İnsanlarımız genellikle dini
konuda, atalarından gördüğü dini bilgiler dışında, düşünceye sabır ve
tahammülleri yoktur.
Onlara deriz ki: “Allah’ın indirdiği kurana uyun.” Buna rağmen kimileri “Biz
atalarımızdan gördüğümüze uyarız” derken bazıları da “Bize caminin hocası yeter”,
“Bizim şeyhimiz neyi söylüyorsa doğru söyler”, “Bu güne kadar kimse bilmiyordu
da sen mi biliyorsun” gibi cümlelerle cevap verirler.
Pekiyi, ya ataları akıllarını hiç kullanmayan ve doğru yolu bulamayan kimseler
ise, yine de onların izinden mi gidecekler? (2:170)
İnsan körü körüne iman etmemeli. Allah’ın yarattıklarına bakıp, onlardan Allah’ı
görmeye çalışmalı… Şüpheci olmalı… Araştırmalı… Akledip düşünmelidir.
İsra
72. Ayet:
Kim bu dünyada körlük ettiyse ahirette de kördür, yolunu daha da şaşırmıştır.
Hz. İbrahim, kalbinin mutmain olması için Yüce Allah’tan
öldükten sonra tekrar nasıl dirilteceğini sorgulamıştır.
Bakara
260. Ayet:
Hani İbrahim, "Ey Rabbim! Ölüye nasıl hayat verdiğini bana göster!"
demişti. O da, "Yoksa inancın yok mu?" diye sormuştu. (İbrahim) cevap
vermişti: "Hayır, ama (görmeme izin ver) ki kalbim tamamen mutmain
olsun." "Öyleyse" demişti Allah, "Dört kuş al ve onlara
sana itaat etmeyi öğret; sonra onları (etrafındaki) her tepeye ayrı ayrı sal;
sonra da çağır: uçarak sana gelecekler. Bil ki Allah her şeye kadirdir, hikmet
sahibidir."
Biz elimizde nasıl bir din bulmuşsak kabulümüz demişiz. Bu günkü dini
yaşantımızı göz önüne alırsak Putperest bir ailenin ferdi olsaydık; kesin
putperesttik.
Hz Musa Yüce Allah’ı görmek istemiştir.
Araf
143. Ayet:
Mûsâ, belirlediğimiz yere (Tûr'a) gelip Rabbi de ona konuşunca, "Rabbim!
Bana (kendini) göster, sana bakayım" dedi. Allah da, "Beni (dünyada)
katiyen göremezsin. Fakat (şu) dağa bak, eğer o yerinde durursa sen de beni
görebilirsin." dedi. Rabbi, dağa tecelli edince onu darmadağın ediverdi. Mûsâ da baygın
düştü. Ayılınca, "Seni eksikliklerden uzak tutarım Allah'ım! Sana tövbe
ettim. Ben inananların ilkiyim" dedi.
Dinimizi araştırmamız, düşünüp akletmemiz gerekiyor…
Allah’ın kitabına davet ettiğim insanlar, ilk paragrafta yazdıklarım gibi tabi ki
normal tepki vermiyorlar. Küfür, hakaret ardı ardına geliyor. Kur’an dışı
bildikleriyle cevap vermeye çalışıyorlar. Sıkıştıkça saldırının dozunu daha da
artırıyorlar.
Ben önceleri son haddine kadar, Allah’ın emrine göre cevap vermeye çalışıyordum.
Gördüm ki, , gözleri kör, kulakları sağır, kalbi mühürlenmiş olanlara fayda
etmek mümkün değil.
Şimdi cevap vermeden önce kişinin sayfasına bakıyorum. Sayfası kişiliğini
ortaya koyuyor. Ona göre kimilerine faydalı olmaya çalışırken; kimilerini
görmezden gelmek zorunda kalıyorum. Aksi durum da bütün vaktim cevap yazmakla
geçiyor. Bir kişiye fayda sağlayabileceğimi bilsem, günlerim değil aylarım feda
olsun.
Bu yazışmalar esnasında kişiler öncelikle gerçeği konuşmuyorlar. (3:17) Çünkü Kur’an’dan
delil getiremiyorlar. Kibar konuşmuyorlar. Yüce Allah “insanlara güzel söz
söylemeyi emretmiyor mu? (2:83) “Yumuşak sözlü ol, nazikçe konuş.” Demiyor mu? (17:28)
Eğer siz doğru sözlüyseniz; yumuşak söz ederseniz belki öğüt alır. Veya içi
titrer, korkar” (20:44) da diyor. Allah’tan korkmanız gerekiyor. Onun için doğruyu
söylemelisiniz. (33:70) Eğer sözünüzün doğruluğundan eminseniz, Allah’ın
kitabından delil göstermelisiniz. Böyle bir deliliniz yoksa yalan peşinde
koşuyorsunuz demektir. Allah yalan konuşmayı yasaklamıştır. (22:30) Çoğunlukla
boş konuşurlar. Mesnetsiz, konuşurlar. Yüce Allah’ın vahyinden delili olmayan söz
anlamsızdır. (23:3) Sağlam bir söz değildir. (33:79) O zaman bu kişiler adilde
davranmıyorlar demektir. (6:152)
Benim gruplarımın ana sayfasında bir notum vardır:
“Lütfen yorum yaparken karşınızdaki kişi; deist, ateist de olsa saygılı
davranalım. Hakaret etmeyelim. Dinde zorlama yoktur.” (2:252) Küfür kesin
olarak kabul edilecek bir davranış değildir.”
Yukarda gördüğünüz düzgün konuşmakta Allah’ın emirlerindendir. Namaz, oruç,
infak vb. ne ise yukarda belirtilen ayetlerde İslam’ın şartlarındandır. 6236
ayetten bir tanesini bile terk edemeyiz.
Rabbimden bizleri Kur’an’ı anladığı dilden okuyan, okuduğunu hayatına taşıyan
kullarından etmesini dilerim.
Doğrularım Allah’ın, Yanlışlarım bana aittir.
Aydın ORHON