Tüm övgüler, hamd edişler, çocuk edinmeyen, ortağı olmayan, hiçbir şeyden aciz olmayan, bir yardımcıya gereksinim duymayan Allah içindir. O'nun büyüklüğünü gereğince dile getirelim İnşaAllah. (17:111)
Allah hiçbir kimseyi hiçbir şeyi hükmüne ortak etmez
(18:26)
Eğer yeryüzündeki ağaçlar kalem, deniz de mürekkep olsa, arkasından yedi deniz
daha ona katılsa, Allah'ın sözleri (yazmakla) yine de tükenmez. Şüphesiz Allah
mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.
Yüce Allah dinimize son şeklini vermiştir. Böylece din ile ilgili nimetini
artık sonlandırmıştır. “Bugün size dininizi kemale erdirdim. Üzerinizdeki
nimetimi tamamladım. Size din olarak İslam'ı seçip beğendim.” (5:3) Demiştir.
Yüce Allah’ın tebliğ ettiği (Kur’an) dışında bizi
sıkıntıya sokacak gereksiz ve yaşamımıza sığmayan şeyler hakkında sorular sormamamız
gerekmektedir. Allah bunları gerekli
görseydi Kur’an’ı indirirken mutlaka açıklardı. Yüce Allah bize farz kılmamasından dolayı,
özellikle açıklamamıştır. Özgür irademize bırakılmıştır. Allah
açıklanmayanlardan olacak günahları bağışlayandır. Gafur’dur. Halim’dir. (5:101)
Bilmeliyiz ki, Allah’ın yanında tapınılan her şey
gerçekte bizim ve atalarımızın, çıkardığı anlamsız şeyler ve isimlerden
ibarettir. Allah onlara her hangi bir güç ve ayrıcalık vermemiştir. Hüküm
yalnız Allah’ındır. (12:40)
Rabbimizin buyrukları en mükemmel şekilde Kur’an ile
tamamlamıştır. Adalet bakımından tas tamamdır. Şunu da iyice bilmemiz gerekir ki,
O'nun sözlerini değiştirebilecek yoktur. Allah’ın vaadinden başka hiçbir söz ve
rivayete de ihtiyaç yoktur. (6:115)
Bir konu hakkında Rabbin bize kitabında neyi buyurmuşsa sadece onu gerçek kabul
etmeliyiz. Rabbimizin sözlerini kimse değiştiremez. Allah’tan ve resulden
(Kur’an’dan) başka hiçbir sığınak yoktur. Sadece Allah’a uy? (18:27)
İnanmayanlar Nebi Muhammed’e “Yoksa Kur’an’ı sen mi
uydurdun” derler. Sırf inat ve inkarlarından dolayı iman etmezler… Madem
inanmıyorlar, benzeri bir söz (hadis) getirseler ya… (52:33-34)
Eğer Nebi Muhammed’e safha safha indirilmiş Kur’an’ın Allah’tan geldiğine
kuşkunuz varsa, siz de benzer bir sure getirin de görelim.
(2:23-24)
Gerçek şu ki, Yüce Allah Kur’an’ı bir zikir olarak insanlar anlayıp düşünsünler
ve öğüt alsınlar diye kolaylaştırmıştır. Öyleyse anlayıp, düşünüp
benimsemeliyiz. (54:32)
Doğru yolu bildirmek, gösterip yöneltmek Allah'a
aittir. (16:9)
Yemin olsun ki, doğruya ve güzele kılavuzlamak sadece
Allah’ın işidir. (92:12)
Nebi Muhammed’in görevi de Allah’tan inen vahyi
bilgilerle sadece uyarmak ve doğru yolu bildirmekten ibarettir. (5:99), (13:7)
O’nun gösterdiği istikamette gidenlerin görevi de
aynen yol göstermek ve uyarmak olmalıdır.
Yüce Allah, Kıyamet Gününde, kendisinin ve onların yaptıklarını onaylamak üzere
her elçiyi kendi toplumuna şahitlik yapsın diye bulunduracaktır. Dolayısıyla
Nebi Muhammed de toplumuna şahit olması üzerine getirilecektir. Kur’an’ın iniş
sebebi doğru yolu göstermesi ve bize rahmet olmasındadır. Okuyup anlamak,
düşünüp yaralanmamız içindir. İçtenlikle inananlara hayatlarını kolaylaştırıp
onları mutlu etmek için indirilmiştir. (16:89)
Allah, rızasına uyanları o Kitap'la esenlik ve barış yollarına iletir. Onları
kendi izniyle karanlıklardan aydınlığa çıkarıp şaşmayan ve sapmayan dosdoğru
yola kılavuzlar. (5:16)) Sabredip Allah’ın mesajlarımıza tereddütsüz
inandıkları zaman, onların içinden, Yüce Allah buyrukları doğrultusunda
kavimlerini hidayete ulaştıran önderler çıkarmıştır. Nebi Muhammed’e
vahyedilmiş olan ilahi kelam için de aynı şey geçerli olacaktır. (32:24)
Onlar ki, yanlarındaki Tevrat ve İncil'de yazılı
buldukları, ummi nebi resulün getirdiklerine uyarlar. Hz. Muhammed Tevrat ve
İncil bağlılarına nelerin iyi, nelerin kötü olduklarını anlatır. Ayrıca onlara
neyin helal ve neyin haram olduğunu söyleyecektir. Kendi kendilerine koydukları
haramlarla üzerlerine koydukları yükümlüklerin kaldırılacağının haberini verir.
Hz Muhammed’e saygı gösterecek, yardım edecek ve kendisine indirilen Kur’an’a
uyacak olanlar, mutlu sona ulaşacaklardır.
(7:157)
Çünkü Kur'an’ın âyetleri, hüküm ve hikmet sahibi bulunan ve her şeyden hakkıyla
haberdar olan Allah tarafından muhkem (eksiksiz, sağlam ve açık) kılınmıştır. Kur’an,
Allah'tan başkasına kulluk etmeyelim diye ayrı ayrı açıklanmıştır. Nebi
Muhammed, şüphesiz bize Yüce Allah tarafından gönderilmiş bir uyarıcı ve
müjdeleyicidir. (11:1-2)
Kur’an’ açıklamak yalnız Yüce Allah’a aittir. (75:19)
Daha önceki elçi ve o dönem yaşayanların kıssalarında ilim sahipleri için ders
alınacak pek çok ibretler vardır. Kur’an’ın uydurma, iftira dolu boş bir hadis
(söz) olması düşünülemez.(12:111)
Yüce Allah kimin iman edip etmediğini, ne söylediklerini, her şeyi çok iyi bilendir.
Dolayısıyla Nebi Muhammed’in zorla inandıramayacağını da bilmektedir. Yüce
Allah’ın tehdidinden korkan, kıyamet gününün sorumluluğunu taşıyan, iman etmiş
olanlara Kur’an’dakilerle öğüt vermesini buyurmuştur. (50:45)
Hz. Muhammed bizi sadece Yüce Allah’ın vahiy yoluyla
(Kur’an’la) uyarmaktadır. Kendisine bildirilene harfiyen uyarak doğru yola
davet etmiştir. Fakat şunu da biliyordu ki, insanların çoğu söylenenleri
işittikleri halde kulaklarını tıkayacaklar. Duymazdan geleceklerdir. (21:45)
Yüce Allah Nebi Muhammed’i uyarıyor:
Furkan
52. Ayet:
bunun içindir ki, sen hakkı inkâra şartlanmış olan kimselere uyma; tersine, bu
(ilahi mesajın) ışığında onlara karşı bütün gücünü ortaya koyarak büyük bir
direnç ve çaba göster.
Allah’ın hükmü bulunan Tevrat yanlarında iken Yahudi olanlar Tevrat’ı bırakıp
Nebi Muhammed’in hakemliğine başvuruyorlar. Zaten sonra da Nebi Muhammed’in
verdiği karara uymuyorlar. Çünkü onlar mümin kimseler değildir. (5:43)
İnsanlardan çekinmemek Allah’tan çekinmek gerekir. Kimse çıkarı için Allah’ın
ayetlerini kendi sözleriyle değiştiremez. Resuller de kitapla hükmederlerdi.
Kim Allah’ın buyrukları doğrultusunda hüküm (karar) vermezse, artık onlar küfre
sapmışlar demektir. (5:44)
İnsanlar tek bir ümmetti. Kıskançlıkları sebebiyle anlaşmazlığa düştüğü şeyleri
ve küfre düşmeleri sebebiyle, resuller aracılığı ile insanların anlaşmazlığa
düştükleri konular hakkında aralarında hüküm vermek için hak kitap da indirdi.
Halbuki o konularda anlaşmazlığa düşenler, kendilerine apaçık ayetler geldikten
sonra, aralarındaki kıskançlık yüzünden ihtilafa düşen kitap ehlinden başkası
değildi. Bunun üzerine Allah, kendi iradesiyle, inananları ihtilafa düştükleri
hakikate eriştirdi. Çünkü Allah, dileyeni doğru yola ulaştırır. (2:213)
Yüce Allah bize kitabını okuyup düşünebilelim diye en
ayrıntılı şekilde indirmiştir. Kur’an’ın yol gösterici mesajlarını bırakıp
başkalarının gerçeğe uymayan sözlerine mi uyacağız? Kendilerine kitap verilmiş
olanlar Kur’an’ın gerçekten Rablerinden indirildiğini çok iyi bilirler. Buna
rağmen, hala söylemekte oldukları inkâr edici yaldızlı sözlere kanmayalım.
Şüpheye düşenlerden de olmayalım.(6:114)
Resullere Allah’ın indirdiği kitapla hükmetmesi emredilmiştir. Yüce Allah
“Allah'ın indirdiği ile hükmetmeyenler, fasıkların ta kendileridir.” demiştir.
Yüce Allah Kur’an’ı amacımıza uygun olarak
indirmiştir. İnanan kişiler gelip de Nebi Muhammed’den bir konu üzerinde hüküm
vermesi istendiğinde, Kur’an dışı hüküm veremez. O’na gelen kişiler zaten
peşinen Kur’an’a göre hüküm vermesini kabullenmişlerdir. Nebi Muhammed’de
Kur’an’a göre davranışlarını yönlendirmiştir. Çünkü Yüce Allah’ın Nebi
Muhammed’e Kur’an’la hükmetmesini emretmiştir. (5:47-49)
Allah resullerini ayetlerine uysunlar diye göndermiştir. Kur’an ile tekrar
uyarmadan Yüce Allah insanları helak edebilirdi. O zaman insanlar “Rabbimiz ne
olurdu bize bir elçi gönderseydin de böyle perişan ve rezil olmadan önce Senin
bildireceğin ayetlerine uysaydık” diyerek inançsızlıklarına bahane
uyduracaklardı. (20:134)
Mazeret etmeyelim, bahane uydurmayalım diye Yüce Allah resuller göndermiştir.
(6:156)
Yahudiler, Allah’ı bırakıp bilginleri, hahamları ve ruhbanları olan din adamlarını, Meryem
oğlu Mesih’i Rabler edinmişlerdi. Hâlbuki onlara, yalnız tek Allah’a kulluk
etmeleri emredilmişti. Allah’tan başka ilah yoktur. Allah şirk koştuklarından uzaktır.
Hz. Muhammed’e “Din adamlarını biz Rab görmüyoruz ki” diye itiraz eden Yahudi
ve Hristiyanlara, din adamlarıyla ilgili şu açıklamayı yapmıştır. “Din
adamlarının haram ve helal dediklerini, kitaplarınızdan olup olmadığına bakmadan
hemen kabul ediyorsunuz. Ya helal dedikleri haramsa; veya tam tersi haram
dediklerini Yüce Allah helal kılmışsa…” Eğer bu tür yanlışa düşersek din
adamlarımızı Rab yerine koymuş oluruz. Ayette ve Nebi Muhammed’in sözlerinde,
insanların resullerini, hatta din adamlarını ilahlaştırmaya meyili dikkat
çekilmiştir. Burada Müslümanlarda uyarılmış olmaktadır. Bu nedenle karşımızda
ki kim olursa olsun dini konuda hemen ona inanmamalıyız. İnanmak için Allah’ın
kitabı o kişinin söylediğini onaylıyor mu? Ona bakıp doğru veya yanlış olduğuna
Kur’an’ın koyduğu hükme göre karar vermeliyiz. (9:31) Yani Kur’an
süzgecinden geçirmeliyiz.
Hüküm yalnız Allah’ındır. Allah’a Herkes güvenini, inancını kaybetmeden
Allah’ın verdiğine razı olmalıdır. (12:67)
Müslümanlığı kabul eden kişi Allah’a teslim olmuş kişidir. Böyle bir kişi de Allah’a
tevekkül eder. (10:84)
Doğru yolu gösteren Rabbinden Nebi Muhammed’e
indirilen Kur’an iman edenleri takvaya ulaştırır. Kibirli ve yanlış yolda
olanların inkârını, küfrünü daha da artırır. Eğer Kur’an’a uymuyorsanız Allah
nezdinde hiçbir şey değilsiniz. (5:68)
Nebiler ahret gününe inanan ve vahyi uygulayan bir örnektir. (33:21)
Yüce Allah, Nebi Muhammed’e bir yöntem, şeriat, yol kurallar bildirmiştir. Önce
bunlara kendisinin uymasını emretmiştir. Bilmekte olduğu muhkem (değişmez) amaç
hüküm olan gerçekleri bildirmesi buyrulmuştur. Arkasından Nebi Muhammed’e ikaz
edilmiştir. “Gerçekleri bilmeyen kişilerin arzusuna uyup, daha öncekiler gibi
farklılaşmalara, din temelli gruplaşmalara sebep olma.
Yukarıda belirtilen şeriat, Kur’an’da ki muhkem, değişmez amaç hükümleri
demektir. Bunun böyle olduğu ve müteşabih değişken amaç mesajlar olmadığı (3:7)
ayette açıkça belirtilmiştir.
Allah hiçbir kimseyi hiçbir şeyi hükmüne ortak etmez (18:26)
Allah’tan daha güzel hüküm veren kim olabilir? (5:50)
Göklerin, yerin ve içlerindeki her şeyin hükümranlığı Allahındır: O, dilediğini
yapmaya kadirdir. (5:120)
Nebi Muhammed’in hüküm konusunda hiçbir iddiası yoktur. Nebi der ki "Ben size 'Allah’ın
hazineleri bendedir! demiyorum; ne insan idrakini aşan şeyleri bildiğimi
söylüyorum ve ne de size 'Ben bir meleğim! diyorum: Ben sadece bana vahyedileni
yerine getiriyorum". Ve devam eder "Hiç gören ile görmeyen bir olur
mu? Siz düşünmez misiniz?" (6:50)
Nisa 80. Ayet:
Kim Elçi'ye itaat ederse elbette Allah'a itaat etmiş
olur. Yüz çevirene gelince, biz seni onların üzerine bekçi göndermedik.
Bu ayet genellikle yanlış anlamalara sebep olmaktadır.
Sebebi, mealciler çevirilerde Türkçe anlamı olan “elçi” kelimesi yerine Farça
“peygamber” olarak çeviri yapmalarından kaynaklanıyor. Orijinalini olduğu gibi
“resul” yazsalar yine problem olmayacak; ama yazmıyorlar.
Orijinalinde “nebi, resul” yazan kelimelerini ikisinin yerine de “peygamber”
kelimesini koyarsanız Kur’an’da çelişkiler görürsünüz.
Çelişki olmayan Kur’an’da çelişkiyle karşılaşmamak
için önce Nebi resul kavramlarını bilmemiz gerekir. Kısaca açıklamam gerekirse
Kur’an’da geçen nebi de resul de Muhammed’dir. “Nebi” kavramı Muhammed’in
unvanıdır. Nübüvvetin verildiği an Nebi
Muhammed olmuştur. Vahyi alan nebi Muhammed’dir. Aldığı vahyi bize aktarırken
Resul Muhammed olarak aktarmaktadır. Çok kısa olduğu için anlaşılmamış
olabilir. Aşağıdaki linkte bu konuyla ilgili makalem okunursa inşallah faydalı
olacaktır.
https://aydinorhon.blogspot.com/2019/07/nebi-resul-kimdir.html
Allah’a ve O’nun buyruklarını bildiren resulüne (elçisine) uymamız emredilir.
Resulün sorumluluğu, verilen tebliğ görevini yerine getirmektir. Bizim
sorumluluğumuz da Resul Muhammed’den gelen vahye uymaktır. Doğru yolu arıyorsak,
resule itaat etmek durumundadır. Çünkü Resulün tek görevi, Allah tarafından
indirilen vahyi olduğu gibi bize aktarmaktan ibarettir. (24:54)
Çeşitli bahaneler üretip O’nun ayetlerine inanmayanları Allah doğru yola
iletmez.
Allah’ın ayetlerine inanmayanlar, ayrıca rivayet
uydurup durmaktadırlar. Gerçek yalancılar da uyduranlardır. (16:104-105)
Nebi Muhammed, Yüce Allah’tan vahyolunana uyar. (33/2)
Vahyin gelmediği dönemlerde de hiçbir şey uydurmaz, uyduramaz. Eğer bunu
yapmazsa resul (elçilik) görevini yerine getirmemiş olur. (5/67) Resulün görevi
sadece vahyi tebliğ etmektir. (5/92) Vahyin dışında bir şeyleri din adına
tebliğ edemez. İlave de eksiltme de yapamaz. (38/86) Kur’an’da her örnek
mevcuttur. (39/23) Kur’an’ı beyan
(açıklama) Allah’a aittir. (75/19) Kur’an’da hiçbir eksik yoktur. (6/38) Allah
bizim için, Kur’an’dan başka hiçbir hadise (söze) iman edilmez. (45/6))
Buna karşılık, ayetlerimiz konusunda acze düşürücü çabalara düşenler,
engelleyip etkisiz kılmak üzere uğraşanlar vadır. Artık o kişiler, cehennem
ateşinin halkı olmayı hak etmişlerdir. (22:51)
Tevbe 111. Ayet:
Allah'ın âyetlerine inanmayanları, Allah elbette doğru yola iletmez. Onlar için
elem dolu bir azap vardır.
Rabbimizden size indirilen Kur’an’ın
bildirdiklerine uymalıyız. O’nu bırakıp evliyanın, velilerin yani kutsallık
payesi verdiklerinizin, Kur’an’a uymayan sözlerin peşinde gitmeyelim. Aklınızı
ne kadar az kullanıyoruz. Ne kadar az düşünüyoruz. (7:3)
Uyulması gereken tek kitap Kur’an’dır. Hz
Muhammed’in sözü diye rivayet edilenleri de ancak kur’an’a ters düşmeyenlerini
kabul etmemiz gerekir.
Kur’an’a uymadığını bile bile inanmak, bir nevi Allah’ın kelamı yerine kul
sözüne uymaktır. Diğer bir ifadeyle şirk koşmaktır. Hz. Muhammed’in sözü diye
rivayet edilenleri Kur’an’ın onayına sunduktan sonra kabul etmeliyiz. Zuhruf
44. Ayette belirtildiği gibi bizler Kur’an’da sorumlu tutulacağız. İmtihan
olacağımız tek kitap Kur’an’ı Kerim’dir. Kur’an İslam toplumunun anlayıp
düşünecekleri bir uyarıcıdır. Hesap günü de onun muhkem, değişmez amaç
mesajlarını uygulayıp uygulamayışımız yönünden değerlendirilip, sorgulanacağız.
Çoğu insanları hiçbir bilimsel kaynağı olmayan
çelişkili hadislere (sözlere) yönelip değer verirler. Kur’an ayetleriyle bir
tutarlar. İşte böyle davrananlar için aşağalayıcı bir azap olacaktır. Kur’an
dışı ve Kur’an’la çelişen hadisleri (sözleri) üretenlere inananlar, hikmet dolu
kitabın ayetleri okunduğu zaman sanki onu hiç duymamış bir tavırla
önemsemezler. Rivayet olan sözlere daha çok yönelirler. Böylelerini elem dolu
bir azap beklemektedir. (31:6-7)
Araf 3, Bakara 79, Al-i İmran 187. Ayetlerde de Kur’an’a uymayıp rivayetlere
uyanlarla ilgili anlatımlar bulunmaktadır.
Eğer Resul Muhammed, Kur’an dışında kendinden dini kural diye bazı sözler
söylemiş olsaydı, Yüce Allah O’nu kesinlikle gücünden ve desteğinden mahrum
bırakır, sonra da yaşamına son verirdi. (69:44-46)
Böyle olunca Hz. Muhammed’in Kur’an dışı bir şey söyleyebilmesi mümkün değildir.
Nebi Muhammed’in her sözü Kur’an temellidir. Hz. Muhammed’e atfedilen söz eğer
Kur’an’a uymuyorsa buna şüphe ile bakmamız gerekir. Hakka suresine göre Nebi
Muhammed’in sözlerinin Kur’an sözleri gibi değerlendirilmesi yasaklanmıştır.
Resul (elçi) Muhammed’in sözleri zaten Kur’an’da mevcuttur.
Önce Kur’an’la başlarsak; göreceksiniz, Kur’an bizi başka kitaplara da
yönlendirecektir. Bizi birilerinin yanıltmasını istemiyorsak; Allah’ın ipine
sımsıkı sarılmamız gerekmektedir. O tür kişiler Nebi Muhammed’i bile yanıltmaya
çalışmadılar mı?
İsra 73. Ayet:
O (Yolunu şaşırmış) kimseler, Bizim adımıza, vahyettiğimizden başka bir şey
ortaya atasın diye seni ayartarak, seni vahyettiğimiz (gerçeklerden) uzaklaştırmaya
çalışmaktalar; öyle ki, bunu başarabilselerdi seni hemen kendilerine dost
edinirlerdi!
Bizi yanıltmaya çalışan insanlar Kur’an dışı
kitaplar için “Bu Allah’tandır.” demiyorlar mı?
Bakara 79. Ayet:
Vay o kimselere ki, elleriyle Kitabı yazarlar, sonra
da onu az bir karşılığa değişmek için, "Bu, Allah'ın katındandır"
derler. Vay ellerinin yazdıklarından ötürü onların hâline! Vay kazandıklarından
dolayı onların hâline!
Hatta önce Arapçasını okuyup sonra tercüme
etmiyorlar mı? Bilinçli veya bilinçsiz söze başlamadan önce “gale resullullah”
demiyorlar mı? Bunun anlamını bilmeyenler için yazıyorum. “Resul (elçi)
buyurdu” demektir. Allah’ın elçisi Kur’an dışı Allah adına hiçbir şey
buyuramaz.
Al-i İmran 78. Ayet:
Onlardan bir takımı Kitaptan okur gibi dillerini eğip bükerler ki Kitap'tan
sanasınız. Ama Kitaptan değildir. "O Allah katındandır." derler, ama
Allah katından da değildir. Allah'a karşı bile bile yalan söylerler.
Hz. Muhammed de Din Gününde, Mahşer ’de ümmetinin başında hazır bulundurulacaktır.
(16:89) Kur’an’a muhatap olup iman ettiği sanılan Müslüman toplumun olumsuz
durumunu görecektir. “Ey Rabbim ümmetim Kur’an’ı anlayamayacağını düşündüğü
için kendini ondan uzak tuttu. Kur’an’ı terk etti. Anlamadığı için makamıyla
namesiyle oynadı. Sonuçta bu perişan hale düştü.” Diyerek üzüntüsünü ve şikâyetini belirtecek. (25:30)
Demek ki, Muhkem (değişmez) amacımıza
ulaşabilmemizi sağlayan ayetleri anlamadığımız dilde okuyarak Mahşer’de perişan
duruma düşmeyi göze alabiliyoruz.
Sad 67-68. Ayet:
De
ki: "Bu, muazzam bir mesajdır: (nasıl) ondan yüz çevirirsiniz?"
Yukarda da belirtmiştim. Tekrar altını çizmek istiyorum. Biz her
hangi bir kulun sözünden değil, sadece Kur’an’dan sorumlu tutulacağız. Bu sözüm
Kur’an’la sabittir. (43:44)
Rivayetleri din edinmeye kalkarsak; haşa Allah’a dinimizi öğretmeye kalkmış
oluruz. Bu da bize cehennemin kapısını aralar.
Hucurat
16. Ayet:
16 - De ki: "Siz Allah'a dininizi mi öğreteceksiniz? Oysa Allah, göklerde
ve yerde olanları bilir. Allah, her şeyi bilendir."
Şu an yazdıklarım, iyi niyet temelli bir gayret ve emeğin eseridir. Ayet
numaralarını da koymama rağmen bana da güvenmeyin. Ama bilin ki, Allah’ın
kitabı hepimizin kurtuluşudur. Hiçbir meal mutlak Kur’an değildir. Bunun için Kur’an
meallerini karşılaştırarak okumamız gerekmektedir. Çünkü kişinin kanaat ve
yorumuna göre tercüme edilmiştir. Aklınıza uymayan bir cümle sizde şüphe
uyandırmalı. Bu şüphe inşallah farklı meallere bakarak, düşünüp aklederek
kalkacaktır.
Kur’an’ı genellikle bilmediğimiz dille okuruz. Dini kuralları, yasaları başka
kitaplara göre hayatımıza taşırız. Bizim Kur’an’ı anlayamayacağımıza inandırdıkları
için okumayız. Hiç de kontrol etmeyiz anlayıp anlamadığımızı… Okuyanlarımız da anlamına
vakıf olmadan yüzeysel okur geçerler. Ne aklımıza ne de Kur’an’a güveniriz.
iki örnek ayetle vermek istiyorum:
1. Haram helaL
Abdest nasıl alınır abdesti bozan şey
Maide 3. Ayet:
Ölmüş hayvan, kan, domuz eti, Allah'tan başkası adına boğazlanan, (henüz canı
çıkmamış iken) kestikleriniz hariç; boğulmuş, darbe sonucu ölmüş, yüksekten
düşerek ölmüş, boynuzlanarak ölmüş ve yırtıcı hayvan tarafından parçalanmış
hayvanlar ile dikili taşlar üzerinde boğazlanan hayvanlar, bir de fal oklarıyla
kısmet aramanız size haram kılındı. İşte bütün bunlar fısk (Allah'a itaatten
kopmak)tır. Bugün kâfirler dininizden (onu yok etmekten) ümitlerini kestiler.
Artık onlardan korkmayın, benden korkun. Bugün sizin için dininizi kemale
erdirdim. Size nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslâm'ı
seçtim. Kim şiddetli açlık durumunda
zorda kalır, günaha meyletmeksizin (haram etlerden) yerse, şüphesiz ki Allah çok
bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.
Haram helal hakkında anlayamadığımız bir şey var mı? Varsa lütfen tane tane
tekrar okuyalım. Kesin anlamışızdır. Allah tarafından haram olanlar
bildirilmiş, kalanların tamamı helal demektir. Pekiyi Yüce Allah’ın bu
sözlerine uyuyor muyuz? Uymuyoruz… Haşa biz Allah’a değil, mezhep kitaplarına
tabiyiz. Nebi Muhammed’in ölümünden 200-250 sonra ki oluşumlara… Yüce Allah
benim yasam, sözüm değişmez, (33:62), (48:23), (35:43), (6:34) demesine rağmen
her bir mezhep farklı yoldan hareket ediyor. Her birisinin abdesti, bozan
şeyleri farklı… Haramları helalleri farklı… Biz kimin yasasını uyguluyoruz.
Kimin dini kurallarını uyguluyoruz. Farkında mısınız bilmiyorum çok yanlış
istikamette gidiyoruz. Bu yolun nereye varacağını söylemeye dilim varmıyor…
Hani Allah’a inanıyorduk, güveniyorduk…
Yalnız O’na iman ediyorduk… Yüce Allah’ın hani sözü değişmiyordu? Allah’a
güvenmezsek Allah bize hiç güvenmez. Elimizde Yüce Allah’ın kendi koruması
altında olan tertemiz kitabı dururken başka kitaplara güvenmekte neyin nesi?...
(15:9)
Bir de abdestle ilgili ayeti inceleyelim.
Maide
6. Ayet:
Ey iman edenler! Namaza kalkacağınız zaman yüzlerinizi, dirseklere kadar
ellerinizi ve -başlarınıza mesh edip- her iki topuğa kadar da ayaklarınızı
yıkayın. Eğer cünüp iseniz, iyice yıkanarak temizlenin. Hasta olursanız veya
seferde bulunursanız veya biriniz abdest bozmaktan (def-i hacetten) gelir veya
kadınlara dokunur (cinsel ilişkide bulunur) da su bulamazsanız, o zaman temiz
bir toprağa yönelin. Onunla yüzlerinizi ve ellerinizi meshedin (Teyemmüm edin).
Allah, size herhangi bir güçlük çıkarmak istemez. Fakat O, sizi tertemiz yapmak
ve üzerinizdeki nimetini tamamlamak ister ki şükredesiniz.
Tekrar soruyorum. Ayette anlaşılmayan bir
şey var mı? Abdesti Allah’ın istediği gibi mi alıyoruz? Abdesti bozan şey var.
Şeyler yok… Abdestle ilgili kocaman kitap basılmış. Kur’an Arapça olarak
inmiştir. Kur’an’ın oniki ayetinde geçmektedir. Bunun sebebi Hz. Muhammed’in Arap
tolumu içerisinde yaşamasından kaynaklanmaktadır. Eğer Nebi Muhammed Türk ve
Türk toplumu içinde yaşasaydı Türkçe inecekti. Arap toplumu içerisinde ki Nebi
Muhammed’e acemi (Arapça dışı bir din) olan bir Kur’an inmiş olsaydı; herkes itiraz
edecekti. Anlamağı dine nasıl iman edeceklerdi. (41:44)
Bizde anlamadığımız dilde Kur’an’ı okuyarak ve başkalarının
söylediklerine göre yaşayarak kendimize zulüm ediyoruz.
Kur’an’ı Nuzul (iniş) sebebi:
karanlıktan aydınlığa çıkarmak içindir. (14:1-2) İnsanlara Yüce Allah’ın tek
olduğunu, ondan başka ilah olmadığı bildirmek, uyarmak, düşünüp akledip, öğüt
almaları için indirilmiştir. (14:52) Sorumlu olduğumuz tek kitap’ta Kur’an’ı
Kerim’dir. Bu kitaptan sorguya çekileceğiz. (43:44)
Farkındasınız, genellikle bütün cümlelerimin veya paragraflarımın arkasına ayet
numaralarını yazdım. Direkt paylaştığım ayetler de var. Yorum minimum düzeyde,
ayet numaralarıyla kontrol imkanınız mevcut. Hal böyleyken kainatın yaratıcısı,
sahibi Yüce Allah’a yönelmenin vakti geldi geçiyor. Ömür bitiyor. Din günün de
bir gün veya daha az dünyada kaldık diyeceğiz. (23:113) Gerçekten günler o
kadar hızla tükeniyor ki…
Lütfen sirkilip üzerimizde olan kulaktan dolma kirli dini bilgilerini atalım.
Yüce Allah’ın kitabına yönelelim. Name ve makama ara; manaya değer verelim.
Değer verelim ki Allah’ta bizi değerli kılsın. Yüce Allah’ın okunmamış 6236
mesajını inceleyip, düşünüp akledelim. Aklımız doğrultusunda hüküm ayetleriyle
yön verelim. Bize “Kur’an anlaşılmaz” diyenleri yalancı çıkaralım. Haşa Allah
anlaşılmasın diye Kur’an mı göndermiş? Benim Allah’a güvenim tamdır. Gelin
birlikte güvenelim. Şu an hepimizin miracı olsun…
Rabbimden cümlemizin Kur’an’ı hayat rehberi eylemesini dilerim.
Doğrularım Allah’ın, yanlışlarım bana aittir. Aydın ORHON