Hikmetin Anlamı ve Önemi

Hikmetin Anlamı ve Önemi

“Hikmet” kavramı, tarih boyunca çeşitli anlamlar kazanmış, ancak Kur’an’da kendine özgü, açık ve sistemli bir anlam örgüsüne sahiptir. Bugün “sünnet de dindir” ya da “hadisler hikmettir” gibi yaklaşımlar, Kur’an’ın ortaya koyduğu “hikmet” kavramıyla temelden çelişir. Kur’an’a göre hikmet; Allah’ın vahiy yoluyla insanlara bildirdiği, doğruyu yanlıştan ayırmayı sağlayan, aklî muhakeme ve ahlaki derinlik kazandıran bir nimettir.


Arapça “ḥikmet” kelimesi, “ḥ-k-m” kökünden gelir. Bu kök, hükmetmek, sağlamlaştırmak, kontrol etmek ve engellemek anlamlarını içerir. Kur’an’da hikmet, salt bilgi değil; bilginin en doğru biçimde değerlendirilmesi, uygulanması ve davranışa yansımasıdır.

 

Kur’an’daki bağlamlarda hikmet; muhkem (sağlam), adil ve tutarlı kararları, isabetli sözleri, aklî ve vahyî temellere dayanan kavrayışı temsil eder. Yani hikmet, hem vahyin bir özelliğidir hem de onun doğru anlaşılması ve hayata uygulanması sürecidir.


Geleneksel İslam anlayışında “hikmet” kelimesi, çoğu zaman “hadis” veya “sünnet” ile özdeşleştirilmiştir. Oysa bu anlayış, Kur’an’daki hiçbir ayetle desteklenmez. Kur’an’da “hikmet”in geçtiği hiçbir yerde “hadis” ya da “sünnet” anlamına geldiğine dair bir bağlam yoktur. Bu, ayetin dışına çıkarak yapılan anlam yüklemelerinin ürünüdür.

Kur’an’da hikmetin niteliği ve kaynağı şöyle bildirilir:

  • İsra 22–39: “İşte bunlar Rabbinin sana vahyettiği hikmetlerdir.”
  • Nisa 113: “Allah sana kitabı ve hikmeti indirdi.”
  • Bakara 231: “Allah’ın size indirdiği kitabı ve hikmeti unutmayın.”
  • Ahzab 34: “Evlerinizde okunan Allah’ın ayetlerini ve hikmeti anın.”
  • Zuhruf 63: İsa, “Size hikmetle geldim” der.

Bu ayetlerde hikmet, doğrudan Allah’tan gelen ve vahiy yoluyla indirilen bir olgu olarak tanımlanır. Eğer hadisler veya sünnet “vahiy” olsaydı, bu çok açık şekilde ayetlerle belirtilirdi. Oysa Kur’an, Hz. Muhammed’in yalnızca kendisine vahyedilene uymakla görevli olduğunu açıkça bildirir (Bkz: Enam 50, Ahkaf 9, Yunus 15–16).


Kur’an’da birçok yerde “kitap ve hikmet” birlikte zikredilir:

  • Ali İmran 48, 79, 81
  • Enam 89
  • Nisa 54
  • Bakara 129, 151, 231

Bu kalıp bazıları tarafından, “kitap Kur’an’dır, hikmet sünnettir” şeklinde ayrıştırılmıştır. Ancak bu doğru değildir. Ayetlerde “kitap” vahyin lafzını, “hikmet” ise bu lafzın özünü, anlam derinliğini, uygulamasını ve akılla kavranışını temsil eder. Bir başka deyişle “kitap”, vahyin metni; “hikmet” ise o metnin doğru anlaşılması, yorumlanması ve yaşanmasıdır. Her ikisi de doğrudan vahiydir.


Kur’an, hikmetin sadece Nebî Muhammed’e değil, başka elçilere ve kimi toplumlara da verildiğini bildirir:

  • Lokman 12: Lokman’a hikmet verilmiştir. (Lokman nebi değil bir hikmet sahibidir.)
  • Yusuf 22, Musa: “O olgunlaşınca ona hikmet ve ilim verdik.”
  • Dâvud ve Süleyman: “Her birine hüküm ve ilim verdik.” (Enbiya 79)
  • Yahya: “Henüz çocukken ona hikmet verdik.” (Meryem 12)
  • İsa: “Ona kitabı, hikmeti, Tevrat ve İncil’i öğrettik.” (Ali İmran 48)
  • Casiye 16: “İsrailoğullarına da kitap, hikmet ve nebilik verdik.”

Bu ayetler, hikmetin sadece nebilik makamıyla ilgili değil, Allah’ın lütfuyla dilediği kişilere verdiği bir anlayış ve basiret olduğunu ortaya koyar.


Kur’an’da açıkça ifade edilir ki hikmet, Allah’ın doğrudan verdiği bir nimettir:

  • Bakara 269: “Allah hikmeti dilediğine verir. Kime hikmet verilmişse, ona çok büyük bir hayır verilmiştir.”

Bu ayet, hikmetin ne nesnel bilgi ne de ezberlenmiş bir sözler bütünü olduğunu, doğrudan Allah’ın dilediğine bahşettiği bir yetenek ve basiret olduğunu açıklar. Bu yetenek, vahyi anlamaya ve hayata geçirmeye yönelik derin bir kavrayıştır.


Kur’an’da hem ayetler hem de kitabın tamamı “hikmet” sıfatıyla anılır:

  • Yunus 1, Lokman 2: “Hikmetli kitabın ayetleri…”
  • Yasin 2: “Hikmetli Kur’an’a andolsun.”
  • Hud 1: “Ayetleri hikmetli kılınarak detaylandırılmış bir kitap.”

Yani Kur’an’ın bütünü hikmettir. Onun her ayeti hikmettir. Bu da gösteriyor ki hikmet, Kur’an’ın dışında değil, tam içinde; lafzında değil sadece, manasında; okuyuşta değil yalnızca, anlayışta ve uygulamadadır.


Kur’an’da Lokman kıssası, hikmetin nasıl davranışa dönüştüğünü somutlaştırır. Lokman oğluna öğüt verirken tevhidi, ahlakı, ölçülü davranmayı ve kibirden uzak durmayı öğütler (Lokman 12–19). Bu öğütlerin tümü hikmetin uygulamalı halidir.


Kur’an, geçmiş ümmetlerin hikmeti terk ederek nebevî çizgiden saptığını bildirir. Vahyi yeterli görmeyip, kendi sözlerini dinleştirenler hakkında uyarılar vardır:

  • Tevbe 31: “Hahamlarını ve rahiplerini Allah’tan başka rab edindiler.”
  • Zuhruf 44: “Bu (Kur’an), senin ve kavmin için bir öğüttür. Ondan sorguya çekileceksiniz.”

Bugün de benzer biçimde hadis ve gelenek üzerinden yeni hikmet üretme çabaları, Kur’an’ı devre dışı bırakmakta; gerçek hikmeti gelenekle perdelemektedir.


Kur’an’a göre hikmet:

  • Vahyin içindeki derin anlamdır,
  • Aklın işlevselliğidir,
  • Adaleti, ölçüyü, sabrı ve basireti kuşanma biçimidir,
  • Allah’ın lütfudur, ancak isteyen ve aklını kullanan ona ulaşabilir.

Kur’an, hikmeti “indirilmiş” ve “öğretilmiş” olarak tanımlar, uydurulmuş veya rivayetlerle aktarılmış olarak değil.

Gerçek hikmet Kur’an’dadır. Onu anlayan, uygulayan ve aklıyla kavrayarak yaşayan kişi, hikmete ulaşmış olur.

Doğrularım Allah’ın yanlışlarım ise benimdir.

Aydın Orhon

 


  Kur’an Bütünlüğünde Melek Anlayışı – Derinlemesine İnceleme Bilim insanlarının açıklamalarına göre, evrenin başlangıcı yaklaşık 13.8 mil...