ki biz kendilerini düzeltenlerin ödülünü ziyan etmeyeceğiz.

Demek oluyor ki Allah’ın sımsıkı sarılmamızı emrettiği ipi Kur’an’ı Kerim oluyor.

5 Maide Suresi, 15-16. Ayet;
Ey kitap ehli! Elbette size gelen Elçimiz, kitaptan gizlemekte olduğunuz birçok şeyi açıklıyor; birçoğunu da geçiyor. Elbette size Allah'tan bir nur (ışık) ve apaçık bir kitap gelmiştir.
Allah, rızasını gözeteni onunla (Kur'an’la) esenlik yollarına ulaştırır; onları buyruğu gereği karanlıklardan aydınlığa çıkarır ve onları doğru yola ulaştırır.

Ey kitap ehli!
Bu hitap, özellikle Yahudi ve Hristiyan topluluklarına yöneliktir. Onlara, kendilerine gelen Elçi'nin (Resul Muhammed) mesajını dikkate almaları gerektiği hatırlatılmaktadır.

Elbette size gelen Elçimiz, kitaptan gizlemekte olduğunuz birçok şeyi açıklıyor; birçoğunu da geçiyor.
 Peygamber, önceki kutsal kitaplarda yer alan bazı bilgileri açıklamakta ve bazı konuları da atlayarak yeni bir anlayış sunmaktadır. Bu, Kur'an'ın önceki kitaplarla olan ilişkisini ve onun getirdiği yenilikleri ifade eder.

Elbette size Allah'tan bir nur (ışık) ve apaçık bir kitap gelmiştir.
Kur'an, Allah tarafından gönderilen bir ışık ve rehberdir. Bu, insanları karanlıktan aydınlığa çıkaracak bir kılavuz olarak tanımlanır.

Allah, rızasını gözeteni onunla (Kur'an’la) esenlik yollarına ulaştırır.
Allah, rızasını arayanları Kur'an ile huzur ve esenlik yollarına yönlendirir. Bu, Kur'an'ın insanlara sunduğu manevi bir yolculuğu ifade eder.

Onları buyruğu gereği karanlıklardan aydınlığa çıkarır ve onları doğru yola ulaştırır.
Allah, Kur'an aracılığıyla insanları karanlık durumlarından kurtararak aydınlığa çıkarır. Bu, hem maddi hem de manevi bir aydınlanmayı simgeler. Doğru yol, Allah'ın emirlerine uygun bir yaşam tarzını ifade eder.

Kur'an, insanlara doğru yolu gösteren bir rehberdir. Allah'ın rızasını gözetmek, insanları huzur ve esenliğe ulaştırır. Manevi bir dönüşüm ve aydınlanma sürecini ifade eder.

Bu ayetler, Kur'an'ın insanlara sunduğu rehberliği, Allah'ın rızasını aramanın önemini ve bu yolda elde edilecek esenliği vurgulamaktadır. Kur'an, karanlıklardan aydınlığa çıkışın ve doğru yolda ilerlemenin anahtarı olarak tanımlanmaktadır.

43 Zuhruf Suresi, 21. Ayet;
Yoksa bundan önce onlara bir kitap verdik de ona mı tutunuyorlar!

Kur'an, önceki kitapların tamamlayıcısı ve güncelleyicisi olarak sunulmaktadır. Bu bağlamda, Kur'an'a olan bağlılık ve onun rehberliğine yönelme teşvik edilmektedir.

Allah'ın rızasını arayanların, Kur'an ile doğru yola yönlendirileceği ve karanlıklardan aydınlığa çıkarılacağı mesajı, bu ayetle pekiştirilmektedir.

Bu ayet, önceki kutsal kitapların önemini vurgularken, Kur'an'ın getirdiği yenilikleri ve onun rehberliğinin gerekliliğini ortaya koymaktadır. Allah, rızasını gözetenleri Kur'an ile esenlik yollarına yönlendirirken, önceki kitaplara olan bağlılıklarının sorgulanması, inananların doğru yolda ilerlemeleri için bir hatırlatma niteliğindedir.

Size verdiğimizi (Kitabı) kuvvetle alın (sıkıca tutunun) ve içinde olanı hatırlayın ki takvalı olabilesiniz (7:171).    Allah iman etmiş olanların dostudur; onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. Kâfir olanlara gelince, onların dostları azgınlık edendir; onları aydınlıktan karanlıklara çıkarırlar (gömerler). İşte bunlar ateş halkıdır. Onlar orada ebedî kalıcıdır (2:257). (Manen) ölüyken (Vahiy ile) dirilttiğimiz ve kendisine insanlar arasında yürüyebileceği bir nûr (ışık) verdiğimiz kimse, karanlıklar içinde kalıp ondan hiç çıkamayacak durumdaki kimse gibi olur mu? İşte yaptıkları şeyler kâfirlere böyle süslü gösterilmiştir. Böylece biz her şehirde oranın suçlularını liderler yaptık; sonunda oralarda bozgunculuk yapmayı tercih ederler. Onlar, kendilerinden başkasını aldatamazlar; (fakat) farkında olmazlar (6:122-123). Elif, Lam, Ra. Bu; insanları, Rabb'lerinin izni ile karanlıklardan aydınlığa çıkarman; onları Mutlak Üstün Olan'ın, Övgüye Değer Yegâne Varlık Olan'ın yoluna iletmen için sana indirdiğimiz bir Kitap'tır(14:1). Kendilerine bilgi verilenler, Rabbinden sana indirilenin (Kur'an'ın) gerçek olduğunu ve onun güçlü, övgüye layık olan (Allah'ın) yoluna ulaştırdığını görürler (bilirler) (34:6). man edip iyi işler yapanları, karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için size Allah'ın apaçık ayetlerini tilavet eden (okuyup aktaran) bir elçi (göndermiştir). Kim Allah'a inanır ve iyi iş(ler) yaparsa (Allah da) onu, içinde ebedî kalacakları, altlarından ırmaklar akan cennetlere yerleştirecektir. Elbette Allah o kimse için bir rızık lütfetmiş (olacak)tır (65:11). İşte böylece sana da emrimizden bir rûh (Kur'an'ı) vahyettik. Sen o Kitabı ve (esasları belirlenmiş) o imanı bilmezdin. Fakat biz onu kullarımızdan dilediğimizi (layık olanı) kendisiyle doğru yola ulaştırdığımız bir nûr (ışık) kıldık. Şüphesiz ki sen doğru yolu göstermektesin. Yani göklerdekiler ve yerdekiler kendisine ait olan Allah'ın yolunu. Dikkat edin! Bütün işler yalnızca Allah'a döner (42:52-53). Allah'ın indirdiği kitaptakileri gizleyip onu az bir değer karşılığında satanlar (var ya), işte onlar karınlarında ateşten başka bir şey yemeyenlerdir. Kıyamet günü Allah onlara konuşmayacak ve onları temize çıkarmayacaktır. Onlar için elem verici bir azap vardır. Onlar hidayet karşılığında sapkınlığı, bağışlanma karşılığında da azabı satın alanlardır. Ateşe karşı ne kadar dayanıklıdırlar! Onun (azabın) sebebi, Allah'ın, kitabı bir amaç ile indirmiş olmasıdır. (Buna rağmen) kitap hakkında ayrılığa düşenler, elbette derin bir anlaşmazlığın içindedir (2:174-176).

 

YUKARIDA Kİ AYETLERİN ANALİZİ:

 

1.            Kur'an'ın Rehberliği:

Kur'an, Allah'ın rızasını arayanları karanlıklardan aydınlığa çıkaran bir rehberdir. (5:16)
Allah, iman edenlerin dostudur ve onları doğru yola yönlendirir. (2:257)

2.            Karanlık ve Aydınlık:

İman edenler, Allah'ın izniyle aydınlığa çıkarılırken, kâfirler karanlıklara gömülür. (2:257)
Vahiy ile diriltilenler, karanlıklar içinde kalanlarla kıyaslanmaktadır. (6:122-123)

3.            Kitap ve Bilgi:

Kur'an, insanları Rabb'lerinin izniyle karanlıklardan aydınlığa çıkaran bir kitaptır. (14:1)
Kendilerine bilgi verilenler, Kur'an'ın gerçek olduğunu ve doğru yola ilettiğini bilirler. (34:6)

4.            İyi Ameller ve Cennet:

Allah'a inanan ve iyi işler yapanlar, cennetle müjdelenir. (65:11)
Kur'an, iyi amelleri teşvik eden bir mesaj taşır.

5.            Vahiy ve Doğru Yol:

Kur'an, Allah'ın dilediği kullarını doğru yola ulaştıran bir nûrdur. (42:52-53)
Peygamber, bu kitabı ve imanı bilmeden gönderilmiştir, ancak Allah onu bir rehber kılmıştır.

6.            Kitabı Gizlemek ve Sonuçları:     

Allah'ın indirdiği kitabı gizleyenler, kıyamet günü azapla karşılaşacaklardır. (2:174-176)
Kitap hakkında ayrılığa düşenler derin bir anlaşmazlık içindedir.

Bu ayetlerde Kur'an'ın rehberlik işlevini, iman edenlerin aydınlığa çıkarılmasını, iyi amellerin önemini ve kitabın gizlenmesinin sonuçlarını vurgulamaktadır. Allah, rızasını arayanları doğru yola yönlendirirken, kâfirleri karanlıklara sürükler. Kur'an, bu bağlamda hem bir aydınlanma kaynağı hem de bir uyarı niteliğindedir.

 

 

Yüce Allah’ın ipiyle ilgili bazı ayetlerin özünü kendimce yazarak cümleler kurmaya çalıştım; umarım faydalı olur.

İndirilmiş olan Kitap, doğruyu yanlıştan ayırabilmek ve doğru yolu bulabilmek amacıyla gönderilmiştir (2:53). Kitap, bir amaçla indirilmiş ve yalnızca Allah’a kulluk edilmesi gerektiği vurgulanmıştır (39:2). Allah’ın kitabı, azabın yok edilmesi amacıyla da indirilmiştir (2:176). Kitap ehli, Kur'an inmeden önce doğru bir şey üzerinde değillerdir (5:68). Kur'an, topluma hatırlatma işlevi görecektir; ileride bundan sorgulanacaksınız (43:44). Kendilerine elçi gönderilenler ve elçileri sorgulanacak (7:6). Kitap ortaya konulacak, nebiler ve şahitler getirilecek; aralarında adaletle hüküm verilecektir (39:69). Daha önce gönderilen elçilere şeytanların etki etmesi mümkün olabilse de, Allah, son kitabında şeytana bu kapıyı kapatmıştır (22:52). Ayetleri Yasa sahibi tarafından sağlamlaştırılmış ve ayrıntılı olarak açıklanmış bir kitap ’tır (11:1). Şüphesiz ki Kur'an gerçeğin ta kendisidir (69:51). Sakın şüphelenenlerden olmayın; gerçek olan, Rabbinden gelendir (2:147). Kur'an'ı iyice okuyun ve düşünün. O, herhangi birisi tarafından gönderilmiş olsaydı, birçok çelişki olurdu (4:82). O kitapta asla şüphe yoktur, duyarlılar için yol göstericidir. Hamd tümüyle kuluna ilahi mesajı indiren ve onda hiçbir çarpıklığa yer vermeyen Allah'a mahsustur (18:1). Kur'an’da onda asla şüphe yoktur; duyarlı olanlar için bir yol göstericidir (2:2). Kitap, doğru bir yola ulaşabilmemiz için verilmiştir (23:49). Duyarlı olsunlar diye, kendi dillerinde (pürüzsüz Arapça) bir Kur'an olarak indirilmiştir (39:28). Bu Kur’an, Allah’tan başka varlıklar tarafından uydurulabilecek bir söz değildir; onda şüphe yoktur (10:37). Şüphe yok ki Kur'an, önceki kitapları doğrulayan bir Kitap'tır (10:37). İndirilişi, âlemlerin Rabbindendir ve kesinlikle şüphe barındırmaz (32:2). Şeytanlar, Kur'an'ı indirmez; Allah dışında başka ilahlara yalvarılmamalıdır (26:210-213). Kur'an, yüce bir kitaptır; inkâr edenler kayıptadır (41:41). Eğer Kur'an için şüphedeyseniz, onun benzeri bir sure getirin (2:23-24). İnsanlar ve cinler bir araya gelse bile onun benzerini yapamazlar; Kur’an her türlü örneklerle açıklanmıştır (17:88-89). Kur'an’ı Muhammed uydurmamıştır; Allah'ın ilmiyle indirilmiştir ve başka ilah yoktur (11:13-14). Madem Muhammed’in uydurduğuna inanıyorsunuz, benzer bir hadis de siz getirin (52:33-34). Allah'tan başka bir hakem aranmamalıdır. Sakın şüpheye düşmeden Kur'an'ın Yüce Allah tarafından indirilmiş olduğu iman edelim (6:114). Ayrılığa düştüğünüz her şeydeki hüküm Allah'a aittir. Yalnızca O'na güvenelim ve yalnızca O'na yönelelim (42:10).

 

3 Al-i İmran Suresi,103. Ayetle başladık. Yine aynı ayetin açılımıyla bitirelim inşallah:

 

Müslüman topluluğa birlik ve beraberlik çağrısında bulunmaktadır. Bu ayette, "Allah'ın ipine sımsıkı sarılın" ifadesi, Allah'ın gönderdiği öğretilere ve Kur'an'a sıkı sıkıya bağlı kalmanın önemini vurgulamaktadır. Ayrıca, Müslümanların toplumsal dayanışma içinde olmaları ve birbirleriyle kardeşlik bağlarını güçlendirmeleri gerektiği belirtiliyor.

Ayetin devamında, geçmişteki düşmanlıkların nasıl kardeşliğe dönüştüğüne de dikkat çekiliyor. Bu, Allah'ın bir nimeti olarak görülmekte ve toplumun içindeki sevgi, dayanışma ve dostluğun önemine işaret etmektedir. Yüce Allah, insanları birbirine yakınlaştırarak, düşmanlık yerine kardeşlik oluşturarak büyük bir lütuf sağlamıştır.

Ayrıca, "Ateşten bir çukurun tam kenarındayken oradan da sizi kurtarmıştı" kısmı, Allah'ın koruyuculuğunu ve kurtarıcılığını simgelerken, insanları tehlikelerden koruyarak doğru yolda ilerlemeleri için rehberlik ettiğine dikkat çekiyor. Bu, güvenli bir yolda ilerlemek için Allah’ın rehberliğine duyulan ihtiyacı vurgulamaktadır.

Son olarak, "Allah doğru yolu bulasınız diye ayetlerini size işte böyle açıklıyor." ifadesi, Kur'an'ın insanlara doğru yolu gösterdiğini ve verilen mesajların, insanların hayrına olduğu gerçeğini ortaya koymaktadır. Bu ayet, Müslümanları bir arada tutma, birlik olma ve Allah’ın yolunu takip etmenin ne kadar önemli olduğunu hatırlatır.

Yüce Allah’ın ipi, kimine göre her an elinin altında, yüreğinde ve hayatında; kimine göre ise bel seviyesinden yukarıda, evinin en üst köşesinde, ses yarışmalarında sımsıkı sarılmış ve bırakılmamaktadır.

 

Doğrularım Allah’ın yanlışlarım bana aittir.                       Aydın Orhon

 

 


ALLAH'A EMANET OLUN?

 


KISA KISA…

 

ALLAH’A EMANET OLUN?

 

O kadar çok Yüce Allah’a karşı yanlış cümleler kuruyoruz ki… Bunun sebebi Kur’an’ın sahibi olan Yüce Allah’ı tam anlamıyla tanımamamızdan kaynaklanıyor.

Yüce Allah bize akıl vermiş, düşünebilme yetisi vermiş, oksijen vermiş, bir uçurumdan aşağı düşmeyelim veya bir çukuru doldurmayalım diye göz vermiş, bir otomobilin altında kalmayalım diye kulak vermiş, ısınalım, çevremizi görelim, bitkilerimiz gelişsin; kısaca yaşamın en güzel devam etmesi için güneşi, suyu vermiş. Saymakla bitiremeyeceğimiz kadar kâinatta yaratılanların tamamını emrimize amade etmiş hala istekte bulunuyoruz. O’nun bizden tek istediği kitabına Kur’an’a güvenmemiz ve hayatımıza taşımamızdır. Allah bize Kur’an’dan soracak (43:44). Önce Allah bizden ne istiyor ona bakmalıyız. “Yüce Allah emanetçi değildir.” Allah her an bizi imtihan ediyor, sonuçta ya süresiz cennet veya süresiz cehennem mensubu olacağız.

“Allah’a emanet ol.” Dedik ve dediğimiz kişi de emanet oldu diyelim. Sitenin en üst katlarındasınız ve asansörle aşağı ineceksiniz. Asansörün çağır butonuna bastınız bekliyorsunuz. Yüce Allah’ın korumak adına size bahşettiği kulakla asansörün kapının açıldığını duydunuz. Bu ara koridorda birileriyle lak lak yapıyorsunuz. Diğer koruma cihazlarınızdan olan göz farklı taraflarla ilgileniyor. Aklı devre dışı bırakmışsınız. Açık kapıdan adımınızı attınız. Ancak asansör kabini yok. Haşa Allah (emanetçi) boşluktan aşağı doğru süzülen sizin kolundan mı çekecek. Bunu yapmadıysa emanete ihanet mi etmiş olacak? Dilimize dolanmış bir sözü gördük, nerelere gitti. Yüce Allah’ın bu dünyada insanlara müdahalesi yok. İstese yapar mı? Tabi ki yapar. Yaparsa da kendi yasalarına ters düşmüş olur (48:23).

16 Nahl Suresi 61. Ayet;
Allah insanları haksızlıkları yüzünden (hemen) hesaba çekseydi, onun üzerinde (yeryüzünde) hiçbir canlı (insan) bırakmazdı. Ancak, onları belirlenmiş bir süreye kadar erteliyor. Ecelleri geldiği (süreleri dolduğu) zaman artık ne bir saat (bir an) geri kalır ne de ileri giderler.

Uzatmak istemiyorum. Siz beni anladınız. Allah’ın adı geçtiği her cümleyi kurmadan önce bir düşünelim sonra söyleyelim.                        

Dua ederken de dikkat etmemiz gerekiyor. Bu konuyla ilgili “KISA KISA…” başlıklı yazımı aşağıdaki linkten okuyabilirsiniz.

 

https://aydinorhon.com/dua-ederken-dikkat-edelim/

Selam ve dua ile…

 


ALLAH'I NASIL HATIRLAYACAĞIZ?



 

Yüce Allah kendisini sık sık hatırlamamızı emrediyor.

3 Al-i İmran Suresi 191. Ayet;
Onlar, ayakta dururken, otururken, yanları üzerineyken (her zaman) Allah'ı hatırlar; göklerin ve yerin yaratılışı hakkında düşünür (ve şöyle derler:) "Rabbimiz! Sen bunu batıl olarak (boş yere) yaratmadın. Sen yücesin. Bizi cehennem azabından koru!

Allah'ı çok hatırlayın (33:41)!
Allah'ı çok hatırlayın ki kurtulasınız (8:45)!
Allah'ı çok hatırlayın! Umulur ki kurtulursunuz (62:10).

Yukardaki ayetlerde müminlere Allah'ı çokça hatırlamaları gerektiğini vurgulamaktadır. Bu ayet, inananların hayatlarında sürekli olarak Allah'ı anmanın önemini belirtir. Zikir, yani Allah'ı anma, müminlerin ruhsal ve manevi gelişimleri için kritik bir unsurdur.

Ayet, müminleri Allah'ı sıkça anmaya teşvik eder. Bu, hem bireysel hem de toplumsal bir sorumluluktur.

Allah'ı hatırlamak, imanın bir gereği olarak görülür ve bu, müminlerin Allah ile olan bağlarını güçlendirir.

Allah'ı anmanın, kurtuluşa ve başarıya ulaşmanın bir yolu olduğu ifade edilir. Müminlerin manevi huzur bulmalarına ve hayatlarındaki zorluklarla başa çıkmalarına yardımcı olur.

Müminlerin Allah'ı sürekli hatırlamaları gerektiğini belirtirken, bu pratiğin manevi bir güç kaynağı olduğunu ve kurtuluş için önemli bir adım olduğunu vurgular. Müslümanlar için Allah’ı hatırlamak, günlük yaşamın bir parçası olmalı ve bu sayede Allah ile olan ilişkileri derinleşmelidir.

"Anmak" kelimesi, bir şeyi hatırlamak, zihinde canlandırmak veya birine yönelik düşünceleri ifade etmek anlamına gelir. İslam bağlamında, Allah'ı anmak, O'nun isimlerini, sıfatlarını ve O'na dair düşünceleri sürekli olarak zihinlerde tutmak ve bu düşüncelerle hayatı şekillendirmek demektir. Bu, sadece dil ile yapılan bir zikir değil, aynı zamanda kalpte ve akılda sürekli bir hatırlama ve düşünme halidir.

Bana göre Yüce Allah’ı kâinatta yarattıklarında her dirisini inceleyerek Allah’ın gücünü kudretini görerek anmaktır. Bir örnek verelim: Narı ele alalım. İçini açtığımızda kırmızı taneciklerin itina ile grup grup yerleştirildiğini her grubu beyaz renkte bir zarla bölündüğünü görüyoruz. Toprakta yetişen bir bitkide olduğu gibi farklı renklerde, farklı şekillerde, farklı lezzetlerde nimetler… Yine bunların oluşabilmesi için yağmurun, güneşin ve oksijenin her şeyin yaratanı cenabı Allah’ı düşünmek, yaratılanlardan yaratanı görmek Yüce Allah’ı anmaktır.

Yüce Allah bizlerin düşünmesini ve aklını kullanmasınız emrediyor. Bazıları da Allah’ın adını tekrar ederek andığını düşünür. Eğer kendisi akledip böyle yapıyorsa Kur’an’a göre problem olmayabilir. Eğer birileri söyledi diye yapıyorsa, ona söyleyen kimse o kişi ilah edinmiş demektir. Kur’an’da şu zamanda bu kadar beni anın diye bir emir yok. Yani sayı ve vakit yok. Belirli bir sayıyla veya belirli vakitlerde Allah anılıyorsa bu bidattır.

Yüce Allah’tan başka kimse hüküm belirleyemez (10:40). Allah’ın yasalarına ilave yapmak, şirke düşmek anlamına gelirken, bu yasaları çıkartmak da kâfirlik olarak kabul edilir. Müminler, her iki durumdan da uzak durmakla yükümlüdür. Örneğin, “otuz üç defa Allah’ı anın” gibi bir ifade, hüküm koymak anlamına gelir ve bu da bidat olarak değerlendirilir. Bu tür bir uygulamayı benimseyen kişi, uygulamayı öneren kişiyi ilah edinmiş demektir. Bu nedenle, inananların yalnızca Yüce Allah’ın belirlediği kurallara uyması ve O’nu anma biçiminde herhangi bir değişiklikten kaçınması gerekmektedir.

 

Doğrularım Allah’ın, yanlışların ise benimdir.                                 Aydın Orhon

 

HADİSLER NEDEN UYDURULDU?

 

                                       


 

İslam tarihinde, hadislerin uydurulması oldukça tartışmalı bir konudur. Bu konuda çeşitli sebepler öne çıkmakta olup, bu yazıda bu sebepleri detaylı şekilde ele alacağız.

1. Dini Güzelleştirme Amacıyla Yapılan Uydurmalar

Bazı kişiler, Allah’ın dininin zaten kurtulmuş olduğunun farkında olmayan bir bakış açısıyla, dini sevdirmek amacıyla hadisler uydurmuşlardır. Bu kişilerin esas kaygısı, dini yaymak değil, daha populist bir yaklaşım sergilemektir. Bu tür hadislerin ortaya çıkışı, dinin özünü bozan ve yanlış anlamalara sebep olan unsurlardandır.

 

2. Maddi Menfaatler İçin Üretilen Uydurmalar

Maddi menfaatler için bazı meslek grupları, örneğin acve hurması satıcıları, kendi çıkarları doğrultusunda hadisler uydurmuştur. "Kim sabah 7 acve hurması yerse ona zehir ve sihir tesir etmez" şeklindeki hadis, ticari kazanç sağlamak amacıyla halkı yanıltma işlevi görmektedir.

 

3. Dinî Yetersizlik Duygusu ile Geliştirilen Uydurmalar

Dindar olarak tanınan birçok kişi, dini eksik zannedip kendi görüşleri doğrultusunda uydurma hadisler geliştirmiştir. Yahya bin Said’in "Salih kişileri hadiste olduğu kadar hiçbir şeyde yalancı görmedik" ifadesi, bu durumu en iyi şekilde açıklamaktadır. Bu tür hadisler, dini esasları çarpıtarak toplumu yanıltma arzusu taşımaktadır.

4. Dini Bozmak ve Dejenere Etmek İçin Uydurmalar

Din düşmanları, İslam dinini yaşanmaz ve mantıksız hale getirmek amacıyla birçok hadis uydurmuşlardır. Bu hadisler, zamanla dini yıkma çabalarına hizmet etmiş ve bir kısım dinsiz kişiler tarafından da kullanılmaya devam etmiştir. Dini değerleri zayıflatmayı hedefleyen bu uydurmalar, toplumsal inançları sarsan unsurlar haline gelmiştir.

 

5. Gelenek ve Görenekleri Dinin Bir Parçası Gibi Sunma Çabası

Arap toplumunda ve özellikle Emevilerin döneminde, kavmiyetçi anlayış sebebiyle bazı gelenek ve görenekler "hadis" adı altında dine entegre edilmiştir. Bu durum, dinin özüne aykırı olduğu kadar, halk arasında yanlış anlamalara ve uygulamalar arasında süregeldiği bir olgudur.

 

6. Siyasi Çatışmalardan Doğan Hadis Uydurmaları

Muhammed’in vefatını takiben, özellikle Ali ve Muaviye arasında yaşanan çatışmalar, Müslüman topluluklar arasında derin siyasi bölünmelere neden olmuştur. Bu ayrılıklar, grupların kendi aralarında çözüm arayışlarını, bunun yanı sıra muhalefeti pekiştiren hadisler uydurmalarına yol açmıştır. Bu hadisler, karşı tarafı küçümsemek veya kendi tarafını haklı çıkarmak amacı taşımaktadır.

 

7. Kendi Mezheplerini Desteklemek İçin Uydurulan Anekdotlar

Farklı mezheplerin mensupları, kendi inançlarını ve görüşlerini savunmak amacıyla önemli oranda uydurma hadisler üretmişlerdir. Bu hadisler, genellikle kendi mezheplerini öven, diğerlerini ise kötüleyen içeriklere sahiptir. Bu durum, toplumsal ayrışmalara ve çatışmalara neden olabilmektedir.

 

Sonuç

Hadislerin uydurulma sebepleri, toplumsal, siyasi ve ekonomik faktörlerden etkilenmekte ve bu durum, dinin özünü seçim savrulmalarına sürükleyebilmektedir. Gerçek din anlayışının korunması adına, bu tür uydurmaların tespit edilmesi ve etkilerinin minimize edilmesi büyük bir öncelik taşımaktadır.

 

Doğrularım Allah’ın yanlışlarım bana aittir.                                   Aydın Orhon

CAMİ HOCASI ATEİSTMİŞ…

 


KISA KISA…

 

                                                   CAMİ HOCASI ATEİSTMİŞ…

 

Ateist olduğu gerekçesiyle istifası istenen köy imamı, geri adım atmıyor mesleğime profesyonelce yaklaşıyorum... 

Muğla'nın Milas ilçesine bağlı Ortancalar Köyü'nde görev yapan İmam Seyfi Çalışkan (28), ateist olduğunu açıklamasıyla birlikte Türkiye'nin gündemine oturdu. Geçtiğimiz cuma günü hutbede ateist olduğunu itiraf eden Çalışkan'ı Diyanet İşleri Başkanlığı jet hızıyla istifaya davet ederken, genç imam ise işine profesyonel olarak yaklaştığını belirterek "Ben inanırım, inanmam ayrı konu ancak işimi en iyi şekilde, layığı ile icra ederim" sözleriyle istifa etmesini gerektiren bir durumun olmadığını kaydetti.

"Görevimin başındayım..."

Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından en kısa süre içerisinde görevi bırakması istenilen İmam Seyfi Çalışkan, öğle namazının ardından basına yaptığı yaptığı açıklamada "Görüyorsunuz, aslanlar gibi görevimin başındayım. Cemaatimizle birlikte, başarılı bir şekilde namazımızı kıldık, çıktık. Ben Diyanet öyle dedi, öteki böyle dedi, hepsine kulaklarımı tıkadım, kendi işime bakıyorum" diyerek şöyle devam etti:

"Bakın zaten bu işin kuralı kaidesi belli. rekatı var, efendime şöyleyim ezan saati var. Yani her şey kitapta yazılı. Ona uyduğum müddetçe bir problem görmüyorum. Açıkçası bu mesele niye bu kadar büyütüldü onu da anlamıyorum zaten. Misal yabancı teknik adam Türk Milli Takımı'nı çalıştırabiliyor zaman zaman. Ona soruyor muyuz sen Türkiye'ye ne kadar inanıyorsun diye? Belki Türkiye'yi sevmiyor bile adam ama yine de işini en iyi şekilde yapıyor. Ya da mesela bir felsefe öğretmeni, öğrettiği tüm felsefelere inanıyor mu? Manav kendisi kereviz sevmiyor diye satmam azlık ediyor mu? Onlar işlerini yapıyorsa ben niye yapmayayım?"

 

Özetle olaya duygusal yaklaşmadığını maaşını hak etmek adına elinden geldiğini yaptığını belirtiyor. İşin ilginç yanı köy halkı da kişiden memnun. Haber böyle devam edip gidiyor.

 

Yüzde bir de olsa mevcut hocaların içerisinde ateist olanlar da olabilir. Hocalar camilerde din adına ne anlatıyorsa bunlar da onu anlatıyor. Bu ara varsın ateist olsun demek de istemiyorum. Bir cami hocası düşünelim. Yüce Allah’ın kitabını hayatına taşımış ve olduğu gibi Kur’an’ı cemaatine aktarıyor. Resul sıfatı ona uyacak kadar Kur’an’a vakıf… Cemaate hep Allah’ın kitabından anlatıyor. Bu kişinin görevde kalma süresi ateistin kalma süresinden daha kısa olur.

Dindarlık her geçen gün artmış gibi görünüyor. Günümüze kadar dini anlatan hocalar, gerçek dini anlatmış olsaydı;

 ‘dindarlık’ artarken, insanlık azalmazdı,

‘dindarlık’ artarken, ahlak azalmazdı,

‘dindarlık’ artarken, insana güven azalmazdı,

‘dindarlık’ artarken, dürüstlük azalmazdı,

‘dindarlık’ artarken, adalet azalmazdı,

‘dindarlık’ artarken, vicdan yok olmazdı,

‘dindarlık’ artarken, akıl azalıyorsa,

‘dindarlık’ artarken, ilim-bilim-üretim azalmazdı,

‘dindarlık’ artarken, hırsızlık-yolsuzluk çoğalmazdı…

Böyle İslam dinine çelişkili yaşantı ‘din’ Allah’ın dini olamaz.

 

            Selam ve dua ile…

 

NEDEN BU HADİSLERE UYMAZLAR…

 

                                             





 NEDEN BU HADİSLERE UYMAZLAR…

 

Kur'an'ın bize yetmediğini savunanlara, aşağıda paylaşacağım hadislerin de oldukça fazla geldiğini göreceksiniz. Kendi menfaatlerine göre dinlerini yaşama eğilimindeler; hadislerden istediklerini alıp, beğenmediklerini geride bırakıyorlar. Allah’ın hadisine riayet etmeme cüretini gösteriyorlar. Daha da ötesi, beğendikleri rivayetlerle Yüce Allah’ın ayetlerini nesh ediyorlar. Sanırım kim olduklarını unutmuşlar; sanki Allah’a dinlerini öğretiyorlar (49:16). Kur'an’a iman etmiyorlar, güvenmedikleri için dini parçalara ayırdılar (15:91). Oysa yalnızca Kur'an’dan hesaba çekileceğiz (43:44).

 

Resul Muhammed’in tek görevi, Yüce Allah’tan aldığı vahyi katıksız bir şekilde bizlere aktarmaktır (5:99). Kur'an, tek bir harfi bile değişmeden, Yüce Allah’ın korumasıyla bugünlere kadar ulaşmıştır. Kapağı açılmadan bekliyor; o kapağı açanların çoğunluğu ise metni anlamadan okuyor.

 

Evet, günümüzdeki din anlayışının önemli bir kısmı, hadis olarak kabul edilen rivayetlerin Kur'an ile olan ilişkisi üzerinden şekilleniyor. Bu durum, bazı insanların Kur'an ayetlerinin anlamını ve hükmünü göz ardı etmesine yol açıyor. Hadislerin Kur'an ayetlerini nesh etme, yani değiştirme yetkisi olduğu iddiaları, dinin özünü sorgulayan bazı bireyler için ciddi bir mesele teşkil ediyor. Bu sebeplerden ötürü, dinin temel kaynakları üzerine yapılan tartışmalar oldukça önemli. İnananların, Kur'an'ı doğrudan anlayarak ve uygulayarak dinlerini yaşamaları gerekmektedir. Gerçek anlamda bir inanç ve pratik geliştirmek adına, Kur'an’ın özüne sadık kalmak ve ona dayalı bir anlayış geliştirmek kritik bir öneme sahip. Bu konu, dinin özünü anlamak isteyenler için derinlemesine düşünmeyi gerektiren bir alan. Yüce Allah’ın kitabını anlamadan okuyor ve rivayetlerle dini yaşıyoruz. Birbirine çelişkili uydurulmuş sözlerle dini inançlarımızı şekillendiriyoruz. Müslümanların gelişememesinin temel sebebi ise hurafeyi din sanmamızdır.

 

Aşağıdaki tabloda, Muhammed’in ölümünden iki asır sonra Arap olmayan kişilerin, Araplar arasına katılıp, Muhammed’in iddia edilen sözlerini topladıklarını göreceksiniz. Bu kişilerin topladığı rivayetlerin sayısı ve geçersiz saydıkları rivayetler üzerine de değerlendirme yapabilirsiniz. Sahih saydıkları rivayetleri bile kişilerin uygun gördüğü biçimiyle sahih kabul etmekte özgür görünüyorlar. Fakat başkaları reddeder veya  "Böyle bir sözü Muhammed söylemiş olamaz" derse kâfir sayılmaktadır. Uydurulmuş din anlayışının temeli bu inanç üzerine kurulmuştur. Ne demek istediğimi aşağıda göreceksiniz.

 

Vefat yılı

Rivayetleri Toplayan kişi

Topladığı rivayet sayısı

Uygun gördüklerinin oranı

Uygun gördüklerinin sayısı

Değer görmediklerinin oranı

870

Buhari

600.000

% 0,4

2.762

% 99,6

875

Müslim

300.000

% 1,4

4.348

% 98,6

892

Tirmizi

500.000

% 0,3

1.500

% 99,7

889

Ebu Davut

500.000

% 0,2

1.000

% 99,8

887

İbn Mace

400.000

% 0,5

2.000

% 99,5

 

 

Bu konu, din anlayışı ve hadislerin Kur'an ile ilişkisi açısından oldukça tartışmalı bir meseledir. Başta gelen görüşlerden biri, Yüce Allah’ın dininin esaslarını tamamen koruma altına almış olması ve bunların insanlara aktarımında bir hata payı bırakmadığıdır. Dolayısıyla, dinin esaslarının ve öğretilerinin, hataya yer vermeyecek şekilde gerektiği yapılmalıdır.

 

Rivayetlerin, bazı durumlarda Kur'an ayetleriyle çelişmesi, birçok din insanı ve inanan için derin bir sorgulamayı tetikler. Hadislerin kabulü veya reddi konusundaki yaklaşım, kişinin dini anlayışını ve yorumlayış biçimini doğrudan etkiler. Bu nedenle, dinin temel esaslarını anlamak ve doğru bir biçimde uygulamak isteyenlerin, kaynakları titizlikle incelemeleri ve Kur'an'ı ana referans olarak almaları gerekmektedir.

 

Yüce Allah’ın dininin söz konusu olduğu durumlarda hata yapma ihtimali olan kullara bırakmamıştır. Bunun yerine kılavuz olarak Kur'an'ın dikkatli bir şekilde ele alınması gerekmektedir. Bu, dinin özünü ve anlamını koruyabilmek açısından son derece önemlidir.

 

Hüküm Yüce Allah'ındır (12/40) ifadesi, dini hükümlerin ve yasaların yalnızca Yüce Allah’a ait olduğunu belirtir. Hüküm koymada kimseyi ortak etmemesi (18/26) ve başka hiç kimsenin din adına hüküm koyma yetkisinin olmaması, Allah’ın otoritesini vurgular.

Nebi Muhammed'e vahyolunana uyması emri (33/2), Resulullah'ın takipçilerine yaptığı ilahi bir çağrıdır. Bu, onun dini liderliğini ve Yüce Allah'a karşı sorumluluğunu işaret eder.

Vahyolunana uymadığı takdirde tehdit (69/44-46), sözlerin ciddiyetini ve vahyin korunmasının önemini belirtir. İslam inancında, vahyin değiştirilmesi veya yanlış yorumlanması ciddi sonuçlar doğurur.

Nebi Muhammed’in gaybı bilmemesi (6/50), onun ilahi bilgiler ve emirler açısından yalnızca Allah'a tabi olduğunu ve kendi görüş veya düşüncelerini ekleyemeyeceğini vurgular.

Bu noktalar, dinin özünü ve uygulamalarını anlamak için Yüce Allah’ın ve Resulullah’ın ifadelerinin ne denli önemli olduğunu gösterir. Müslümanların bu mesajları dikkate alarak dini inançları ve pratikleri üzerine düşünmeleri ve başkaldırını da teşvik etmeleri gerekir.

 

46 Ahkaf Suresi, 9. Ayet;
De ki: 'Ben elçilerden bir türedi değilim, bana ve size ne yapılacağını da bilemiyorum. Ben, yalnızca bana vahy edilmekte olana uyuyorum ve ben, apaçık bir uyarıcıdan başkası değilim
.

 

Bu ifadeler, Nebi Muhammed'in görevini, Kur'an'ın önemi ve dinin temelleri üzerine derin bir düşünmeyi gerektiren önemli noktalara işaret ediyor. İşte ana hatlarıyla bu konuların özetlenmesi:

 

Nebi Muhammed’in, Yüce Allah’ın vahyini tebliğ eden bir elçi olduğu belirtiliyor. Ona ne vahyedilmişse, onu iletmekle yükümlüdür (7:203, 5:92). Bu bakımdan, kendisinin yeni bir şey uydurması ya da bağımsız hüküm vermesi mümkün değildir (38/86). Bu, Nebi Muhammed’in dini otoritesinin sınırlarını belirler ve vahye dayalı bir inanç sisteminin önemini vurgular.

 

Kur'an’ın, Yüce Allah tarafından korunmuş, çelişkisiz (15/9), eksiksiz (4/82), anlaşılır ve kolaylaştırılmış (54/17),  detaylandırılmış (11/1), apaçık yol gösterici (16/89), örneklerle açıklanmış (17/89; 17/41) Kur’an terk edilebilir mi? bir kitap olarak tanımlanması, onun ilahi bir kitap olduğu inancını güçlendirir. Bu özellikler, İslam dininin temel kaynağı olan Kur'an’a yönelişi teşvik eder.

 

Din, kesinlikle zan üzerine değil, sağlam temeller ve vahiy üzerine inşa edilmelidir. Bu nedenle Kur'an'a sahip çıkmak, inananların sorumluluğudur. İmtihan sorularının yer aldığı Kur'an, inananlar için bir kılavuz ve hayat rehberi olmaktadır.

Kur'an’a sahip çıkmak, onu okuyup anlamak ve hayatımıza tatbik etmek kurtuluşun anahtarıdır. İnanılan ve uygulanan din, Yüce Allah’tan gelen bir mesaj olarak algılanmalıdır.

Yüce Allah’ın gönderdiği mesaj hakkında tutumlarımızdan ötürü hesaba çekileceğiz, dini sorumluluğumuzu bilelim. Nebi Muhammed’in görevinin ve Kur'an’ın merkezi konumunun altını çizen bu görüşler, İslam dini çerçevesinde inancın, ibadetlerin ve hayata dair önemli ilkelerin anlaşılması açısından kritik bir yere sahiptir. Bu bağlamda, inananların Kur'an'a bağlı kalmaları, onu öğrenmeleri ve hayata geçirmeleri, bireysel ve toplumsal anlamda önemlidir.


43 Zuhruf Suresi, 44. Ayet;
Şüphesiz ki o (Kur'an), senin ve kavmin için (gerçeği) hatırlatan (öğüt)tür. İlerde ondan sorgulanacaksınız.

 

Yüce Allah, Kur'an'ın hem tefsircisi hem de açıklayıcısıdır. Bizim görevimiz, ayetler arasında bağ kurarak Kur'an'dan anladıklarımızı hayatımıza taşımaktır. Kur'an, sadece bir metin değil, aynı zamanda bir yaşam rehberidir. Bu nedenle, onun mesajını derinlemesine anlamak ve bu anlayışı günlük yaşamımıza taşımak önemlidir. İnananlar olarak, Kur'an'ın öğretilerini hayatımıza yansıtmak, dini sorumluluklarımızı yerine getirmek için kritik bir adımdır.

 

GELENEKSEL DİNE GÖRE AŞAĞIDAKİ HADİSLERE UYMAYANLAR KÂFİRDİR!


-"Yüce Allah'ın Resulü şöyle buyurdu: 'İnsanlara ne oluyor da, Yüce Allah'ın Kitabında olmayan farzları, farz olarak ileri sürüyorlar. Kim Yüce Allah'ın Kitabında olmayan bir farzı farz koşarsa bu batıldır. Böyle yüz şart ileri sürülse bile Yüce Allah'ın farzı en haklı ve en güvenilir olandır.

" (Buhari, Büyü, 67. Dr. İsmail Hakkı Ünal, İmam Ebu Hanife'nin Hadis Anlayışı Ve Hanefi Mezhebinin Hadis Metodu, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları: 87)



-Yüce Allah'ın kitabında helal kıldığı helal, haram kıldığı haramdır. Hakkında sustuğu ise serbesttir. Yüce Allah'ın serbest bıraktıklarını kabul edin ve bilin ki Yüce Allah hiçbir şeyi unutucu değildir.

( Ebu Davud k. Etime 39/ Tirmizi k. Libas 6/ ibn Mace k. Etime 60/ El - Müracaat sayfa 20)

 

-Yüce Allah’ın helal kıldığını haram kılmak, şirktir.

(5936-Müslim)



-“Benden bir şey yazmayın, benden Kur'an dışında bir şey yazan onu yok etsin.”

( Sahihi Müslim c.4, s.97/ Süneni Daremi c.1, s.119/ Süneni Ahmed b. Hanbel c.3, s.182)

 

 

-" Biz hadis yazarken Nebi yanımıza geldi ve yazdığınız şey nedir? Dedi.
Senden işittiğimiz hadisler dedik. Nebi, Yüce Allah'ın kitabından başka kitap mı istiyorsunuz? Sizden evvelki milletler Yüce Allah'ın kitabı yanında başka kitaplar yazdıkları için yoldan çıktılar."

( Tirmizi, es Sünen, El Hatip, Takyid, s.33)

 

 

 -Ben Kur’an’ın helal kıldıkları dışında bir şeyi helal kılmadım. Kur’an’ın haram kıldıkları dışındakileri de haram kılmadım.

 (İbni Hişam, Siret 4)

 

 

-“Resulullah ölüm döşeğinde şöyle dedi: Ben yalnızca Kur’an’ın haram kıldıklarını haram kılarım. Yüce Allah’a yemin ederim ki benim adıma bir şeye (beni bahane ederek) sarılmasınlar.”

(Ebu Yusuf er-Redd, 31) s.85

 

Yüce Allah, Kur'an'ı indirmiştir ve onu koruyacak olan da O'dur (15:9). Yukarıdaki hadislerin neden gizlendiğini veya görmezden gelindiğini sorgulamalıyız. Bizi hadis inkârcılığıyla itham edilenler, rivayetlerin bir kısmına inanıp diğerlerini reddettiklerinde, neyi savunduklarını sorgulamak gerekir. Bu kişiler, hakikati örtmeye ve gizlemeye çalışanlardır (2:159). Kâfirlerin en belirgin özelliği, gerçeği çarpıtmak ve farklı bir din anlayışı oluşturmak için insanları kandırmaktır. Böylesi durumlar, indirilmiş bir dinin karşısına uydurulmuş dinin çıkmasına neden olmaktadır. Örneğin, güneyimizdeki savaşta ateş eden kişi "Allahu Ekber" derken, vurulan kişinin de aynı şekilde "Allahu Ekber" diyerek ölmesi, bu çarpıklığın bir göstergesidir.

 

İman etmedikleri rivayetlerden biraz daha örnek verelim:

-Din konusundaki ihtilaflarda size Kur'an yeterlidir.

( 5424 - Buhari - Müslim - Nesai / 4727 - Muvatta - Müslim)

 

 -"Size sadece Kur'an'ı bırakıyorum; ona uyarsanız yolunuzu şaşırmazsınız"

( Müslim 15/19 Nu, 1218; İbn Mace 25/84 Nu, 3074; Ebu Davut 11/56 Nu, 1905)

 

-“Sahabe, Yüce Allah'ın elçisinden sözlerini yazmak için izin istediler ancak onlara izin verilmedi.” 

( Darimi, es Sünen)

 

-“Bana mucize olarak verilen ancak Yüce Allah'ın bana vahyettiğidir. / Kur'an'dır.”

( Buhari, İ'tisam, 1)

 

 -Hz Ömer, Nebi Muhammed'den halkın doğru yollardan sapmamaları için kendisinden bir şeyler söyleyip yazmasını istediğinde; Muhammed (s) : "Yüce Allah'ın Kitabı bize yeter." Dedi.  

(Buhari İ'tisam 26, İlim 39, Cenâiz 32, Merza 17; Müslim Cenâiz 23, Vasaya 22)

 

 -“Kur’an’ın haram kıldığını helal kılan, helal kıldığını haram kılan Kur’an’a inanmamıştır.”

(435- Tirmizi) (Ebu Davud K. Etime 39/Tirmizi k. libas 6 İbni Mace k. etime 60/ El-müracaat sayfa 20)

 

 -Şednad, İbni Abbas'a "Hz. Muhammed (s) bir şey bıraktı mı?" diye sordu. O da  "Sadece Kur'an'ın iki kapağı arasında olanları bıraktı." cevabını verdi.

 

“Kur’an‘ın haram kıldığını haram, helal kıldığını helal gören cennete girer.”

[424- Tirmizi]

 

-Resulullah şöyle buyurdu: Ben ümmetim için, başlarına geçecek olan, Yüce Allah’ın yolundan saptıran idarecilerden korkarım. Bunlar, emirler,  âlimler ve abidlerdir. Halk içinde bilgisizce hüküm vererek onları saptıracaklardır.

 (Ebu Davud, Müslüm, Tirmizi)

 

-"Size sadece Kur'an'ı bırakıyorum; ona uyarsanız yolunuzu şaşırmazsınız"

( Müslim 15/19 Nu, 1218 ; İbn Mace 25/84 Nu, 3074 ; Ebu Davut 11/56 Nu, 1905)

 

Uyananlar olmuştur diye ümit ediyorum. Olmasa da inşallah aynı tempo devam edeceğim. Size Kur'an'ın doğru bir şekilde anlaşılması gerektiğini, aksi takdirde dinin özünün kaybolmak yok olup gitmek üzere olduğunu vurgulamak istedim.

 

Doğrularım Allah’ın yanlışlarım ise bana aittir.                 Aydın Orhon

 

 

Doğrularım Allah’a yanlışlarım bana aittir.                            Aydın ORHON

 

MUHAMMED NEDEN GÖNDERİLDİ, BİZ NE YAPTIK?

 


                             MUHAMMED NEDEN GÖNDERİLDİ, BİZ NE YAPTIK?                     

 

                Bu karalamamda, ben soruyu soracağım ve ayetler cevap verecek olup bu metnimizi de bu şekilde hiçbir yorum yapmadan inşallah tamamlamış olacağız.

                Nebi Muhammed’den ilk nebi değildir, daha önce birçok nebi gelmiştir geçmiştir. Peki, Nebi Muhammed’in gönderilme sebebi nedir?
28 Kasas Suresi, 47. Ayet;
Kendi ellerinin öne sürdükleri dolayısıyla, onlara bir musibet isabet ettiğinde: "Rabbimiz, bize de bir resul (elçi) gönderseydin de böylece senin ayetlerine uysaydık ve mü'minlerden olsaydık" diyecek olmasalardı (seni göndermezdik).

 

                Nebi Muhammed’e nübüvvetle birlikte nasıl bir görev verildi?
5 Maide Suresi, 67. Ayet;
 Ey Elçi! Rabbinden sana indirileni tebliğ et! (Bunu) yapmazsan O'nun elçiliğini tebliğ etmemiş olursun. Allah seni (inkârcı) insanlardan koruyacaktır. Şüphesiz ki Allah o kâfirler topluluğunu doğru yola ulaştırmaz.

 

                Hüküm verenlerin en iyisi Yüce Allah tarafından Muhammed’e nasıl bir emir verildi?
10 Yunus Suresi, 109. Ayet; 
 Sana vahyolunana uy ve Allah (aranızda) hükmedinceye kadar sabret! O, hüküm verenlerin en iyisidir.

 

                Din adına Muhammed Kur’an dışı bir şey söyleyebilir, hüküm koyabilir mi?
69 Hakka Suresi, 44-46. Ayet;
(O elçi) bize (atfen) bazı sözler uydurmuş olsaydı, Bu nedenle elbette (onu önce) güçlü bir şekilde yakalardık.  Sonra da bu nedenle can damarını Sonra da bu nedenle can damarını keserdik.

 

                Nebi Muhammed öldü. Bize kim yol gösterecek, resul olan Kur’an’ı biz anlayabilir miyiz?
11 Hud Suresi 1. Ayet;
Elif-Lam-Ra! Öyle bir kitaptır ki (bu), her hükmünde tam isabet sahibi ve her şeyden haberdar olan (Allah) tarafından, ayetleri şüpheden arındırılmış ve hayatta karşılığı olan doğru hükümlerle sabitlenmiş, dahası çok boyutlu ve anlaşılır kılınmıştır.

 

                Bizler Yüce Allah’ın açıklamış olduğu Kur’an’ı anladığımız dilden okuyup iman ediyor muyuz? Hükümleri hayatımıza taşıyor muyuz?
68 Kalem Suresi, 36-38. Ayet; 
Ne oluyor size? Nasıl (böyle) hükmediyorsunuz?   Yoksa içinde beğendiğiniz her şeyin bulunduğu bir kitabınız var da onda(n) mı okuyorsunuz!

 

                Yüce Allah’ın kitabını bırakıp uydurulmuşu din mi sandık?
25 Furkan Suresi, 30. Ayet;
Elçi şöyle diyecektir: "Ey Rabbim! Kavmim bu Kur'an'ı yalnız bıraktı."


                Böyle bir yaşantı içinde din günü gelip çattığında ne olacak?
33 Ahzap Suresi, 66-68. Ayet;
Yüzleri ateşte evrilip çevrildiği gün "Ah (eyvah), yazık bize! Keşke Allah'a itaat etseydik, Elçi'ye de itaat etseydik!" diyecekler. (İnkârcılar) "Rabbimiz! Biz, liderlerimize ve büyüklerimize itaat ettik (ama) onlar bizi yoldan saptırdılar. Rabbimiz! Onlara iki kat azap ver ve onlara büyük (bir şekilde) lanet et!" demiş (olacaklar)dır.


                Doğrularım Allah’ın yanlışlarım ise bana aittir.             Aydın Orhon

 

 

 

 

  Kur’an Bütünlüğünde Melek Anlayışı – Derinlemesine İnceleme Bilim insanlarının açıklamalarına göre, evrenin başlangıcı yaklaşık 13.8 mil...