ALLAH NASİP
EDERSE İLAVE AYETLERLE GÜNCELLEMELER DEVAM EDECEK. AYETLER ALFABETİK SIRAYA
GÖRE DİZAYN EDİLMİŞTİR. İNŞALLAH
KUR'AN'I KERİM'İ HAYATIMIZA TAŞIYANLARDAN OLURUZ. |
|||||
Özet Meal |
Sr. |
S.Ad. |
Ayt |
Çeviri |
Meal |
O kutsal ve
yücedir |
55 |
Rahman |
78 |
Diyanet |
Azamet ve
ikram sahibi Rabbinin adı yücedir. |
O
mescitlerde kendisinden başkalarının anılmasını istemez |
24 |
Nur |
36 |
Muhammed
Esed |
İçlerinde
(yalnız) kendi ismi anılsın diye Allah'ın yükseltilmelerine izin verdiği
evlerde O'nun kudret ve yüceliğini sabah akşam dile getiren (öyle) |
O nun adı
anılmadan av köpeği salınmaz salınmaz. |
5 |
Maide |
4 |
Diyanet |
(Ey
Muhammed!) Sana, kendilerine nelerin helâl kılındığını soruyorlar. De ki:
"Size temiz ve hoş olan şeyler, bir de Allah'ın size verdiği
yeteneklerle eğitip alıştırdığınız avcı hayvanların tuttuğu (avlar) helâl
kılındı. Onların sizin için tuttuklarından yiyin. Onu (av için) salarken
üzerine Allah'ın adını anın (besmele çekin). Allah'a karşı gelmekten sakının.
Şüphesiz Allah, hesabı çabuk görendir. |
O nun adı
dışında kurban kesilmez |
22 |
Hac |
34 |
Diyanet |
Her ümmet
için, Allah'ın kendilerine rızık olarak verdiği hayvanlar üzerine ismini
ansınlar diye kurban kesmeyi meşru kıldık. İşte sizin ilâhınız bir tek
ilâhtır. Şu hâlde yalnız O'na teslim olun. Alçak gönüllüleri müjdele! |
O nun adı
dillerden düşmemelidir. |
56 |
Vakıa |
96 |
Diyanet |
Öyleyse
yüce Rabbinin adını tesbih et. |
O nun adı
dillerden düşmemelidir. |
87 |
Ala |
1 |
Diyanet |
Yüce Rabbinin
adını tespih et. |
O nun
adından başkasının adına hayvanları kesmemek şarttır. |
6 |
En'an |
121 |
Diyanet |
Üzerlerine
Allahın ismi anılmayanlardan yemeyin. Çünkü bu, muhakkak ki bir fıskdır.
Filhakıyka şeytanlar, sizinle mücâdele etmeleri için kendi dostlarına
mutlakaa telkinlerde bulunurlar. Eğer onlara itaat ederseniz şübhesiz ki siz
de Allaha eş tanıyanlarsınızdır. |
O nun
adından başkasının adına hayvanları kesmemek şarttır. |
2 |
Bakara |
173 |
Diyanet |
Allah, size
ancak leş, kan, domuz eti ve Allah'tan başkası adına kesileni haram
kıldı. Ama kim mecbur olur da, istismar etmeksizin ve zaruret ölçüsünü
aşmaksızın yemek zorunda kalırsa, ona günah yoktur. Şüphesiz, Allah çok
bağışlayandır, çok merhamet edendir. |
O nun
adından başkasının adına hayvanları kesmemek şarttır. |
5 |
Maide |
3 |
Diyanet |
Ölmüş
hayvan, kan, domuz eti, Allah'tan başkası adına boğazlanan, (henüz
canı çıkmamış iken) kestikleriniz hariç; boğulmuş, darbe sonucu ölmüş,
yüksekten düşerek ölmüş, boynuzlanarak ölmüş ve yırtıcı hayvan tarafından
parçalanmış hayvanlar ile dikili taşlar
üzerinde boğazlanan hayvanlar, bir de fal oklarıyla kısmet
aramanız size haram kılındı. İşte
bütün bunlar fısk (Allah'a itaatten kopmak)tır. Bugün kâfirler dininizden
(onu yok etmekten) ümitlerini kestiler. Artık onlardan korkmayın, benden
korkun. Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim. Size nimetimi tamamladım
ve sizin için din olarak İslâm'ı seçtim.
Kim şiddetli açlık durumunda zorda kalır, günaha meyletmeksizin (haram
etlerden) yerse, şüphesiz ki Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir. |
O nun
adından başkasının adına hayvanları kesmemek şarttır. |
6 |
En'am |
145 |
Diyanet |
De ki:
"Bana vahyolunan Kur'an'da bir kimsenin yiyecekleri arasında leş, akıtılmış
kan, domuz eti -ki o şüphesiz necistir- ya da Allah'tan başkası adına
kesilmiş bir (murdar) hayvandan başka, haram kılınmış bir şey
bulamıyorum. Fakat istismar etmeksizin ve zaruret ölçüsünü aşmaksızın kim
bunlardan yeme zorunda kalırsa yiyebilir." Şüphesiz Rabbin çok
bağışlayandır, çok merhametlidir. |
O sizden
sabah akşam adının anılmasını ister |
72 |
Cin |
25 |
Diyanet |
De ki:
"Sizin uyarıldığınız şey yakın mıdır, yoksa Rabbim ona uzun bir süre mi
koyacaktır, bilemem." |
O yüce
adını yüce tutmayı emreder |
56 |
Vakıa |
74 |
Diyanet |
O hâlde, O
yüce Rabbinin adını tesbih et (yücelt). |
O yüce
adını yüce tutmayı emreder |
69 |
Hakka |
52 |
Diyanet |
O hâlde
sen, yüce Rabbinin adıyla tespih et. |
O, ilk ve
sondur. Zâhir ve Bâtın'dır. O, her
şeyi hakkıyla bilendir. |
57 |
Hadid |
3 |
Diyanet |
O, ilk ve
sondur. Zâhir ve Bâtın'dır. O, her
şeyi hakkıyla bilendir. |
Ondokuz
sistemine uymaması sebebiyle ondukuzcular sonradan ilave edildiğine inanırlar |
9 |
Tevbe |
128, 129 |
Diyanet |
Andolsun,
size kendi içinizden öyle bir nebi gelmiştir ki, sizin sıkıntıya düşmeniz ona
çok ağır gelir. O, size çok düşkün, mü'minlere karşı da çok şefkatli ve
merhametlidir. |
Oniki
kişinin duyarlılığını ilan ederek Musa destekleniyor |
2 |
Bakara |
60 |
Diyanet |
Hani, Mûsâ kavmi için su dilemişti. Biz de,
"Asanı kayaya vur" demiştik, böylece kayadan on iki pınar
fışkırmış, her boy kendi su alacağı pınarı bilmişti. "Allah'ın rızkından
yiyin, için. Yalnız, yeryüzünde bozgunculuk yaparak fesat çıkarmayın"
demiştik. |
Oniki
kişinin duyarlılığını ilan ederek Musa destekleniyor |
5 |
Maide |
12 |
Diyanet |
Andolsun, Allah
İsrailoğullarından sağlam söz almıştı. Onlardan on iki temsilci -başkan-
seçmiştik. Allah, şöyle demişti: "Sizinle beraberim. Andolsun eğer
namazı kılar, zekâtı verir ve elçilerime inanır, onları desteklerseniz,
(fakirlere gönülden yardımda bulunarak) Allah'a güzel bir borç verirseniz,
elbette sizin kötülüklerinizi örterim ve andolsun sizi, içinden ırmaklar akan
cennetlere koyarım. Ama bundan sonra sizden kim inkâr ederse, mutlaka o,
dümdüz yoldan sapmıştır." |
Oniki
kişinin duyarlılığını ilan ederek Musa destekleniyor |
7 |
Araf |
160 |
Diyanet |
Biz onları
on iki kabile hâlinde topluluklara ayırdık. (Tîh sahrasında susuzluktan
sıkılan) kavmi Mûsâ'dan su istediğinde biz ona, "Asânı taşa vur"
diye vahyettik. (Vurunca) taştan on iki pınar fışkırdı. Herkes (kendi) su
içeceği yeri bildi. Üzerlerine bulutu da gölgelik yaptık ve onlara kudret
helvası ve bıldırcın indirdik. "Size rızık olarak verdiğimiz şeylerin
iyi ve temiz olanlarından yiyin" (dedik). Onlar bize zulmetmediler,
fakat kendi nefislerine zulmediyorlardı. |
Oniki
kişinin duyarlılığını ilan ederek Musa destekleniyor |
3 |
Al-i İmran |
52 |
Diyanet |
İsa,
onların inkârlarını sezince, "Allah yolunda yardımcılarım kim?"
dedi. Havariler, "Biziz Allah yolunun yardımcıları. Allah'a iman ettik.
Şahit ol, biz müslümanlarız" dediler. |
Ortak koşan hakka hidayet etmez |
10 |
Yunus |
35 |
Diyanet |
Andolsun, sizin için, Allah'ı ve ahiret
gününü umanlar ve Allah'ı çokça zikredenler için Allah'ın Resûlü'nde güzel
bir örnek vardır. |
Ortak
koşanlar keşke dünyaya geri dönebilsek diyecekler |
2 |
Bakara |
165-167 |
Diyanet |
İnsanlar
arasında Allah'ı bırakıp da O'na ortak koşanlar vardır. Onları, Allah'ı
severcesine severler. Mü'minlerin Allah'a olan sevgisi daha güçlü bir
sevgidir. Zulmedenler azaba uğrayacakları zaman bütün kuvvetin Allah'ın
olduğunu ve Allah'ın azabının pek şiddetli olduğunu bir bilselerdi! |
Ortak
koşanlar keşke dünyaya geri dönebilsek diyecekler |
26 |
Şuara |
90-104 |
Diyanet |
Cennet,
Allah'a karşı gelmekten sakınanlara yaklaştırılacak. Cehennem de azgınlara
gösterilecek ve onlara, "Allah'ı bırakıp da tapmakta olduklarınız
nerede? Size yardım ediyorlar mı veya kendilerini kurtarabiliyorlar mı?"
denilecek. Artık onlar ve o azgınlar ile İblis'in askerleri hepsi birden
tepetakla oraya atılırlar. Orada onlar taptıklarıyla çekişerek şöyle derler:
"Allah'a andolsun! Biz gerçekten apaçık bir sapıklık içindeymişiz."
"Çünkü sizi, âlemlerin Rabbi ile bir tutuyorduk." "Bizi ancak
(önderlerimiz olan) suçlular saptırdı." "İşte bu yüzden bizim
şefaatçilerimiz yok." "Candan bir dostumuz da yok."
"Keşke (dünyaya) bir dönüşümüz olsa da inananlardan olsak."Elbet
bunda bir ibret vardır. Onların çoğu iman etmiş değillerdi. Şüphesiz senin
Rabbin, mutlak güç sahibi olandır, çok merhametli olandır. |
Ortak koşmadan iman etmezler |
12 |
Yusuf |
106 |
Diyanet |
Onların çoğu Allah'a ancak ortak koşarak
inanırlar. |
Ortak koşulan kişilerdir |
46 |
Ahkaf |
5 |
Elmalılı Meali (Orijinal) |
Hem o kimseden daha şaşkın kim olabilir
ki Allahı bırakır da kendisine Kıyamete kadar cevab veremiyecek kimselere duâ
eder onlar ise onların duâlarından gafildirler |
Ortak, Allah ın yardımcısı yoktur. |
34 |
Sebe |
22 |
Elmalılı Meali (Orijinal) |
De ki: Allahın berisinden o
zu'mettiklerinize istediğiniz kadar yalvarın, ne Göklerde ne Yerde zerre
mikdarına güçleri yetmez, onların bunlarda bir ortaklığı da yok, onun
onlardan bir zahîri de yoktur |
Oruç |
2 |
Bakara |
184 |
Diyanet |
Oruç, sayılı günlerdedir. Sizden kim
hasta, ya da yolculukta olursa, tutamadığı günler sayısınca başka günlerde
tutar. Oruca gücü yetmeyenler ise bir yoksul doyumu fidye verir. Bununla birlikte, gönülden kim bir iyilik
yaparsa (mesela fidyeyi fazla verirse) o kendisi için daha hayırlıdır. Eğer
bilirseniz oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır. |
Oruç Adem
den günümüze var |
2 |
Bakara |
183 |
Diyanet |
|
Oruç
Başlangıcı, eşe yaklaşım |
2 |
Bakara |
187 |
Diyanet |
Oruç
gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak size helâl kılındı. Onlar, size örtüdürler, siz de onlara
örtüsünüz. Allah, (Ramazan gecelerinde
hanımlarınıza yaklaşarak) kendinize zulmetmekte olduğunuzu bildi de tövbenizi
kabul edip sizi affetti. Artık eşlerinize yaklaşın ve Allah'ın sizin için
yazıp takdir etmiş olduğu şeyi arayın. Şafağın aydınlığı gecenin
karanlığından ayırt edilinceye (tan yeri ağarıncaya) kadar yiyin, için. Sonra
da akşama kadar orucu tam tutun. Bununla birlikte siz mescitlerde itikâfta
iken eşlerinize yaklaşmayın. Bunlar, Allah'ın koyduğu sınırlardır. Bu
sınırlara yaklaşmayın. Allah, kendine karşı gelmekten sakınsınlar diye,
âyetlerini insanlara böylece açıklar. |
Oruç bizden
öncekilere farz olduğu gibi bizlere de farz olundu. |
2 |
Bakara |
183, 184,
185 |
Diyanet |
|
Oruç gecesi |
2 |
Bakara |
187 |
Diyanet |
Oruç
gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak size helâl kılındı. Onlar, size örtüdürler, siz de onlara örtüsünüz. Allah, (Ramazan gecelerinde hanımlarınıza
yaklaşarak) kendinize zulmetmekte olduğunuzu bildi de tövbenizi kabul edip
sizi affetti. Artık eşlerinize yaklaşın ve Allah'ın sizin için yazıp takdir
etmiş olduğu şeyi arayın. Şafağın aydınlığı gecenin karanlığından ayırt
edilinceye (tan yeri ağarıncaya) kadar yiyin, için. Sonra da akşama kadar
orucu tam tutun. Bununla birlikte siz mescitlerde itikâfta iken eşlerinize
yaklaşmayın. Bunlar, Allah'ın koyduğu sınırlardır. Bu sınırlara yaklaşmayın.
Allah, kendine karşı gelmekten sakınsınlar diye, âyetlerini insanlara böylece
açıklar. |
Öğüt almak |
16 |
Nahl |
12, 13 |
Diyanet |
O, geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı sizin hizmetinize
verdi. Bütün yıldızlar da O'nun emri ile sizin hizmetinize verilmiştir.
Şüphesiz bunlarda aklını kullanan bir millet için ibretler vardır. Sizin için
yeryüzünde çeşitli renk ve biçimlerle yarattığı şeyleri de sizin hizmetinize
verdi. Öğüt alan bir toplum için bunda ibretler vardır. |
Öksüzün
malına dokunma |
17 |
İbrahim |
34 |
Diyanet |
Rüştüne
erişinceye kadar, yetimin malına ancak en güzel şekilde yaklaşın, verdiğiniz
sözü de yerine getirin. Çünkü söz (veren sözünden) sorumludur. |
Ölçtüğün
zaman tam ölç |
17 |
İbrahim |
35 |
Diyanet |
Ölçtüğünüzde
ölçmeyi tam yapın, doğru terazi ile tartın. Bu daha hayırlı, sonuç bakımından
daha güzeldir. |
Ölçü
tartıyı eksik yapmayın |
10 |
Hud |
84-86 |
Diyanet |
Medyen
halkına da kardeşleri Şu'ayb'ı gönderdik.
O, şöyle dedi: "Ey kavmim! Allah'a kulluk edin. Sizin O'ndan başka
hiçbir ilâhınız yoktur. Ölçüyü ve tartıyı eksik yapmayın. Ben sizi bolluk
içinde görüyorum. Ben sizin adınıza kuşatıcı bir günün azabından
korkuyorum." "Ey kavmim! Ölçüyü ve tartıyı adaletle tam yapın.
İnsanların eşyalarını (mallarını ve haklarını) eksiltmeyin. Yeryüzünde
bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın." "Eğer inanan
kimselerseniz Allah'ın bıraktığı helâl kazanç sizin için daha hayırlıdır. Ben
sizin başınızda bir bekçi değilim." |
Öldüren de
dirilten da yalnız Allah'tır |
41 |
Fussilet |
39 |
Diyanet |
Allah'ın
varlığının delillerinden biri de şudur: Sen yeryüzünü boynu bükük (kupkuru)
görürsün. Onun üzerine yağmuru indirdiğimiz zaman kıpırdar kabarır. Şüphesiz
ki, onu dirilten, elbette ölüleri de diriltir. Şüphesiz O, her şeye gücü
hakkıyla yetendir. |
Öldüren de
dirilten da yalnız Allah'tır |
41 |
Fussilet |
40 |
Diyanet |
Âyetlerimiz
konusunda (yalanlama amacıyla) doğruluktan sapanlar bize gizli kalmaz. O
hâlde kıyamet gününde ateşe atılan mı, yoksa güven içinde gelen kimse mi daha
iyidir? Dilediğinizi yapın. Şüphesiz O, yaptıklarınızı hakkıyla görmektedir. |
Öldüren de
dirilten da yalnız Allah'tır |
36 |
Yasin |
12 |
Diyanet |
Şüphesiz
biz, ölüleri mutlaka diriltiriz. Onların yaptıklarını ve bıraktıkları
eserlerini yazarız. Biz, her şeyi apaçık bir kitapta (Levh-i Mahfuz'da) bir
bir kaydetmişizdir. |
Ölen kimse
bir daha Dünya'ya dönüp Sali amel işlemek isteyecek. |
32 |
Secde |
12 |
Diyanet |
Suçlular, Rablerinin
huzurunda boyunlarını büküp, "Rabbimiz! (Gerçeği) gördük ve işittik.
Artık şimdi bizi (dünyaya) döndür ki, salih amel işleyelim. Biz artık kesin
olarak inanmaktayız" dedikleri vakit, (onları) bir görsen! |
Ölen kimse
bir daha Dünya'ya gelmeyecektir. |
21 |
Enbiya |
95 |
Ali Bulaç |
Yıkıma
uğrattığımız bir ülkeye (tekrar dünya hayatı) imkansız (haram)dır; hiç
şüphesiz onlar, (dünyaya) bir daha geri dönmeyecekler. |
Ölen
kimsenin cezadan kaçışı yok |
89 |
Fecr |
26 |
Diyanet |
Onun
vuracağı bağı kimse vuramaz. |
Ölenler dönmelerine
engel bir yerde bekletilir |
23 |
Müminun |
99, 100 |
Diyanet |
(99-100)
Nihayet onlardan birine ölüm gelince, "Rabbim! Beni dünyaya geri
gönderiniz ki, terk ettiğim dünyada salih bir amel yapayım" der. Hayır! Bu,
sadece onun söylediği (boş) bir sözden ibarettir. Onların arkasında, tekrar
dirilecekleri güne kadar (devam edecek, dönmelerine engel) bir perde (berzah)
vardır. |
Ölmüş
kimsenin geri dönüşü yok |
21 |
Enbiya |
95 |
Diyanet |
Helâk
ettiğimiz bir memleket halkının bize
dönmemeleri imkânsızdır. |
Ölmüş
kimsenin geri dönüşü yok |
21 |
Enbiya |
95 |
Diyanet |
Helâk
ettiğimiz bir memleket halkının bize
dönmemeleri imkânsızdır. |
Ölmüş
kimsenin geri dönüşü yok |
21 |
Enbiya |
95 |
Diyanet |
Yıkıma
uğrattığımız bir ülkeye (tekrar dünya hayatı) imkansız (haram)dır; hiç
şüphesiz onlar, (dünyaya) bir daha geri dönmeyecekler. |
Ölmüş
müminler için af dilenir |
59 |
Haşr |
10 |
Diyanet |
Onlardan
sonra gelenler ise şöyle derler: "Ey Rabbimiz! Bizi ve bizden önce iman etmiş
olan kardeşlerimizi bağışla. Kalplerimizde, iman edenlere karşı hiçbir kin
tutturma! Ey Rabbimiz! Şüphesiz sen çok esirgeyicisin, çok
merhametlisin." |
Ölmüş sana
duyuramaz |
19 |
Meryem |
98 |
Diyanet |
Biz
onlardan önce nice nesilleri helâk ettik. Onlardan hiçbirini hissediyor yahut
onların bir fısıltısını olsun işitiyor musun? |
Ölü
demeyin, Allah yolunda öldürüldüler |
2 |
Bakara |
154 |
Diyanet |
Allah
yolunda öldürülenlere "ölüler" demeyin. Hayır, onlar diridirler.
Ancak siz bunu bilemezsiniz. |
Ölü iken
bizi dirilten Allah, öldükten sonra tekrar diriltecektir. |
2 |
Bakara |
28 |
Diyanet |
Siz cansız
(henüz yok) iken sizi dirilten (dünyaya getiren) Allah'ı nasıl inkâr ediyorsunuz?
Sonra sizleri öldürecek, sonra yine diriltecektir. En sonunda O'na
döndürüleceksiniz. |
Ölü iken
bizi dirilten Allah, öldükten sonra tekrar diriltecektir. |
40 |
Mümin |
11 |
Diyanet |
Onlar da
şöyle derler: "Ey Rabbimiz! Bizi iki defa öldürdün, iki defa da
dirilttin. Günahlarımızı
kabulleniyoruz. Şimdi (bu ateşten) bir çıkış yolu var mı?" |
Ölü olarak
yüz yıl yaşamak macazi anlam taşımış olup inkarcıların yaşamlarıdır. |
2 |
Bakara |
259 |
Diyanet |
Yahut altı
üstüne gelmiş (ıpıssız duran) bir şehre uğrayan kimseyi görmedin mi? O,
"Allah, burayı ölümünden sonra nasıl diriltecek (acaba)?" demişti.
Bunun üzerine, Allah onu öldürüp yüzyıl ölü bıraktı, sonra diriltti ve ona
sordu: "Ne kadar (ölü) kaldın?" O, "Bir gün veya bir günden
daha az kaldım" diye cevap verdi. Allah, şöyle dedi: "Hayır, yüz
sene kaldın. Böyle iken yiyeceğine ve içeceğine bak, henüz bozulmamış. Bir de
eşeğine bak! (Böyle yapmamız) seni insanlara ibret belgesi kılmamız içindir.
(Eşeğin) kemikler(in)e de bak, nasıl onları bir araya getiriyor, sonra onlara
nasıl et giydiriyoruz?" Kendisine bütün bunlar apaçık belli olunca,
şöyle dedi: "Şimdi, biliyorum ki; şüphesiz Allah'ın gücü her şeye
hakkıyla yeter." |
Ölülere
duyuramazsın |
27 |
Neml |
80 |
Diyanet |
Şüphesiz
sen ölülere duyuramazsın. Arkalarına dönüp kaçarlarken sağırlara da çağrıyı
duyuramazsın. |
Ölülere
duyuramazsın |
30 |
Rum |
52 |
Diyanet |
Şüphesiz, sen
ölülere işittiremezsin. Dönüp gittikleri zaman çağrıyı sağırlara da
işittiremezsin. |
Ölülere
işittiremezsin |
35 |
Fatır |
22 |
Diyanet |
Diriler ile
ölüler de bir olmaz. Allah, dilediğine işittirir. Sen, kabirde bulunanlara
işittirecek değilsin. |
Ölülerin
dirilmesini sorgulayan Nebi İbrahim |
2 |
Bakara |
260 |
Muhammed
Esed |
Hani
İbrahim, "Ey Rabbim! Ölüye nasıl hayat verdiğini bana göster!"
demişti. O da, "Yoksa inancın yok mu?" diye sormuştu. (İbrahim)
cevap vermişti: "Hayır, ama (görmeme izin ver) ki kalbim tamamen mutmain
olsun." "Öyleyse" demişti Allah, "Dört kuş al ve onlara
sana itaat etmeyi öğret; sonra onları (etrafındaki) her tepeye ayrı ayrı sal;
sonra da çağır: uçarak sana gelecekler. Bil ki Allah her şeye kadirdir,
hikmet sahibidir." |
Ölüm ansızın gelir |
31 |
Lokman |
34 |
Diyanet |
Kıyametin ne zaman kopacağı bilgisi
şüphesiz yalnızca Allah katındadır. O, yağmuru indirir, rahimlerdekini bilir.
Hiç kimse yarın ne kazanacağını bilemez. Hiç kimse nerede öleceğini de
bilemez. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, (her şeyden) hakkıyla haberdar
olandır. |
Ölüm ansızın gelir |
7 |
Araf |
87 |
Diyanet |
Eğer içinizden bir kısmı benimle
gönderilen gerçeğe inanmış, bir kısmı da inanmamışsa, artık Allah aramızda hükmünü
verinceye kadar sabredin. O, hüküm verenlerin en hayırlısıdır. |
Ölüm ansızın gelir |
33 |
Ahzap |
63 |
Diyanet |
İnsanlar sana kıyametin vaktini
soruyorlar. De ki: "Onun ilmi ancak Allah katındadır." Ne bilirsin,
belki de kıyamet yakında gerçekleşir. |
Ölüm ansızın gelir |
42 |
Şura |
17 |
Diyanet |
Allah, hak olarak Kitab'ı ve mizanı indirendir. Sen nereden bileceksin belki de
o saat (kıyamet) yakındır. |
Ölüm de iki
kere diritme de |
2 |
Bakara |
28 |
Diyanet |
Siz cansız
(henüz yok) iken sizi dirilten (dünyaya getiren) Allah'ı nasıl inkâr
ediyorsunuz? Sonra sizleri öldürecek, sonra yine diriltecektir. En sonunda
O'na döndürüleceksiniz. |
Ölüm de iki
kere diritme de |
40 |
Mümin |
11 |
Diyanet |
Onlar da
şöyle derler: "Ey Rabbimiz! Bizi iki defa öldürdün, iki defa da
dirilttin. Günahlarımızı
kabulleniyoruz. Şimdi (bu ateşten) bir çıkış yolu var mı?" |
Ölüm
geldiğinde dönüş yok |
56 |
Vakıa |
83-85 |
Diyanet |
Can boğaza
geldiğinde, onu geri döndürsenize! Oysa siz o zaman bakıp durursunuz. Biz ise
ona sizden daha yakınız. Fakat siz göremezsiniz. |
Ölüm herkese gelecek |
39 |
Zümer |
31 |
Diyanet |
Sonra şüphesiz siz kıyamet günü
Rabbinizin huzurunda muhakeme edileceksiniz. |
Ölüm,
Normal ölüm |
2 |
Bakara |
180 |
Diyanet |
Sizden birinize
ölüm gelip çattığı zaman, eğer geride bir hayır (mal) bırakmışsa, anaya,
babaya ve yakın akrabaya meşru bir tarzda vasiyette bulunması -Allah'a karşı
gelmekten sakınanlar üzerinde bir hak olarak- size farz kılındı. |
Ölüm; Ölmüşe araf bölgesinde azap |
76 |
Araf |
46 |
Diyanet |
İkisi
(cennet ve cehennem) arasında bir sur , A'râf
üzerinde de birtakım adamlar vardır. Cennet ve cehennemliklerin
hepsini simalarından tanımaktadırlar. Cennetliklere, "Selâm olsun
size!" diye seslenirler. Onlar henüz cennete girmemişlerdir, ama bunu |
Ölümün
mecazı, vahye karşı duyarlılığını yitiren ölüler |
2 |
Bakara |
171 |
Muhammed
Esed |
Böylece,
hakikati inkara şartlanmış olanların durumu, çobanın haykırışını işiten ama
onu yalnız bir ses ve çağrı şeklinde algılayan sürünün durumuna benzer. Onlar
sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler; zira akıllarını kullanmazlar |
Ölümün
mecazi anlatımı |
4 |
Nisa |
157, 158 |
Şaban Piriş |
Allah'ın Resulü
Meryem oğlu İsa Mesih'i biz öldürdük, demeleri sebebiyledir. Oysa Onu
öldürmediler, asmadılar da. fakat onlara öyle gösterildi. ihtilaf ettikleri
konuda şüphe içindedirler. Onların zanna uymaktan başka bir bilgileri de
yoktur. Kesinlikle Onu öldürmediler. Aksine Allah, Onu kendi katına
yükseltti. Allah, azizdir, hakimdir. |
Ölümün
mecazi anlatımı |
2 |
Bakara |
154 |
Diyanet |
Allah
yolunda öldürülenlere "ölüler" demeyin. Hayır, onlar diridirler.
Ancak siz bunu bilemezsiniz. |
Ölünün
diriltilmesi |
2 |
Bakara |
73 |
Diyanet |
"Sığırın
bir parçası ile öldürülene vurun" dedik. (Denileni yaptılar ve ölü
dirildi.) İşte, Allah ölüleri böyle diriltir, düşünesiniz diye mucizelerini
de size böyle gösterir. |
Ölünün
diriltilmesi |
2 |
Bakara |
259 |
Diyanet |
Yahut altı
üstüne gelmiş (ıpıssız duran) bir şehre uğrayan kimseyi görmedin mi? O,
"Allah, burayı ölümünden sonra nasıl diriltecek (acaba)?" demişti.
Bunun üzerine, Allah onu öldürüp yüzyıl ölü bıraktı, sonra diriltti ve ona
sordu: "Ne kadar (ölü) kaldın?" O, "Bir gün veya bir günden
daha az kaldım" diye cevap verdi. Allah, şöyle dedi: "Hayır, yüz
sene kaldın. Böyle iken yiyeceğine ve içeceğine bak, henüz bozulmamış. Bir de
eşeğine bak! (Böyle yapmamız) seni insanlara ibret belgesi kılmamız içindir.
(Eşeğin) kemikler(in)e de bak, nasıl onları bir araya getiriyor, sonra onlara
nasıl et giydiriyoruz?" Kendisine bütün bunlar apaçık belli olunca,
şöyle dedi: "Şimdi, biliyorum ki; şüphesiz Allah'ın gücü her şeye
hakkıyla yeter." |
Ölünün
diriltilmesi |
5 |
Maide |
110 |
Diyanet |
O gün
Allah, şöyle diyecek: "Ey Meryem oğlu İsa! Senin üzerindeki ve annen
üzerindeki nimetimi düşün. Hani, seni Ruhu'l-Kudüs (Cebrail) ile
desteklemiştim. Beşikte iken de, yetişkin iken de insanlara
konuşuyordun. Hani, sana kitabı,
hikmeti, Tevrat'ı, İncil'i de öğretmiştim.
Hani iznimle çamurdan kuş şekline benzer bir şey yapıyordun da içine
üflüyordun, benim iznimle hemen bir kuş oluyordu. Yine benim iznimle doğuştan körü ve
alacalıyı iyileştiriyordun. Hani benim iznimle ölüleri de (hayata) çıkarıyordun.
Hani sen, İsrailoğullarına açık mucizeler getirdiğin zaman, ben seni onlardan
kurtarmıştım da onlardan inkâr edenler, "Bu, ancak açık bir büyüdür" demişlerdi. |
Ölünün
diriltilmesi |
21 |
Enbiya |
95 |
Diyanet |
Helâk
ettiğimiz bir memleket halkının bize
dönmemeleri imkânsızdır. |
Ölürken
azap |
4 |
Nisa |
97 |
Diyanet |
Kendilerine
zulmetmekteler iken meleklerin canlarını aldığı kimseler var ya; melekler
onlara şöyle derler: "Ne durumdaydınız? (Niçin hicret etmediniz?)"
Onlar da, "Biz yeryüzünde zayıf ve güçsüz kimselerdik" derler.
Melekler, "Allah'ın arzı geniş değil miydi, orada hicret etseydiniz
ya!" derler. İşte bunların gidecekleri yer cehennemdir. O ne kötü varış
yeridir. |
Ölürken
azap |
47 |
Muhammed |
24-28 |
Diyanet |
Onlar Kur'an'ı
düşünmüyorlar mı? Yoksa kalplerin üzerinde kilitleri mi var? Kendileri için
hidayet yolu belli olduktan sonra gerisingeri dönenleri, şeytan aldatıp
peşinden sürüklemiş ve kendilerini boş ümitlere düşürmüştür. Bu,
münafıkların, Allah'ın indirdiğini beğenmeyen kimselere, "Bazı işlerde
size itaat edeceğiz" demelerindendir. Allah, onların gizlice
konuşmalarını bilir. Melekler, onların yüzlerine ve sırtlarına vurarak
canlarını alırken hâlleri nasıl olacak? Bu, Allah'ı gazaplandıran şeylere uydukları
ve O'nun hoşnut olduğu şeyleri beğenmedikleri içindir. Allah da onların
amellerini boşa çıkarmıştır. |
Örnek elçiler |
33 |
Ahzap |
21 |
Ali Bulaç |
Andolsun, sizin için, Allah'ı ve ahiret
gününü umanlar ve Allah'ı çokça zikredenler için Allah'ın Resûlü'nde güzel
bir örnek vardır. |
Örtünme |
33 |
Ahzap |
57 |
Ali Bulaç |
Ey
Peygamber, eşlerine, kızlarına ve mü'minlerin kadınlarına dış elbiselerinden
(cilbablarından) üstlerine giymelerini söyle; onların (özgür ve iffetli)
tanınması ve eziyet görmemeleri için en uygun olan budur. Allah, çok
bağışlayandır, çok esirgeyendir. |
Övgü yalnız Allah'a
aittir. |
16 |
Nahl |
75 |
Diyanet |
Allah, hiçbir şeye gücü
yetmeyen ve başkasının malı olan bir köle ile, kendisine verdiğimiz güzel
rızıktan gizli ve açık olarak Allah yolunda harcayan kimseyi misal verir.
Bunlar hiç eşit olur mu? Hamd Allah'a mahsustur, fakat onların çoğu
bilmezler. |
Övgü yalnız Allah'a
aittir. |
10 |
Yunus |
10 |
Diyanet |
Bunların
oradaki duaları, "Seni eksikliklerden uzak tutarız Allah'ım!",
aralarındaki esenlik dilekleri, "selâm"; dualarının sonu ise,
"Hamd âlemlerin Rabbi Allah'a mahsustur" sözleridir. |
Övgü yalnız Allah'a
aittir. |
6 |
En'am |
45 |
Diyanet |
Böylece
zulmeden o toplumun kökü kesildi. Hamd, âlemlerin Rabbi Allah'a mahsustur. |
Övgü yalnız
Allah'a aittir. |
74 |
Müddessir |
3 |
Diyanet |
Rabbini
yücelt. |
Övgü yalnız
Allah'a aittir. |
1 |
Fatiha |
2 |
Diyanet |
Hamd
Alemlerin Rabbi'nedir. |
Her şey Yüce Allah'ın dinine zerre kadar katıksız, arı duru, tertemiz, halis inançla İSLAM'ın yaşanması için...
SEÇİLMİŞ AYETLER (O), (Ö)
Çocukluğumuzdan gençliğime kadar ki arada Buhari'nin hadis kitabını okudum.
Kur'an'ın mealini okuma alışkanlığımız yoktu. Okuyanlar anlamını bilmeden okuyorlardı. Okuduklarını da ölülerine ikramda bulunuyorlardı.
Sonra camilerde ve cemaatlerde yapılan sohbetlere gitmeye başladım. Bütün cemaatleri girdim, çıktım. Bir cemaatlerin diğer cemaatin arkasından konuşmalarına tahammül edemezdim. Her cemaatin Allah'a doğru farklı yollardan gittiklerini, sonuçta gidecekleri nokta aynı diye savunurdum. İstiyordum ki müslümanlar kenetlensin.
50 yaşlarının sonlarında Kur'an'ı tecvitli okumayı öğrendim. Makamlarla okuyordum. İyi de geliyordu. Haz da alıyordum.
Kur'an'ı bitirdiğimde hoca "sadak Allah'ül azim" dememi söyledi. Mealini sordum. "Allah Doğru Söyledi." Dedi.
Mutlaka doğru söyledi de ne söyledi? "..........."
Arapça okumayı reddetmiyorum. Mutlaka Arapçası da okunmalı. Fakat Allah'ın mesajlarına daha çok ihtiyacımız var. Kur'an'ı yaşamımıza sokmalıyız. Allah bizi Kur'an dan imtihan edecek...
Yorumlarımda;
Doğrular Allah'ın yanlışlar benimdir. Allah cümlemizi doğru yoldan ayırmasın.
Aydın ORHON
“Kur’an Neden İndirildi: Yaşayanlara Rehber, Ölülere Tören Kitabı Değil” Arkadaşlar, bugün birlikte biraz daha derin düşünelim. Hak nedi...
-
HADİS İNKÂRCILARI KİM? İnsanlar Allah’ın kitabına hakkıyla iman eden kişilere meâlciler, hadis inkârcısı vb. gibi isimler tak...
-
MELEKLER Bilim insanlarının açıklamalarına göre, dünyanın oluşumu, "Big Bang" adı verilen bir patlama ile birlikte yaklaşık 13.9 m...