MEKKELİ MÜŞRİKLER DE ALLAH A İNANIYORLARDI.


 MEKKELİ MÜŞRİKLER DE ALLAH A İNANIYORLARDI.

 

            6 En’am Suresi 41. Ayet:
Aksine yalnız O'na (Allah'a) yalvarırsınız. O da (kaldırılması için) kendisine yalvardığınız (belayı) dilerse kaldırır ve siz ortak koştuğunuz şeyleri unutursunuz.

 

            16 Nahl Suresi 35. Ayet:
Ortak koşanlar şöyle demişlerdi: "Allah dileseydi biz de babalarımız da O'nun peşi sıra başka şeylere tapmazdık. O'nun peşi sıra (O'na rağmen) hiçbir şeyi de haram kılmazdık." Onlardan öncekiler de böyle yapmışlardı. Elçilere apaçık tebliğden başka ne düşer ki!

 

            23 Muminun 84-90. Ayar:
De ki: "Biliyorsanız (söyleyin bakalım), bu dünya ve onda bulunanlar kime aittir?"
"Allah'a aittir." diyeceklerdir. De ki: "Öyle ise (gerçeği) hatırlamaz mısınız?"
De ki: "Yedi kat göklerin Rabbi, yüce arşın Rabbi kimdir?"
"Allah'a aittir." diyecekler. De ki: "(O'na karşı) takvâlı (duyarlı) olmaz mısınız?"
De ki: "Biliyorsanız (söyleyin), her şeyin egemenliği kendisinin elinde olan, her şeyi koruyup kollayan fakat kendisi korunmaya (ihtiyacı olmaya)n (güç) kime aittir?"
"Allah'a aittir." diyeceklerdir. De ki: "Öyle ise nasıl da büyüleniyorsunuz?"
Doğrusu biz onlara gerçeği getirdik; şüphesiz ki onlar yalancıdır.

 

            29 Ankebut Suresi 61-66. Ayet:
Onlara "Gökleri ve yeri yaratan, güneşi ve ayı emri altında tutan kimdir?" diye sorsan, elbette "Allah." derler. (Allah'a kulluktan) nasıl da döndürülüyorlar!
Allah kullarından rızkı dilediğine açarak (bol) da verir, ona kısarak (dar) da verir. Şüphesiz ki Allah her şeyi bilendir.
Onlara "Gökten su indirip onunla ölümünün ardından yeri canlandıran kimdir?" diye sorsan, mutlaka "Allah" derler. De ki: "Hamd (övgü) Allah içindir; esasında onların çoğu akıl etmezler."
Bu dünya hayatı, oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir. Şüphesiz ki ahiret yurdu(na gelince), işte asıl hayat odur. Keşke bilmiş olsalardı!

Gemiye bindikleri zaman, dini yalnız O'na özgü kılarak Allah'a yalvarırlar. Fakat onları karaya kurtarınca (çıkarınca), bir de bakarsın ki kendilerine verdiklerimize karşılık nankörlük etmeleri için (Allah'a) ortak koşmaktadırlar. (Bir süre daha) yararlansınlar (bakalım)! İleride (gerçeği) bilecekler!

 

            40 Mümin 12. Ayet:
(Onlara şöyle denecektir:) "Tek Allah'a çağrıldığı(nız) zaman inkâr ederdiniz. O'na ortak koşulunca (buna) inanırdınız. Hüküm yüce (ve) büyük olan Allah'a aittir."

 

            Mekkelileri müşrik yapan unsur, yukarıdaki ayetlerden de anladığımız gibi Allah’a inanmalarının yanı sıra ilah edinmeleridir. Onlardan beklentileri Allah’a yaklaştırmalarıdır. Günümüz Müslümanları da ne yazık ki ölmüşlerden yardım, şefaat beklentisindeler. Her gün defalarca “Yalnız sana kulluk ederiz ve yalnız senden yardım dileriz.” (1:5) demelerine rağmen. Tabii okuduğunun anlamını bilmiyor ki “İyyake na'budu ve iyyake nestain.” Deyip geçiyor.  “Sonsuz rahmet ve merhamet sahibi Yüce Allah” (26:9) Şah damarımızdan bize daha yakınken. (50:16) kimseden beklentiye girmeyelim. Din gününde o sizi kurtaracağına inandığınız şeyhiniz, gavsınız önce kendisini kurtarsın.

 

17 İsra Suresi 97. Ayet:
Allah'ın hidayet ettiği kişi doğru yola ulaş(tırıl)mıştır. Saptırdığı (sapkınlığını onayladığı) kişi içinse O'ndan başka (O'na rağmen) dostlar (yardımcılar) bulamazsın. Kıyamet gününde onları kör, dilsiz ve sağır olarak yüzüstü bir araya toplayacağız. Onların barınağı, ateşi her yavaşladıkça alevini artıracağımız cehennemdir.

 

            Bizi kurtaracak tek şey Amel defterimizde götürdüğümüz azıktır. Kimseden kimseye faydanın olmadığı din günü için hazırlığımızı ona göre yapalım ki problem yaşamayalım.

 

            Doğrularım Allah’ın, yanlışlarım bana aittir.                     Aydın ORHON

 

 

 

 

 

 

NEBİ MUHAMMED'E İFTİRA EDİLEN HADİSLERİNDEN BİR DEMET.


 

KISA KISA…

NEBİ MUHAMMED'E İFTİRA EDİLEN HADİSLERİNDEN BİR DEMET.

 

-Resulullah şöyle buyurdular: “Kim sabah aç karnına yedi tane acve hurması yerse o gün ona ne sihir ne de zehir tesir eder.”
(Sa’d Bin Ebi Vakkas)

 

                Buna iman ettiklerini söyleyenlerin bile iş ciddiye dönüştüğünde iman etmediklerini kendileri de görecektir. Tv programında Ebubekir Sifil’e Caner Taslaman “ Madem ki bu hadise iman ediyorsun işte zehir iste hurma” dedi. Tabi oralı bile olmadı.  Şu an bu olayı duymayan vardır eğer  Ebubekir Sifil denemiş olsaydı duymayan kalmayacaktı. Nasıl bir imandır anlamak güç. Bu hurma rivayeti tamamen ticari, ekonomik bir uydurmadır.

 

-"Sizden birinizin (yemek) kabına sinek düşecek olursa, onu iyice batırın. Zira onun bir kanadında hastalık, diğerinde şifa vardır. O, içerisinde hastalık olan kanadıyla korunur."
(Ebû Dâvud, Et'ime 49; Buhârî, Tıbb 58, Bed'ü'l-Halk 14; İbnu Mâce, Tıb 31; Nesâî, Fera' 11)

 

                Bütün pisliğin (necasetin) üzerinde dolaşan sineğin bir de tamamının batır sonra da ye. Cahiliye döneminde ki Araplar belki bu uygulamayı yapmıştır diye düşünüyorum. Başka türlüsü mümkün değil. Yüce Allah bizlere iyi ve temiz şeyleri helâl, kötü ve pis şeyleri haram kılar. (3/157) Bu insanlar gerçekten hiç akıllarını kullanmıyorlar. (2/44)

 

-"Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü vesselam namaz kılarken hırçın bir çocuk namazını kat'edip geçtiğinden Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselam, 'Yüce Allah'ım onun izini (ayağını) kes.' demiş. Ondan sonra çocuk daha yürüyememiş, öyle kalmış, hırçınlığının cezasını bulmuş.
" (Sünen-i Ebu Davud’da ve Kadı İyaz'ın Şifâ-i Şerif)

 

                Bu rivayeti Nebi Muhammed’in mucizesi diye ballandırarak anlatıyorlar. Sanki Yüce Allah’tan daha merhametliymiş gibi şefaat beklentisine girenler,  burada da Nebi Muhammed’in şefkatini, merhametini yok sayıyorlar. Kızlarını diri diri toprağa gömen toplumda, Nebi Muhammed kızını omuzlarında gezdiriyordu. Uydurulmuş din böyle dalgalı ve çelişkilidir.

 

- Darekutni ve başka hadis kitaplarında nakledildiğine göre, Abdullah sekiz dokuz yaşlarındayken, Resulullah kendisine hacamat ettirdiği kanını toprağa gömmesi için bir kap içinde vermiş, Abdullah ise oradan ayrıldıktan sonra tek başına kalınca, kanı gömeceği yerde içmiştir. Geri dönüp gelince Resulullah : "Ne yaptın?" diye sormuş, o da kinayeli konuşarak: "Onu ortadan kaldırdım." demiştir. Hz. Peygamber durumdan şüphelenip: "Herhalde onu içtin?" deyince Abdullah: "Evet!.." demiştir.

Bunun üzerine Peygamber : "Kanı kanıma karışana ateş temas etmez." buyurmuş ve şunları da sözlerine eklemiştir: " Veylün leke mine'n nâs ve veylün li'n- nâsi minke = Yazık insanlardan sana olacaklara, yazık senden dolayı insanlara olacaklara."
(el-Askalânî, el-Metâlibü’l-Âli¬ye, 4:21; el-Heysemî, Mecma’u’z-Zevâid, 2708; el-Hâkim, el-Müstedrek, 3:554.)

 

Yüce Allah kan içmeyi kesinlikle haram kıldı. (2/173) Hacamat yaptıran kişi işlemden sonra rahatlar. Bunun sebebi vücuttaki pis kanın alınmasıdır. Nebi Muhammed’de sorguya çekilecektir. (7/6) Hüküm koyan yalnız Yüce Allah’a aittir. (12/40) Nebi Muhammed’e iftiraların ardı arkası kesilmiyor.

 

“Mümin / imanlı bir kadının durumu, siyah kargalar arasında bulunan ve ne ikincisi ne de benzeri olmayan bir alacakarga gibidir.” (Mecmau’z-zevaid, 4/274)

 

Kız çocuklarının diri diri gömülmelerini işitmiştik, İyi kadının alacakarga kadar olabileceğini de işledik, şimdi de idrar farkını gördük. Tam anlamıyla iyi kadın yok demek isteniyor. Kadınları aşağılama çocukluktan başlıyor.  Kur’an’la da çelişiyor.

Yüce Allah: "Ben sizden erkek olsun, kadın olsun hiçbir çalışanın ürettiğini boşa çıkarmayacağım. Hepiniz birbirinizdensiniz.” (3:195) diye duyuruyor. Bunun sebebi uydurulmuş dinin erkek hegemonyasının etkisinde olmasındandır.

 

-"Ureyne ve Ukeyle kabilelerinden bir grup Medine’ye gelerek Müslüman oldular. Medine’nin havası onlara dokununca Peygamber onlara deve idrarını içmelerini öğütledi. Adamlar develeri dağıttılar ve çobanı da öldürdüler. Peygamber onları yakalattı, ellerini ve ayaklarını kesti, gözlerini oydu, çölde susuz ölüme terk etti. Biz onlara su vermek isteyince, Peygamber bizi engelledi.”
(Buhari Tıp5/1, Hanbel, 3/107,163).

 

Bu rivayette yoruma bile ihtiyaç hissetmiyorum. Tamamı gibi bu da Sevgili Nebi Muhammed’e yapılmış iftiradır.

 

Aşağıdaki rivayet için affınızı diliyorum. Yazarken yüzüm kızardı. Paylaşamadıklarım da var. Onları yazma cesaretini kendimde bulamadım. Yüce Allah bunlara iman edenleri ıslah etmesini diliyorum. Elimden başka da bir şey gelmiyor.

 

-Nebi Muhammed “Cebrail bana bir çömlek getirdi de ben ondan içtim ve bunun üzerine bana cinsî münasebette kırk erkek gücü verildi.”
(İbn Sa’d, et-Tabakatu’l- Kübra, s.374)

 

-“Nebi Muhammed otuz erkeğin cinsel gücüne sahipti.”
(Buhari, Muhtasar Tecrit-i Sarih, hadis no: 192),

Sanki aralarında mahrem yoktu. Cümle kurmakta zorlanıyorum.

 

 -"Peygamber nerede güzel bir kadın görse hemen eve koşar, hanımı Zeynep’le cinsel ilişkiye girerdi. (Buhari, Muhtasar Tecrid-i Sarih, hadis no: 192)

 

-Bir gecede dokuz hanımıyla ayrı ayrı cinsel ilişki kurardı.”
(Buhari, Gusul 12)

 

Bunlar Sevgili Muhammed’imizi haşa sex manyağı yaptığının farkında değil mi? İftirada da bel altından da devam ediliyor.

 

-Ebu Hureyye (Ra) şöyle demiştir: Ölüm meleği Mûsâ Peygamber’e gönderildi. Melek, Musa’ya gelince, Mûsâ, meleğin yüzüne vurdu, gözünü kararttı. Melek Rab’ bine döndü ve: “Sen beni ölmek istemeyen bir kula gönderdin!” diye hâlini arz etti. Yüce Allah, Azrail’e: “Sen yine Musa’ya dön de ona, elini bir öküzün sırtı üzerine koymasını ve elinin örttüğü her bir kıla mukabil bir yıl ömrü olacağını söyle” buyurdu. Mûsâ bunu duyunca: “Ya Rabbim, bundan sonra ne olacak?” diye sordu. Yüce Allah: “Bundan sonra yine ölüm vardır” buyurdu. Mûsâ: “Öyle ise ölüm şimdi gelsin” niyazında bulundu.

 

                Rivayetlerle dini yaşayanların bir bölümü Kur’an mealini de okuması, bilmesi bir şey değiştirmiyor. Ebubekir Hocayı hatırlayalım; “Beş yüz ayette getirseniz” demiyor mu? Bunlara ne anlatabiliriz ki… Ayetler güvenmeyip bunları din zannediyorlar. “Ben Kur’an’ı tanımıyorum.” Demek değil midir? Bu rivayete iman eden Mahmut Ustaosmanoğlu’ da bundan esinlenmiş olacak ki, Güya Azrail gelmişte de geri göndermiş.

 

Kur’an  “Bir kimsenin ömrü bitince Allah ona asla ek süre vermez.” demiyor mu?  (63/11) "Dininizi Allah'a mı öğretiyorsunuz? (49:16)

 

-Resulullah buyurdular ki: “Hac veya Umre veya Yüce Allah yolunda cihat maksatları dışında gemiye binme. Zira denizin altında ateş, ateşin altında da deniz vardır
Ebu Davud, Cihat 9, (2489)

 

                Bir rivayeti bile reddedenlerin kâfir olacağını iddia edenler feribot, gemiye binerler.  İşlerine geleni yaparlar, işlerine gelmeyeni yapmazlar.

 

-Kadınları sünnet eden sünnetçi vardı. Resulullah şöyle dedi: Fazla derinden kesme! Çünkü bu, kadın için daha çok tat (orgazm) almasını sağlar. Kocası için de daha sevimlidir. Buyurdu.
(Ebu Davut 5271)

 

                Bazı İslam ülkelerine kadınlara sünnet uygulaması yapılmaktadır. Ülkemizde bu rivayete de riayet yok.

 

-“Arkasından koparılan feryat (ve yakılan ağıt) sebebiyle, feryat edildiği sürece, ölüye kabrinde azap olunur” Buhârî, Cenâiz 34; Müslim, Cenâiz 28. Ayrıca bk. Tirmizî, Cenâiz 23

 

                Ölen kişinin imtihan olmuş, imtihan alanını terk etmiş, amel defteri kapanmıştır. Ölmüş kişi neden başkası yüzünden azap çeksin ki... Kimse, kimsenin günahını yüklenmez (53/38). Eğer ağlamak isyan derecesindeyse; bu ölenin değil, ağlayanın sorunudur.

 

                35 Fatır 18. Ayet:
Hiçbir (günah) yüklüsü, başkasının (günah) yükünü yüklenemez. (Günah) yükü ağır olan kişi, yükünü taşımaya -yakını bile olsa- (başkasını) yardıma çağırsa, yükünden hiçbir zerresi taşınamaz. Sen sadece yalnızken Rablerine saygı duyanları ve namazı kılanları uyarabilirsin. Arınmaya çalışan kişi, sadece kendisi için arınmış olur. Dönüş yalnızca Allah'adır.

 

                Ölen kişi imtihan sonucunu, karnesini (iyi, kötü yaptıklarını) boynuna takıp götürmüştür. Hiçbir şekilde ona kimsenin ne faydası ne de zararı dokunabilir. Birilerinin “Yaptırılan yol, su, okul gibi hayırlar ne olacak? Bunları yaptıranların amel defteri de mi kapanacak? ”  diyeceksiniz. Evet, Kur’an’a göre herkesin defteri kapanmıştır. Yüce Allah yapılmış hayratlarınızdan kaç kişinin daha yararlanacağını bilmiyor mu? Gelecekte ki alacak sevaplarını da peşinen verilerek kapacaktır. Amel defterimiz ahiret hayatında din günü ortaya çıkacaktır. Orada hiçbir haksızlık yapılmayacak.

 

                Al-i İmran 25. Ayet: 
Peki onları geleceğinde kuşku bulunmayan bir gün için topladığımızda ve hiçbir haksızlığa uğramaksızın herkese hak ettiği tastamam verildiğinde halleri nice olacak!

 

-Ebu Hureyye anlatıyor: Resulullah buyurdular ki: “Çocuğu diri diri gömen kadın, diri diri mezara gömülen çocuk da cehennemdedir.”
(Ebu Davud, Sünnet 17)

 

Kur’an’a göre buluğ çağına gelmeyen çocuklar için imtihan başlamamıştır. Yani günahsızdır. Hiçbir canlı kendi isteğiyle canlı canlı gömülmek ister mi? Bunu da geçelim. Hüküm veren yalnız Yüce Allah’tır. (12/40) Resul sadece vahiy edilene uyar. (46/9) Bunun da iftira olduğu apaçık bellidir.

 

Kısa kısa rivayetleri, (iftiraları) yorumsuz paylaşarak bu konuya son verelim:

-Güneş, şeytanın iki boynuzu arasında doğar.
(Buhari)

 

 

-“Zina yapan evlilerin taşlanarak öldürülmesini emreden ayet, Ayşe`nin döşeğinin altındaki sahifede yazılı bulunuyordu. Peygamber ölünce Ayşe onun defin işlemleriyle meşgul iken, evin açık kapısından içeri giren bir keçi o sahifeyi yedi ve böylece taşlama cezası Kuran`dan çıktı; ama hükmü devam ediyor”
(İbni Mace 36/1944; Hanbel 3/61; 5/131, 132, 183; 6/269).

 

-Şeytan helâda insanların makatlarıyla oynar.
(Ebu Davud) (Buhari 76/53).

 

-Güvercin şeytanedir.
(Ebu Davud, İbn-i Mace

 

-İki yöneticiye birden onay verilirse, içinden birisi katledilmelidir.
(Müslim)

 

 

-Avret yerleri açıkken beraberce hacet gidermesinde bir sakınca yoktur ancak o vaziyette konuşmaları günahtır. (Ebu Davud)

 

- Kişi ishalden ölürse, şehit olur.
(Nesai, Ebu Davud, Muvatta)

 

 

-Kadın kendisine haram olması için, yetişkin bir erkeği emzirebilir.
 (Müslim, İbn-i Mace)

 

-Kişi gurbette ölürse, şehit olur.
(İbn-i Mace)

 

 

-Etin kokuşmasının nedeni İsrailoğulları’dır.
(Buhari, Müslim)

 

 

-Mushaf’taki Bakara Suresi’nin 238. ayeti eksiktir.
(Müslim, Nesai, Tirmizi, Ebu Davud)

 

 

-Kertenkele katleden bir kişiye, kaç vuruşta katlettiği dikkate alınarak -Allah tarafından- sevap yazılır.
(Müslim) (Buhari, Nesai, Muvatta)

 

-"Peygamber, savaşta kadınların ve çocukların öldürülmesinin bir sakıncası olmadığını söyledi"
(Buhari, Cihad/146; Ebu Davud 113).

 

 

-İbrahim Peygamber seksen yaşında, keserle sünnet olmuş.
(Buhari, Müslim)

 

 

-Cahiliye devrinde bir gün maymunlar, zina eden bir maymunu recm etmiş.
(Buhari)

 

 

-Köpekler katledilmelidir.
(Müslim)

 

-Namaz için çağrı yapıldığı vakit, şeytan zart-zurt osurarak uzaklaşır.
(Buhari, Müslim)

 

 

-Kırmızı renkli elbise giymek harama yakındır.
(Tirmizi, Ebu Davud)

 

-“Keçinin yemesi sonucu Kuran`dan çıkan taşlama ayetini Ömer Kuran`a tekrar sokmak istedi; ancak halkın dedikodusundan korktuğu için cesaret edemedi”
(Buhari 53/5; 54/9; 83/3; 93/21; Müslim, Hudud 8/1431; Ebu Davut 41/1; Itkan 2/34).

 

 

-Hayatında üç kez tövbe etmiş bir kişi, o dakikadan sonra ne kadar günah işlerse işlesin -Allah tarafından- affedilir.
(Buhari, Müslim)

 

-Mushaf’taki Beyyine Suresi eksiktir.
(Tirmizi)

 

 

-İçerisinde köpek leşleri, kadın hayız bezleri ve insan pislikleri olan kuyudan su içilebilir.
([Ebû Dâvud, Tahâret 34, (66); Tirmizî, Tahâret 49, (66); Nesâî, Miyâh 2, (1, 174)

 

-“Dinini değiştireni öldürün.”
(Nesai 7-8/14; Buhari 12/1883)

 

 

-“Peygamber nerede güzel bir kadın görse hemen eve koşar Zeynep`le yatardı” (Buhari, Hibe, 8)

 

-Uğursuzluk 3 şeydedir, at, ev, kadın"

[ buhari, cihad, 47, nikah, 17 / muslim, selam, 119 / muvatta, isti'zan, 21 ]

 

- Bir evde üçten fazla yatak olmamalıdır, zira dördüncü yatak şeytanadır. (Müslim, Nesai, Ebu Davud)

 

 

 

-“Bir adam karısını yatağına (cinsel ilişki için) çağırsa da, kadın yanaşmasa, o sırada cinsel ilişkide bulunmazsa ve bu yüzden kocası geceyi öfkeli-sinirli olarak geçirse, melekler o kadına, sabaha değin lanet ederler.”
(Bkz. Buhâr’i, e’s-Sahih, Kitabu Bed’il’halk/7; Tecrîd, hadis no: 1337; Müslim, e’s-Sahih, Kitabu’n-Nikâh/120-122, hadis no: 1436; Ebu Dâvûd, Sünen, Kitabu’n-Nikâh/42, hadis no: 2141.)

 

 -“Ben Câhiliyet devrinde zina etmiş olan bir maymunun üzerine birçok maymunların toplanmış olduklarını gördüm. Maymunlar o zina eden maymunu recm ettiler. Ben de o maymunlar topluluğunun beraberinde zina eden maymuna taş attım.”
 ( Buharî, Menakıbu’l-Ensar, 27). B

 

-İçki içen bir kişi ilk seferde dövülmeli, ikinci seferde de dövülmeli, üçüncü seferde de dövülmeli, dördüncü seferde de dövülmeli ancak beşinci seferde katledilmelidir.
(Nesai, Tirmizi, Ebu Davud, İbn-i Mace) (Buhari 63/27)

 

-Süleyman Peygamber; Allah’ın yolunda cihat edecek bir erkek çocuk doğurtabilmek adına, 1 gecede 90 tane zevcesi ile birlikte olmuş.
(Buhari, Nesai)

 

-Resim yapan bir kişi cehennemliktir.
 (Müslim 2109/98, Buhari 5957, 5958, Nesei 5320, 5321, 5322, 5328)

 

- İki kişinin aynı anda helâya gidip, avret yerleri açıkken beraberce hacet gidermesinde bir sakınca yoktur ancak o vaziyette konuşmaları günahtır.
(Ebu Davud)

 

                Simdi hadislere iman edip onlara göre dinlerini yaşayanlara soralım: Siz bu Sevgili Muhammed’e yapılan iftiralara mı iman ediyorsunuz? İnancınıza göre sahih olmasına rağmen uymadıklarınız için ne diyeceksiniz? Yukarıda paylaştığım hadislerden birisinin bile inkârı sizi dinden çıkarıyor. Size özel sahih bir hadis paylaşıyorum. Okuyun ve kendinize sorun: Ben dinden çıkmış olabilir miyim? Diye…

-"Yüce Allah'ın Resulü şöyle buyurdu: 'İnsanlara ne oluyor da, Yüce Allah'ın Kitabında olmayan farzları, farz olarak ileri sürüyorlar. Kim Yüce Allah'ın Kitabında olmayan bir farzı farz koşarsa bu batıldır. Böyle yüz şart ileri sürülse bile Yüce Allah'ın farzı en haklı ve en güvenilir olandır."
(Buharî, Büyü, 67. Dr. İsmail Hakkı Ünal, İmam Ebu Hanife'nin Hadis Anlayışı Ve Hanefi Mezhebinin Hadis Metodu, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları: 87)

 

Doğrularım Allah’ın Yanlışlarım bana aittir.                                          Aydın Orhon

 

 

 

 

 

 

KUR’AN’DA ZEKÂT, İNFAK VE SADAKA…


 

KUR’AN’DA ZEKÂT, İNFAK VE SADAKA…

 

                Zekât: Elinizde bulunan mal, mülk, para gibi değerlerden bir miktar ihtiyaç sahiplerine vererek o değerlerin temizlenmesidir. Kelime karşılığı: Artma, arıtma,  temizlenmedir. Genellikle Allah yolunda yapılan harcamaları ifade eder. (9:103) Bazı ayetlerde zekât, gönüllü bağış veya kamu harcamaları ya da fakirler için oluşturulan fonda toplanan bir tür vergi anlamında kullanılmıştır.

 

                2 Bakara Suresi 177. Ayet;
(Gerçek) iyilik, yüzlerinizi doğu ve(ya) batı tarafına çevirmeniz değildir. Gerçek iyilik, kişinin Allah'a, ahiret gününe, meleklere, Kitaba ve peygamberlere inanmasıdır. (Allah'ın rızasını gözeterek) yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, (yardım) isteyenlere ve kölelere sevdiği maldan harcamasıdır. (Ayrıca) namazı kılması, zekâtı vermesidir. (Bunlar) antlaşma yaptığı zaman sözlerini yerine getirenlerdir. (Dahası), sıkıntı, hastalık ve savaş zamanlarında sabredenlerdir. Doğru olanlar işte bunlardır! Muttakîler (duyarlı olanlar) da işte bunlardır!

 

                İnfak: Kelimesinin Türkçe karşılığı: “Harcamak, sahip olunan mallardan Allah rızası için vermektir.”

               

                2 Bakara Suresi 195. Ayet;
Allah yolunda infak edin (verin)! (Bunu yapmayarak) kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın! Her türlü iyiliği yapın! Şüphesiz ki Allah güzel davrananları sever.

 

                Sadaka: Doğrulamayı ifade eder. En genel çerçevede zorunlu veya gönüllü olarak yapılan her türlü maddî harcamadır. Sadaka, bir müminin imanındaki sadakatinin göstergesidir.

 

                Üçünü bir arada kabaca düşündüğümüzde Yüce Allah’ın bize bahşettiği nimetlerden ihtiyaç sahiplerine devlete vermemiz gereken emtiadır. Tabii savurmadan ve cimrilik yapmadan….

                Sadaka da zekât da En'âm 6:141, Tevbe 9:103, İsrâ 17:26, Rûm 30:38, Zâriyât 51:19 ve Me‘âric 70:24-25’te belirtildiği gibi “maldan” verilmelidir. 1/40 yoktur. İnfak, kârdan değildir imandandır. Maddi imkânlarla sınırlı değildir. İmanı olanın infakının da olması gerekir.

 

                Kur’an’daki birçok ayette mallarımızdan ihtiyaç sahiplerine vermemiz emredilmiştir. Fakat bu kenarda duran atıl para,  altın veya mülkün üzerinde bir yıl geçmesi ve onun 1/40’i diye bir ifade Kur’an’da yoktur. Bu mezheplerden dolayı dinin ölçüsü olmuştur. Çoğunlukta dinin ölçüsü sanıp Kur’an’da olmamasına rağmen buna uyar. Tarlanıza taşıdığınız suyun zekâtı 1/20 olurken, çiftçilik yapanların 1/10’dir. Köylü, çiftçi çok fazla verirken holding sahipleri ise çok daha azını vermektedir. Kur’an’da geçmeyen bu rakamlar kime, neye, hangi akla göre uyarlanmıştır?            

 

                Yüce Allah kitabında herhangi bir ölçü koymamıştır. Tamamen bize bırakmıştır. Kur’an, Yüce Allah’a ne kadar borç verirsek verdiğimizin kat kat fazlasını geri alacağımızı vadetmiştir. Fabrikalar kurup insanları iş sahibi yapıp yoksulluktan kurtarmak, onları da bu ibadeti yapar duruma getirmek yapılan yardımların en güzelidir. Sahip olduğumuz para, mal, mülk neyimiz varsa Allah tarafından verilmiştir.  Bu emtiadan Allah yolunda harcamamak Allah’ın verdiği geçici nimetlere sahiplenmek anlamına gelir. Bütün nimetlerin Yüce Allah’a ait olduğunun idrakiyle yaşantımızı idame ettirmemiz gerekiyor. Bize verilenlerin tamamı bildiğimiz gibi bizim için geçicidir. Bunun idrakiyle yaşamımızı sürdürmeliyiz. Mal hırsı yüzünden diğer insanların üzerine basarak yükselmenin, onların mallarına el koymanın din gününde hesabı sorulacaktır. Kendi arzu ve isteklerinizi ilahlaştırmayalım. (25:43) Para ve mal hırsı insanı bitirir. Bu tür insanların para, mal, mülk, ihtişamı putları olur.

 

                Namaz, oruç nasıl ibadetse zekât, sadaka, infak da ibadettir. Bu ibadeti asla hafife almamalıyız. Kendimiz de dâhil herkesi kandırabiliriz, ancak Allah’ı asla… Bollukta da darlıkta da yardım etmeliyiz. (3:134) Yüce Allah zekât, sadaka ve infakta ölçü vermemiştir. Ölçüyü tamamen bize bırakmış. Pastamızı da paylaşabiliriz, kuru ekmeğimizi de… Bu tür eylemleri gerçekleştirmeye Yüce Allah “kendisine borç vermek” tabiriyle bizleri fazla vermeye teşvik etmektedir. Borç vermekle hem dünyevi hem de ahiret hayatı için kat kat fazlası alınacaktır. (57:11)  Yapılacak bu davranışla batmayacak bir ticaret gerçekleştirilmiş olunacaktır. (35:29)

 

                Yüce Allah bizi yaratmasaydı, mevcut mal mülkün hiç birisine sahip olamayacaktık. Eğer bunu anlayabiliyorsak O’nun rızasını kazanmak için malımızdan sarf etmemiz gerekir. Malı ahiret hayatına götürecekmiş gibi yığmayalım. O mal bizi sonsuza dek yaşatmayacaktır. (103:1-3) Kur’an’a göre zenginin malında yoksulun hakkı vardır. (51:19)

 

                Muhtaç olan bizleriz. Yüce Allah hiçbir şeye muhtaç değildir. (35:15) Kur’an mallarımızla canlarımızla cihat etmemizin önemini anlatıyor. (4:95) Elinizde ki mallardan ihtiyaç fazlasını, (vazgeçebildiğimizi) anaya babaya, yakınlara, akrabalara, yetimlere, yoksullara, yolculara ve ihtiyaç sahiplerine vermeliyiz. (2:215) Sonradan pişman olacağımız davranış içine girmeyelim. (74:44) Dünya nimetlerinin ne kadarından vaz geçersek ahiret nimetlerinde onun kat kat fazlasını kazanacağız. Bunun idrakinde olalım.  (2:261) Sonra da bu düşünce içinde ihtiyaç fazlasını verelim. (2:219)  Cimri ve savurgan kesinlikle olmayalım. İkisinin ortasında bir yol tutalım. (25:67) Aksi halde infak yapan konumundayken, infaka muhtaç duruma düşebiliriz. Kur’an’da sık aralıklarla emredilen bu ibadet, dinimizin temel taşlarında biridir. Şunu da vurgulamak gerekir ki insan sadece sahip olduğu maldan değil Yüce Allah’ın kendine bahşettiği bütün nimetlerden infak etmekle yükümlüdür. Eğer Allah’ın ilim bahşettiği kullarındansak ilmimizi helal yoldan paylaşalım. Yani insan sadece maddi varlıklarını değil, sağlık, bilgi, zaman gibi nimetleri de doğru şekilde kullanarak infak etmelidir. Bu, insanın varlığını sadece kendi çıkarları için değil, Allah'ın hoşnutluğunu kazanmak için de harcaması gerektiğini unutmayalım.Yüce Allah, biz paylaştıkça hem malımızın hem de ilmimizin artıracağını buyuruyor. (2:245)

 

 

                9 Tevbe Suresi 60. Ayet;
Sadakalar Allah'tan bir farz olarak ancak yoksullara, düşkünlere, (zekât toplayan) memurlara, kalpleri (İslam'a) ısındırılmış olanlara, (özgürleşmek isteyen) kölelere, borçlulara, Allah yolunda olanlara, yolcuya mahsustur. Allah bilendir, doğru hüküm verendir.

 

                2 Bakara Suresi 219. Ayet;
“Sana neyi infak edeceklerini soruyorlar. De ki: "Vazgeçilebileni." Allah düşünesiniz diye ayetleri size işte böyle açıklıyor.”

               

Aşağıdaki paragraf Mehmet Okuyan’ın mealinde “vazgeçilebileni” kelimesindeki dipnotun alıntısıdır.

                “Ayette infaka konu olan el-‘afv kelimesi, infak edildiğinde sahibinin affedilmesine vesile olacak kadar çok değere sahipken vazgeçilebilen şeyler anlamına gelmektedir. Kişi ne kadarlık günahının affedilmesini istiyorsa o kadar fedakârlıkta bulunmalı yani bolca infak etmelidir. “Affetmek” kelimesi alacaklı olduğu herhangi bir konuda hakkından feragat etmek anlamına geldiği için buradaki amaç, insanın infak edeceği şeylerin aslında en zor zamanda vazgeçebileceği nitelikte olduğunu göstermektir. Bu kelime rahat zamanda vazgeçilebilecek şeyden ziyade en sıkıntılı zamanda vazgeçilebilecek miktardır. Bu kelimeyi “ihtiyaç fazlası” şeklinde yorumlamak asıl amacı ortaya koymamaktadır. Bu konuda Bakara 2:177, 275, Âl-i İmrân 3:92 ve İnsan 76:8. ayetlerde de benzer mesajlar yer almaktadır.”

 

                Elimizdekilerden vazgeçebilmek bize ağır gelmemeli. Ne kadar büyük ödül istiyorsak, o kadar çok infak etmeliyiz. (57:7) Bir hatırlatma yapayım: Verdiğimiz bir infak bize yedi-yüz olarak geri dönecek. (2:261) İhtiyaç sahiplerinden isteyene ve onurlarından dolayı istemeyenlere gücümüz oranında elimizi çekmeyelim.

 

                2 Bakara Suresi 273. Ayet;
(Yapacağınız yardımlar), kendilerini Allah yoluna adamış (oldukları için) yeryüzünde (kazanç amacıyla) dolaşamayan fakirler için (olsun)!  Bilmeyenler, onurlarından dolayı onları zengin sanır. Sen onları yüzlerinden tanırsın. Onlar, yüzsüzlük ederek (bir şey) istemezler. Şüphesiz ki Allah yaptığınız her iyiliği bilendir.

 

                Kâinattaki bütün varlığın gerçek sahibinin Yüce Allah olduğunu hiçbir zaman aklımızdan çıkarmayalım. O zaman infakımız çok daha kolay olacaktır. Kur’an’ın bu konuya çok dikkat çektiğini unutmayalım. Para, mal mülk hırsının bizi dinimizden etmesine izin vermeyelim.

 

                Yüce Allah rızık bakımından bazımızı varlıklı, kimimizi de yoksul kılmıştır. Varlıklı kişiler yakınlarından başlayarak kendine verilmiş rızıktan dağıtarak yoksul kişileri ayağa kaldırmak zorundayız. Bu Yüce Allah’ın emridir. (16:71)  Yüce Allah’a karşı samimi isek; zayıf ve hastaysak, infak edeceğiniz hiçbir şeyimiz yoksa bu emirden sorumlu değiliz. (9:91-92) İbadetlerinde (salatlarında) devamlı olanlar, isteyen ve yoksullar için mallarından belirli pay ayıranlardır. (70:24-25) Yüce Allah’ın bize verdiği rızıktan ihtiyaç sahiplerine gizli veya açık şekilde verelim. Bu yaptığımızla kötülüğü iyilikle savmış oluruz. (13:22) Yardımlarımızı açıktan yapmanız güzeldir. Başkalarını bu ibadete teşvik etmiş oluruz. Ama fakire gizlice vermekten güzeli yoktur. Yüce Allah’ın günahlarımızdan bir kısmını örtmesini istiyorsak gizlice verelim. (2:271) Allah yolunda sevdiğiniz şeylerden verinceye kadar asla iyiliği yakalayamayız. Yüce Allah bizim neyi infak ettiğimizi biliyor ve görüyor. Bu bilinçle mallarımızın beğenmediğimizden değil, beğendiğimizden vermeliyiz. (3:92) Bu yardımları Allah yolunda verip de sonrasında başa kakmayalım. Fakirleri incitmeyelim, üzmeyelim. (2:262) Tatlı bir söz, hoşgörü, peşinden onur kırıcı davranış getiren bir yardımdan daha hayırlıdır. (2:263) İnsanlara gösteri için infak eden kişi gibi davranmayalım. Sadakalarınızı başa kakmayalım. Onları incitmeyelim.  Bu tür davranışlar ibadetimizi geçersiz kılar. Böylesi duruma Kur’an şöyle örnek veriyor. “Üzerinde biraz toprak bulunan kayaya benzer ki ona sağanak yağmur isabet etmiş de onu çıplak (topraksız) hâle getirmiştir. Bunlar, kazandıklarından hiçbir şeyi elde edemezler.” (2:264) İnsanların birçoğu başkalarının mallarını haksızlıkla yerler. Yüce Allah Altını, gümüşü biriktir ipte O’nun yolunda harcamayanlara korkunç bir azap verecektir. (9:34)

 

                Ben uydurulmuş dini yaşadığım dönemlerde mal varlığımın olmasına rağmen bana zekât düşmüyordu. Yani birikmiş atıl para beklemiyordum. Bildiğim kadarıyla eskiden emekliler kefen parası adı altında yastık altına ufak tefek bir şeyler koyarlardı. Şimdi o da kalmadı.  Ticaret yapanların ve sanayicilerin kenarda parası olmaz. Sürekli para dolaşım halinde olur. Bekleme pek yapmaz. Böyle olunca da ihtiyaç sahibine verilen rakamlar komik olur.  Kredi ile çalışan Holdingler zekâtını komik oranda verecek. (1/40) Garip çiftçim malının hasadında 1/10’ini vermek zorunda böyle bir din olabilir mi?

 

 

               Yüce Allah’ın emrinde kesinlikle bir oran yoktur. Yüce Allah’ın bize bahşettiği nimetlerden vazgeçebildiğimizi vereceğiz.

 

Doğrularım Allah’a Yanlışların bana aittir.                        Aydın Orhon

 

 

  Kur’an Bütünlüğünde Melek Anlayışı – Derinlemesine İnceleme Bilim insanlarının açıklamalarına göre, evrenin başlangıcı yaklaşık 13.8 mil...