ALLAH’A DİNİNİ
ÖĞRETENLER…
“İhtilafta
rahmet vardır.” Diyerek dini bölüp parçalara ayırdılar. (6/159) Mezhep
âlimlerinde ki farklı görüşlerde, doğrulu yanlışlı sevap furyası var. İstikamet
olarak Allah’ın kitabını işaret edildiğine rağbet görmez. Nebiler için “Günah
işlediler” derseniz pek sorun olmaz; fakat Buhari, Müslim hakkında bir söz
söyleseniz, lafı ağzına tıkarlar. Kur’an’a ters düşen bir rivayeti
söylediğinizde de hadis inkârcısı olup çıkarsınız. Buhari ve Müslim binlerce
hadisi elinin tersiyle itiyor ama onlara sorun yok.
Bakınız
günümüzün profesörlerinden Ebubekir Sifil ne diyor?
“…Tek başına ayete dayandırılıyor olması ona meşrutiyet kazandırmaz. İsterse
500 tane ayet okusunlar. Kur’an’da şu vardır, bu vardır diye 500 tane ayeti
delil gösterseler, sünnetten ve senetten dayanağı, tasdiki yoksa bidat tır.”
Ben
bu söylemden Kur’an’ın haşa süs eşyası gibi görüldüğünü anlıyorum. 500 ayet bir
rivayet etmiyorsa bu cümleyi kuran kardeşimiz Kur’an’a iman ediyor olabilir mi?
Yorumu size bırakıyorum.
Yüce
Allah’ın yasası değişmediğine göre(48/23) Allah’ın kitabına alternatif
olmamalı. Herkes Kur’an’a iman eder ve hayatına taşırsa, parçalara bölünmek
mümkün olmaz. Ayrıca bizi kimse de aldatamaz. Herkes benim yaşadığım din
doğrudur derse, tetiği çekenin de ölenin de kendisinin Müslüman olduğunu
sanması kaçınılmazdır.
Araştırmalara
göre savaşların %60’ı İslam dünyasındadır. Yetersiz beslenenlerin %27’si yine
İslam dünyasında. Savaşlarda ölenlerin %80 Müslüman ülke vatandaşlarıdır. İslam
ülkelerinin 1,6 trilyon dolarlık borcu var. 21 İslam ülkesi “Ağır borçlu fakir
ülke” kategorisinde bulunuyor. Düşünüp aklımızı kullanmanın zamanı geldi,
geçiyor.
İnsan
eliyle bu sahihtir, bu değildir gibi hadisler ayıklanmış. Sonra bunlara
Allah’tan gelen vahiydir denilmiş. Ne olmuş oldu? Rivayetler insanların kararıyla vahye
dönüşmüş oldu. İşte böylece de din
ekseninden çıkıyor; yani rota değiştiriyor. Paralel dinin temelleri atılmış
oluyor. Eğer beşerin yazdıkları Allah’ın kitabını onaylamıyorsa o ayet yok hükmüne
geçiyor. Bunun tam tersi olmalı değil mi? Hüküm Allah’ındır. (12/40) Buna iman ediyoruz. Tercih her kişinin
kendisini bağlar. İman edilmesi gereken Allah’ın kitabı mı; yoksa beşerlerin
yazdığı kitaplar mı?
Sahabeye
Kur’an yeterken nasıl oluyorsa 200-250 yıl sonra Kur’an yetmiyor. Dört halifeye
yetti. Bize yetmiyor. Allah kitabında
dinimi tamamladım, (5/3) eksiksiz, anlaşılır, detaylarıyla açıkladım, tefsiri
bana ait, aklınızı kullanın demesine rağmen olacak iş değil
Her
namaz sonrası otuz üç defa “suphanallah” diyen insanlar; gerçi böyle başlarlar
da “sup, sup” diye bitirirler. Çoğunluk 33 defa “Allah’ım her türlü eksiklikten
münezzehsin” dediğini de bilmez. Aynı kişiler Kur’an’ın yetersiz olduğunu
savunurlar. Her türlü eksiklikten münezzeh olan Allah’ın kitabı eksik olamaz.
(5/3); (6/38) Maalesef eksik olduğunu düşünürler; onun yerine başka kitaplara
yönelirler.
Yunus
Suresi 15. Ayet:
Ve (hal böyleyken:) ne zaman ayetlerimiz
bütün açıklığıyla kendilerine okunup ulaştırılsa, o Bizim huzurumuza çıkacaklarına
inanası gelmeyen kimseler, "Bize bundan başka bir söylem/bir öğreti getir;
ya da bunu değiştir" diyecek olurlar. (Ey Resul) de ki: "Onu
kendiliğimden değiştirmem olacak şey değil; ben ancak bana vahyedilene uyarım.
Bakın, (bu konuda) Rabbime baş kaldıracak olursam, dehşet veren o (Büyük) Gün
(gelip çattığında) azabın (beni bulmasın)dan korkarım!"
Şeyhe
kul olunmadan Allaha kul olunmazmış. Allah Nebi’mize kitabı, hikmeti, doğruyu,
yanlışı ayırt etme yeteneğini vermiştir. Nebi Muhammed aynı zamanda beşerdir.
Hem nebi, hem de elçidir. Hiçbir elçimiz; Allah’a değil bana kulluk edin,
ibadet edin demeye kalkışmaz. Allah’tan başka kul edinmemelerini önerir.
Kur’an’dan bildirdiklerine sadık kalmalarını, ona uymalarını söyler. 3/79)
İnsanlar
nasıl bir küfür ve şirk bataklığına düştüğünün farkında bile değildir.
“Muhammed’e kul olunmadan Allaha kul olunmaz. Âlimler nebinin varisidir.”
demelerinin sebebi, kendilerine kapı aralamalarındandır. Bitmiyor… Hemen
arkasından “Şeyh şeriate uymazsa şeriat şeyhe uydurulur.” deyip kendilerini
ilahlaştırırlar.
Araf Suresi 188. Ayet:
(Ey Muhammed) de ki: "Allah dilemedikçe, kendime bir yarar sağlamak ya da
kendimden bir zararı uzaklaştırmak benim elimde değil. Eğer insan kavrayışının
ötesinde olanı bilseydim, muhakkak ki, bahtiyarlık adına ne varsa ondan payıma
daha çoğu düşerdi ve kötülük asla yaklaşamazdı bana. (Ama) ben sadece bir
uyarıcıyım ve inanan bir topluma iyi haberler getiren müjdeci".
Hz
Musa’ya yükü ağır geliyor. Kardeşi Harun’un yardımcısı olmasını istiyor. (26/13)
Nebi Muhammed kimseye ne zarar, ne fayda yağlayabileceğini, Allah’tan başka
hiçbir kimsenin sığınacak kimse olmadığını, koruyanın da yalnız Allah olduğunu
belirtmesine rağmen, (72/21-22) siz kim oluyorsunuz… “Ete kemiğe bürünüp Mahmut
diye göründü.” diyenler Müslüman, “Allah İsa’da tecelli etti” diyenler
Hristiyan. Bence 2 zihniyet de hem hakikati örttükleri için kâfir, hem de
Allah'a ortak koştukları için müşriktir.
Peki
ya İbni Arabi’nin, Said-i Nursi’nin, Celalettin Rumi’nin kitaplarının Allah
katından olduğuna, Allah tarafından yazdırıldığına nasıl tepki veriyorsunuz?
İbrahim
Ethem eşini, şeyhine hediye ettiği için evliya makamına rütbe atladığını duymuş
muydunuz?
Bu olayı kısaca aktarmak istiyorum:
İbrahim Ethem için imtihan devresi başlamıştır artık. Şeyh onu tecrübelerinden
geçirmektedir. Şeyhi İbrahim Ethem’i çağırarak, “canım güzel bir kadın istiyor”
der. İbrahim Ethem “Peki kurban” diyerek huzurundan çıkar. Düşünmeye başlar,
“Şeyhimin emrini acaba nasıl yerine getireceğim” diye. “Eskiden olsaydı
padişahlık zamanında etrafımda birçok güzel kadın vardı. Fakat şimdi ne
yaparım? Şeyhimin arzusunu nasıl yerine getireceğim?” diye düşüne düşüne eve
varır. Eve girer, karısına “Hanım kalk, en iyi elbiselerini giyin. Ziynetini
tak, beraberce şeyhimin yanına gideceğiz” der. Hanımı hazırlanır, beraberce
çıkarlar. Şeyhinin huzuruna vararak “Efendim, emriniz üzere getirdim” der.
Şeyhi “Neyi getirdin?” diye sorunca: “Siz benden genç ve güzel bir kadın
istememiş miydiniz? Kendi hanımımdan daha güzelini bulma imkânım olmadığından
onu getirdim” diye durumu arz eder. Şeyhi İbrahim Ethem'in hanımını hemen geri
gönderir. Yapmış olduğu bu tecrübeyi kâfi görür. İtikadını, teslimiyetini tam
olarak ölçen şeyh, hemen İbrahim Ethem'e halifelik verir. İbrahim Ethem zamanın
en büyük evliyası olur.
(Sohbetler, Seyyid Abdul Hakim el-Huseyni, s.126)
Sorgusuz
sualsiz tam bir teslimiyet. Yorumu size bırakıyorum… Geylani’nin kabrinin
paralel Kâbe olduğunu ve tavaf edenlerin de bulunduğunu biliyor muydunuz? Araya
hiçbir kişi, eşya veya nefsi sokmadan yalnız Allah’ın anılması zorlarına
gitmektedir. O’ndan yardım istenmesi çoğunun içine sıkıntı verir. Fakat Allah
dışında şirk koştukları anıldığı zaman hemen sevinir yüzleri gülmeye başlarlar.
(39/45) Şuna dikkatinizi çekerim ki, Allah’a içtenlikle iman edenler,
bildirdiği buyruklara uyarlar. Bu iman sahipleri hayatlarına taşıdıkça
kalplerini bir ferahlık kaplar. Sadece rablerine güvenirler ve tevekkül
ederler. İmanları daha da pekişir. (8/2)
Bir
de “Buhari. Müslim çökerse İslam çöker.” demiyorlar mı? Bu düpedüz ruhbanları
Rab edinmektir. (9:31), rivayetleri Kur'an'a, ruhbanları Allah'a ortak
etmektir. Hele bir de işin içine tarikat ve tasavvuf girdiğinde trafoları
patlıyor:
Seyyidu
ssadat: Efendilerin efendisi.
Gavsul evtad: Orduların imdadına yetişen.
Gavsu ssakaleyn: İki cihanda imdada yetişen.
Kutbul aktab: Zirvelerin en zirvesi.
Kutbul medar: Tüm zamanların en yüce zirvesi.
Vahidu zzaman: Zamanın tek ve biri.
Bediu zzaman: Zamanın yoktan var edeni.
Feridul asr: Asrın biriciği.
Hadil enam: Yaratılmışları hidayete erdiren...
Bir de kudduse sirruhul aziz (Allah sırrını kutsasın) demezler mi? Artık kutsanacak ne sırları
varsa...
Balık
baştan kokar derler ya… Daha kendilerine yakıştırdıkları isimlerde şirk
kokuyor. Allah dostu diyerek Allaha dost tayin etme cüretini göstermeleri de
cabasıdır. Biliyor muydunuz? Gavsın izni olmadan bir kedi fare bile
yakalayamazmış.
“Şeyhi
olmayanın şeyhi şeytandır” diyen şeytanın kendisi değilse nedir. “Velayet
nübüvvetten üstündür.” Diyerek, Nebi’ye karşı kutuplar, şeyhler, gavslar, Kur’an’a karşı, kitaplar, Kabe’ye
karşı sahte kabe… Paralel din işte budur. Allah'a dininizi mi öğretiyorsunuz?
(49:16)
Duymuş
olabilirsiniz, Tel Aviv’de Tel Aviv İslam Üniversitesi 61 yıldır âlimler yetiştiriyor!
İsrailoğulları Müslüman mı oluyorlar. Kendilerini özel, farklı gören
Yahudiler’de böyle bir durum yoksa, bu İsrail ajanları nerede? Bu bugün
kurulmuş bir üniversite değil 1960 yılından beri faaliyet göstermektedir. Her
sene ne kadar mezun verdiğini düşünmenizi ve 61 le çarpmanızı istiyorum.
Gördüğünüz gibi ne kadar korkunç bir rakam çıkıyor. Bu bilinen, bilinmeyenleri
düşünmek bile istemiyorum. Bir de buna satılmışlarımızı katın, işte Müslüman
neden Müslümanın kanını döküyor; neden parçalara bölündük sorun ortada.(3/103)
Yüce
Rabbimden Kur’an’ı okuyup anlayan, anladığını hayatına taşıyan kullarından
eylemesini dilerim.
Doğrularım Allah’ın yanlışlarım bana aittir. Aydın
Orhon