CUMA NAMAZI NASIL OLUŞTU?


 

     Nebi Muhammed risaletinin 13 yılını Mekke’de 10 yılını ise Medine’de geçirmiştir. Salat Mekke döneminde nazil olmuştur; fakat Cuma namazı ve Nisa 101-103. Ayetlerde belirtilen korku namazı Medine dönemine aittir.

     Cuma namazı nasıl başladı:
Yeni dini öğrenmek adına Medine’den Mekke’ye 5’şerli gruplarla Hz Muhammed’e insanlar gelirlerdi. Bu gruplarla gelenlerden ilk Medine Müslümanı, Es’ad Bin Zurare’dir. Cuma namazını da ilk başlatan kişidir.

Bazı kaynaklarda da Ka’b İbn Luey adı da geçmektedir.

     Müslümanlığı yaymak adına çalışmalar yapıyordu. Yahudiler de yeni dini merak içinde takip ediyorlardı. Zurare, Yahudilerle de iç içe yaşıyordu. Yahudiler her Cumartesi toplanıyorlardı. Ayrıca, eski Arap geleneğinde toplu arınma geleneği de vardı. Cahiliye Arapları Cuma günü toplandıkları güne “yevmül arube” günü derlerdi. Kabile lideri başkanlığında toplanırlardı. Kabile lideri geçmiş günlerde atalarının övünmeye değer yaptıklarını anlatırdı.  Yani, “Cuma günü” tabiri Nebi Muhammed’den önce de vardı.

     Es’ad Bin Zurare’de bunlardan etkilenerek Müslümanları toplamak adına “Cuma” gününü seçmiştir. Cuma günlerini toplama günü olmuştur. Cuma kabile reisleriyle toplu olarak yaptırdı. Bir kabilenin Cuma için gelememesi neticesinde eğitmen ihtiyacı oluştu. Mekke’den bu işi yapabilecek bir kişi isteğinde bulunuldu. Hz Muhammed de  Mu’sab Bin Ümeyr’i o işe görevli olarak gönderdi. O’da bu kabilenin bulunduğu yerde Cuma namazını kıldırdı. Hz Muhammed Mekke’de toplu ibadet yapmıyordu; ancak Zürare Medine’de toplu ibadete daha önceden başladı.

     Zurare, Mescidi Nebi’de hurma kurutulan bir alanda Müslümanları toplayıp Cuma günü öğle namazını kıldırırdı. Namazdan sonra duvarın üzerine çıkarak yeni din ve Hz Muhammed hakkında bilgiler anlatırdı. İlk toplu namaz (Salat) Medine’de kılınmıştır.

     Kur’an’da “namaz” kelimesi geçmez. Çünkü bu kelime Farsçadır. Dilimize Zerdüştlerden geçmiştir. Yeri gelmişken söylemekte fayda görüyorum. Biz dinimizi Araplardan öğrenmedik, Farslardan öğrendik. Onun için de “peygamber” kelimesi dahil çoğu kelime bize farca olarak geçmiştir. Kur’an’da “salat” kelimesi geçer ki bunun anlamı da idadet, dua, destek, yardım, eğitim, namaz vb. cümlenin gelişine göre birçok anlamı vardır.

     Mekke döneminde Hz Muhammed insanları toplayıp arınması, kirli bilgilerden temizlenmesi,  kalbinin mutmainne mertebesine erişebilmeleri için ayetleri okurdu.  Bunun adı da salattır; fakat bu salat namaz değildir. Abdest ayeti Maide Suresi 6. Ayet risaletin son yılında inmiştir.

     Hz Muhammed Medine’ye hicretinden sonra Küba Köyünde bir hafta civarında kalıyor. Akraba ziyaretine giderken Ranuna vadisinde o günkü öğle namazını toplu olarak kıldırıyor. Hz. Muhammed ilk toplu namazı burada kılmıştır. Namaz sonrası hutbe okumuştur. Hutbede yardım, desteğin önemi hakkında ve İslam dini hakkında bilgiler aktarmıştır.  Bu kılınan namaz o günün kılınan öğle namazıdır.

     Geleneksel yorumlara göre Nebi Muhammed’in kıldığı bu namazın Cuma namazını olduğunu belirtirler. Bu hareketi de Cuma Suresine bağlamışlardır. Hâlbuki Cuma Suresi’nin de inişi Risalet’in son yılındadır. Buradan anlıyoruz ki bu rivayetin gerçekle alakası yoktur.

     Hz Muhammed Cuma günü kıldırdığı bu öğle namazından sonra, bir daha toplu namazı mescit inşaatı bitene kadar kıldırmadı.  1,5 yıl süren mescit inşaatında sonra toplu namaz tekrar kıldırmaya başlanmıştır.

     Hz. Muhammed hutbesini bir hurma kütüğüne kolunu koyarak, yaslanarak yapardı. Bir sahabe “Şam taraflarında üç basamak üzerine çıkılarak hutbenin yapıldığını görmüştüm” demesi üzerine Hz. Muhammed uygun görür. Üç basamaklı minber yaptırılır. Hutbe de onun üzerinden devam edilir. Bu olay 628 yılından sonra gerçekleştirilmiştir.

     Cuma namazı beş vakit namaza ilave olan bir namaz değildir. O günün öğle namazının yerini dolduran namazdır. Onun için Cuma namazını kılanlar ayrıca öğle namazını kılmazlar.

     Cumartesi günü Yahudilerin panayırlarının oluşu Müslümanların dünyalık tutkusuyla birleşince camiyi savsaklayan kişiler pazar yerini kurabilmek için hazırlık yapıyorlardı. Para hırsı insanlara ağır basmıştır.

     Risâlet’in son zamanlarında cemaat öğle ve ikindi namazına gelmez olmuştur. Orta namaza dikkat edin ayeti nazil olmuştur. (2:238)

Cumartesi günleri Yahudi toplanmalarında panayır kurulurdu. Bu panayır hazırlıkları için Müslümanlar yavaş yavaş mesciti boşalmaya başladılar.

      “Bir gün Resûlullah cuma hutbesi okurken Medine’ye bir ticaret kervanının ulaştığını ilân eden sesler duyuldu. O sıralarda kıtlık olduğu için gıda maddesi getirecek bir kervanın gelmesi dört gözle bekleniyordu. Bu sesleri duyan cemaatin önemli bir kısmı o anda ibâdet halinde olduklarını unutup yerlerinden fırladılar. Ve o tarafa doğru koşmaya başladılar. Mescitte sadece on iki kişinin kaldığı rivayet edilir. (bk. Buhârî, Tefsir 62/2; Tirmizî, Tefsir 62/2)

     O zamanlarda bir kervan geldiği zaman, ona karşı duyulan sevincin bir gösterisi olarak def çalınırdı. Âyetteki اَللَّهْوُ (lehv)den maksat bu olabilir. Yine âyette zamirin اِلَيْهِمَا (ileyhimâ) veya اِلَيْهِ (ileyhi) değil de اِلَيْهَا “ileyhâ” şeklinde gelmesinden mescidi terk edenlerin, “eğlence”yi değil de “ticâreti” kastederek çıktıkları anlaşılmaktadır. Buna da sebep, kıtlığın şiddeti ve hutbeyi bırakıp çıkmakta bir sakıncanın olmadığını sanmaları idi. Sebep ne olursa olsun, dünya menfaatleri fânî, Allah katındaki sevap ise sınırsız ve ebedi olduğundan, her durumda âhireti dünyaya tercih etmek daha hayırlıdır. Üstelik en hayırlı rızık verici şüphesiz Allah Teâlâ’dır. Esasen rızkı O’ndan talep etmek gerekir. Çünkü, ancak O nasip edince rızık geleceği gibi, O nasip etmeyince, hiçbir sebebin rızkın gelmesine fayda sağlamayacağı kesindir.
Bu olay neticesinde aşağıdaki ayet nazil olmuştur.

Cuma 9-10. Ayet:
Siz ey imana ermiş olanlar! Cuma günü namaz için çağrıldığınızda her türlü dünyevi alışverişi bırakıp Allah'ı anmaya koşun! Eğer bilseniz, bu sizin yararınızadır. Ve namaz bittiğinde yeryüzüne serbestçe dağılın ve Allah'ın lütfundan (rızkınızı) aramaya devam edin; mutluluğa ulaşabilmek için de Allah'ı sıkça anın!

     Risaletin son yılında da Cuma suresi iniyor. Bu namaz başlangıçtan beri olan bir namazdır. Yani öğle namazıdır. Çünkü daha önceki ayetlerde cumaya özel bir namaz emri yoktur. Cuma namazı adı da sonradan konulmuş bir addır. Yukarda da belirttiğim gibi orijinal adı  “yevmül Cuma”dır. Bunun anlamı da “toplanma günü” dür.

 

Doğrularım Allah’ın, yanlışlarım bana aittir.                                                       Aydın ORHON

Yükteki Su Kabı: Yusuf’un Hikâyesinden Bugüne Adalet ve Merhamet ? Bir gün ansızın yüklerin arandığını hayal et… Herkesin omzunda, sırtında...