ALLAH NASİP
EDERSE İLAVE AYETLERLE GÜNCELLEMELER DEVAM EDECEK. AYETLER ALFABETİK SIRAYA
GÖRE DİZAYN EDİLMİŞTİR. İNŞALLAH
KUR'AN'I KERİM'İ HAYATIMIZA TAŞIYANLARDAN OLURUZ. |
|||||
Özet Meal |
Sr. |
S.Ad. |
Ayt |
Çeviri |
Meal |
Namaz kılarken ne söylediğini bil. |
4 |
Nisa |
43 |
Diyanet |
Ey iman
edenler! Sarhoş iken ne söylediğinizi bilinceye kadar, bir de -yolcu olmanız
durumu müstesna- cünüp iken yıkanıncaya kadar namaza yaklaşmayın. Eğer hasta
olur veya yolculukta bulunursanız, veyahut biriniz abdest bozmaktan gelince
ya da eşlerinizle cinsel ilişkide bulunup, su da bulamazsanız o zaman temiz
bir toprağa yönelip, (niyet ederek onunla) yüzlerinizi ve ellerinizi
meshedin. Şüphesiz Allah, çok affedicidir, çok bağışlayıcıdır. |
Nafile
namazı |
17 |
İsra |
79 |
Diyanet |
Gecenin bir
kısmında da uyanarak sana mahsus fazla bir ibadet olmak üzere teheccüd namazı
kıl ki, Rabbin seni Makam-ı Mahmud'a ulaştırsın. |
Namaz da
kıyam |
25 |
Furkan |
64 |
Diyanet |
Onlar,
Rabblerine secde ederek ve kıyamda durarak geceleyenlerdir. |
Namaz da
kıyam (Mekki) |
74 |
Müddessir |
2 |
Diyanet |
Kalk da
uyar. |
Namaz da
kıyam (Mekki) |
39 |
Zümer |
9 |
Diyanet |
(Böyle bir
kimse mi Allah katında makbuldür,) yoksa gece vakitlerinde, secde hâlinde ve
ayakta, ahiretten korkarak ve Rabbinin rahmetini umarak itaat ve kulluk eden
mi? De ki: "Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?" Ancak akıl
sahipleri öğüt alırlar. |
Namaz da
Rükü (Mekki) |
77 |
Mürselat |
48 |
Diyanet |
Onlara,
"Rükû edin (namaz kılın)" dendiği zaman rükû etmezler. |
Namaz da
Rükü, secde edin. (Mekki) |
22 |
Hac |
26 |
Diyanet |
Hani biz
İbrahim'e, Kâbe'nin yerini, "Bana hiçbir şeyi ortak koşma; evimi, tavaf
edenler, namaz kılanlar, rükû ve secde edenler için temizle" diye
belirlemiştik. |
Namaz da
Rükü, secde edin. (Mekki) |
22 |
Hac |
77 |
Diyanet |
Ey iman
edenler, rükû edin, secde edin, Rabbinize kulluk edin ve hayır işleyin ki
kurtuluşa eresiniz. |
Namaz da
Secde (Mekki) |
99 |
Alak |
19 |
Diyanet |
Hayır!
Sakın sen ona uyma; secde et ve Rabbine yaklaş. |
Namaz da
Secde (Mekki) |
15 |
Hicr |
97, 98 |
Diyanet |
Andolsun, onların
söyledikleri şeylerden dolayı göğsünün daraldığını biliyoruz. |
Namaz da
Secde (Mekki) |
26 |
Şuara |
217-219 |
Diyanet |
Namaza kalktığında,
seni ve secde edenler arasında dolaşmanı gören; mutlak güç sahibi, çok
merhametli olan Allah'a tevekkül et. |
Namaz da
Secde (Mekki) |
25 |
Furkan |
60 |
Diyanet |
Onlara,
"Rahmân'a secdeye kapanın denildiğinde "Rahmân da nedir? Senin bize
emrettiğine mi secde edeceğiz?" derler ve bu onların nefretini artırır. |
Namaz kılan
münafıklar |
76 |
Tevbe |
54, 55 |
Diyanet |
Harcamalarının
kabul edilmesine, yalnızca, Allah'ı ve Resûlünü inkâr etmeleri, namaza ancak
üşene üşene gelmeleri ve ancak gönülsüzce harcamaları engel olmuştur. Onların
malları ve çocukları seni imrendirmesin. Allah, bununla ancak onlara dünya
hayatında azap etmeyi ve canlarının kâfir olarak çıkmasını istiyor. |
Namaz
kötülüklerden alıkoyar |
11 |
Hud |
87 |
Diyanet |
Dediler ki:
"Ey Şu'ayb! Babalarımızın taptığını, yahut mallarımız hakkında
dilediğimizi yapmayı terk etmemizi sana namazın mı emrediyor. Oysa sen
gerçekten yumuşak huylu ve aklı başında bir adamsın." |
Namaz
kötülüklerden alıkoyar |
29 |
Ankebut |
45 |
Diyanet |
(Ey Muhammed!)
Kitaptan sana vahyolunanı oku, namazı da dosdoğru kıl. Çünkü namaz, insanı
hayâsızlıktan ve kötülükten alıkor. Allah'ı anmak (olan namaz) elbette en
büyük ibadettir. Allah, yaptıklarınızı biliyor. |
Namaz
Muhammet'ten önce de vardı |
14 |
İbrahim |
40 |
Diyanet |
(İbrahim)
Rabbim! Beni namaza devam eden bir kimse eyle. Soyumdan da böyle kimseler
yarat. Rabbimiz! Duamı kabul eyle. |
Namaz
Muhammet'ten önce de vardı |
19 |
Meryem |
31 |
Diyanet |
(İsa)
"Nerede olursam olayım beni kutlu ve erdemli kıldı ve bana yaşadığım
sürece namazı ve zekâtı emretti." |
Namaz
Muhammet'ten önce de vardı |
10 |
Yunus |
87 |
Diyanet |
Mûsâ'ya ve kardeşine, "Kavminiz için Mısır'da
(sığınak olarak) evler hazırlayın ve evlerinizi namaz kılınacak yerler yapın.
Namazı dosdoğru kılın. Mü'minleri müjdele" diye vahyettik. |
Namaz
Muhammet'ten önce de vardı. |
14 |
Kehf |
21 |
Diyanet |
Böylece biz, (insanları) onların hâlinden
haberdar ettik ki, Allah'ın va'dinin hak olduğunu ve kıyametin
gerçekleşmesinde de hiçbir şüphe olmadığını bilsinler. Hani onlar (olayın
mucizevî tarafını ve asıl hikmetini bırakmışlar da) aralarında onların
durumunu tartışıyorlardı. (Bazıları), "Onların üstüne bir bina yapın,
Rableri onların hâlini daha iyi bilir" dediler. Duruma hâkim olanlar
ise, "Üzerlerine mutlaka bir mescit yapacağız" dediler. |
Namaz
Muhammet'ten önce de vardı. Fakat zayi edenler de vardı |
19 |
Meryem |
58-59 |
Diyanet |
İşte bunlar, Âdem'in ve Nûh ile beraber
(gemiye) bindirdiklerimizin soyundan, İbrahim'in, Yakub'un ve doğru yola
iletip seçtiklerimizin soyundan kendilerine nimet verdiğimiz nebîlerdir.
Kendilerine Rahmân'ın âyetleri okunduğu zaman ağlayarak secdeye kapanırlardı.
Onlardan sonra, namazı zayi eden, şehvet ve dünyevî tutkularının peşine düşen
bir nesil geldi. Onlar bu tutumlarından ötürü büyük bir azaba
çarptırılacaklardır. |
Namaz
Muhammet'ten önce de vardı. Günümüzün Yahudi'lerine de farz kılınmıştı |
5 |
Maide |
12 |
Diyanet |
Andolsun, Allah İsrailoğullarından sağlam
söz almıştı. Onlardan on iki temsilci -başkan- seçmiştik. Allah, şöyle
demişti: "Sizinle beraberim. Andolsun eğer namazı kılar, zekâtı verir ve
elçilerime inanır, onları desteklerseniz, (fakirlere gönülden yardımda
bulunarak) Allah'a güzel bir borç verirseniz, elbette sizin kötülüklerinizi
örterim ve andolsun sizi, içinden ırmaklar akan cennetlere koyarım. Ama
bundan sonra sizden kim inkâr ederse, mutlaka o, dümdüz yoldan
sapmıştır." |
Namaz
Muhammet'ten önce de vardı. İbrahim kılıyordu. |
14 |
İbrahim |
40 |
Diyanet |
(İbrahim)"Rabbim! Beni namaza devam
eden bir kimse eyle. Soyumdan da böyle kimseler yarat. Rabbimiz! Duamı kabul
eyle." |
Namaz
Muhammet'ten önce de vardı. İsa namaz kılıyor. |
19 |
Meryem |
31 |
Diyanet |
(İsa)
"Nerede olursam olayım beni kutlu ve erdemli kıldı ve bana yaşadığım
sürece namazı ve zekâtı emretti." |
Namaz
Muhammet'ten önce de vardı. İsmail namazı emrediyor |
19 |
Meryem |
55 |
Diyanet |
Ailesine
namaz ve zekâtı emrederdi. Rabb'inin katında da hoşnutluğa ulaşmıştı. |
Namaz
Muhammet'ten önce de vardı. Lokman oğluna namazı emrediyor |
31 |
Lokman |
17 |
Diyanet |
(Lokman)
"Yavrum! Namazı dosdoğru kıl. İyiliği emret. Kötülükten alıkoy. Başına
gelen musibetlere karşı sabırlı ol. Çünkü bunlar kesin olarak emredilmiş
işlerdendir." |
Namaz
Muhammet'ten önce de vardı. Lut, İshak,Yakup namaz kılıyordu. |
21 |
Enbiya |
71-73 |
Diyanet |
Onu Lût ile
beraber kurtarıp, içinde âlemler için bereketler kıldığımız yere ulaştırdık.
Ona İshak'ı ve ayrıca da Yakub'u bağışladık ve her birini salih kimseler
yaptık. Onları bizim emrimizle doğru yolu gösteren önderler yaptık ve
kendilerine hayırlar işlemeyi, namazı dosdoğru kılmayı, zekâtı vermeyi
vahyettik. Onlar sadece bize ibadet eden kimselerdi. |
Namaz
Muhammet'ten önce de vardı. Meryem'e namaz emrediyor. |
3 |
Al-i İmran |
42, 43 |
Diyanet |
Hani
melekler, "Ey Meryem! Allah, seni seçti. Seni tertemiz yaptı ve seni
dünya kadınlarına üstün kıldı."
"Ey Meryem! Rabbine divan dur. Secde et ve (O'nun huzurunda) rükû
edenlerle beraber rükû et" demişlerdi. |
Namaz
Muhammet'ten önce de vardı. Musa'ya namaz emrediyor. |
20 |
Taha |
14 |
Diyanet |
(Musa) "Şüphe yok ki ben Allah'ım.
Benden başka hiçbir ilâh yoktur. O hâlde bana ibadet et ve beni anmak için
namaz kıl." |
Namaz
Muhammet'ten önce de vardı. Süleyman, Davut namaz kılıyor |
21 |
Enbiya |
79 |
Diyanet |
Biz hüküm
vermeyi Süleyman'a kavratmıştık. Zaten her birine hükümranlık ve ilim
vermiştik. Dâvûd ile birlikte, Allah'ı
tespih etmeleri için dağları ve kuşları onun emrine verdik. Bunları yapan biz
idik. |
Namaz
Muhammet'ten önce de vardı. Zekeriya oğluna namazı emrediyor |
3 |
Al-i İmran |
39 |
Diyanet |
Yavrum!
Namazı dosdoğru kıl. İyiliği emret. Kötülükten alıkoy. Başına gelen
musibetlere karşı sabırlı ol. Çünkü bunlar kesin olarak emredilmiş
işlerdendir. |
Namaz Nebi
Muhammed döneminde başlamadı. |
3 |
Al-i İmran |
43 |
Diyanet |
"Ey
Meryem! Rabbine divan dur. Secde et ve (O'nun huzurunda) rükû edenlerle
beraber rükû et" demişlerdi. |
Namaz Nebi
Muhammed döneminde başlamadı. |
11 |
Hud |
87 |
Diyanet |
Dediler ki:
"Ey Şu'ayb! Babalarımızın taptığını, yahut mallarımız hakkında
dilediğimizi yapmayı terk etmemizi sana namazın mı emrediyor. Oysa sen
gerçekten yumuşak huylu ve aklı başında bir adamsın." |
Namaz
Nebiye has nafile namazı |
17 |
İsre |
79 |
Diyanet |
Gecenin bir
kısmında da uyanarak sana mahsus fazla bir ibadet olmak üzere teheccüd namazı
kıl ki, Rabbin seni Makam-ı Mahmud'a ulaştırsın. |
Namaz
vakitleri belirtilmiş bir farzdır. (Taha 130 - Rum 17, 18 - Kaf 39, 40) a |
4 |
Nisa |
103 |
Ali Bulaç |
Namazı
bitirdiğinizde, Allah'ı ayaktayken, otururken ve yan yatarken zikredin. Artık
'güvenliğe kavuşursanız' namazı dosdoğru kılın. Çünkü namaz, mü'minler
üzerinde vakitleri belirlenmiş bir farzdır. |
Namaz ve
dua da sesini yükseltme çok da kısma. |
17 |
İsra |
110 |
Diyanet |
De ki:
"(Rabbinizi) ister Allah diye çağırın, ister Rahman diye çağırın.
Hangisiyle çağırırsanız çağırın, nihayet en güzel isimler O'nundur."
Namazında sesini pek yükseltme, çok da kısma. İkisi ortası bir yol tut. |
Namaz ve
dua da sesini yükseltme çok da kısma. |
7 |
Araf |
205 |
Diyanet |
Rabbini,
içinden yalvararak ve korkarak, yüksek olmayan bir sesle sabah-akşam zikret
ve gafillerden olma. |
Namaz, Nisa
suresinden (50. Sureden) önce namaz geçen ayet (1. sure) |
96 |
Alak |
9, 10 |
Diyanet |
|
Namaz, Nisa
suresinden önce namaz geçen ayet (17. sure) |
107 |
Maun |
4, 5 |
Diyanet |
Yazıklar
olsun o namaz kılanlara ki, Onlar namazlarını ciddiye almazlar. |
Namaz, Nisa
suresinden önce namaz geçen ayet
(8. sure) |
87 |
Ala |
15 |
Elmalılı
Hamdi Yazır |
Ve rabbının
ismini anıp da namaz kılan |
Namaz, Nisa
suresinden önce namaz geçen ayet Ne
gerçeği doğrulayıp kabul etmiş, ne de namaz kılmıştı. |
18 |
Meryem |
55 |
Diyanet |
Ailesine
namaz ve zekâtı emrederdi. Rabb'inin katında da hoşnutluğa ulaşmıştı. |
Namaz, Nisa
suresinden önce namaz geçen ayet (Mekki)
(4. sure) |
74 |
Müddessir |
43 |
Muhammed
Esed |
Onlar şöyle derler: "Biz namaz
kılanlardan değildik." |
Namaz; |
76 |
İnsan |
26 |
Diyanet |
Gecenin bir
kısmında O'na secde et; geceleyin de O'nu uzun uzadıya tespih et. |
Namaz; Nisa
suresinden önce namaz geçen ayet (31. sure) |
75 |
Kıyamet |
31 |
Elmalılı
Hamdi Yazır |
Fakat o ne sadaka verdi ne namaz kıldı |
Namaza ne
zaman yaklaşılmaz |
4 |
Nisa |
43 |
Diyanet |
Ey iman
edenler! Sarhoş iken ne söylediğinizi bilinceye kadar, bir de -yolcu olmanız
durumu müstesna- cünüp iken yıkanıncaya kadar namaza yaklaşmayın. Eğer hasta
olur veya yolculukta bulunursanız, veyahut biriniz abdest bozmaktan gelince
ya da eşlerinizle cinsel ilişkide bulunup, su da bulamazsanız o zaman temiz
bir toprağa yönelip, (niyet ederek onunla) yüzlerinizi ve ellerinizi
meshedin. Şüphesiz Allah, çok affedicidir, çok bağışlayıcıdır. |
Namazı orta sesle
okuyarak kıl |
7 |
Araf |
205 |
Diyanet |
Rabbini, içinden yalvararak ve korkarak,
yüksek olmayan bir sesle sabah-akşam zikret ve gafillerden olma. |
Namazı,
dosdoğru kıl. Namaz, kötülüklerden alıkoyar |
29 |
Ankebut |
45 |
Diyanet |
(Ey Muhammed!) Kitaptan sana vahyolunanı
oku, namazı da dosdoğru kıl. Çünkü namaz, insanı hayâsızlıktan ve kötülükten
alıkor. Allah'ı anmak (olan namaz) elbette en büyük ibadettir. Allah,
yaptıklarınızı biliyor. |
Namazın kazası yok |
2 |
Bakara |
239 |
Diyanet |
Eğer (bir tehlikeden) korkarsanız, namazı
yaya olarak veya binek üzerinde kılın. Güvenliğe kavuşunca da, Allah'ı, daha
önce bilmediğiniz ve onun size öğrettiği şekilde anın (namazı normal
vakitlerdeki gibi kılın). |
Namazın kazası yok |
4 |
Nisa |
101, 102 |
Diyanet |
Yeryüzünde
sefere çıktığınız vakit kâfirlerin size saldırmasından korkarsanız, namazı
kısaltmanızdan ötürü size bir günah yoktur. Şüphesiz kâfirler sizin apaçık
düşmanınızdır. (Ey Muhammed!) Cephede sen de onların (mü'minlerin) arasında
bulunup da onlara namaz kıldırdığın vakit, içlerinden bir kısmı seninle
beraber namaza dursun. Silâhlarını da yanlarına alsınlar. Bunlar secdeye
vardıklarında (bir rekât kıldıklarında) arkanıza (düşman karşısına)
geçsinler. Sonra o namaz kılmamış olan diğer kısım gelsin, seninle beraber
kılsınlar ve ihtiyatlı bulunsunlar, silâhlarını yanlarına alsınlar. İnkâr
edenler arzu ederler ki, silâhlarınızdan ve eşyanızdan bir gafil olsanız da
size ani bir baskın yapsalar. Yağmurdan zahmet çekerseniz, ya da hasta
olursanız, silâhlarınızı bırakmanızda size bir beis yoktur. Bununla birlikte
ihtiyatlı olun (tedbirinizi alın). Şüphesiz Allah, inkârcılara alçaltıcı bir
azap hazırlamıştır. |
Namazın kazası yoktur.
Vakitleri belirlenmiştir |
4 |
Nisa |
103 |
Diyanet |
Namazı
kıldınız mı, gerek ayakta, gerek otururken ve gerek yan yatarak hep Allah'ı
anın. Güvene kavuştunuz mu namazı tam olarak kılın. Çünkü namaz, mü'minlere
belirli vakitlere bağlı olarak farz kılınmıştır. |
Nebi |
19 |
Meryem |
30 |
Diyanet |
Bebek şöyle
konuştu: "Şüphesiz ben Allah'ın kuluyum. Bana kitabı (İncil'i) verdi ve
beni bir nebi yaptı." |
Nebi
Allah'ı bırakıp bana kul olun diyemaz |
3 |
Al-i İmran |
9 |
Diyanet |
Allah'ın,
kendisine Kitab'ı, hükmü (hikmeti) ve nebiliği verdiği hiçbir insanın,
"Allah'ı bırakıp bana kullar olun" demesi düşünülemez. Fakat (şöyle
öğüt verir:) "Öğretmekte ve derinlemesine incelemekte olduğunuz Kitap
uyarınca rabbânîler (Allah'ın iste |
Nebi
Allah'ın hadislerine imana çağırdı |
45 |
Casiye |
6 |
Diyanet |
İşte bunlar, Allah'ın âyetleridir. Onları
sana gerçek olarak okuyoruz. Artık Allah'tan ve O'nun âyetlerinden sonra
hangi söze inanacaklar? |
Nebi bana
kulluk edin demez |
3 |
Al-i İmran |
79, 80 |
Ali Bulaç |
Beşerden
hiç kimsenin, Allah kendisine Kitabı, hükmü ve nübüvveti verdikten, sonra
insanlara: "Allah'ı bırakıp bana kulluk edin" deme (hakkı ve
yetki)si yoktur. Fakat o, "Öğrettiğiniz ve ders verdiğiniz Kitaba göre
Rabbaniler olunuz" (deme görevindedir.) O, melekleri ve nebileri Rabler
edinmenizi emretmez. Siz, müslüman olduktan sonra, size küfrü mü emredecek? |
Nebi de
mağrifet dilenecek hata yapar |
47 |
Muhammed |
19 |
Diyanet |
Bil ki
Allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur. Hem kendinin, hem de inanmış erkek ve kadınların
günahlarının bağışlanmasını dile! Allah, gezip dolaştığınız yeri de, içinde
kalacağınız yeri de bilir. |
Nebi de
mağrifet dilenecek hata yapar |
40 |
Mümin |
55 |
Diyanet |
Ey
Muhammed! Sabret. Allah'ın va'di şüphesiz gerçektir. Günahının bağışlanmasını
iste. Akşam sabah Rabbini hamd ederek tespih et! |
Nebi dinini
Kur'an dan öğrendi |
34 |
Sebe |
50 |
Diyanet |
De ki:
"Ben eğer sapmışsam, ancak kendi aleyhime sapmış olurum. Eğer hidayete
ermişsem, bu da Rabbimin bana vahyettiği sayesindedir. Şüphesiz O, hakkıyla
işitendir, kuluna çok yakındır." |
Nebi eşleri
de tevbe edecek hata işlediler |
66 |
Tahrim |
3, 4 |
Diyanet |
Yoksa sen
onlardan bir ücret istiyorsun da onlar bu yüzden ağır bir borç yükü altına mı
girmişlerdir? (Ey peygamber'in
eşleri!) Eğer siz ikiniz Allah'a tövbe ederseniz, ne iyi. Çünkü kalpleriniz
kaydı. Eğer Peygamber'e karşı birbirinize arka çıkarsanız bilin ki Allah onun
yardımcısıdır, Cebrail de, salih mü'minler de. Bunlardan sonra melekler de
ona arka çıkarlar. |
Nebi gaybı
bilmez |
6 |
En'am |
50 |
Diyanet |
De ki:
"Ben size, ‘Allah'ın hazineleri benim yanımdadır' demiyorum. Ben gaybı
da bilmem. Size ‘Ben bir meleğim' de demiyorum. Ben sadece, bana gönderilen
vahye uyuyorum." De ki: "Görmeyenle gören bir olur mu? Siz hiç
düşünmez misiniz?" |
Nebi gaybı
bilmez |
11 |
Hud |
31 |
Diyanet |
Size ben,
“Allah’ın hazineleri yanımdadır”, demiyorum; gaybı da bilmem. “Ben bir
meleğim” de demiyorum. Sizin hor gördüğünüz kimseler için, “Allah, onlara
asla hiçbir hayır vermez” de diyemem. Allah, onların içlerindekini daha iyi
bilir. Böyle bir şey söylersem, o zaman ben gerçekten zâlimlerden olurum. |
Nebi
hatırlatıcı, uyarıcıdır. Dayatıcı değil |
88 |
Gaşiye |
21, 22 |
Diyanet |
|
Nebi hüküm
gelmeden aceleci davranma |
20 |
Taha |
114 |
Muhammed
Esed |
Öyleyse,
(bil ki) Allah, var olan her şeyin ötesindeki yüceler yücesidir; mutlak ve nihai
egemenlik sahibi, mutlak ve nihai Gerçek'tir; dolayısıyla, Kuran'ın vahyi
sana bütünüyle ulaştırılmadan önce onun hakkında (görüş bildirmekte) tezlik
gösterme; fakat (daima) "Ey Rabbim, benim ilmimi artır!" de. |
Nebi hüküm
koyabilir mi? |
7 |
Araf |
54 |
Diyanet |
Şüphesiz
sizin Rabbiniz, gökleri ve yeri altı gün içinde (altı evrede) yaratan ve
Arş'a kurulan, geceyi, kendisini
durmadan takip eden gündüze katan, güneşi, ayı ve bütün yıldızları da
buyruğuna tabi olarak yaratan Allah'tır. Dikkat edin, yaratmak da, emretmek
de yalnız O'na mahsustur. Âlemlerin Rabbi olan Allah'ın şanı yücedir. |
Nebi hüküm
koyabilir mi? |
42 |
Şura |
10 |
Ali Bulaç |
Hakkında ihtilafa düştüğünüz herhangi bir
şey; artık O'nun hükmü Allah'ındır. İşte Rabbim olan Allah. Ben O'na tevekkül
ettim ve yalnızca O'na dönüp yönelirim. |
Nebi
insanlar için dua eder. |
9 |
Tevbe |
103 |
Diyanet |
Onların
mallarından, onları kendisiyle arındıracağın ve temizleyeceğin bir sadaka (zekât)
al ve onlara dua et. Çünkü senin duan onlar için sükûnettir (Onların
kalplerini yatıştırır.) Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. |
Nebi
Ku'an'a uyar, kendisine ve bize ne olacağını bilmez |
46 |
Ahkaf |
9 |
Diyanet |
De ki:
"Ben türedi bir peygamber değilim.
Bana ve size ne yapılacağını da bilmem. Ben sadece bana vahyedilene
uyarım. Ben sadece apaçık bir uyarıcıyım." |
Nebi
Kur'an'a uyar |
7 |
Araf |
203 |
Diyanet |
(Ey
Muhammed!) Onlara (istedikleri) bir âyet getirmediğin zaman (alay ederek)
derler ki: "Onu (da) bir yerlerden derleyip toplasaydın ya." De ki:
"Ben ancak Rabbimden bana vahyedilene uymaktayım. Bu (Kur'an âyetleri),
Rabbinizden gelen basiretlerdir (Gönül gözlerini aydınlatan nurlardır). İman
edecek bir topluluk için bir hidayet kaynağı ve bir rahmettir." |
Nebi
Kur'an'a uyar, gaybı bilmez |
6 |
En'am |
50 |
Diyanet |
De ki:
"Ben size, ‘Allah'ın hazineleri benim yanımdadır' demiyorum. Ben gaybı
da bilmem. Size ‘Ben bir meleğim' de demiyorum. Ben sadece, bana gönderilen
vahye uyuyorum." De ki: "Görmeyenle gören bir olur mu? Siz hiç
düşünmez misiniz?" |
Nebi
Kurtuluş için Kur'an ile öğüt verir |
6 |
En'am |
70 |
Diyanet |
Dinlerini
oyun ve eğlence edinenleri ve dünya hayatı kendilerini aldatmış olanları bırak.
Hiç kimsenin kazandığı yüzünden mahrumiyete sürüklenmemesi için Kur’an ile
öğüt ver. Yoksa ona Allah’tan başka ne bir dost vardır, ne de bir şefaatçi.
(Kurtuluşu için) her türlü fidyeyi verse de bu ondan kabul edilmez. İşte
onlar kazandıkları yüzünden helâke sürüklenmiş kimselerdir. Küfre saplanıp
kalmalarından dolayı onlara çılgınca kaynamış bir içecek ve elem dolu bir
azap vardır. |
Nebi ler
Allah'tan bir ruhtur. |
4 |
Nisa |
171 |
Diyanet |
Ey Kitab ehli! Dininizde sınırları aşmayın
ve Allah hakkında ancak hakkı söyleyin. Meryem oğlu İsa Mesih, ancak Allah'ın
resulleri, Meryem'e ulaştırdığı (emriyle onda var ettiği) kelimesi ve
kendisinden bir ruhtur. Öyleyse Allah'a ve peygamberlerine iman edin,
"(Allah) üçtür" demeyin.
Kendi iyiliğiniz için buna son verin. Allah, ancak bir tek ilâhtır. O,
çocuk sahibi olmaktan uzaktır. Göklerdeki her şey, yerdeki her şey O'nundur.
Vekil olarak Allah yeter. |
Nebi lere
kitap verildi |
6 |
En'am |
82, 89 |
Diyanet |
En'am
suresi 82 - 89 arasında Nebilerin isimlerini zikrediyor ve 89. ayette de
"Kendilerine kitap, hüküm ve hikmet ve Peygamberlik (Nebi =
وَالنُّبُوَّةَ ) verdiklerimiz işte bunlardır" buyurulmakta |
Nebi lere
kitap verildi |
4 |
Nisa |
163-164 |
Diyanet |
Biz, Nûh'a
ve ondan sonra gelen nebilere vahyettiğimiz gibi, sana da vahyettik.
İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a, torunlarına, İsa'ya, Eyyüb'e, Yûnus'a,
Hârûn'a ve Süleyman'a da vahyetmiştik. Davûd'a da Zebûr vermiştik.Daha önce
kıssalarını sana anlattığımız resullerler gönderdik. Anlatmadığımız (nice)
resuller de gönderdik. Allah, Mûsa ile de doğrudan konuştu |
Nebi
Muhammed yetmiş kere bağışlama dilese de kesinlikle bağışlanmaz |
9 |
Tevbe |
80 |
Diyanet |
Onlar için ister bağışlanma dile, ister
dileme (fark etmez.) Onlar için yetmiş kez bağışlanma dilesen de, Allah
onları asla affetmeyecektir. Bu, onların Allah ve Resûlünü inkâr etmiş
olmaları sebebiyledir. Allah, fasık topluluğu doğru yola iletmez. |
Nebi öldü
diye atalarınızın dininize mi döneceksiniz? |
3 |
Al-i İmran |
144 |
Diyanet |
Muhammed,
ancak bir resuldür. Ondan önce de elçiler gelip geçmiştir. Şimdi o ölür veya
öldürülürse gerisin geriye (eski dininize) mi döneceksiniz? Kim gerisin
geriye dönerse, Allah'a hiçbir zarar veremez. Allah, şükredenleri
mükâfatlandıracaktır. |
Nebi
şeytana karşı Allah'ın ayetleriyle koruma altına alınmıştır. |
22 |
Hac |
52 |
Diyanet |
Senden önce
hiçbir resûl ve nebî göndermedik ki, bir şey temenni ettiği zaman, şeytan
onun bu temennisine dair vesvese vermiş olmasın. Ama Allah, şeytanın
vesvesesini giderir. Sonra Allah, âyetlerini sağlamlaştırır. Allah, hakkıyla
bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. |
Nebi
uyarıcı gitmeyen hiçbir kavim yoktur |
26 |
Şuara |
208 |
Diyanet |
Biz, hiçbir
memleketi uyarıcıları olmadıkça helâk etmedik. |
Nebi
uyarıcı ve müjdecidir. |
11 |
Hud |
2 |
Ali Bulaç |
öyle ki,
Allah'tan başkasına ibadet etmeyin. Gerçekten ben, sizi O'nun tarafından
uyaran ve müjdeleyenim; |
Nebi vahye
uyar kendisine ve bize ne olacağını bilmez |
46 |
Ahkaf |
9 |
Diyanet |
De ki:
"Ben türedi bir resul değilim.
Bana ve size ne yapılacağını da bilmem. Ben sadece bana vahyedilene
uyarım. Ben sadece apaçık bir uyarıcıyım." |
Nebi ve
elçiler, Haram koyamaz |
5 |
Maide |
92 |
Diyanet |
Öyleyse Allah'a
itaat edin, resule itaat edin ve Allah'a karşı gelmekten sakının. Şayet yüz
çevirirseniz bilmiş olun ki, elçimize düşen sadece apaçık tebliğdir. |
Nebi ye
Allah'tan mücize talebine cevap |
29 |
Ankebut |
50, 51 |
Diyanet |
Dediler ki:
"Ona Rabbinden mucizeler indirilseydi ya!" De ki: "Mucizeler
ancak Allah katındadır ve ben ancak apaçık bir uyarıcıyım." Kendilerine
okunan kitabı sana indirmiş olmamız onlara yetmedi mi? Şüphesiz bunda inanan bir kavim için bir
rahmet ve bir öğüt vardır. |
Nebi ye
müslümanların ilki olması emredildi |
6 |
En'am |
14 |
Ali Bulaç |
De ki:
"O, gökleri ve yeri yaratırken ve O, (hep) besleyen (hiç) beslenmezken,
ben Allah'tan başkasını mı veli edineceğim?" De ki: "Bana gerçekten
müslüman olanların ilki olmam emredildi ve sakın müşriklerden olma."
(denildi.) |
Nebi, gafil kalmışlar için gönderildi |
28 |
Kasas |
46 |
Diyanet |
Yine biz
(Mûsâ'ya) seslendiğimiz zaman Tûr'un yan tarafında da değildin. Fakat
Rabbinden bir rahmet olarak, senden önce kendilerine hiçbir uyarıcı gelmeyen
bir kavmi, düşünüp öğüt alsınlar diye uyarman için (o haberleri) sana
bildiriyoruz. |
Nebi, vahyolana uyar |
10 |
Yunus |
15 |
Diyanet |
Âyetlerimiz
kendilerine apaçık birer delil olarak okunduğunda, (öldükten sonra) bize
kavuşmayı ummayanlar, "Ya (bize) bundan başka bir Kur'an getir veya onu
değiştir" dediler. De ki: "Onu kendiliğimden değiştirmem benim için
olacak şey değildir. Ben ancak bana vahyolunana uyarım. Eğer Rabbime isyan
edecek olursam, elbette büyük bir günün azabından korkarım." |
Nebi, |
16 |
Nahl |
89 |
Diyanet |
(Ey
Muhammed!) Her ümmetin kendi içinden üzerlerine bir şahit göndereceğimiz,
seni de onların üzerine bir şahit olarak getireceğimiz günü düşün. Sana bu
kitabı; her şey için bir açıklama, doğru yolu gösteren bir rehber, bir rahmet
ve müslümanlar için bir müjde olarak indirdik. |
Nebi,
Allah'tan bağımsız hüküm koyma yetkisi yoktur. |
18 |
Kehf |
26 |
Diyanet |
|
Nebi,
Allah'tan bağımsız hüküm koyma yetkisi yoktur. |
6 |
En'am |
106 |
Diyanet |
|
Nebi, ancak
Kur'an'la uyarır. |
21 |
Enbiya |
45 |
Diyanet |
De ki: "Ben sizi ancak vahy ile
uyarıyorum." Ama sağırlar uyarıldıkları vakit çağrıyı işitmezler. |
Nebi,
arkadaşınız. |
34 |
Sebe |
46 |
Diyanet |
(Ey
Muhammed!) De ki: "Ben size ancak bir tek şeyi, Allah için ikişer
ikişer, teker teker kalkıp düşünmenizi öğütlüyorum. Arkadaşınız Muhammed'de
cinnetten eser yoktur. O, şiddetli bir azaptan önce sizin için ancak bir
uyarıcıdır." |
Nebi,
arkadaşınız. |
53 |
Necm |
1, 2 |
Diyanet |
|
Nebi,
arkadaşınız. |
7 |
Araf |
184 |
Süleyman
Ateş |
Düşünmediler
mi ki arkadaşlarında hiçbir delilik yoktur, o apaçık bir uyarıcıdır? |
Nebi,
babaları uyarılmış kendileri gafil kalmışlar için gönderildi |
36 |
Yasin |
6 |
Ali Bulaç |
Babaları
uyarılmamış, böylece kendileri de gafil kalmış bir kavmi uyarman için
(gönderildin). |
Nebi,
babaları uyarılmış kendileri gafil kalmışlar için gönderildi |
28 |
Kasas |
45 |
Diyanet |
Fakat biz
(Mûsâ'dan sonra) birçok nesiller meydana getirdik. Üzerlerinden uzun çağlar
geçti. Sen Medyen halkı arasında yaşıyor değildin, âyetlerimizi onlardan
okuyup öğreniyor da değildin. Fakat biz (bu haberi) göndereniz. |
Nebi, bir
şeriat verdik. Ona uy |
45 |
Casiye |
18 |
Diyanet |
Sonra da
seni din işi konusunda açık bir yola koyduk. Sen ona uy, bilmeyenlerin heva
ve heveslerine uyma. |
Nebi, bizim
gibi bir insandır. |
41 |
Fussilet |
6 |
Diyanet |
De ki:
"Ben de ancak sizin gibi bir insanım. Fakat bana ilâhınızın yalnızca bir
tek ilâh olduğu vahyediliyor. Artık O'na yönelin ve O'ndan bağışlanma
dileyin. Allah'a ortak koşanların vay hâline!" |
Nebi, bizim
gibi emir ve yasaklara muhataptır. |
69 |
Hakka |
44-47 |
Diyanet |
Eğer
(Resul) bize isnat ederek bazı sözler uydurmuş olsaydı, mutlaka onu
kudretimizle yakalardık. Sonra da onun şah damarını mutlaka keserdik.
Hiçbiriniz de bu cezayı engelleyip ondan savamazdı. |
Nebi, bizim
gibi emir ve yasaklara muhataptır. |
5 |
Maide |
67 |
Diyanet |
|
Nebi, bizim
gibi emir ve yasaklara muhataptır. |
17 |
İsra |
73-75 |
Diyanet |
|
Nebi, davet
karşılığı para talep etmez |
26 |
Şu'ara |
127 |
Diyanet |
Buna
karşılık sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim ancak âlemlerin Rabbi
olan Allah'a aittir. |
Nebi,
dayatıcı değil, Uyarıcıdır. |
11 |
Hud |
12 |
Diyanet |
|
Nebi,
dayatıcı değil, Uyarıcıdır. |
21 |
Gaşiya |
22 |
Diyanet |
|
Nebi, gaybı
bilmez. |
5 |
Maide |
109 |
Diyanet |
|
Nebi, gaybı
bilmez. Allah'ın bildirmesi dışında bilgisi yoktur. |
7 |
Araf |
187 |
Diyanet |
|
Nebi, gaybı
bilmez. Sadece uyarıcıdır |
10 |
YUnus |
20 |
Diyanet |
"Ona (peygambere) Rabbinden bir mucize
indirilse ya!" diyorlar. De ki: "Gayb ancak Allah'ındır. Bekleyin,
şüphesiz ben de sizinle birlikte bekleyenlerdenim!" |
Nebi, gaybı
bilmez. Sadece uyarıcıdır |
7 |
Araf |
188 |
Diyanet |
De ki:
“Allah dilemedikçe ben kendime bir zarar verme ve bir fayda sağlama gücüne
sahip değilim. Eğer ben gaybı biliyor olsaydım, daha çok hayır elde etmek
isterdim ve bana kötülük dokunmazdı. Ben inanan bir kavim için sadece bir
uyarıcı ve bir müjdeciyim.” |
Nebi, gaybı
bilmez. Vahye uyar ve uyarır |
6 |
En'am |
50 |
Diyanet |
|
Nebi, günlük yaşamında aldatılabilir |
9 |
Tevbe |
43 |
Diyanet |
Allah, seni affetsin! Doğru söyleyenler
sana iyice belli olup, yalancıları bilinceye kadar beklemeden niçin onlara
izin verdin? |
Nebi,
hatalar yapmıştır. Uyarılar almıştır. |
66 |
Tahrim |
1 |
Diyanet |
Ey peygamber! Eşlerinin rızasını arayarak,
Allah'ın sana helâl kıldığı şeyi niçin sen kendine haram ediyorsun? Allah çok
bağışlayandır, çok merhamet edendir. |
Nebi,
hatalar yapmıştır. Uyarılar almıştır. |
8 |
Enfal |
67 |
Diyanet |
|
Nebi,
hatalar yapmıştır. Uyarılar almıştır. |
80 |
Abese |
1.. 10 |
Diyanet |
|
Nebi, hükmü
Kur'an'la ver. |
4 |
Nisa |
105 |
Diyanet |
(Ey
Muhammed!) Biz sana Kitab'ı (Kur'an'ı) hak olarak indirdik ki, insanlar
arasında Allah'ın sana öğrettikleri ile hüküm veresin. Sakın hainlerin
savunucusu olma. |
Nebi, kendisine ne
zarar ne de fayda verme gücüne sahiptir. |
10 |
Yunus |
49 |
Diyanet |
De ki:
"Allah dilemedikçe, ben kendime bile ne bir zarar, ne de fayda verme
gücüne sahibim. Her milletin bir eceli vardır. Onların eceli geldi mi, ne bir
an geri kalabilirler ne de öne geçebilirler." |
Nebi,
kimsenin içinden geçenleri okuyamaz |
9 |
Tevbe |
101 |
Ali Bulaç |
|
Nebi,
Kur'an'a uydu |
6 |
En'am |
59 |
Ümit Şimşek |
Gaybın
anahtarları Onun katındadır; başkası onu bilemez. Karada ve denizde olanı da
O bilir. Onun bilgisi olmadan ne bir yaprak düşer, ne de yerin
karanlıklarında bir tane saklı kalır. Yaş ve kuru ne varsa, hepsi apaçık bir
kitaptadır. |
Nebi,
Kur'an'la öğüt verdi |
50 |
Kaf |
45 |
Diyanet |
Biz onların
ne dediklerini çok iyi biliyoruz. Sen, onlara karşı bir zorba değilsin. O
hâlde sen, benim uyarımdan korkan kimselere Kur'an ile öğüt ver. |
Nebi,
kurtarıcı değil, kurtarılmaya muhtaçtır. |
72 |
Cin |
18, 23 |
Diyanet |
"Şüphesiz
mescitler, Allah'ındır. O hâlde, Allah ile birlikte hiç kimseye kulluk
etmeyin." |
Nebi,
ölümlüdür. |
39 |
Zümer |
30 |
Diyanet |
(Ey
Muhammed!) Şüphesiz sen öleceksin ve şüphesiz onlar da öleceklerdir. |
Nebi,
ölümlüdür. |
21 |
Enbiya |
34, |
Diyanet |
Biz, senden
önce de hiçbir beşere ölümsüzlük vermedik. Şimdi sen ölürsen, onlar ebedî mi
kalacaklar? |
Nebi,
ölümlüdür. Toprak olmuştur. |
7 |
Araf |
25 |
Diyanet |
|
Nebi,
ölümlüdür. Toprak olmuştur. |
20 |
Taha |
55 |
Diyanet |
(Ey
insanlar!) Sizi topraktan yarattık, (ölümünüzle) sizi oraya döndüreceğiz ve
sizi bir kere daha oradan çıkaracağız. |
Nebi,
Rabb'inden indirilene uy |
7 |
Araf |
3 |
Diyanet |
Rabbinizden
size indirilene uyun. Onu bırakıp başka dostlara uymayın. Ne kadar da az öğüt
alıyorsunuz! |
Nebi,
uyarılarını Kur'an'la yapar. |
50 |
Kaf |
45 |
Diyanet |
Biz onların
ne dediklerini çok iyi biliyoruz. Sen, onlara karşı bir zorba değilsin. O
hâlde sen, benim uyarımdan korkan kimselere Kur'an ile öğüt ver. |
Nebi,
vahyoluna uy |
10 |
Yunus |
109 |
Diyanet |
(Ey
Muhammed!) Sana vahyolunana uy ve Allah hükmünü verinceye kadar sabret. O,
hüküm verenlerin en hayırlısıdır. |
Nebi,
vahyoluna uy |
7 |
Ahzap |
2 |
Diyanet |
Rabbinden
sana vahyolunana uy. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır. |
Nebi; |
18 |
Kehf |
110 |
Muhammed
Esed |
|
Nebi; |
6 |
En'am |
83- 89 |
Diyanet |
İşte kavmine karşı İbrahim'e verdiğimiz
delillerimiz.. Biz dilediğimiz kimsenin derecelerini yükseltiriz. Şüphesiz ki
Rabbin hüküm ve hikmet sahibidir, hakkıyla bilendir. |
Nebi;
Kimseyi kurtaramaz. Öldükten sonra arkasından neler olup bittiğini bilmez. O
da hesaba çekilecektir |
7 |
Araf |
6 |
Diyanet |
Kendilerine
relçiler gönderilenlere mutlaka soracağız. Elçilere de elbette soracağız. |
Nebi'den
şefaat istenmez. |
6 |
En'am |
51 |
Diyanet |
Kendileri
için Allah'tan başka ne bir dost, ne de bir şefaatçi bulunmaksızın, Rab'lerinin
huzurunda toplanmaktan korkanları, Allah'a karşı gelmekten sakınsınlar diye,
onunla (Kur'an ile) uyar. |
Nebii,
ancak müjdeci ve uyarıcı olarak gönderildi. |
17 |
İsra |
105 |
Diyanet |
Biz onu
(Kur'an'ı) hak olarak indirdik ve o da hak ile indi. Seni de ancak müjdeci ve
uyarıcı olarak gönderdik. |
Nebiler
bizim gibi insanlardır |
14 |
İbrahim |
11 |
Diyanet |
Resülleri,
onlara dedi ki: "Biz ancak sizin gibi birer insanız. Fakat Allah,
kullarından dilediğine (nebilik) nimetini bahşeder. Allah'ın izni olmadıkça,
bizim size bir delil getirmemiz haddimize değil. Mü'minler ancak Allah'a
tevekkül etsinler." |
Nebiler
dualara cevap veremezler |
46 |
Ankaf |
5 |
Diyanet |
Kim,
Allah'ı bırakıp da, kıyamet gününe kadar kendisine cevap veremeyecek şeylere
tapandan daha sapıktır? Oysa onlar, bunların tapınmalarından habersizdirler. |
Nebiler
kendinden önce gelenleri tasdik, geleceğide müjdelediler. |
61 |
Saf |
6 |
Diyanet |
Hani,
Meryem oğlu İsa, "Ey İsrailoğulları! Şüphesiz ben, Allah'ın size, benden
önce gelen Tevrat'ı doğrulayıcı ve benden sonra gelecek, Ahmed adında bir
peygamberi müjdeleyici (olarak gönderdiği) peygamberiyim" demişti. Fakat
(İsa) onlara apaçık mucizeleri getirince, "Bu, apaçık bir sihirdir"
dediler. |
Nebiler
Şefaat edemezler |
2 |
Bakara |
123 |
Diyanet |
Kimsenin
kimse namına bir şey ödemeyeceği, hiç kimseden fidye alınmayacağı, kimseye
şefaatin (aracılığın) yarar sağlamayacağı ve hiç kimsenin hiçbir taraftan
yardım göremeyeceği günden sakının. |
Nebiler
şefaat edemezler. |
2 |
Bakara |
48 |
Diyanet |
Öyle bir günden sakının ki, o gün hiç kimse
bir başkası adına bir şey ödeyemez. Hiçbir kimseden herhangi bir şefaat kabul
olunmaz, fidye alınmaz. Onlara yardım
da edilmez. |
Nebiler,
bizim gibi insanlardır. |
17 |
İsra |
93 |
Diyanet |
|
Nebiler,
elçiler hidayet veremezler. |
28 |
Kasas |
56 |
Diyanet |
|
Nebiler,
elçiler inkarcılarla vahiyle mücadele ederler. |
25 |
Furkan |
52 |
Diyanet |
Öyle ise
kâfirlere itaat etme, onlara karşı bu Kur'an'la büyük bir mücadele ver. |
Nebiler,
öldüler |
30 |
Rum |
40 |
Diyanet |
|
Nebilere de
şeytan musallat olabilir. |
22 |
Hac |
52 |
Ali Bulaç |
|
Nebilere de
şeytan musallat olur |
22 |
Hac |
52 |
Diyanet |
Senden önce
hiçbir resûl ve nebî göndermedik ki, bir şey temenni ettiği zaman, şeytan
onun bu temennisine dair vesvese vermiş olmasın. Ama Allah, şeytanın
vesvesesini giderir. Sonra Allah, âyetlerini sağlamlaştırır. Allah, hakkıyla
bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. |
Nebilere de
şeytan musallat olur |
22 |
Hac |
53 |
Diyanet |
Allah,
şeytanın verdiği bu vesveseyi, kalplerinde hastalık bulunanlar ile kalpleri
katı olanlara bir imtihan vesilesi kılmak için böyle yapar. Hiç şüphesiz ki o
zalimler, derin bir ayrılık içindedirler. |
Nebileri
birbirinden ayırmayın. |
2 |
Bakara |
136 |
Diyanet |
Deyin ki:
"Biz Allah'a, bize indirilene (Kur'an'a), İbrahim, İsmail, İshak, Yakub
ve Yakuboğullarına indirilene, Mûsâ ve İsa'ya verilen (Tevrat ve İncil) ile
bütün diğer Nebilere Rab'lerinden verilene iman ettik. Onlardan hiçbirini
diğerinden ayırt etmeyiz ve biz ona teslim olmuş kimseleriz." |
Nebileri
birbirinden ayırmayın. |
2 |
Bakara |
285 |
Diyanet |
Nebi, Rabbinden
kendisine indirilene iman etti, mü'minler de (iman ettiler). Her biri;
Allah'a, meleklerine, kitaplarına ve nebilerine iman ettiler ve şöyle
dediler: "Onun nebilerinden hiçbirini (diğerinden) ayırt etmeyiz."
Şöyle de dediler: "İşittik ve itaat ettik. Ey Rabbimiz! Senden bağışlama
dileriz. Sonunda dönüş yalnız sanadır." |
Nebileri
birbirinden ayırmayın. |
3 |
Al-i İmran |
84 |
Diyanet |
De ki:
"Allah'a, bize indirilene (Kur'an'a), İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a,
Yakub'a ve Yakuboğullarına indirilene, Mûsâ'ya, İsa'ya ve nebilere
Rablerinden verilene inandık. Onlardan hiçbirini diğerinden ayırt etmeyiz.
Biz O'na teslim olanlarız." |
Nebileri
birbirinden ayırmayın. |
4 |
Nisa |
150-152 |
Diyanet |
Şüphesiz,
Allah'ı ve resullerini inkâr edenler, Allah'a inanıp resullerine inanmayarak
ayrım yapmak isteyenler, "(resullerin) kimine inanırız, kimini inkâr
ederiz" diyenler ve böylece bu ikisinin (imanla küfrün) arasında bir yol
tutmak isteyenler var ya; işte onlar gerçekten kâfirlerdir. Biz de kâfirlere
alçaltıcı bir azap hazırlamışızdır. Allah'a ve resullerine iman edenler ve
onlardan hiçbirini diğerlerinden ayırmayanlara gelince, işte onlara Allah
mükâfatlarını verecektir. Allah, çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir. |
Nebilerin birbirlerinden üstünlükleri
vardır. |
17 |
İsra |
55 |
Diyanet |
Hem Rabbin göklerde ve yerde kim varsa
daha iyi bilir. Andolsun, nebilerin bir kısmını bir kısmına üstün
kıldık. Dâvûd'a da Zebûr'u verdik. |
Nebilerin
Kur'an dışı mucizeleri yoktur. Uyarıcı ve korkutuculardır |
6 |
En'am |
34 |
Diyanet |
Andolsun ki,
senden önce de birçok Peygamberler yalanlanmıştı da onlar yalanlanmalarına ve
eziyet edilmelerine karşı sabretmişler ve nihayet kendilerine yardımımız
yetişmişti. Allah'ın kelimelerini değiştirebilecek bir güç de yoktur. Andolsun peygamberler ile ilgili haberlerin
bir kısmı sana gelmiş bulunuyor. |
Nebilerin
Kur'an dışı mucizeleri yoktur. Uyarıcı ve korkutuculardır |
6 |
En'am |
35, 36 |
Diyanet |
Eğer
onların yüz çevirmeleri sana ağır geldiyse; bir delik açıp yerin dibine
inerek, yahut bir merdiven kurup göğe çıkarak onlara bir mucize getirmeye
gücün yetiyorsa durma, yap! Eğer Allah dileseydi, elbette onları hidayet
üzere toplardı. O hâlde, sakın cahillerden olma. (Davete), ancak (bütün
kalpleriyle) kulak verenler uyar. (Kalben) ölüleri ise (yalnızca) Allah diriltir.
Sonra da hepsi O'na döndürülürler. |
Nebilerin
sonuncusu Muhammed |
33 |
Ahzap |
40 |
Diyanet |
Muhammed,
sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir. Fakat o, Allah'ın Resûlü ve
nebîlerin sonuncusudur. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir. |
Nebilerin
tamamı erkeklerdendir. |
16 |
Nahl |
43 |
Süleyman
Ateş |
Biz senden
önce de, kendilerine vahyettiğimiz erkeklerden başkasını elçi göndermedik.
Sorun, Zikir ehline; eğer bilmiyorsanız: |
Nebinin
gönderiliş sebebi hidayettir |
48 |
Fetih |
28 |
Diyanet |
O, Nebisini
hidayet ve hak din ile gönderendir. (Allah) o hak dini bütün dinlere üstün
kılmak için (böyle yaptı). Şahit olarak Allah yeter. |
Nebi'nin
mezhebi tarikatı yoktu. |
3 |
Al-i İmran |
102, 103 |
Diyanet |
|
Nebi'nin
mezhebi tarikatı yoktu. |
|
Müminun |
55, 56 |
Muhammed
Esed |
|
Nebi'nin
mezhebi tarikatı yoktur. |
6 |
En'am |
153 |
Muhammed
Esed |
|
Nebiye
Allah ve melekleri gibi siz de destek verin |
33 |
Ahzab |
56 |
Diyanet |
Şüphesiz
Allah ve melekleri nebilere salât ediyorlar.
Ey iman edenler! Siz de ona salât edin, selâm edin. |
Nebi'ye
Allah ve melekleri gibi siz de destek verin. |
33 |
Ahzap |
56 |
Bayraktar
Bayraklı |
Allah ve melekleri peygambere
destek oluyorlar. Ey iman edenler! Siz de peygambere destek olunuz, ona
yürekten bağlılığınızı ifade ediniz. |
Nebi'ye
ikaz |
17 |
İsra |
73-75 |
Diyanet |
|
Nebiye iman
etmeyen müşrikler olmayacak şeyler isterler |
17 |
İsra |
90 - 93 |
Diyanet |
Dediler ki:
"Yerden bize bir pınar fışkırtmadıkça; yahut senin hurmalardan,
üzümlerden oluşan bir bahçen olup, aralarından şarıl şarıl ırmaklar
akıtmadıkça; yahut iddia ettiğin gibi, gökyüzünü üzerimize parça parça
düşürmedikçe; yahut Allah'ı ve melekleri karşımıza getirmedikçe; yahut
altından bir evin olmadıkça; ya da göğe çıkmadıkça sana asla inanmayacağız.
Bize gökten okuyacağımız bir kitap indirmedikçe göğe çıktığına da inanacak
değiliz." De ki: "Rabbimi tenzih ederim. Ben ancak resûl olarak
gönderilen bir beşerim." |
Nebiye itaat etmeyenler |
58 |
Mücadele |
1,, 2 |
Diyanet |
Allah, kocası hakkında seninle tartışan
ve Allah'a şikâyette bulunan kadının sözünü işitmiştir. Allah, sizin
sürdürdüğünüz konuşmayı (zaten) işitmekteydi. Şüphesiz Allah hakkıyla
işitendir, hakkıyla bilendir. |
Nebiye itaat etmeyenler |
33 |
Ahzab |
37 |
Diyanet |
Hani sen Allah'ın kendisine nimet
verdiği, senin de (azat etmek suretiyle) iyilikte bulunduğun kimseye,
"Eşini nikâhında tut (onu boşama) ve Allah'tan sakın" diyordun.
İçinde, Allah'ın ortaya çıkaracağı bir şeyi gizliyor ve insanlardan
çekiniyordun. Oysa kendisinden çekinmene Allah daha lâyıktı. Zeyd, eşinden
yana isteğini yerine getirince (eşini boşayınca), onu seninle evlendirdik ki,
eşlerinden yana isteklerini yerine getirdiklerinde (onları boşadıklarında),
evlatlıklarının eşleriyle evlenmeleri konusunda mü'minlere bir zorluk
olmasın. Allah'ın emri mutlaka yerine getirilmiştir. |
Nebiye itaat etmeyenler |
3 |
Al-i İmran |
152 |
Diyanet |
Andolsun, Allah, izniyle, onları
(müşrikleri) kırıp geçirdiğiniz sırada size olan va'dini gerçekleştirdi.
Nihayet sevdiğiniz şeyi (zaferi) size gösterdikten sonra, za'f gösterdiniz.
(Peygamber'in verdiği) emir konusunda tartıştınız ve emre karşı geldiniz.
İçinizden dünyayı isteyenler de vardı, ahireti isteyenler de. Sonra sizi
denemek için onlardan yüzünüzü çevirdi. (Kaçıp hezimete uğradınız. Buna
rağmen) sizi bağışladı. Allah, mü'minlere karşı çok lütufkârdır. |
Nebiye
itaat şart değil. |
66 |
Tahrim |
1, 5 |
Diyanet |
Ey Nebi!
Eşlerinin rızasını arayarak, Allah'ın sana helâl kıldığı şeyi niçin sen
kendine haram ediyorsun? Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. |
Nebiye
itaat şart değil: Savaşa giderken nebi ile tartışan ashap |
8 |
Enfal |
5, 6 |
Diyanet |
|
Nebiye
itaat şart değildir. Kadın nebi ile tartışıyor |
51 |
Mücadele |
1 |
Diyanet |
Allah, kocası
hakkında seninle tartışan ve Allah'a şikâyette bulunan kadının sözünü
işitmiştir. Allah, sizin sürdürdüğünüz konuşmayı (zaten) işitmekteydi.
Şüphesiz Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. |
Nebiye
itaat şart değildir. Zeyd (evlatlığı) itaat etmiyor |
33 |
Ahzap |
37 |
Diyanet |
Hani sen
Allah'ın kendisine nimet verdiği, senin de (azat etmek suretiyle) iyilikte
bulunduğun kimseye, "Eşini nikâhında tut (onu boşama) ve Allah'tan
sakın" diyordun. İçinde, Allah'ın ortaya çıkaracağı bir şeyi gizliyor ve
insanlardan çekiniyordun. Oysa kendisinden çekinmene Allah daha lâyıktı.
Zeyd, eşinden yana isteğini yerine getirince (eşini boşayınca), onu seninle
evlendirdik ki, eşlerinden yana isteklerini yerine getirdiklerinde (onları
boşadıklarında), evlatlıklarının eşleriyle evlenmeleri konusunda mü'minlere
bir zorluk olmasın. Allah'ın emri mutlaka yerine getirilmiştir. |
Nebiye kul
olmadan Allah'a kul olunmaz diyenlere |
3 |
Al-i İmran |
79 |
Diyanet |
Allah'ın,
kendisine Kitab'ı, hükmü (hikmeti) ve nebiliği verdiği hiçbir insanın,
"Allah'ı bırakıp bana kullar olun" demesi düşünülemez. Fakat (şöyle
öğüt verir:) "Öğretmekte ve derinlemesine incelemekte olduğunuz Kitap
uyarınca rabbânîler (Allah'ın istediği örnek ve dindar kullar) olun." |
Nebiye savaşta tabii olanlar |
8 |
Enfal |
64 |
Diyanet |
Ey Peygamber! Sana ve sana tabi olan
mü'minlere Allah yeter. |
Nebiye
serzenişte bulunuyor |
66 |
Tahrim |
1 |
Diyanet |
Ey Nebi!
Eşlerinin rızasını arayarak, Allah'ın sana helâl kıldığı şeyi niçin sen
kendine haram ediyorsun? Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. |
Nebiye
uyarı. |
11 |
Hud |
12 |
Diyanet |
(Ey
Muhammed!) Belki de sen, (müşriklerin) "Ona bir hazine indirilseydi veya
beraberinde bir melek gelseydi ya!" demelerinden dolayı sana
vahyolunanlardan bir kısmını göz ardı edeceksin ve o yüzden göğsün daralacak.
Fakat sen, ancak bir uyarıcısın. Allah ise her şeye vekildir. |
Nebiye
uyarı. |
80 |
Abese |
5, 7 |
Diyanet |
Kendini
muhtaç hissetmeyene gelince; Sen, ona yöneliyorsun. (İstemiyorsa) onun
arınmamasından sana ne! |
Nebiye
uyarı. |
17 |
İsra |
73 |
Diyanet |
|
Nebiye
uyarı. Acele etme |
20 |
Taha |
114 |
Diyanet |
Gerçek
hükümdar olan Allah yücedir. Sana vahyedilmesi tamamlanmadan önce Kur'an'ı
okumakta acele etme. "Rabbim! İlmimi arttır" de. |
Nefis, insan kişiliğinin bütünlüğü |
91 |
Şems |
7, 8 |
Muhammed
Esed |
ve nasıl
ahlaki zaaflarla olduğu kadar Allah'a karşı sorumluluk bilinciyle de
donatıldığını! Sonra ona fücurunu (sınır tanımaz günah ve kötülüğünü) ve
ondan sakınmayı ilham edene (andolsun). |
Nefretiniz
sizi adaletten sapmaya sevk etmesin. |
5 |
Maide |
42 |
Diyanet |
|
Nefs |
2 |
Bakara |
130 |
Diyanet |
Nefsini
(kendini) bilmeyenden başka İbrahim'in dininden kim yüz çevirir? Andolsun,
biz İbrahim'i bu dünyada seçkin kıldık. Şüphesiz o ahirette de iyilerdendir. |
Nefs daha
çok insanın kendisi anlamındadır. |
82 |
İnfitar |
5 |
Elmalı
meali sadeleştirilmiş 1 |
Bir nefis
(herkes) önden neyi gönderdiğini ve neyi bıraktığını bilir. |
Nefs daha
çok insanın kendisi anlamındadır. |
82 |
İnfitar |
19 |
Ali Bulaç |
Hiçbir
nefsin bir başka nefse herhangi bir şeye güç yetiremeyeceği gündür; o gün
emir yalnızca Allah'ındır. |
Nefs hesap
günü hesabını verecektir |
11 |
Hud |
105 |
Diyanet |
O gün
geldiği zaman Allah'ın izni olmadan nefis (hiçbir kimse) konuşamaz. Onlardan
mutsuz (cehennemlik) olanlar da vardır, mutlu (cennetlik) olanlar da. |
Nefs huzur
içinde olursa saadete davet ebilir |
89 |
Fecr |
27-30 |
Diyanet |
(Allah,
şöyle der:) "Ey huzur içinde olan nefis!" "Sen O'ndan razı, O
da senden razı olarak Rabbine dön!" "(İyi) kullarımın arasına
gir." "Cennetime gir." |
Nefs iki
yönde de çalışır. Allah sınıyor |
91 |
Şems |
7, 8 |
Muhammed
Esed |
İnsan
nefsini (benliğini) düşün ve onun nasıl (yaratılış) amacına uygun
şekillendirildiğini; ve nasıl ahlaki zaaflarla olduğu kadar Allah'a karşı
sorumluluk bilinciyle de donatıldığını! |
Nefs iki
yönde de çalışır. Allah sınıyor |
91 |
Şems |
9, 10 |
Muhammed
Esed |
Her kim
(nefsini) arındırırsa, kesinlikle mutluluğa erişecektir, onu (karanlığa)
gömen ise hüsrandadır. |
Nefs
kendisini tertemiz yapmanın huzuruna kavuşur. |
91 |
Şems |
7, 9 |
Diyanet |
Nefse ve
onu düzgün bir biçimde şekillendirip ona kötülük duygusunu ve takvasını
(kötülükten sakınma yeteneğini) ilham edene andolsun ki, nefsini arındıran
kurtuluşa ermiştir. |
Nefs Kur'an'da
hep kötü anlamda kullanılmamıştır |
20 |
Ta-ha |
41 |
Diyanet |
Ben seni
kendim için seçtim. |
Nefs
Kur'an'da hep kötü anlamda kullanılmamıştır |
6 |
En'am |
54 |
Diyanet |
Âyetlerimize
iman edenler sana geldikleri zaman, de ki: "Selâm olsun size! Rabbiniz
nefsi (kendi) üzerine rahmeti (merhameti) yazdı. Şöyle ki: Sizden kim
cahillikle bir kabahat işler de sonra peşinden tövbe eder, kendini düzeltirse
(bilmiş olun ki) O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir." |
Nefs
Kur'an'da hep kötü anlamda kullanılmamıştır |
5 |
Maide |
116 |
Diyanet |
Allah,
kıyamet günü şöyle diyecek: "Ey Meryem oğlu İsa! Sen mi insanlara,
Allah'ı bırakarak beni ve anamı iki ilâh edinin, dedin?" İsa da şöyle
diyecek: "Seni bütün eksikliklerden uzak tutarım. Hakkım olmayan bir
şeyi söylemem, benim için söz konusu olamaz. Eğer ben onu söylemiş olsaydım,
elbette sen bunu bilirdin. Sen benim nefsimde (içimde) olanı bilirsin, ama
ben nefsinde (Sen'de) olanı bilemem.
Şüphesiz ki yalnızca sen gaybları hakkıyla bilensin." |
Nefs
Kur'an'da hep kötü anlamda kullanılmamıştır |
3 |
Al-i İmran |
28-30 |
Diyanet |
Mü'minler,
mü'minleri bırakıp inkârcıları dost edinmesin. Kim böyle yaparsa Allah ile
bir ilişiği kalmaz. Ancak onlardan (gelebilecek tehlikeden) korunmanız
başkadır. Allah, asıl sizi nefsine (kendisine) karşı dikkatli olmanız
hakkında uyarmaktadır. Çünkü dönüş Allah'adır. De ki: "İçinizdekini gizleseniz
de, açığa vursanız da Allah onu bilir. Göklerdeki her şeyi, yerdeki her şeyi
de bilir. Allah, her şeye hakkıyla gücü yetendir." Herkesin nefsine yaptığı iyiliği
ve yaptığı kötülüğü hazır bulacağı günde kişi, kötülükleri ile kendi arasında
uzak bir mesafe bulunmasını ister. Yine Allah, sizi nefsine (kendisine) karşı
dikkatli olmanız hakkında uyarmaktadır. Allah, kullarını çok esirgeyicidir. |
Nefs
Kur'an'da hep kötü anlamda kullanılmamıştır |
6 |
En'am |
12 |
Diyanet |
De ki:
"Şu göklerdekiler ve yerdekiler kimindir?" "Allah'ındır"
de. O, merhamet etmeyi nefsine (kendine) gerekli kıldı. Andolsun sizi mutlaka
kıyamet gününe toplayacak. Bunda hiç şüphe yok. Kendilerini ziyana uğratanlar
var ya, işte onlar inanmazlar. |
Nefs
Kur'an'da şahıs, zât, benlik, kişilik, şâkila, fıtrat anlamında
kullanılmıştır. |
28 |
Kasas |
33 |
Diyanet |
Mûsâ, şöyle
dedi: "Ey Rabbim! Şüphesiz ben onlardan nefsi (birisini) öldürdüm.
Onların da beni öldürmelerinden korkuyorum." |
Nefs
Kur'an'da şahıs, zât, benlik, kişilik, şâkila, fıtrat anlamında
kullanılmıştır. |
18 |
Kehf |
74 |
Diyanet |
Yine yola
koyuldular. Nihayet bir erkek çocukla karşılaştıklarında, adam (hemen) onu
öldürdü. Mûsâ, "Bir cana karşılık olmaksızın suçsuz nefsi (birini) mi
öldürdün? Andolsun çok kötü bir iş yaptın!" dedi. |
Nefs
Kur'an'da şahıs, zât, benlik, kişilik, şâkila, fıtrat anlamında
kullanılmıştır. |
2 |
Bakara |
72 |
Diyanet |
Hani, bir
nefsi (bir kimseyi) öldürmüştünüz de suçu birbirinizin üstüne atmıştınız.
Hâlbuki Allah, gizlemekte olduğunuzu ortaya çıkaracaktı. |
Nefs
Kur'an'da şahıs, zât, benlik, kişilik, şâkila, fıtrat anlamında
kullanılmıştır. |
2 |
Bakara |
286 |
Diyanet |
Allah, bir
nefsi (kimseyi) ancak gücünün yettiği şeyle yükümlü kılar. Onun kazandığı
iyilik kendi yararına, kötülük de kendi zararınadır. (Şöyle diyerek dua
ediniz): "Ey Rabbimiz! Unutur, ya da yanılırsak bizi sorumlu tutma! Ey
Rabbimiz! Bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme. Ey
Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmediği şeyleri yükleme! Bizi affet, bizi bağışla,
bize acı! Sen bizim Mevlâmızsın. Kâfirler topluluğuna karşı bize yardım
et." |
Nefs
Kur'an'da şahıs, zât, benlik, kişilik, şâkila, fıtrat anlamında
kullanılmıştır. |
20 |
Taha |
40 |
Diyanet |
Hani kız
kardeşin (Firavun ailesine) gidiyor ve size onun bakımını üstlenecek kimseyi
göstereyim mi?" diyordu. Derken, gözü aydın olsun, üzülmesin diye seni
annene döndürdük. (Sana baktı,
büyüdün) ve (kazara) bir nefse (cana) kıydın da biz seni kederden kurtardık,
seni sıkı bir denemeden geçirdik (ve kaçıp Medyen'e gittin). Medyen halkı
içinde yıllarca kaldın, sonra (peygamber olman için) takdir edilmiş bir
zamanda (Tûr'a) geldin ey Mûsâ!" |
Nefs
Kur'an'da şahıs, zât, benlik, kişilik, şâkila, fıtrat anlamında
kullanılmıştır. |
28 |
Kasas |
19 |
Diyanet |
Mûsâ,
ikisinin de düşmanı olan adamı yakalamak isteyince adam, "Ey Mûsâ! Dün
bir nefsi (birini) öldürdüğün gibi, beni de öldürmek mi istiyorsun. Sen ancak
yeryüzünde bir zorba olmak istiyorsun, arabuluculardan olmak
istemiyorsun" dedi. |
Nefs
ölmeden önce tevbe ederse kurtuluşa yönelmiş olur. |
75 |
Kıyamet |
2 |
Diyanet |
(Kusurlarından
dolayı kendini) kınayan nefse de yemin ederim (ki diriltilip hesaba
çekileceksiniz). |
Nefs
şükrederek yaşıyorsa, Allah ondan razıdır |
89 |
Fecr |
27 |
Diyanet |
(Allah,
şöyle der:) "Ey huzur içinde olan nefis!" |
Nefs
takvayada sahip olabilir |
91 |
Şems |
7, 9 |
Diyanet |
Nefse ve
onu düzgün bir biçimde şekillendirip ona kötülük duygusunu ve takvasını
(kötülükten sakınma yeteneğini) ilham edene andolsun ki, nefsini arındıran
kurtuluşa ermiştir. |
Nefs, Allah
insanın kendi nefsine şahittir |
75 |
Kıyamet |
14 |
Ali Bulaç |
Hayır;
insan, kendi nefsine karşı bir basirettir. |
Nefs, Allah
nefse hitab edip cennete çağırıyor |
89 |
Fecr |
27-28 |
Diyanet |
(Allah,
şöyle der:) "Ey huzur içinde olan nefis!" "Sen O'ndan razı, O
da senden razı olarak Rabbine dön!" |
Nefs, Allah
nefse yemin ediyor |
|
Kıyamet |
1, 2 |
Diyanet |
Kıyamet
gününe yemin ederim. (Kusurlarından dolayı kendini) kınayan nefse de yemin ederim
(ki diriltilip hesaba çekileceksiniz). |
Nefs, aşırı
derecede kötülüğü emreder |
12 |
Yusuf |
53 |
Diyanet |
Ben nefsimi
temize çıkarmam, çünkü Rabbimin merhamet ettiği hariç, nefis aşırı derecede
kötülüğü emreder. Şüphesiz Rabbim çok bağışlayandır, çok merhamet edendir
dedi. |
Nefs, bir
fenalıp yapan kendi nefsine yapmıştır |
35 |
Fatır |
18 |
Diyanet |
Hiçbir
günahkâr başka bir günahkârın yükünü yüklenmez. Günah yükü ağır olan kimse,
(bir başkasını), günahını yüklenmeye çağırırsa, ondan hiçbir şey yüklenilmez,
çağırdığı kimse yakını da olsa. Sen ancak, görmedikleri hâlde Rablerinden
için için korkanları ve namaz kılanları uyarırsın. Kim arınırsa ancak nefsi
(kendisi) için arınmış olur. Dönüş ancak Allah'adır. |
Nefs, bir
iyilik yapan kendi nefsine yapmıştır |
17 |
İsra |
7 |
Diyanet |
İyilik
ederseniz nefsinize (kendinize) iyilik etmiş olursunuz, kötülük yaparsanız
yine nefsinize (kendinize) yapmış olursunuz. İkinci bozgunculuğun zamanı
gelince, yüzünüzü kara etsinler, daha önce girdikleri gibi yine mescide
(Beyt-i Makdis'e) girsinler ve ellerine geçirdikle |
Nefs,
iyiye, güzele, takvaya yönelene müjdeler var |
91 |
Şems |
7, 9 |
Diyanet |
Nefse ve
onu düzgün bir biçimde şekillendirip ona kötülük duygusunu ve takvasını (kötülükten
sakınma yeteneğini) ilham edene andolsun ki, nefsini arındıran kurtuluşa
ermiştir. |
Nefs,
şerefli şekilde yaratıldı. |
82 |
İnfitar |
5 |
Diyanet |
Her nefis
(herkes) yaptığı ve yapmadığı şeyleri bilecek. |
Nefsi kötü
yola sokmuşsa bile yine de dönüş yapılabilir |
66 |
Tahrim |
6 |
Diyanet |
Ey iman
edenler! Nefsinizi (kendinizi) ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan
ateşten koruyun. O ateşin başında gayet katı, çetin, Allah'ın nefsinize
(kendilerine) verdiği emirlere karşı gelmeyen ve kendilerine emredilen şeyi
yapan melekler vardır. |
Nefsi
kötülüklere düşmekten koruyun |
9 |
Tevbe |
112 |
Diyanet |
Bunlar,
tövbe edenler, ibâdet edenler, hamdedenler, oruç tutanlar , rükû' ve secde
edenler, iyiliği emredip kötülükten alıkoyanlar ve Allah'ın koyduğu sınırları
hakkıyla koruyanlardır. Mü'minleri müjdele. |
Nefsi
kötülüklere düşmekten koruyun |
4 |
Nisa |
13, 14 |
Diyanet |
İşte bu (hükümler) Allah'ın koyduğu sınırlarıdır.
Kim Allah'a ve resullerine itaat ederse, Allah onu, içinden ırmaklar akan,
içinde ebedî kalacakları cennetlere sokar. İşte bu büyük başarıdır. Kim de Allah'a ve resullerine isyan eder ve
O'nun koyduğu sınırları aşarsa, Allah onu ebedî kalacağı cehennem ateşine
sokar. Onun için alçaltıcı bir azap vardır. |
Nefsi
kötülüklere düşmekten koruyun |
2 |
Bakara |
187 |
Diyanet |
Oruç
gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak size helâl kılındı. Onlar, size örtüdürler, siz de onlara
örtüsünüz. Allah, (Ramazan gecelerinde
hanımlarınıza yaklaşarak) kendinize zulmetmekte olduğunuzu bildi de tövbenizi
kabul edip sizi affetti. Artık eşlerinize yaklaşın ve Allah'ın sizin için
yazıp takdir etmiş olduğu şeyi arayın. Şafağın aydınlığı gecenin
karanlığından ayırt edilinceye (tan yeri ağarıncaya) kadar yiyin, için. Sonra
da akşama kadar orucu tam tutun. Bununla birlikte siz mescitlerde itikâfta
iken eşlerinize yaklaşmayın. Bunlar, Allah'ın koyduğu sınırlardır. Bu
sınırlara yaklaşmayın. Allah, kendine karşı gelmekten sakınsınlar diye,
âyetlerini insanlara böylece açıklar. |
Nefsi
kötülüklere düşmekten koruyun |
2 |
Bakara |
229 |
Diyanet |
(Dönüş
yapılabilecek) boşama iki defadır. Sonrası, ya iyilikle geçinmek, ya da
güzellikle bırakmaktır. (Evlilikte) tarafların Allah'ın belirlediği ölçüleri
koruyamama endişeleri dışında kadınlara verdiklerinizden (boşanma esnasında)
bir şeyi geri almanız, sizin için helâl olmaz. Eğer onlar Allah'ın
belirlediği ölçüleri gözetmeyecekler diye endişe ederseniz, o zaman kadının
(boşanmak için) bedel vermesinde ikisine de günah yoktur. Bunlar Allah'ın
koyduğu sınırlardır. Sakın bunları aşmayın. Allah'ın koyduğu sınırları kim
aşarsa, onlar zalimlerin ta kendileridir. |
Nefsi
kötülüklere düşmekten koruyun |
65 |
Talak |
1 |
Diyanet |
Ey Nebi!
Kadınları boşamak istediğinizde, onları iddetlerini dikkate alarak (temizlik
hâlinde) boşayın ve iddeti sayın.
Rabbiniz olan Allah'a karşı gelmekten sakının. Apaçık bir hayâsızlık
yapmaları dışında onları (bekleme süresince) evlerinden çıkarmayın, nefisleri
de (kendileri de) çıkmasınlar. Bunlar Allah'ın sınırlarıdır. Kim Allah'ın
sınırlarını aşarsa, şüphesiz nefsine (kendine) zulmetmiş olur. Bilemezsin,
olur ki Allah, sonra yeni bir durum ortaya çıkarır. |
Nefsi
kötülüklere düşmekten koruyun |
58 |
Mücadele |
4 |
Diyanet |
Kim (köle
azat etme imkânı) bulamazsa, eşine dokunmadan önce ard arda iki ay oruç
tutmalıdır. Kimin de buna gücü yetmezse altmış fakiri doyurmalıdır. Bunlar,
Allah'a ve Resûlüne hakkıyla iman edesiniz, diyedir. İşte bunlar Allah'ın
sınırlarıdır. Kâfirler için elem dolu bir azap vardır. |
Nefsi
temize çıkarma gayretinde olmalıyız. |
12 |
Yusuf |
53 |
Diyanet |
Ben nefsimi
temize çıkarmam, çünkü Rabbimin merhamet ettiği hariç, nefis aşırı derecede
kötülüğü emreder. Şüphesiz Rabbim çok bağışlayandır, çok merhamet edendir
dedi. |
Nefsimize
Allah'ın varlığının delilileri gösterilmiştir |
41 |
Fussilet |
53 |
Diyanet |
Varlığımızın
delillerini, (kâinattaki uçsuz bucaksız) ufuklarda ve kendi nefislerinde
onlara göstereceğiz ki, o Kur'an'ın gerçek olduğu onlara iyice belli olsun.
Rabbinin, her şeye şâhit olması yetmez mi? |
Nefsin
terbiyesi ibadetle olur |
29 |
Ankebut |
6 |
Diyanet |
Her kim
cihad ederse, ancak nefsi (kendisi) için cihad etmiş olur. Şüphesiz Allah,
âlemlere muhtaç değildir. |
Nefsin
yadırganmayacak iki yanı da vardır. |
37 |
Saffat |
113 |
Diyanet |
Onu da
İshak'ı da uğurlu kıldık. Her ikisinin nesillerinden iyilik yapanlar da
vardı, nefsine (kendine) apaçık zulmedenler de. |
Nefsinden
korunmuşa kurtuluşun müjdesi |
59 |
Haşr |
9 |
Diyanet |
Onlardan
(muhacirlerden) önce o yurda (Medine'ye) yerleşmiş ve imanı da gönüllerine
yerleştirmiş olanlar, hicret edenleri severler. Onlara verilenlerden dolayı
içlerinde bir rahatsızlık duymazlar. Kendileri son derece ihtiyaç içinde
bulunsalar bile onları kendilerine tercih ederler. Kim nefsinin
cimriliğinden, hırsından korunursa, işte onlar kurtuluşa erenlerin ta
kendileridir. |
Nefsinden
korunmuşa kurtuluşun müjdesi |
64 |
Tegabun |
16 |
Diyanet |
O hâlde,
gücünüz yettiği kadar Allah'a karşı gelmekten sakının. Dinleyin, itaat edin,
kendi iyiliğiniz için harcayın. Kim nefsinin cimriliğinden korunursa, işte
onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir. |
Nefsine
fulm etme |
11 |
Hud |
21 |
Diyanet |
İşte
bunlar, kendilerini ziyana uğratan kimselerdir. Uydurmakta oldukları şeyler
de nefislerini (kendilerini) yüz üstü bırakıp kaybolup gitmiştir. |
Nefsini
heva ve hevesten koruyan cennetliktir. |
79 |
Naziat |
40-41 |
Diyanet |
Kim de,
Rabbinin huzurunda duracağından korkar ve nefsini arzularından alıkoyarsa,
şüphesiz, cennet onun sığınağıdır. |
Nefsinin
esaretinden kurtulanlara şefkatli cevap |
6 |
En'am |
54 |
Diyanet |
Âyetlerimize
iman edenler sana geldikleri zaman, de ki: "Selâm olsun size! Rabbiniz
nefsi (kendi) üzerine rahmeti (merhameti) yazdı. Şöyle ki: Sizden kim
cahillikle bir kabahat işler de sonra peşinden tövbe eder, kendini düzeltirse
(bilmiş olun ki) O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir." |
Nefsinize
zulm etmeyin |
35 |
Fatır |
32 |
Diyanet |
Sonra biz,
o kitabı kullarımızdan seçtiğimiz kimselere (Muhammed'in ümmetine) miras
olarak verdik. Onlardan nefsine (kendine) zulmedenler vardır. Onlardan ortada
olanlar vardır. Yine onlardan Allah'ın izniyle hayırlı işlerde öne geçenler
vardır. İşte bu büyük lütuftur. |
Nefsinize
zulm etmeyin |
2 |
Bakara |
57 |
Diyanet |
Allah, iman
edenlerin dostudur. Onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. Kâfirlerin
velileri ise tâğûttur. (O da) onları aydınlıktan karanlıklara (sürükleyip)
çıkarır. Onlar cehennemliklerdir. Orada ebedî kalırlar. |
Nefsinize
zulm etmeyin |
3 |
Al-i İmran |
117 |
Diyanet |
Onların bu
dünya hayatında harcadıkları malların durumu, kendilerine zulmeden bir
topluluğun ekinlerini vurup mahveden kavurucu ve soğuk bir rüzgârın durumu
gibidir. Allah, onlara zulmetmedi. Fakat onlar kendi kendilerine
zulmediyorlar. |
Nefsinize
zulm etmeyin |
11 |
Hud |
21 |
Diyanet |
Onların bu
dünya hayatında harcadıkları malların durumu, nefislerine (kendilerine) zulmeden
bir topluluğun ekinlerini vurup mahveden kavurucu ve soğuk bir rüzgârın
durumu gibidir. Allah, onlara zulmetmedi. Fakat onlar kendi nefislerine
(kendilerine) zulmediyorlar. |
Nefsinize
zulm etmeyin |
16 |
Nahl |
33 |
Diyanet |
(O
kâfirler) nefislerine (kendilerine) ancak meleklerin veya senin Rabbinin
helâk emrinin gelmesini bekliyorlar. Onlardan öncekiler de böyle yapmıştı.
Allah onlara zulmetmedi, fakat onlar nefislerine (kendilerine)
zulmediyorlardı. |
Nefsinize
zulm etmeyin |
18 |
Kehf |
35 |
Diyanet |
Derken
nefislerine (kendine) zulmederek bağına girdi. Şöyle dedi: "Bunun
sonsuza değin yok olacağını sanmıyorum." |
Nefsinize zulm etmeyin |
23 |
Müminun |
29 |
Diyanet |
Yine de ki: "Ey
Rabbim! Beni bereketli bir yere kondur. Sen, konuk edenlerin en
hayırlısısın." |
Nefsinize
zulm etmeyin |
29 |
Ankebut |
40 |
Diyanet |
Bunların
her birini kendi günahları yüzünden yakaladık. Onlardan taş yağmuruna tuttuklarımız
var. Onlardan o korkunç sesin yakaladığı kimseler var. Onlardan yerin dibine
geçirdiklerimiz var. Onlardan suda boğduklarımız var. Allah, onlara
zulmediyor değildi, fakat onlar nezislerine (kendilerine) zulmediyorlardı. |
Nefsinize
zulm etmeyin |
30 |
Rum |
9 |
Diyanet |
(Yine)
onlar, yeryüzünde dolaşıp nefislerinden (kendilerinden) öncekilerin sonunun
nasıl olduğuna bakmadılar mı? Onlar nefislerinden (kendilerinden) daha
kuvvetli idiler. Yeryüzünü sürüp işlemişler ve orayı kendilerinin imar
ettiğinden daha çok imar etmişlerdi. Onlara da peygamberleri apaçık deliller
getirmişlerdi. Allah, onlara asla zulmediyor değildi. Fakat onlar nefislerine
(kendilerine) zulmediyorlardı. |
Nefsinize
zulm etmeyin |
34 |
Sebe |
19 |
Diyanet |
Onlar ise, "Ey Rabbimiz! Yolculuğumuzun
konakları arasını uzaklaştır" dediler ve nefislerine (kendilerine)
zulmettiler. Biz de onları ibret kıssalarına çevirdik ve nefislerini
(kendilerini) darmadağın ettik. Şüphesiz ki bunda çok sabreden, çok şükreden
herkes için ibretler vardır. |
Nefsinize zulm
etmeyin |
39 |
Zümer |
53 |
Diyanet |
De ki:
"Ey nefislerinin (kendilerinin) aleyhine aşırı giden kullarım! Allah'ın
rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Şüphesiz Allah, bütün günahları affeder.
Çünkü O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir." |
Nefsinize
zulm etmeyin |
37 |
Saffat |
113 |
Diyanet |
Onu da
İshak'ı da uğurlu kıldık. Her ikisinin nesillerinden iyilik yapanlar da
vardı, (kendine) apaçık zulmedenler de. |
Nefsinize
zulm etmeyin |
65 |
Talak |
1 |
Diyanet |
Ey
peygamber! Kadınları boşamak istediğinizde, onları iddetlerini dikkate alarak
(temizlik hâlinde) boşayın ve iddeti sayın.
Rabbiniz olan Allah'a karşı gelmekten sakının. Apaçık bir hayâsızlık
yapmaları dışında onları (bekleme süresince) evlerinden çıkarmayın, nefisleri
(kendileri) de çıkmasınlar. Bunlar Allah'ın sınırlarıdır. Kim Allah'ın
sınırlarını aşarsa, şüphesiz nefsine (kendine) zulmetmiş olur. Bilemezsin,
olur ki Allah, sonra yeni bir durum ortaya çıkarır. |
Nefsinizi
(kendinizi tehlikeye atmayın |
2 |
Bakara |
195 |
Diyanet |
(Mallarınızı)
Allah yolunda harcayın. Kendi nefsini (kendinizi) tehlikeye atmayın. İyilik
edin. Şüphesiz Allah iyilik edenleri sever. |
Nefsinizi
ayıplamayın |
49 |
Hucurat |
11 |
Diyanet |
Ey iman
edenler! Bir topluluk bir diğerini alaya almasın. Belki onlar kendilerinden
daha iyidirler. Kadınlar da diğer kadınları alaya almasın. Belki onlar
kendilerinden daha iyidirler. Birbirini karalamayın, nefislerinizi
(birbirinizi) (kötü) lakaplarla çağırmayın. İmandan sonra fasıklık ne kötü
bir namdır! Kim de tövbe etmezse, işte onlar zâlimlerin ta kendileridir. |
Nefsinizi
öldürmeyin |
4 |
Nisa |
29 |
Diyanet |
Ey iman
edenler! Mallarınızı aranızda batıl yollarla yemeyin. Ancak karşılıklı rıza
ile yapılan ticaretle olursa başka. Nefsinizi (kendinizi) helâk etmeyin.
Şüphesiz Allah, size karşı çok merhametlidir. |
Nefsiyle
imtihan olan insan malıyla da imtihan edilir |
2 |
Bakara |
155 |
Diyanet |
Andolsun ki
sizi biraz korku ve açlıkla, bir de mallar, canlar ve ürünlerden eksilterek
deneriz. Sabredenleri müjdele. |
Nesh |
2 |
Bakara |
106 |
Diyanet |
|
Nesh ayeti |
2 |
Bakara |
106 |
Diyanet |
Biz
herhangi bir âyetin hükmünü yürürlükten kaldırır veya onu unutturur (ya da ertelersek),
yerine daha hayırlısını veya mislini getiririz. Allah'ın gücünün her şeye
hakkıyla yettiğini bilmez misin? |
Nimetleri
Allah gönderdi |
3 |
Al-i İmran |
37 |
Diyanet |
Bunun
üzerine Rabbi onu güzel bir şekilde kabul buyurdu ve onu güzel bir şekilde
yetiştirdi. Zekeriya'yı da onun
bakımıyla görevlendirdi. Zekeriya, onun bulunduğu bölmeye her girişinde
yanında bir yiyecek bulurdu. "Meryem! Bu sana nereden geldi?"
derdi. O da "Bu, Allah katından" diye cevap verirdi. Zira Allah,
dilediğine hesapsız rızık verir. |
Nimetleri
ben kazandım |
28 |
Kasas |
76 |
Diyanet |
Şüphesiz
Kârûn, Mûsâ'nın kavmindendi. Onlara karşı azgınlık etti. Biz ona,
anahtarlarını (bile taşımak) güçlü bir topluluğa ağır gelecek hazineler
verdik. Hani, kavmi kendisine şöyle demişti: "Böbürlenme! Çünkü Allah,
böbürlenip şımaranları sevmez." |
Nimetleri
ben kazandım |
28 |
Kasas |
81 |
Diyanet |
Sonunda onu
da, sarayını da yerin dibine batırdık. Allah'a karşı ona yardım edebilecek
adamları da yoktu. Kendisini savunup kurtarabileceklerden de değildi! |
Nur, Allah
kendisini ve Kur'an'ı nur/ışık olarak isimlendiriyor |
14 |
İbrahim |
1 |
Ali Bulaç |
Elif Lâm
Râ. Bu bir Kitap'tır ki, Rabbinin izniyle insanları karanlıklardan nura, O
güçlü ve övgüye layık olanın yoluna çıkarman için sana indirdik. |
Nur, Allah
kendisini ve Kur'an'ı nur/ışık olarak isimlendiriyor |
64 |
Tegabun |
8 |
Diyanet |
Artık siz
Allah'a, peygamberine ve indirdiğimiz nûra (Kur'an'a) iman edin. Allah,
yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır. |
Nur, Allah
kendisini ve Kur'an'ı nur/ışık olarak isimlendiriyor |
8 |
En'am |
122 |
Diyanet |
Ölü iken
dirilttiğimiz ve kendisine, insanlar arasında yürüyeceği bir nur verdiğimiz
kimsenin durumu, hiç, karanlıklar içinde kalmış, bir türlü ondan çıkamamış
kimsenin durumu gibi olur mu? İşte kâfirlere, işlemekte oldukları
çirkinlikler böyle süslü gösterilmiştir. |
Nur, Allah
kendisini ve Kur'an'ı nur/ışık olarak isimlendiriyor |
4 |
Nisa |
174, 175 |
Diyanet |
Ey
insanlar! Size Rabbinizden kesin bir delil (Hz. Muhammed) geldi ve size
apaçık bir nur (Kur'an) indirdik. Allah'a iman edip ona sımsıkı sarılanları
ise (Allah), kendisinden bir rahmet ve lütfa kavuşturacak ve onları kendisine
varan doğru bir yola iletecektir. |
Nur, Allah
kendisini ve Kur'an'ı nur/ışık olarak isimlendiriyor. Nebi resul kavramları
aynı ayette geçiyor. |
7 |
Araf |
157 |
Diyanet |
Onlar,
yanlarındaki Tevrat'ta ve İncil'de yazılı buldukları Resûle, o ümmî peygambere uyan kimselerdir. O, onlara
iyiliği emreder, onları kötülükten alıkoyar. Onlara iyi ve temiz şeyleri
helâl, kötü ve pis şeyleri haram kılar. Üzerlerindeki ağır yükleri ve
zincirleri kaldırır. Ona iman edenler,
ona saygı gösterenler, ona yardım edenler ve ona indirilen nura (Kur'an'a)
uyanlar var ya, işte onlar kurtuluşa erenlerdir. |
Nur, Allah
nurunu vahy tamamladğını müjdeliyor. |
5 |
Maide |
3 |
Diyanet |
Ölmüş
hayvan, kan, domuz eti, Allah'tan başkası adına boğazlanan, (henüz canı
çıkmamış iken) kestikleriniz hariç; boğulmuş, darbe sonucu ölmüş, yüksekten
düşerek ölmüş, boynuzlanarak ölmüş ve yırtıcı hayvan tarafından parçalanmış
hayvanlar ile dikili taşlar üzerinde
boğazlanan hayvanlar, bir de fal oklarıyla kısmet aramanız size haram kılındı. İşte bütün bunlar fısk
(Allah'a itaatten kopmak)tır. Bugün kâfirler dininizden (onu yok etmekten)
ümitlerini kestiler. Artık onlardan korkmayın, benden korkun. Bugün sizin
için dininizi kemale erdirdim. Size nimetimi tamamladım ve sizin için din
olarak İslâm'ı seçtim. Kim şiddetli
açlık durumunda zorda kalır, günaha meyletmeksizin (haram etlerden) yerse,
şüphesiz ki Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir. |
Nur, Allah
nurunun vahy olduğunu belirtiyor. Tamamlayacağını buyuruyor. |
9 |
Tevbe |
32 |
Diyanet |
Allah'ın
nurunu ağızlarıyla söndürmek istiyorlar. Oysa kâfirler hoşlanmasalar da
Allah, nurunu tamamlamaktan başka bir şeye razı olmaz. |
Nur,
Allah'a ulaşabilmek için elçiye itaat şartı vardır. |
65 |
Talak |
11 |
Diyanet |
İman edip
salih amel işleyenleri, karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için size Allah'ın
apaçık âyetlerini okuyan bir peygamber gönderdi. Kim Allah'a inanır ve salih
bir amel işlerse, Allah onu, içinden ırmaklar akan, içinde ebedî kalacakları
cennetlere sokar. Allah, gerçekten ona güzel bir rızık vermiştir. |
Nur. Kalbe
girer. Kalp aydınlanır ve arınır. |
39 |
Zümer |
22 |
Diyanet |
Allah'ın,
göğsünü İslâm'a açtığı, böylece Rabbinden bir nur üzere bulunan kimse, kalbi
imana kapalı kimse gibi midir? Allah'ın zikrine karşı kalpleri katı olanların
vay hâline! İşte onlar açık bir sapıklık içindedirler. |
Her şey Yüce Allah'ın dinine zerre kadar katıksız, arı duru, tertemiz, halis inançla İSLAM'ın yaşanması için...
SEÇİLMİŞ AYETLER (N)
Çocukluğumuzdan gençliğime kadar ki arada Buhari'nin hadis kitabını okudum.
Kur'an'ın mealini okuma alışkanlığımız yoktu. Okuyanlar anlamını bilmeden okuyorlardı. Okuduklarını da ölülerine ikramda bulunuyorlardı.
Sonra camilerde ve cemaatlerde yapılan sohbetlere gitmeye başladım. Bütün cemaatleri girdim, çıktım. Bir cemaatlerin diğer cemaatin arkasından konuşmalarına tahammül edemezdim. Her cemaatin Allah'a doğru farklı yollardan gittiklerini, sonuçta gidecekleri nokta aynı diye savunurdum. İstiyordum ki müslümanlar kenetlensin.
50 yaşlarının sonlarında Kur'an'ı tecvitli okumayı öğrendim. Makamlarla okuyordum. İyi de geliyordu. Haz da alıyordum.
Kur'an'ı bitirdiğimde hoca "sadak Allah'ül azim" dememi söyledi. Mealini sordum. "Allah Doğru Söyledi." Dedi.
Mutlaka doğru söyledi de ne söyledi? "..........."
Arapça okumayı reddetmiyorum. Mutlaka Arapçası da okunmalı. Fakat Allah'ın mesajlarına daha çok ihtiyacımız var. Kur'an'ı yaşamımıza sokmalıyız. Allah bizi Kur'an dan imtihan edecek...
Yorumlarımda;
Doğrular Allah'ın yanlışlar benimdir. Allah cümlemizi doğru yoldan ayırmasın.
Aydın ORHON
“Kur’an Neden İndirildi: Yaşayanlara Rehber, Ölülere Tören Kitabı Değil” Arkadaşlar, bugün birlikte biraz daha derin düşünelim. Hak nedi...
-
HADİS İNKÂRCILARI KİM? İnsanlar Allah’ın kitabına hakkıyla iman eden kişilere meâlciler, hadis inkârcısı vb. gibi isimler tak...
-
MELEKLER Bilim insanlarının açıklamalarına göre, dünyanın oluşumu, "Big Bang" adı verilen bir patlama ile birlikte yaklaşık 13.9 m...