MELEKLER

MELEKLER

Bilim insanlarının açıklamalarına göre, dünyanın oluşumu, "Big Bang" adı verilen bir patlama ile birlikte yaklaşık 13.9 milyar yıl önce başlamıştır. Bu süreçte kâinatta, insanlar dışında canlı ve cansız birçok varlık yaratılmıştır. Bu varlıklara melek diyoruz. Böylece, Âdemoğlunun yaşayabileceği bir ortam hazırlanmış olmaktadır. Daha sonra, yaklaşık 386 bin yıl önce Âdemler ve eşleri yaratılmıştır. Bu yaratılış süreci ile kâinattaki bütün varlıklar Âdem’in emrine sunulmuştur (45:13).

Allah, yarattıklarıyla ilgili olarak tüm bilgileri Âdem’e öğretmiştir. Bu bilgiler, varlıkların ne olduğu, nasıl kullanıldığı, nerelerde kullanıldığı gibi konuları kapsamaktadır. Ayrıca, hangi işlemlerin ne şekilde yapılması gerektiği, hangi eylemlerin yararlı ya da zararlı olduğu gibi konularda da bilgi verilmiştir. Âdem, kendisine iletilen bu bilgilerin neticesinde, öğretilenlerin özelliklerine göre varlıklara isim verme yeteneğine de sahip olmuştur. Ancak meleklere bu bilgiler verilmemiştir.

2 Bakara Suresi, 31, 32. Ayet:;
Âdem’e her varlığın ismini (neye yaradığını) öğretti, sonra onları meleklere gösterdi: “İddianızda haklıysanız bana şunların isimlerini söyleyin!” dedi.
Melekler, “Biz sana içten boyun eğeriz, bizde senin öğrettiğin dışında bilgi olmaz. Her şeyi bilen ve kararları doğru olan Sensin.” dediler.

Yüce Allah, yarattığı melekler ile insanoğlu arasındaki farklılıkları bu şekilde bizlere sunmaktadır. Melekler, Allah’ın katından her biri farklı kodlamalarla (bilgilerle) yaratılmıştır; bir kısmı göklere, bir kısmı ise yeryüzüne indirilmiştir (20:4).

Melekler, kendilerine verilmiş olan görevleri harfiyen yerine getirirler. Kesinlikle görevlerinin dışına çıkmazlar ve çıkamazlar. Örneğin, bir elma ağacının elma vermesi, onun görevini yerine getirmesi anlamına gelir. Güneş’in sabah doğması ve akşam batması da onun doğal bir görevidir. Meleklerin görevlerini yerine getirmeleri, Allah’a karşı olan vazifelerini yapmaları demektir; buna Kur'an'da secde etmeleri denilmektedir.

Melekler, Âdem’in kendilerinden farklı yaratıldıklarını ve düşünme ile akletme yeteneklerinin olduğunu fark ederler. Hemen ardından, melekler Yüce Allah’ın her şeyi iyi bildiğinin ve her yaptığının yerinde olduğunun buyruğunu işitirler( 2:31, 32).



Melek, güç, kuvvet, haberci ve elçi anlamlarına gelen bir terimdir. Çoğulu "melaike"dir. Kur’an’da Cebrail, İsrafil ve Azrail gibi isimler yer almaz. Bu isimler, Yahudi kültüründen İslamiyet’e geçen ve daha doğrusu İslâmî rivayetler arasına karışan, çoğu Tevrat'tan nakledilmiş isimlerdir.

Allah, vahiyleri nebilerinin kalbine ilka ve ilham yoluyla iletme olayına “Cibril” adını vermiştir. “Cibril”, haber verici meleğin adıdır. Bu durumu, Cebrail adında Allah’ın memuru statüsüne soktukları meleği, Nebi Muhammed’in karşısına geçirip vahiy transferi yaptırmalarıyla görmekteyiz. Halbuki Yüce Allah, "Ol!" dediğinde hemen oluşun başladığı bildirilmiştir (6:73).

8 Enfal Suresi 9. Ayet;
O gün Rabbinizden yardım istiyordunuz. O da “Bir biri ardınca bin melek ile size destek veriyorum” diye cevap vermişti.

Yüce Allah, Müslümanlara yardımını vahiylerle sunmaktadır. Çok sayıda vahiy göndererek, onlara destek olmuştur. Kadir Suresi'nde geçen “Melekler iner dururlar” (97:4) ifadesinden göklerden inme anlamı çıkarılmamalıdır. Burada göklerden inme durumu, en yüksek makamdan, yani Allah’ın katından gerçekleşen bir inişi ifade eder. İnen melek, aslında vahiydir. Vahyin işlevinin gerçekleşmesi için, insanın içine işlemesi ve hayata taşınması gerekmektedir. Bu durumu, süngerin suyu bünyesine emmesi ya da toprağın suya doyması gibi düşünebiliriz. Vahyin nebilere inişi de benzer bir süreçtedir.

Enfal Suresi’nin 9. Ayetinde, 1,000 meleğin Bedir Savaşı’ndaki yardımı, haberci ayetler neticesinde gerçekleşmiştir. 1,000-3,000 tabirleri çoğul bir anlam taşımakta olup, burada çok sayıda vahiy gönderildiği belirtilmektedir. İnen vahiyler, İslam dininin yayılmasını sağlaması açısından ashaba büyük bir moral kaynağı olmuştur.

Bedir Savaşı öncesinde komutan Sureka b. Cuhşum, Mekkeli müşriklere “Bizim üçte birimiz kadarlar, bunları çok rahat yeneriz.” diyerek savaşmaya teşvik etmiştir. Ancak, konuyla ilgili ayetlerin inmesiyle birlikte ashabın “Şimdi bizim cennete girebilmemiz için sadece şehit olmamız kaldı mı?” dediklerini duyan komutan, savaşı kaybedeceğini anladı ve savaştan kaçtı.

3 Al-i İmran Suresi, 140-141. Ayet;
Size (Uhud'da) bir acı dokunduysa, (Bedir'de de) o kavme benzer bir acı dokunmuştu. O (sıkıntılı) günleri biz, insanlar arasında döndürür (durur)uz. Sonunda Allah iman edenleri bilir. (ortaya çıkarır) ve aranızdan şahitler edinir. Allah zalimleri sevmez.
Bir de (böylece) Allah iman edenleri arındırır; kâfirleri de helak eder.



Rivayetlerde, Bedir Savaşı sırasında Cebrail’in beyaz bir at üzerinde elinde mızrakla savaştığı anlatılmaktadır. Bu olayı aktaran kişi İbni Abbas’tır. İbni Abbas, Hz. Muhammed’in amcasının oğludur ve hicretten 3 yıl önce doğmuş, Bedir Savaşı sırasında sadece 5 yaşındaydı.



35 Fatır Suresi, 1. Ayet;
Yaptığı her şeyi güzel yapmak Allah’a mahsustur. Gökleri ve yeri yaratan, ikişer, üçer, dörder kanatlı melekleri elçi olarak görevlendiren, kendi tercihine göre yaratışta artırma yapan odur. Doğrusu Allah, her şeye bir ölçü koymuştur.


Fatır Suresinde, İkişer, üçer, dörder kanatlı melek bahsi geçiyor. İkişer, dörder, altışar kanatlı melek olsaydı nasıl düşünürdük: Kanatların çifter oluşu belki aklımıza uçan kaçan farklı şeyler getirebilirdi; ancak içlerinde üç kanatlı melekler de var. Üç kanatlı meleği uçurup kaçıramazsınız. Uçursanız da bir yere gidemez. Aynı yerde döner durur.
Yukardaki ayette Rabbimizden “ikişerli, üçerli, dörderli” çok ve değişik sayılarda o dönemde inen vahiylerini belirtmektedir.


2 Bakara Suresi, 30. Ayet;
Hani Rabbin, Meleklere: 'Muhakkak ben, yeryüzünde bir halife var edeceğim' demişti. Onlar da: 'Biz seni şükrünle yüceltir ve (sürekli) takdis ederken, orada bozgunculuk çıkaracak ve kan dökecek birini mi var edeceksin?' dediler. (Allah:) 'Şüphesiz sizin bilmediğinizi ben bilirim' dedi.



18 Kehf Suresi, 50. Ayet;
Bir gün meleklere: "Âdem’e secde edin!" dedik. İblis’in dışındakiler hemen secdeye kapandılar. Hâlbuki o da o cinlerden (melek olarak görevlendirilenlerden) idi ama Rabbinin emrinden çıktı. Şimdi onu ve soyunu, en yakınlarınız (velileriniz) olarak sizinle benim arama mı koyuyorsunuz? Hâlbuki o size düşmandır. Yanlışlar içinde olanların ne kötü tercihidir bu!


Allah’ın isimleri öğretmesi; İnsanların var olduğu günden bu güne, bu günden mahşere kadar vahiy ve teknolojinin öğretileceğini belirtiyor. Allah yarattığı melek ve insanoğlu arasındaki farklılıkları bir senaryo ışığında bizlere sunuyor. Melekler, Allah’ın katından her biri farklı kodlamalarla yaratılmıştır.



Yüce Allah beşere bilgi verdiği zaman Âdem oluyor. Sonra Allah meleklere, Âdem’e secde etmelerini buyuruyor. Burada ki “secde” kelimesi boyun eğmek itaat etmek anlamındadır. insana yetecek kadar, Allah için üfürükten, pek değeri olmayan bilgiler aktarılıyor; fakat insan için oldukça değerli bilgiler. Allah hiçbir varlığına vermediği bilgileri yalnız insanlara veriyor. Her in san bilgisi oranında meleklere hükmedebiliyor. Ruh, vahiy anlamına da gelmektedir; ancak Yüce Allah’ın kendinden bir parça vermesi gibi anlayış bizi şirkin ortasına sokar. Buna dikkat etmek gerekir. Allah'ın insanlara ruhundan üfürmesi; ilmi bilgilerden minumum miktarda vermesi anlamı taşımaktadır.

Meleklerden yalnız İblis, Allah’ın emrine itaat etmedi. Bu melek insanların buluğ çağında içinde oluşturulan iblis meleğidir. Her insanın kendi iblisi kendi içindedir.


7 Araf Suresi, 12 - 17. Ayet;
“Allah buyurdu: 'Söyle bakayım, Sana emrettiğim halde, secde etmene engel nedir?' İblis: 'Ben ondan daha üstünüm; çünkü Sen beni ateşten, onu ise bir çamur parçasından yarattın.'"
“Çabuk in oradan, buyurdu Allah. Öyle orada kurulup da büyüklük taslamak senin haddin değildir. Çabuk çık, çünkü sen alçağın tekisin!”
“'Bana, onların diriltilecekleri kıyamet gününe kadar mühlet verir misin?' dedi."
Allah: “Haydi, sen mühlet verilenlerdensin!” buyurdu.
“'Öyle ise' dedi, 'Sen beni azgınlığa mahkûm ettiğin için, ben de onları gözetlemek üzere senin doğru yolunun üzerinde pusu kurup oturacağım. Sonra onların gâh önlerinden, gâh arkalarından, gâh sağlarından, gâh sollarından sokulacağım, vesvese verip pusu kuracağım, sen de onların ekserisini şükreden kullar bulmayacaksın.'”


Âdem ve İblis konusuna kısaca değinmek istiyorum. Öncelikle bir örnek verelim: Bir işletmede bir genel müdür, personelini toplar ve “Tanıttığım bu arkadaş okur-yazar değildir. O benim yardımcımdır. İş konusunda bana itaat ettiğiniz gibi, ona da itaat etmenizi istiyorum.” derse, "Ben böyle birisini kabul etmiyorum." diyen bir kişi çıkabilir mi? Çıkabileceğini varsayalım; anında işine son verilecektir.

Bütün kâinatın yaratıcısı olan Allah, her hangi bir varlığı (İblis'i) muhatap alır mı? Bu, Allah’ın bize anlatma tekniğidir. Zamandan ve mekândan münezzeh; her bireye şah damarından daha yakın olan Allah, kimseyle bu şekilde hasbıhal etmez. Allah, kendisine itaat doğrultusunda, içimizdeki İblis’e rağmen hayatımıza yön çizmemizi istemektedir. İsteğini bu yöntemle bize anlatmakta ve İblis’e uymamamızı, doğru yoldan ayrılmamamız gerektiğini vurgulamaktadır. İblis’e uyduğumuz takdirde, onun gittiği yoldan gidecek ve sonumuzun hüsran olacağını bize bildirmektedir.

"Rabbim Allah’tır" diyerek doğru istikamette ilerlerken, blug çağında insanlar için ikinci seçenek başlar. İblis’le birlikte önümüze ikinci bir yol daha çıkmıştır (41:30). Bu ikinci yol, fısk ve fücur yoludur. Her birey, bu durumda tercih hakkını kullanacak; isteyen takva yolunu, isteyen ise İblis’in yolunu seçecektir. Yüce Allah, bu durumu insanlara özgür iradeleriyle bırakmaktadır.

Buradan bir şey daha anlıyoruz: Allah, dünya hayatında insanlara müdahale etmemektedir. Eğer bir müdahale oluyorsa, bu genellikle insanların kendi yanlış hareketleri neticesinde gerçekleşmektedir.

16 Nahl Suresi, 61. Ayet;
Allah, yaptıkları yanlışlardan dolayı insanları hemen yakalasaydı yeryüzünde hareket eden kimseyi bırakmazdı. Ama Allah, onları, belirlenmiş ecellerine kadar erteliyor. Ecelleri gelince ne onu bir süreliğine erteleyebilirler, ne de ecelleri gelmeden onun gelmesini sağlayabilirler.



Meleklerin insanlar karşısında eğilmeleri ve insanoğluna hizmet etmeleri, insana bilgi yüklenmesinden sonra başlar. Âdem, akıl, düşünebilme yeteneği, bilgi ve beceri ile donanımlı bir insandır. Akıl, bilgi ve beceri sahibi olan insan, doğadaki bütün güçleri kontrolü altına alabilir. Doğadaki güçler de Âdem’e teslimiyet gösterir. İnsanlar, hayvanlardan ve bitkilerden faydalanarak yaşamlarını sürdürürler. Örneğin, suyun önüne set koyarak baraj oluşturabilir ve suyu gerektiğinde kullanabilirler. Rüzgârdan türbin ile yararlanarak enerji elde eder, yelkenli gemileri yüzdürürler. Güneş’in ısısı ve ışığı gibi doğadaki bütün güçler, Âdem’e bu şekilde secde eder. Her insana, aklı ve bilgisi oranında hizmet ederler.

İnsanlarla birlikte olan ve hiç ayrılmayan meleklerden biri de hafıza meleğidir. Bu meleğin görevi, buluğ çağından sonra başlar ve yaşantımızın sonuna kadar iyi-kötü her şeyi kaydeder. Aklımızdan geçenler dâhil, kaydetmediği hiçbir şey yoktur.



43 Zuhruf Suresi, 80. Ayet;
Ya da sırlarını ve açığa vurduklarını dinlemediğimizi mi sanıyorlar? Elbette dinleriz, üstelik yanlarına koyduğumuz elçilerimiz olup biteni kayda geçirirler.


Hesap günü, hafıza meleğindeki bilgiler ardı ardına önümüze serilecektir. Unuttuğumuzu sandığımız her şey, bir film şeridi gibi gözümüzün önünde canlanacaktır. Ne kadar günah işlediğimiz konusunda korkuya kapılacak, çaresizlik içerisinde telafisi olmayan günahlarımızla yüzleşeceğiz. Sevaplarımızın neticesinde hesabımızın görülmesini bekleyeceğiz.


18 Kehf Suresi, 49. Ayet;
Defterleri önlerine konur. Günahkârların, defterde olanlardan korkuya kapıldıklarını görürsün. Derler ki "Eyvah! Bu nasıl defter ki küçük büyük bırakmadan hepsini sayıp dökmüş.“ Yaptıkları her şeyi karşılarında hazır bulurlar. Senin Rabbin kimseye yanlış yapmaz.

50 Kaf Suresi, 17-18. Ayet;
Onun sağında ve solunda oturmuş iki melek her şeyi kaydetmektedir.
O, söz olarak (herhangi bir şey) söylemeyiversin, mutlaka yanında hazır bir gözetleyici vardır.


İnsanları koruyan melekler vardır. Bir an için, duyu organlarınızdan birinin olmadığını hayal edin. Gözlerinizin görmemesi, kulağınızın duymaması, koku, tat ve his alamamanız... İşte bu organların her biri, bizi çeşitli tehlikelerden korumaktadır. Burun deliklerindeki kıllar, göz kapakları ve kirpikler, vücudumuzu koruyucu melekleri olarak işlev görmektedir.


13 Ra’d Suresi, 11. Ayet;
"Kişiyi önünden ve arkasından takip eden (melekler) vardır; ..."
82 İnfitar Suresi,10. Ayet;
"Hâlbuki üzerinizde korumaların olduğu bir gerçektir.
"
86 Tarık Suresi, 4. Ayet;
"Yemin ederim ki, üzerinde koruyucusu olmayan tek kişi yoktur."

Azrail, Kur'an'da geçmez; ancak Kur'an'da ölüm meleği ifadesi yer almaktadır. Yapılan incelemeler sonucunda bilim insanları, ölümle ilişkili genleri keşfetmişlerdir. Karolinska Enstitüsü'nün açıklamasına göre, İngiliz bilim insanı Sydney Brenner, Amerikalı H. Robert Horvitz ve İngiliz John E. Sulston, nematod adı verilen bir bağırsak paraziti olan Caenorhabditis elegans ile gerçekleştirdikleri deneylerde, organizmanın gelişimini ve hücrelerinin programlı ölümünü yöneten kritik öneme sahip genleri belirlemişlerdir. Ayrıca, bu benzer genlerin insan da dahil olmak üzere daha gelişmiş organizmalarda da bulunduğunu ortaya koymuşlardır. Bu keşfin tıp araştırmaları alanında son derece anlamlı olduğu ve birçok hastalığın oluşumunun daha iyi anlaşılmasına olanak sağladığı vurgulanmaktadır.
Kaynak: bianet.org



6 En’am Suresi, 61. Ayet; (Ölüm Meleği)
O, kulları üzerinde tam hâkimdir; size korumalar gönderir. Sizden birine ölüm gelince elçilerimiz onu vefat ettirirler. Onlar (ölüm melekleri olan o elçiler) hata yapmazlar.




33 Ahzab Suresi, 43-44. Ayet; (İnsanları karanlıktan aydınlığa çıkaran melek)
O, size (kendi mesajlarını taşıyan) melekleriyle nimetlerini bahşeder ki sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarsın. Ve O, müminler için rahmet kaynağıdır. O'na kavuşacakları Gün "Selam" hitabıyla karşılanacaklardır ve Allah, onlar için en güzel ödülü hazırlamıştır.




8 Enfal Suresi,12. Ayet; (Korku ve cesaret meleğİ)
Hani, Rabbin (inananlara ulaştırılmak üzere) meleklere: "Mutlaka sizinle beraberim!" (mesajını) vahyetmişti. (Ve meleklere): "İmana erenleri (benim şu sözlerimle) yüreklendirin: 'Hakkı inkara kalkanların kalplerine korku salacağım; öyleyse (ey inananlar) onların boyunlarını vurun, parmaklarını kırın!"




Tevbe 25,26. Ayet; (Korku meleği)
Allah birçok yerde sizi zafere ulaştırdı, Huneyn gününde de öyle oldu. O gün sayıca çok olmanıza şaşırmıştınız ama bir işinize yaramamıştı. Onca genişliğine rağmen yeryüzü size dar gelmişti. Sonra da geri dönüp kaçmıştınız.


33 Ahzap Suresi, 9. Ayet; (Rüzgâr ve cesaret meleği)
Ey iman edenler! Allah'ın size olan nimetini hatırlayın; hani size ordular saldırmıştı da, biz onlara karşı bir rüzgâr ve sizin görmediğiniz ordular göndermiştik. Allah ne yaptığınızı çok iyi görmekteydi.


33 Ahzap Suresi, 56. Ayet; (Destek meleği)
Allah ve melekleri bu nebîye destek olurlar. Ey inanmış kimseler! Ona siz de destek olun ve içtenlikle samimi davranın.

Bu ayette geçen “salat” kelimesi genellikle yardım, destek, dua, namaz, eğitim anlamları taşır. Bu ayet sonucu salavat getirilir; ancak bu destek meleğidir.


15 Hicr Suresi, 73, 74. Ayet; (Doğal afet kasırga, hortum, şua, meteor meleği)
Güneşin doğma zamanına girerlerken korkunç ses onları yakaladı. Oranın altını üstüne getirdik. Üzerlerine pişmiş balçıktan taşlar yağdırdık.


7 Araf Suresi, 84. Ayet; (Yağmur meleği)
Üzerlerine bir yağmur yağdırdık. Şimdi sen o suçluların sonunun nasıl olduğunu bir düşün.


25 Furkan Suresi, 25. Ayet; (Bulut, yağmur, dolu, kar, hortum, şua meleği)
Göğün beyaz bulut kümeleri halinde bölüneceği ve meleklerin bölük bölük indirileceği gün

2 Bakara Suresi, 248. Ayet; (Yük taşıyıcı hayvanlar)
Nebîleri onlara dedi ki: “Ona komutanlık verildiğinin işareti, size Sandık’ın gelmesidir. İçinde Sahibinizden (Rabbinizden) sizi rahatlatacak bir şey, Musa ve Harun ailelerinin bıraktığı hatıralar olacak ve onu melekler taşıyacaktır. Eğer inanıyorsanız bunda sizin için gerçek bir gösterge vardır.” Tabutun esas anlamı sandıktır. O çağda at arabalarıyla ilkel kanılarla çekilmiştir. Tek hayvanla taşınmadığı için ayette melaike (melekler) geçer.


Azrail, Kur'an'da geçmez; ancak Kur'an'da ölüm meleği ifadesi yer almaktadır (17: 85). Yapılan incelemeler sonucunda bilim insanları, ölümle ilişkili genleri keşfetmişlerdir. Karolinska Enstitüsü'nün açıklamasına göre, İngiliz bilim insanı Sydney Brenner, Amerikalı H. Robert Horvitz ve İngiliz John E. Sulston, nematod adı verilen bir bağırsak paraziti olan Caenorhabditis elegans ile gerçekleştirdikleri deneylerde, organizmanın gelişimini ve hücrelerinin programlı ölümünü yöneten kritik öneme sahip genleri belirlemişlerdir. Ayrıca, bu benzer genlerin insan da dahil olmak üzere daha gelişmiş organizmalarda da bulunduğunu ortaya koymuşlardır. Bu keşfin tıp araştırmaları alanında son derece anlamlı olduğu ve birçok hastalığın oluşumunun daha iyi anlaşılmasına olanak sağladığı vurgulanmaktadır.


Bu çalışma, Kur'an'da meleklerin ve diğer varlıkların Allah'ın emirleri doğrultusunda nasıl işlev gördüğünü ortaya koymaktadır. Her şeyin birer "melek" olarak görev yaptığı anlayışı, varlıkların doğasına dair derin bir bakış açısı sunmaktadır. İnsanlar, akıl ve irade ile bu varlıklardan faydalanarak, onların sunduğu hizmetleri kullanma yetisine sahiptir. Örneğin, ateş yemek pişirmek için kullanılırken, otomobiller insanın emrinde hareket eder. Bu durum, Yüce Allah'ın iradesinin her şeyde hâkim olduğunu ve varlıkların belirli bir düzen içinde çalıştığını göstermektedir.

Kur'an'da belirtildiği gibi, Allah "ol" dediğinde her şey oluşur (2:117). Bu, Yüce Allah'ın varlıklar üzerindeki mutlak otoritesini ve her şeyin O'nun iradesine tabi olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Sonuç olarak, meleklerin ve diğer varlıkların işlevselliği, insanın akıl ve iradesi ile birleştiğinde, Allah'ın yarattığı düzenin bir parçası olarak anlam kazanır.


Doğrularım Allah'ın, yanlışlarım benimdir... Aydın Orhon


  Kur’an Bütünlüğünde Melek Anlayışı – Derinlemesine İnceleme Bilim insanlarının açıklamalarına göre, evrenin başlangıcı yaklaşık 13.8 mil...