Kur’an Ahlakıyla Yaşamak: Haberden Gıybet'e, Zan’dan Hoşgörüye
Kardeşim,
dikkat ettin mi hiç?
Kur’an’ın çok büyük bir kısmı yalnızca inanç ilkelerini değil, aynı zamanda
nasıl bir insan olmamız gerektiğini de anlatır.
Sadece ibadetleri değil, ilişkileri düzenler.
Sadece Allah’a iman etmeyi değil, insanlara adaletle davranmayı da öğretir.
Bugün gel
birlikte Kur’an’dan aldığım birkaç ayete bakalım ve bu ayetlerin bizi nasıl bir
ahlaka çağırdığını konuşalım.
Bak ilk
olarak Hucurât Suresi’nden bir ayet geliyor:
“Ey iman
edenler! Fasık bir kimse size bir haber getirdiğinde onun doğruluğunu
araştırın. Yoksa bilmeden bir topluluğa zarar verirsiniz de sonra yaptığınıza
pişman olursunuz.” (Hucurât
49:6)
Bu ayet
aslında sadece bir haberi değerlendirme kuralı değil, çağımızın sosyal medya
ahlakını da içine alır.
Biri bir söylenti mi getirdi? Bir paylaşım mı yaptı? Önce dur!
Araştır.
Kime hizmet ediyor bu haber? Gerçek mi?
Hemen inanmak, sonra da paylaşmak bize yakışır mı?
Kur’an, “araştırın” diyorsa, sorgulamadan inanmak iman değil, gaflettir.
Peki ya
çatışmalar?
Birbirimize düştüğümüzde ne yapmalıyız?
Kur’an burada da yol gösteriyor:
“Eğer
müminlerden iki grup birbirine girerse, aralarını düzeltin. Eğer biri diğerine
saldırırsa, saldıranla savaşın; ta ki Allah’ın emrine dönsün. Dönerse, artık
aralarını adaletle düzeltin. Çünkü Allah adaleti sevenleri sever.” (Hucurât 49:9)
Burada
dikkat çekici olan şu:
Barışı sağlamak sadece bir tercih değil, bir sorumluluktur.
Ama öylesine bir barış da değil bu…
Adaletle sağlanan bir barış!
Taraf tutmadan, kayırmadan, adil davranarak...
Ve Kur’an
bir adım daha atıyor, sadece çatışmayı değil, barış içinde bir toplum inşa
etmeyi de öğretiyor:
“Birbirinizle
alay etmeyin… Birbirinize lakap takmayın...” (Hucurât 49:11)
Kardeşim, bu
ayet sanki bugün sosyal medyaya inmiş gibi.
Biri farklı mı düşünüyor?
Hemen alay ediliyor.
Hemen lakap takılıyor: “şucu, bucu, kafir, mürted, yobaz, zındık...”
Ama Kur’an ne diyor?
“Birbirinizle alay etmeyin.”
Çünkü iman, kibirle değil, tevazuyla yaşanır.
İnanan insan başkasını küçük görmez.
Sonra bir
uyarı daha geliyor:
“Zandan
sakının. Zira bazı zanlar günahtır.”
“Birbirinizin gizli yönlerini araştırmayın.”
“Birbirinizin gıybetini yapmayın.” (Hucurât 49:12)
Ne kadar
net, değil mi?
Kur’an bize diyor ki, içinden bile suizan etme!
Birini gizlice araştırma, dedikodusunu yapma, arkasından konuşma!
Çünkü bu sadece onun hakkını ihlal etmek değil, aynı zamanda kendine olan
saygını da yitirmektir.
Gıybeti
tarif ederken Kur’an benzetme bile yapıyor:
“Hanginiz
ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır?” (49:12)
Bu nasıl bir
benzetmedir ki, insanın içi ürperiyor…
Gıybet etmek, insan eti yemek gibi!
Peki, tüm bu
davranışların zemini ne?
Yani bu ahlaki değerleri taşıyan bir insanın iç dünyasında ne olmalı?
İşte Âl-i
İmrân 159. ayet bu sorunun cevabıdır:
“(Ey Elçi!)
Allah’ın rahmetiyle onlara yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı kalpli olsaydın,
etrafından dağılıp giderlerdi. Artık onları affet, bağışlanmaları için dua
et...” (Âl-i İmrân
3:159)
Bu ayet,
aslında sadece bir elçiye değil, hepimize mesaj verir:
Kaba olma!
Kırıcı olma!
Yumuşak ol ki kalplere dokunabilesin.
Ve son
olarak dinler arası hoşgörü…
Bir başkasının inancını küçümsemek, kutsalına hakaret etmek de imanla
bağdaşmaz:
“Onların
Allah’tan başka yalvardıklarına sövmeyin ki onlar da bilmeden ve haddi aşarak
Allah’a sövmesinler.” (En'âm 6:108)
Düşünsene,
Kur’an başka inanç sahiplerine bile hakareti yasaklıyor.
Niye?
Çünkü karşılıklı saygı olmadıkça ne barış olur, ne de tebliğ.
Tebliğ bağırarak değil, incelikle olur.
Şimdi düşün
kardeşim:
Bize ne olmuş da, bu ayetlerle şekillenen bir toplum yerine; birbirini
küçümseyen, araştırmadan konuşan, gıybeti sevap sanan bir toplum haline
gelmişiz?
Kur’an’ı gözümüzün önüne koymak yerine, sadece raflara mı yerleştirmişiz?
Oysa çözüm
belli:
Kur’an ahlakıyla ahlaklanmak.
Yani, haber araştırmak, gıybetten uzak durmak, zandan sakınmak, hoşgörülü
olmak, adaletli olmak, birbirimizi kırmamak…
İşte Müslüman dediğin insan bu olmalı.
Doğrularım Allah’ın yanlışlarım benimdir.
Aydın Orhon
Aydinorhon.com