ALLAH'TAN BAŞKA KİMSE HELAL/HARAM BELİRLEYEMEZ...

                         ALLAH'TAN BAŞKA KİMSE HELAL/HARAM BELİRLEYEMEZ...

 

            Dinimizce yapılması, yenilmesi, içilmesi Yüce Allah tarafından yasak olanlara haram, haram dışında kalan her şeye de helal denilir. Dinin emir ve yasakları vahy ile beslenmiştir. İslam’da helal-haram koyma yetkisi, sadece dinin tek sahibi Yüce Allah’a aittir. Böyle bir yetkiyi kendisinde bulanlar, kendilerini ilah konumuna sokanlardır. Kur’an bu yetkiyi kendisinde görenleri, ilahlık iddiasında bulunmakla suçlamıştır. Haramı helal, helali de haram kılmayı şirke eş tutmuştur. Biz ne kadar bunlara sadığız bakıp göreceğiz.
            Yüce Allah’ın haram kıldıkları şeyler çok az olup, bunların dışındakilerin tamamı helaldir. İlk ayetle başlayalım:
Maide Suresi 3. Âyet:
Ölü eti, kan, domuz eti, Allah'tan başkası adına kesilen, boğulmuş, vurulmuş, yüksek bir yerden düşmüş, boynuzlanmış yırtıcı hayvan tarafından yenmiş, -(henüz canlıyken yetişip) kestikleriniz hariç,- dikili taşlar üzerine boğazlanan (hayvanlar) ve fal oklarıyla kısmet aramanız size haram kılındı. Bunlar fısktır (günahla yoldan sapmadır.) Bugün inkâra sapanlar, sizin dininizden (dininizi yıkmaktan) umut kesmişlerdir. Öyleyse onlardan korkmayın, yalnız Benden korkun. Bugün size dininizi kemale erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve size din olarak İslam'ı seçip beğendim. Kim 'şiddetli bir açlıkta kaçınılmaz bir ihtiyaçla karşı karşıya kalırsa' -günaha eğilim göstermeksizin- (bu haram saydıklarımızdan yetecek kadar yiyebilir.) Çünkü Allah bağışlayandır, esirgeyendir.

            Dinimiz kolaylık dinidir. Bir kimsenin elinde olmayan sebeplerden dolayı haram yemesinin mahsuru yoktur. Ancak yediğini helal saymaması gerekmektedir. Çünkü zorunluluk bittiği an o haram hükmü yine devreye girer.
Bakara Suresi 173. Ayet:
Allah, size ancak leş, kan, domuz eti ve Allah'tan başkası adına kesileni haram kıldı. Ama kim mecbur olur da, istismar etmeksizin ve zaruret ölçüsünü aşmaksızın yemek zorunda kalırsa, ona günah yoktur. Şüphesiz, Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.

            Normal şartlarda iyi ve temiz şeyler helal, kötü ve pis şeyler haramdır. (7/157) Allah’ın rızık olarak bağışladığı meşru güzelliklerden yararlanmamızı, bunları yaparken de, Allah’a karşı sorumluluk bilincinde olmamızı buyuruyor. (5/88)

            İlahi emirlere aykırı davranışa günah denir. Kur’an’da yasaklanan şeyleri yapmak günahtır. Bütün kötülüklerden ve haramdan sakınmak, iffetli namuslu ahlaklı olmak dinimiz İslam’ın gereğidir. Bu kişiler günahsız olma yolunda yürüyen kişilerdir.

Araf Suresi 157. Ayet:
Onlar, yanlarındaki Tevrat'ta ve İncil'de yazılı buldukları Resûle, o ümmî nebilere uyan kimselerdir. O, onlara iyiliği emreder, onları kötülükten alıkoyar. Onlara iyi ve temiz şeyleri helâl, kötü ve pis şeyleri haram kılar. Üzerlerindeki ağır yükleri ve zincirleri kaldırır.  Ona iman edenler, ona saygı gösterenler, ona yardım edenler ve ona indirilen nura (Kur'an'a) uyanlar var ya, işte onlar kurtuluşa erenlerdir.
            Bu ayette Resulün, iyiliği emredip, kötülüğü yasaklaması, temiz şeyleri helal, pis şeyleri haram kılması, insanların üzerlerindeki ağır yükleri kaldırıp zincirleri kırmasını anlayabilmemiz için “resul ve nebi” kavramını iyi bilmemiz gerekiyor. Nebi Muhammed’in kendisinin hüküm koyma yetkisi yoktur. Resul Muhammed’in görevi, nebi sıfatıyla Yüce Allah’tan aldığı vahyi bize aktarmaktır. Yani Muhammed Kur’an’da var olanları bildirmesiyle, elçilik görevini gerçekleştirmiştir.

             Resul Muhammed ilk resul değildir, kendisine ve bize ne yapılacağını da bilmez. O, yalnızca kendisine vahyedilmekte olana uymaktadır. Hz. Muhammed apaçık bir uyarıcıdan başkası da değildir. (46/9) 'Allah’ın resulü, hiçbir şekilde Allah’ın kendisine bildirdiği emir ve yasaklara, herhangi bir ilave veya çıkarma yapmadan, olduğu gibi aktarandır. Çünkü Allah, Resulüne kendisine indirdiği Kur’an ile hükmetmesini buyurmuştur. (5/48 - 49) Elçinin haram kıldığını haram saymayanlar, Yüce Allah tarafından tehdit ediliyor. “Resule itaatin Allah’a itaattir.” (4/80)  ayetini hatırlayalım. Resule itaat şartı var; fakat nebiye itaat şartı yoktur. Yukarıda paylaştığım Araf 157. Ayet de nebinin de resulün de aynı kişi, Muhammed olduğunu vurgulanmaktadır.

            Yüce Allah’ın yeni kitap göndermesinin sebebi bir öncekinin tahrifata uğramasından kaynaklanmaktadır. Biz aşağıdaki ayeti anlamaya çalışırken, kendimizi de kontrol edelim. Yüce Allah’ın bize gönderdiği, koruması altında olan kitaba (15/9) ne kadar iman ediyoruz. Dinimizi, Allah’ın mı, yoksa başkalarının hükmüne göre mi yaşıyoruz. Kendinizi kontrol etmek için Maide 6. Ayete bir bakalım. Bu basit bir örnek, Allah’ın vahyini anladığımız dilde okuduğumuz sürece nicelerini göreceğiz. Ayette abdestin nasıl alınacağı ve abdesti bozan şey hakkında Rabbimin buyruğunu okuyalım:

Maide Suresi 6. Ayet:
Ey iman edenler, namaza kalktığınız zaman yüzlerinizi ve dirseklere kadar ellerinizi yıkayın, başlarınızı meshedin ve her iki topuğa kadar ayaklarınızı da. Eğer cünüpseniz temizlenin (gusül edin); eğer hasta veya yolculukta iseniz ya da biriniz ayak yolundan (hacet yerinden) gelmişse yahut kadınlara dokunmuşsanız da su bulamamışsanız, bu durumda, temiz bir toprakla teyemmüm edin (hafifçe) yüzlerinize ve ellerinize ondan sürün. Allah size güçlük çıkarmak istemez, ama sizi temizlemek ve üzerinizdeki nimeti tamamlamak ister. Umulur ki şükredersiniz.

            Bu ayetin bile kafamızda şimşekler çaktırması lazım. Ne yazık ki, çoğumuzun bu ayeti önemseyeceğini düşünmüyorum. (12/106) Çoğumuz, Allah’ın kitabına güvenmeyip, bizi yanıltsa da atalarımızın gittiği yoldan gideriz. (2/170)          

            Ben ömrümün büyük bir bölümünde bu ayete iman etmedim. Anladığı dilden Allah’ın emirlerine bakmayan, okumayan kişiler için bu yanlış gayet doğaldır. Fakat din gününde Yüce Allah’a beni yanılttılar bahanesini sunsak da fayda vermez. (7/38-39)

Al-i İmran Suresi 50. Ayet:
"Benden önce gelen Tevrat'ı doğrulayıcı olarak ve size haram kılınan bazı şeyleri helâl kılmak için gönderildim ve Rabbiniz tarafından size bir mucize de getirdim. Artık Allah'a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin."

            Yüce Allah’ın emri doğrultusunda Resul Muhammed, Tevrat’ı onaylıyor. Fakat Yahudilerin kendilerine haram kıldıklarını, (3/93) tekrar helale, yani orijinal haline dönüştürüyor. Burada geçen mucize kelimesinin karşılığı da Kur’an ve kâinatta ki tüm varlıkların yaratılışıdır. (29/49-51)

            Allah'ın kanununda asla bir değişiklik bulamazsın. (48/23) Eğer böyle ise aşağıdaki Âyet ne anlama geliyor: Her şeyi Yüce Allah ben yaptım diyor. Nedeni malum, Yüce Allah’ın izni olmadan bir yaprak bile düşmez. (6/59) Bundan dolayı olacak ki “savaşta oku sen atmadın ben attım. Onları sen öldürmedin, Allah öldürdü.”(8/18) diyor.
Yüce Allah insanlara ön onay vermiş olup, buna da rağmen her şeyin hâkimi olduğunu hatırlatmaktadır.

En’am Suresi 146. Âyet:
Biz (yalnızca) yahudi itikadını benimseyenlere bütün tırnaklı hayvanları yasakladık; ve onlara koyun ve ineğin iç yağlarını da yasakladık, (hayvanların) sırt tarafındaki veya bağırsaklarındaki yağlar ile kemiğin içindekiler hariç: böylece işledikleri zulümler yüzünden onları cezalandırdık; zira, unutmayın, Biz sözümüzde dururuz!
            Bakın bu ayette de Yüce Allah “yasakladık” diyor. Buradaki yasak Yahudilerin kendilerine koyduğu yasaktan kaynaklanmıştır. Yahudiler de aynı şekilde ineğin iç yağlarını, deve, tavşan, yirmi kuş dışında kuşların yenilmesini kendilerine haram ettiler.
            Bizler
deniz ve su mahsullerini tamamı helalken, çoğunu kendimize haram etmedik mi?

Maide Suresi 96. Ayet:
Sizin için de yolcular için de bir geçimlik olmak üzere deniz avı yapmak ve deniz ürünlerini yemek sizlere helâl kılındı. Kara avı ise ihramlı olduğunuz sürece size haram kılındı. Huzurunda toplanacağınız Allah'a karşı gelmekten sakının.


            Hz. Musa döneminde gördüğümüz gibi Yüce Allah’ın yasaları delindi. Yüce Allah Hz. İsa’yı gönderdi. İsa’nın ölümünden sonra o da tahrifata uğratıldı. Son elçisi Hz. Muhammed’i gönderdi. Muhammed’in son Nebi olması dolayısıyla bir daha gelecek nebi de yok; fakat Resul Muhammed’in bize bıraktığı Resul Kur’an-ı Kerim hayattadır. İnşallah mahşere kadar da yaşayacaktır.


            Mümin, münafık, müşrik ne olursan ol, Yüce Allah müdahale etmeyeceğini din gününe kadar erteleyeceğini buyuruyor.
Fatır Suresi 45. Âyet:
Eğer Allah, insanları kazandıkları yüzünden hemen cezalandıracak olsaydı, yerkürenin sırtında hiçbir canlı bırakmazdı. Ne var ki, onları belirli bir süreye kadar erteliyor. Nihâyet süreleri gelince, (gerekeni yapar). Çünkü Allah, kullarını hakkıyla görmektedir.
         

            Yahudilerin helali haram yapmalarından dolayı cezaları erteleniyor. Yaptıkları yanlış harekette Allah onlara onay veriyor. Son Elçi, Nebi Muhammed’e de Yüce Allah’ın yasalarını ve insanlar tarafından yapılmış değişiklikleri düzeltilmesi için görevlendirilmiştir. (35/45)

Başka bir Âyette de yanlış anlamaya mahal verilmemesi adına İsrailoğullarının kendilerinin yasak koyduğu belirtiyor.
Al-i İmran Suresi 93. Âyet:
Tevrat indirilmeden önce, İsrailoğulları'nın (günah diyerek) kendine yasakladığı şeyler dışında bütün yiyecekler onlara helal idi. De ki: "Eğer söylediklerinizde samimi iseniz Tevrat'ı getirin de onu okuyun!"

            Yüce Allah istemediği takdirde hiçbir şey yerinden kıpırdayamaz. Yaptığınız her icraat Allah istediği için gerçekleşiyor. (6/59) Buradan da şu anlam çıkıyor. “Allah aynı zamanda her şeye müdahildir. (55/29) Yahudilerin kendiliklerinden haram kıldığı şeyleri Allah da kerhen onaylamıştır. Onayı belirli bir süre (din gününe kadar) olacaktır. (35/45) Yahudilerin kendiliklerine helali haram kılmalarından dolayı cezalarını din gününde çekeceklerdir.

            Kur’an’dan bir âyeti cımbızla alıp anlam vermek yanlıştır. O âyetin önü ve sonundaki âyetlere de bakmamız gerekir. Bazen o da yetmez Kur’an bütünlüğünde düşünmemiz gerekir. Nebi Muhammed de dâhil, hiçbir kimse Allah’ın helal kıldığını haram kılamaz. (66/1)

            Geleneksel dinde ne yazık ki haramlar havada uçuşuyor. Allah’ın helal dediğine, birisi mekruh derken, diğeri haram diyebiliyor. Geleneksel din, din değildir. Bu gelen ekler on dört asır boyunca devam etmiştir. Bu zaman zarfında köprünün altından çok sular geçti. Din geleneğin koyduğu yasaklarla değil; Yüce Allah’ın koyduğu yasalarla yaşanırsa dindir. Fakat bilerek veya bilmeyerek sokuşturulmuş haramlar, dinin gereği olarak kabul edilmiştir. Allah'ın size rızık olarak indirdiklerinin bir kısmını helal, bir kısmını haram kılmışlardır. Sanki Allah’tan izin almışlar gibi, kendi tahminlerini Allah'a yakıştırmışlardır. (10/59) Allah'ın sizin için helal kıldığı güzel şeyleri haram kılarak, hadlerini aşmaktan da geri kalmamışlardır. (5/87)

            Kendi yalanını Allah'a isnat ederek öyle diline geldiği gibi kimse yalan, yanlış "Bu helaldir, şu haramdır." diyemez. Allah'a yalan isnat edenler asla kurtuluşa erişemezler! Allah’a karşı yalan uyduranlar iflah olmazlar. Bunlar az miktarda fayda sağlasalar da onlar için can yakıcı azap beklemektedir. (16/116-117)  Allah, kendisinin belirttikleri dışında helal/haram uydurup haddi aşanları sevmez. Bu Allah'a ortak koşmaktır. Allah, kaçınılmaz bir ihtiyaçla karşı karşıya kalmanız dışında, yemenizi yasakladığı şeyleri size ayrıntılı olarak açıklamıştır. Üzerinde O’nun adının anıldığı şeyleri neden yemiyorsunuz? Ama bakın, bu tür konularda birçok insan diğerlerini hiçbir gerekçeye dayanmaksızın, kendi temelsiz görüşleriyle saptırmaktadır. (6/119) Bu kişiler gerçekten ziyana uğrayanlardandır. Allah’ın onlara rızk olarak sağladığı şeyleri yasaklarlar. Bu tür yasakları da haksız yere Allaha yakıştırırlar. (6/140) Sonra da Allah’ın izni olmasaydı, hiçbir şeyi yasaklamazdık derler. Bunlar sadece başka insanların zanlarına uyarlar. Tahminde bulunmaktan başka bir şey yapmazlar. (6/148) Boşadığınız kadınlara verdiklerinizden herhangi bir şey (geri) almanız size helal değildir. (2/229) Fasıklık yapılarak üzerine Allah’ın adı anılmamış olduğu kesin olandan yemeyin! (6/121)

En’am Suresi 150. Âyet;
“Müşriklerin kendi zanlarınca “şu helaldir, bu haramdır” diye yaptıkları sınıflamayı, neye ve hangi kanıta göre yaptıklarının sorulması, bu konuda tanıkları varsa, bunu göstermeleri gerektiği belirtilmektedir. Onlar yalan yere, yasaklamanın Allah tarafından yapıldığını söyleseler bile, Hz. Muhammed’in bunlara katılmaması istenmektedir. Burada müşriklerin tanıkları; onları bu batıl yola ileten önderleri, din adamları olup, putların bakıcıları, Kâbe’nin bekçileri ve Arapların dini lider saydıkları kişilerdir.”

            Birçok ayette haram helal koyma yetkisinin Allah’a ait olduğu buyurulmuştur. İnsanların böyle bir yetkilerinin olmadığı önemle vurgulanmıştır.
Yunus Suresi 59-60. Ayet;
De ki: "Allah'ın size indirdiği; sizin de, bir kısmını helâl, bir kısmını haram kıldığınız rızıklar hakkında ne dersiniz?" De ki: "Bunun için Allah mı size izin verdi, yoksa Allah'a iftira mı ediyorsunuz?"
Allah'a karşı yalan uyduranların, kıyamet günü hakkındaki zanları nedir? Şüphesiz Allah insanlara karşı çok lütufkârdır, fakat onların çoğu (O'nun nimetlerine) şükretmezler.

            Yüce Allah hüküm indirmediği konularda O’na iftira etmeleri anlamına gelecek şekilde kişilerin helal-haram değerlendirilmesinde bulunmasını yasaklamaktadır. (69/44-47;  66/1; 5/87; 6-143-146)

Nahl Suresi 116. Ayet:
Dillerinizin uydurduğu yalana dayanarak "Şu helaldir, şu da haramdır!" demeyin; sonunda Allah'a yalan uydurmuş olursunuz. Allah'a yalan uyduranlar kurtulamazlar.
            Yüce Allah’a yalan isnat edenlerin başarıya ulaşması mümkün değildir. (10/69) Ancak dünya hayatında Allah’ın müdahale etmemesinden dolayı problem yaşamazlar. İnsanların dönüp dolaşım gideceği yer Allah’ın huzurudur. Sonra da şiddetli azabı tadarlar. (10/70) Fakat gerçeği onaylayan ve o doğrultuda yaşayanlar, başarıyı sağlayanlardır. (64/9)

            Yüce Allah’ın belirttiği haramlar dışında aklımıza ne geliyorsa, hayatın bütün güzel, hoş ve temiz şeyler helaldir. (5/4) Gizli dost tutmamak, zina yapmamak şartıyla Mü’min kadınlardan iffetli olanlarından mehirlerini vermeniz kaydıyla evlenmek helaldir. (5/5) Apaçık düşmanınız olan şeytanın izinden gitmeden, yeryüzünde meşru ve iyi ne varsa temiz olarak yiyip içilebilir. (2/168) Allah’ın size rızık olarak bahşettiği temiz ve meşru şeylerden, payınızı alırken, nimetinden dolayı Allah’a şükrünüzü gösterin. Av hayvanlarını da yiyin; ancak Allah’ın adını anmayı ihmal etmeyin. (5/4) İhramlı iken kara avı yasaktır. (5/1) Hac esnasında menzilinize giren av hayvanlarıyla sınanacaksınız. (5/94) Sularda yapılan her türlü avlanma meşrudur. İhramlı olanlara da, su mahsullerinin (5/96) ve denizdeki bütün canlıların tamamı helaldir. (16/14)  Kulları için yarattığı güzelliği, rızkın iyisini, temizini Allah yasaklamıyor. Allah’ın yasaklamadığını kim yasaklayabilir? (7/32) İçki ve kumarın her türlüsü büyük günahlardandır. (2/219) Sarhoşluk veren şeyler, şans oyunları, putperestçe uygulamalar ve gelecek hakkında kehanette bulunmak, şeytan işi iğrenç kötülüklerden başka bir şey değillerdir. (5/90) Şeytan, içki ve kumarla, ancak aranıza düşmanlık ve kin sokar. Bizi, Allah'ı anmaktan ve salattan alıkoymak ister. Böyle davranışta bulunanlar bir an önce vazgeçmelidir. (5/91) İçki ve kumarda büyük bir günah ve insanlar için bazı faydalar vardır. (2/219)

             Bakara Suresi 219. Âyetin biraz üzerinde durmak istiyorum. İçki ve kumarın az da olsa faydalar nelerdir: Bana göre alkolün dezenfektan oluşu ve tıp dünyasında özellikle ilaç yapımında ve anestezi vb. gibi yerlerde kullanılmasıdır. Kumarda da genellikle kumarhane sahiplerinin, nadiren de oynayanların para kazanmalarıdır. Faydalar içki ve kumarın meşruluğu için yeterli değildir. Bu durumda içki, uyuşturucu vb. aklı örtücü maddelerin kullanımı, kumarın her türlüsü haramdır. İnsanın faydasına olabilecek yerlerde kullanılabilir. Uyuşturucu haplar yasaktır. Ancak ağrılardan, sancılardan inim inim inleyen hastasına doktor o hapı önerebilir. Bu da faydalı yanıdır.

            Müminler, Allah’ın size helal kıldığı şeylerden hoşunuza gidenleri kendinize haram kılmayın. Aşırı da gitmeyin; Allah aşırı gidenleri sevmez. (5/87) Yeryüzünde helal, iyi ve temiz ne varsa ondan nasibinizi alın. Bunları haram sayan şeytanın yolundan gidiyor demektir. (2/168) Hiçbir gerçek bilgiye dayanmadan kendiliklerinden haram uydururlar. Bu yalanları da Allaha isnat ederler. (6/144) Kendi tahminlerini mi Allah'a yakıştırılıyor. Allah’ın bizim için indirdiği rızıkların bir kısmını meşru görülürken, bir kısmı da yasaklıyorlar. Sanki Allah’tan izin aldılar. Yoksa Allah hakkında yalan uydurup iftira mı ediyorlar. (10/59) Bu tür yasakları da haksız yere Allah’a yakıştırırlar. Onlar sapkınlığa düşmüşler ve doğru yolu bulamamışlardır. (6/140)  Allah adına yalan uyduranlar zalimlerin ta kendileridir. (3/94)

            Dinimizdeki haramları Yüce Allah kitabında detaylı şekilde açıklamıştır. Kısaca yiyecekler için: Leş, akıtılmış kan, domuz eti, Allah’tan başkası anına kesilen hayvanlar, kötü ve pis şeylerdir.
İçeceklerden: Her türlü kafa yapıcı içkiler ve uyuşturucu maddelerdir.
Diğer haramlar: Şirk koşmak, riba, kumar, fal okları, karaborsacılık, zina, eşcinsellik, ensest ilişki, rüşvet, kantarda yapılan hile, Yoksulluk korkusuyla çocuklarını öldürmek, intihar etmek, haksız yere cana kıymak, ihramlıyken su mahsulü dışında avlanmak, kötülük yapmak vb. gibi şeylerdir. Bunlar dışında her şey helaldir.

Doğrularım Allah’a Yanlışlarım bana aittir.                                                     Aydın ORHON 

  Kur’an Bütünlüğünde Melek Anlayışı – Derinlemesine İnceleme Bilim insanlarının açıklamalarına göre, evrenin başlangıcı yaklaşık 13.8 mil...