KABİR AZABI,
TELKİN VE DİNİ PARÇALAMA: KUR’AN MERKEZLİ BİR ELEŞTİRİ
Kur’an’a
Göre Ölüm, Diriliş ve Azap Süreci
Kur’an’a
göre ölümle birlikte insanın dünya hayatı sona erer. İkinci hayat ise kıyametin
kopmasıyla başlar. Ölümle kıyamet arasındaki sürede insanlar herhangi bir azap
ya da bilinçli bir bekleyiş yaşamazlar. Kur’an, azabın yalnızca dünyada ve
ahirette gerçekleşeceğini net biçimde bildirir:
“Dünya
hayatında onlara azap vardır. Ahiret azabı ise daha şiddetlidir.” (Ra’d 34)
“Ahiret azabı ise elbette daha büyüktür.” (Kalem 33)
“Kıyametin kopacağı gün... her ümmet diz üstü çöker... Bugün yaptıklarınızla
cezalandırılacaksınız.” (Câsiye 27-28)
Mücadele 7.
ayeti ise açıkça ölüm sonrası herhangi bir hesap ya da cezanın olmadığını
bildirir:
“Sonra
kıyamet günü Allah onlara yaptıklarını haber verecektir.”
Rum 55-56 ve
Yasin 52. ayetler de, ölüm ile diriliş arasındaki sürenin insanlar için bir
"an" gibi geçtiğini, bilinçli bir azap sürecinin yaşanmadığını
gösterir.
Kabir Azabı
İnancı Kur’an’da Yoktur
Kabir
azabını savunanlar genellikle Mü’min 46. ayeti delil getirirler. Ancak bu
ayetin bağlamı incelendiğinde azabın kıyametle birlikte başladığı açıkça
görülür:
“Sabah akşam
ateşe arz edilirler. Kıyamet günü de: ‘Firavun ailesini azabın en şiddetlisine
sokun’ denir.” (Mü’min 46)
Firavun’un
kıyamet gününde halkını ateşe sürükleyeceği Hud 98. ayetinde vurgulanarak bu
anlayışı pekiştirir. Eğer kabir azabı gerçek olsaydı Kur’an’da bunun tıpkı
cehennem azabı gibi detaylı biçimde açıklanması gerekirdi. Ancak Kur’an’da
kabir azabına dair tek bir açık ayet bile yoktur.
Kabirde
Telkin Uygulaması Kur’an’a Aykırıdır
Kur’an’a
göre ölen bir kişiyle iletişim kurulamaz. Ona telkinde bulunmak, ona Kur’an
okumanın fayda edeceğini zannetmek, açıkça Kur’an’a aykırıdır:
“Bizi kabrimizden kim kaldırdı?” (Yasin 52)
Bu ayet,
ölüm sonrası bilinçli bir azap ya da yönlendirme sürecinin olmadığını, kişinin
doğrudan kıyamet günüyle karşılaştığını göstermektedir.
Rivayet
Kültürü ve Uydurma Dini Pratikler
Kabir azabı,
telkin gibi uygulamalar Kur’an’dan değil, hadis kitaplarından ve mezhep
yorumlarından alınmaktadır. Ancak Allah şöyle soruyor:
“Neden
Ben’im peşim sıra dostlar edindiniz? Benim dinimi Bana has kılmadınız?” (Zümer
3)
“Allah
göklerde ve yerde olanları bilmekteyken siz dininizi Bana mı öğretiyorsunuz?”
(Hucurat 16)
“Neden,
Ben’den başka dini hüküm belirleyen otoriteler edindiniz?” (Şura 21)
Allah
indirdiği kitabın apaçık olduğunu, açıklamasının kendisine ait olduğunu
bildirirken (Ali İmran 7), birçok kişi bu açıklamaları yeterli bulmamış,
Kur’an’ı bırakıp rivayetleri esas almıştır. Mezhepler, tarikatlar ve cemaatler
dini paramparça etmiştir:
“Dini ayakta
tutun ve onda ayrılığa düşmeyin!” (Şura 13)
Kur’an’ın
Yeterliliğini Reddetmenin Bahaneleri
Yarın Allah
sorduğunda insanlar ne cevap verecek?
“Allahım,
seni yeterli bulmadık.
Sen kolay dedin, bize zor geldi.
Sen tamam dedin, biz eksik bulduk.
Sen açıkladın, biz beğenmedik.
Rivayetlerle neshettik.
Gerçekler uyutmadı, biz masalları tercih ettik...” mi diyecekler?
Kur’an
uyarıyor:
“Allah'a
yalan uyduran veya O'nun ayetlerini yalanlayandan daha zalim kim olabilir?”
(En’am 21)
“Yazıklar
olsun onlara ki, kitabı kendi elleriyle yazıp da ‘Bu Allah katındandır’
derler.” (Bakara 79)
“İndirdiğimiz
apaçık belgeleri gizleyenlere hem Allah hem de bütün lanet ediciler lanet
eder.” (Bakara 159)
Kur’an’a
göre:
- Kabir azabı yoktur.
- Kabir telkini uygulaması
Kur’an’a aykırıdır.
- Din yalnız Allah’a has
kılınmalıdır, Kur’an dışında otoritelerle din oluşturulmamalıdır.
- Dini rivayetlerle değil, apaçık
kitapla yaşamak gerekir.
Dini,
Allah’tan başkasından öğrenen, Kur’an yerine mezhep kitaplarını rehber edinen,
Kur’an’ı yetersiz gören herkes büyük bir sorumluluk altındadır. Gerçek din,
Kur’an’dır; rivayetler değil. Gerçek rehber, Allah’ın indirdiğidir; insanların
uydurduğu sözler değil.
Doğrularım
Allah’ın yanlışlarım benimdir.
Aydın Orhon
aydinorhon.com