CAMİLERİMİZ
NASIL OLMALI?
Camilerimize
dünya kadar para harcayıp ihtişamlı şekilde imar ediyoruz. Önemli olan dışının
değil içinin ihtişamlı olmasıdır. Bu camilerimizde 3-5 safla salat (namaz) eda
edilir ve çıkılır. Ortalama bir vakit namazı 15-20 dakika düşünürsek, 5 vakitte
yaklaşık 100 dakika kullanmış oluruz. 2 saat olsun. Diğer saatler atıl, hatta
kilitli şekilde bekler. “Kilit vurulmasın 24 saat açık kalsın.” Desem, herkesin
aklına hırsızlık gelir. Hırsızın çalabileceği camide pek bir şey yok. Ancak
kilit vurarak cami gibi koca bir alanın 20 saatini çaldıklarından
habersizlerdir. Bu zaman zarfında çeşitli ilmi ve kültürel faaliyetlerin
yaşandığı alan haline dönüştürülebilir.
Muhammed
zamanında mescitte Mufaraha denilen edebî yarışlar düzenlenir, şiir ve konuşma
yarışları yapılırdı. Nebi Muhammed’in mescidi misafir ağırlama yeri, spor
merkezi, düğün, (Nebi Muhammed bazı nikah merasimlerini mescitte yapmıştır),
mahkeme, buluşma ve istirahat yeri olarak kullanılmıştır
(Canan, Hadis Külliyatı Kütüb-ü Sitte
Terceme ve Şerhi, c. 15, s. 314-315)
Mescitte sağlık hizmetleri verdiğini bilmekteyiz.
(Buhârî, Megazî, 30, Cihad, 18; Müslim, Cihâd, 67)
Eğer Nebi Muhammed’i örnek alacaksak
Araştırmalara göre camiler yapılırken yaklaşık %70’i avlu ve bahçe olarak
düşünülür. Buralarda çocuklar için oyun alanları oluşturulabilir. Genellikle camilere avlusundan ve bahçesinden
geçinerek girilir. Büyük şehirlerde bir apartmanın küçük dairesi içinde sıkılan
ve sokağa da çıkamayan çocuklar için cami bahçe ve avlularını bir açık hava din
eğitim yeri olarak kullanabiliriz. Ne var ki ülkemizde çocukların camilerde
oyun oynuyorlar diye kovulması çok tanıdık bir durumdur. Oysa Nebi Muhammed’in mescitte
çocukları azarlamak veya kovmak şöyle dursun onlarla mescitte hoş vakit
geçirdiğini bilmekteyiz.
(Canan, Nebi Muhammed’in Sünnetinde Terbiye, s. 207-208.)
Sokak
çocuklarının da sığınacağı yer camilerimiz olsun. Camilerimiz sanki sırf
erkekler için yapılmış gibi bir algı var. Kadınlar burada da gale alınmamıştır.
Onlara uygun ne bir abdest alacakları ne de özellikle hazırlanmış bir alanları
yoktur. Cuma salatına Allah’ın bütün iman edenleri davet etmesi bile göz ardı
ediliyor. Umursanmıyor. Yüce Allah ayetin de “Ey iman eden erkekler!” demiyor
ki…
Cuma
Suresi 9. Ayet:
Ey iman edenler! Cuma günü namaza çağırıldığı zaman, hemen Allah'ı anmaya
koşunuz ve alış-verişi bırakınız. Eğer bilseniz bu sizin için çok hayırlıdır.
Camilerimizde
milyonlarca engelli olmasına rağmen bu kardeşlerimiz de düşünülmemiştir.
Onlarında rahatlıkla girip çıkabilecekleri şekle getirilmelidir.
Camilerin
kapısına kilit vuramayız… Hemen akıllara hırsızlık geliyor. Büyük camilerimizde
3 görevliden aşağı hoca yok. Mademki bu kişiler memur statüsünde her birisi 8
saat görev yapsın. Hesap basit işte camimiz 7/24 açıktır. Din görevlisi eksik
olan camilere ya çok olanlardan gönderilir ya da takviye edilir.
Cumaları
camiinin işlevi biraz daha artar. Cemaat kalabalıklaşıyor. Hutbede hocanın
okudukları maaşını ödeyen merciinin yazdığından öteye geçmez. Geçtiği an musluk
kesilir. Bunun korkusuna bütün camiiler gelen hutbeyi olduğu gibi okurlar.
Maide
Suresi 44. Ayet: “Ayetlerimi ucuz bir fiyata satmayın.
S.
Arabistan’da din görevlileri devlet memuru olmadığı için devletten maaş
alamazlar. Ayrıca para karşılığı imamlık yapanın, arkasında namaz kılınmaz.
Biz
de 125000 civarında din görevlisi bulunuyor. Eğer görevli kişilere dini
öğretiler adına maaş almadıklarını, bu şekilde hissettirebilirsek, o kişiler
kendilerini manen çok huzurlu bulacaklardır. Peki, bu görevliler bekçilik mi
yapacaklar? O işi yapacak olan kamera sistemi olup, tabi onlar da kontrol
edeceklerdir.
Yine,
S. Arabistan’da camilerin altında, bünyesinde alışveriş merkezi açmak, dinin
ticarete alet edilmesi sayılır. Bu yüzden yasaktır. Ülkemizde ki cami altlarını
anlatmaya gerek yok.
Şimdi bir soruyla devam
edebiliriz. Ne yapılabilir? Elimizde günün çok büyük bir bölümü atıl olarak
binlerce camimiz var. Öncelikle 7/24 açık hale getirdik. Çocuklarımız
bahçesinde koşup onadığı, isteyenin istediği saatte istediği şekilde ibadet
edip kütüphanesinden faydalanacağı alan oluşturduk. Önce sevgi Muhammed’imizin
1400 sene önce neler yaptığını hatırlayıp sonra da neler yapabileceğimize
bakalım: Şiir münazara, vb.
edebî yarışmalar, yapılabilecek spor, nikah merasimi, arkadaşların buluşma ve
istirahat alanı olarak kullanabilir. Bunu çoğaltmak mümkün, dini sohbet,
konferans, teorik olarak meslek eğitimleri verilebilir. Bebek bakım odası
oluşturulabilir. Cami altlarında ki ticari alanlar boşaltıldığında uygulamalı
eğitimde verilebilir. Bu alanlar boşaltıldığında veya böyle kapalı alan olmayan
camilerin avlusunun bir kösesine kapalı alan yapıldığında neler olmaz ki…
Nebi
Muhammed döneminde ki gibi her mescit bölgesinde insanların yaralarına merhem
olabilecek çalışmalar yapılabilir.
Bakara
Suresi 219. Ayet:
“Ve sana neyi infak edeceklerini sorarlar. De ki: 'İhtiyaçtan artakalanı.'
Böylece Allah, size ayetlerini açıklar; umulur ki düşünürsünüz;”
İhtiyacından
fazlası olan (para, eşya, giyecek vb.) onu camiye getirir, ihtiyaç sahipleri de
ihtiyacı kadarını alır gider. Artanlar da depoda kalır. Önemli olan burada
kapalı alandır. Her camide devletin en az iki memuru mevcut. Memurlar bu tür
organizasyonu üstlendikleri için maaş almış olurlar. Namaz vakitlerinde de
namazı herhangi bir vatandaş gibi kıldırabilirler. Dışarda işleri olduğunda pekâlâ
cemaatten bir kişide bu görevi yapabilir. Böylece Maide Suresi 44. Ayete de
muhalif olmamış olurlar.
Kapalı
alanın bir bölümü aşevine dönüştürülebilir. Sokakta aç kalmış insanlarımıza bir
kap çorba bile kaynasa ne kadar güzel olur; fakat neden daha fazlası olmasın!
Yemek çıkarılabilir. Çıkan yemekten camii çevresinde mevcut ihtiyaç sahiplerine
götürülebilir.
Devlet
sokakta kalanlar için, aşırı soğuklarda soğuktan ölmesinler diye spor
salonlarını açıyorlar. Sebep olanlardan Allah razı olsun. Gençlerimize camilerimizde
belirli bir süre (iş bulana kadar) barınma alanları oluşturmalıyız. Gurbete
gelmiş işi de bulmuş cebinde parası da yok. En azından bu kişilerin bir ay
barınağa ihtiyacı var.
“Temizlik
imandan gelir.” Deriz. İmkânlarımız doğrultusunda da temiz olmaya çalışırız. Dışarda
yatan kardeşlerimizin temizliğinden vazgeçtik, Sokakta yatanlar imkânsızlıktan cünüp
geziyorlar. Yüce Allah bize bu ihtiyaç sahiplerinden dolayı sormayacak mı?
Bir
barınağı bile olmayan parklarda yatan kişilerin temizlenmeye de ihtiyacı var. Camilerin
bir tarafına banyo yapılsa kimse pis gezmez. Çamaşır makinası da konulursa daha
da güzel olur.
Müslüman hiçbir kimse beni ilgilendirmez demeye hakkı yok. Sokakta ki açtan,
açıktan, hatta pis gezenden bile sorumluyuz. Yüce Allah bize bunları bir bir
soracaktır.
Bir
an için duygudaşlık yapalım. Cebimizde beş para yok. Hava çok soğuk.
Üzerimizdeki giysinin bizi soğuktan korumuyor. Karnımız aç, kuytu bir köşe
arıyoruz. Bir yer
buluyoruz. Büzüşüyoruz oraya. Altımız beton, yaslandığımız beton, aç, susuz
titriyoruz. Sabah olmuyor. Olsa da 3-5C derece ısının artışından fazla
değişecek bir şey yok. Yine aç susuz, yine soğuk. Tek başınıza belki bu
engelleri aşamasanız da katlanırsınız. Yanınızda birde çoluk çocuk varsa
bittiniz demektir.
İki
sokak ötede bir cami daha yapacağımıza, olan camilerimizi çok kapsamlı ibadet
merkezleri haline dönüştürmeliyiz. Bu vesileyle her cami cemaati, çevresindeki
ihtiyaç sahiplerine yardım etmiş olmanın huzurunu yaşar.
Kurban
bayramlarında kurban eti verecek tek kişi bulabiliyoruz. O da kapıcı. Hâlbuki
kapıcının belirli bir maaşı var. Kira derdi yok. Binada oturan kişiler güçleri
oranında el kol oluyorlar. Her camii cemaati, kendi bölgesine hâkim olursa o
bölgede bir tane ihtiyaç sahibi kalmaz.
Bunlar
başlangıçta düşünülmediği için camilerin bir kısmında bu söylediklerimin tamamı
yapılmayabilir. Ne yapabilirsek kâr değil mi? Uygun olduğu oranda
başlanılabilir. Yeni yapılan projelerde de önceden düşünülebilir. Düşünülmelidir.
Dinimizin gereği de budur.
Kur’an’da
gördüğümüz her “salat” kelimesinin karşılığına “namaz” kelimesini koyarsak
kendimizi yanlışın içinde buluruz. “salat” ın bir karşılığı kıldığımız “namaz”
sa da büyük bir bölümü de yardım, destek, dayanışma, eğitim, öğretimdir.
Çevremizdeki ihtiyacını karşılayamayan bizlere muhtaç kişilerden de biz
sorumluyuz. Allah bizleri yardım edebilen kullarından eylesin.
Doğrularım
Allah’ın yanlışlarım ise bana aittir. Aydın ORHON