ŞAKKU'L KAMER OLAYI

ŞAKKU’L KAMER

         Şakku’l Kamer olayının vuku bulduğu iddia edilen dönem Mekke’de boykot yıllarına tekabül eder. Risaletten sonra 8. Yılda olarak bilinir. (Diyarbekri, el –Hamis, Beyrut trz. I. 298)

     Ayın yarılması ile ilgili bir rivayet: Bildiğiniz gibi haram aylarda boykot uygulanmazdı. Şibu Ebu Talip denilen bölgeye sığınan Haşimoğulları bu aylarda dışarı çıkabiliyorlardı. İşte böyle bir zamanda Mina’da Mekkeli müşrikler Nebi Muhammed’den mucize istediler. Bir işaretle ayın bir yarısı bir dağa diğer yarısı diğer dağın üzerine ayrılmıştır. Veya Nebi Muhammed’in önünde durmuş. (Müslim. Sıfatü’l  Münafikün 45) Sonra tekrar orijinal görünümüne dönmüşler. (İbni Kesir. II. 483)

     Rivayetlerin geneline baktığımızda çelişkilerle karşılaşırız. Bazı rivayetlerde Mucize isteyen kişilerin müşrikler değil de Yahudi alimler tarafından istendiği söylenmektedir. Mekke’de o dönemde Yahudi tüccarlar dışında Yahudi yoktu. (Çelikkol 141) Bu şartlarda Yahudilerin böyle bir talepte bulunmaları mümkün görünmüyor.

İbn Hacer Fethu’l-Bari adlı eserinde “Enes’in (olayı gözlemlemesi mümkün olmayan Medine’li bir sahabi) dışında hiçbir sahabiden Reslullah’ın bu mucizeyi kafirlerin isteği üzerine gösterdiği şeklinde bir riveyete rastlamadım.” Demektedir. (İbn Hacer el-Askalani. Fethu-l-Bari. Beyrut trz., VII. 182)

İsra 90-93. Ayet

Şakku-l Kamer olayının bir veya iki defa gerçekleşmesi hakkında da ihtilaf mevcuttur. (Tabari. Tefsiru’t-Taberi. XIII. 1 1 1).

     Rivayetler bir tık daha ileri gidiyor; Nebi Muhammed’ın emriyle yine ayı iki parçaya bölüyor. Bu defa iki parçası göğsünden giriyor, kollarından çıkıyor. Bitmedi; Bir parçası Safa tepesine, diğer parçası da Merve tepesine iniyor. Mekkeliler bunu ikindi ve akşam vakitleri arasında bir süre izlediklerini aktarırlar.

Şakku-l Kamer olayını şiddetle savunan alimler bile bu haberi uydurma ve iftira olduğunu belirtmektedir. (İbn Kesir. El-Bidaye ve’n-Nihaye. II. 483.)

İslam tarihi kitaplarını bırakalım. Hadis kaynaklarına devam edelim. Rivayetlerin ravilerine göz atalım. Bu rivayetle ilgili yedi ravi ile karşılaşırız. Bunlar: Enes b. Malik, Huzeyfe b.Yeman, Abdullah b. Abbas, Abdullah b. Ömer, Abdullan b. Amr. Cubeyr b. Mutim, Abdullah b. Mesud (Rivayet farkları ve raviler için bkz. Köksal V. 36; İlyas Çelebi, itikati açıdan uzak ve yakın gelecekle ilgili haberler. İstanbul 1996. 161)

Bu raviler içerisinde Enes ve Huzeyfe Medine’de Müslüman olmuşlardır. Bu olayı görmeleri mümkün değildir.

Ravilerden Abdullah b. Ömer, Abdullah b. Abbas, Abdullah b. Amr’a geldiğizde kimisi daha doğmamış, kimisi de bu olayı ne gözleyecek yaşta ve durumda değildir. (Geniş bilgi için bkz. Sun’atullah Bikbulat , “İnşikak-ı Kamer Meselesi”, İslamiyat, Bünyamin, Erul, Ankara 2004, C. 7, Sayı:3. S. 188: Mevdudi, II 521)

Cubeyr b. Mutim ise müşrik ölmüş babası Mutim’den duymuştu. Kendisi de o zaman Müslüman değildi. Mekke döneminde o günlerde yaşamış sahabe toplum varken çoğunluğu olayı görmeyenden oluşan bir rivayet.

Bu ve buna benzer sebeplerden rivayetlerin tartışmalı durumu, ayrıca konuyla ilgili hiçbir rivayetin mütavatir haber derecesine ulaşmaması, (Bikbulat 187) Cubeyr rivayeti gibi bazı rivayet kaynaklarının kopuk olması, (İlyas Çelebi, “İnşikaku’l-Kamer” DİA) olayın geçmişte meydana geldiği iddiasının kesin bir kanıta dayanmadığının göstergelerindendir.

Kur’an da Kamer suresinin girişinde açıkça belirtiliyor.
Kamer 1-2. Ayet:

Bazı müfessirler rivayetlerin etkisinde kalarak ayette anlatılan ay yarılmasının Mekke’de mucize olarak gerçekleştiğini söylemişlerdir.
Bazı müfessirle de bu konuda rivayetlere inanmamışlardır. Ayetlerde belirtilen olayın kıyamette gerçekleşeceğini belirtmişlerdir. (Zeki Duman, Beyanu’l-Hak, Ankara 2005, 1, 227) Ayrıca, onlar tabiinden Hasan Basri ve Ata b. Rabah’ın ayetteki ifadenin kıyamet günü gerçekleşeceğini savunur.(Bikbulat, 187; Çelebi, “İnşukaku’l  Kamer”, DİA; Salebi gibi müfessirlerin de bu görüşü savundukları şeklinde bilgi için bkz. İbn Atiyye, el-Muharreru’l-Veciz, Beyrut 1993,V, 221)

İslam öncesi cahiliyye şairlerinden meşhur İmruu’l-Kays’ın şiirlerinde de Kur’an’daki ifadenin aynısının geçtiği görülmektedir. (Bkz Münavi, Şerhu Feyzu’l-Kadir, Beyrut 1972, 187: http://www.newworldencyclopedia.org/entry/Imru’_al-Qays) Bu da Kur’an’daki ifadenin Kıyamet günüyle ilgili olduğunu destekleyen bir argüman olarak karşımıza çıkmaktadır.

Bu bağlamanda bazı araştırmacılar, Kamer suresindeki söz konusu ayetlerdeki ifadeden geçmişteki bir olayı değil, gelecekteki kıyameti anlattığını düşünmekteler.

Zira bu tür bir kullanım Arapçada yaygın olduğunu ve olayın kesinliğini vurgulamak için kullanıldığını bildirirler.(Esed 1087; Kur’an Yolu, V, 123)

Ayrıca sure siyak açısından ise 6. Ayetten itibaren anlatılan kıyamet sahnesine de giriş niteliğndedir. (Esed, Kamer Suresi 1-7. Ayetleri tesfiri)

Aşağıdaki ayetlerin açık ve anlaşılır olmasına rağmen siyere de bir uğrak vermek istedim.
Kapanışımızı konuyla ilgili ayetlerle yapalım:

İsra 59. Ayet: “Bizi ayetler (işaretler) göndermekten alıkoyan tek şey öncekilerin ayetleri yalanlamış olmasıdır.

Ankebut 50-51. Ayet:
“Ona Sahibinden mucizeler indirilseydi ya!” derler. De ki: “Mucizeler sadece Allah katındadır. Ben açıkça uyarıda bulunan bir kişiyim; o kadar.”
Kendilerine okunmakta olan Kitabı sana indirmemiz onlara yetmiyor mu? Şüphesiz bunda iman eden bir kavim için gerçekten bir rahmet ve bir öğüt (zikir) vardır.

İsra 90-93. Ayet:
Dediler ki: "Yerden bize bir göze fışkırtmadıkça sana inanmayız!"
Hurması ve üzümü olan bir bahçen de olabilir; ırmakları onların arasından da akıtabilirsin.
Ya da sandığın gibi gökyüzünü üstümüze parça parça düşürürsün. Allah’ı ve melekleri karşımıza getirsen de olur.
Altından yapılmış bir evin olsa yahut gökyüzüne çıksan? Bize okuyacağımız bir kitap indirmedikçe çıktığına da inanacak değiliz ya.” De ki “Rabbime boyun eğerim; ben elçi olan bir beşerden başka neyim ki?

 

Doğrularım Allah’ın yanlışlarım bana aittir.       Aydın ORHON


Kaynak: Mehmet AZİMLİ  “Siyeri Farklı Okumak”


Yükteki Su Kabı: Yusuf’un Hikâyesinden Bugüne Adalet ve Merhamet ? Bir gün ansızın yüklerin arandığını hayal et… Herkesin omzunda, sırtında...