Ümmilik Nedir?

                                                             ÜMMİLİK NEDİR?

Kardeşim, “ümmi” kelimesi üzerine çok konuşulmuş, çok farklı yorumlar yapılmış bir mesele. Çoğu insan, ümmiliği okuma yazma bilmemekle eşleştiriyor. Oysa Kur’an’ın bütünlüğüne baktığımızda ümmiliğin çok daha derin bir anlam taşıdığını görüyoruz. Nebi Muhammed kesinlikle cahil bir insan değildi. Ticaret yapıyor, insanlarla iletişim kuruyor, toplum içinde güvenilirliğiyle tanınıyordu. Yani sıradan bir “okuma yazma bilmeyen” değil, aksine toplumda “el-Emin” olarak bilinen biriydi.

Kur’an’da geçen Ankebut Suresi 48. ayet bu noktayı çok net açıklıyor:
“Sen bundan önce hiçbir kitap okumazdın ve elinle de yazmazdın. Eğer böyle olsaydı batıla uyanlar kuşkuya düşerlerdi.” (Ankebut 29/48).
Bu ayet, Nebi’nin daha önce Tevrat ve İncil gibi kutsal kitapları okuyup öğrenmediğini söylüyor. Yani ümmiliği, “kitap ehli olmamak” anlamında kullanıyor. Eğer önceki kitapları bilseydi, müşrikler “Bunları Tevrat’tan ya da İncil’den aldı” diye daha çok şüphelenirlerdi. Ama o, sadece Rabbinden gelen vahye uymuştu.

Bir başka açıdan ümmilik, safiyet ve samimiyet demektir. Yani insanın zihnini ön yargılardan, hurafelerden, kirli bilgilerden temizleyip tertemiz bir şekilde Allah’ın kelamına yönelmesi. Anneden doğduğu gibi temiz bir akılla, ön kabullere saplanmadan Kur’an’a yaklaşmak. İşte bu hâl, Kur’an’ın gerçek anlamlarını kavramanın ön şartıdır.

Yunus Suresi 15-16. ayetler de bu durumu çok güzel anlatır:
“Onlara ayetlerimiz açıkça okunduğu zaman, bizimle karşılaşmayı ummayanlar: ‘Bundan başka bir Kur’an getir veya bunu değiştir’ dediler. De ki: ‘Onu kendiliğimden değiştirmem benim için olacak şey değildir. Ben sadece bana vahyedilene uyarım. Eğer Rabbime isyan edersem büyük günün azabından korkarım.’ De ki: ‘Allah dileseydi onu size okuyamazdım ve onu size bildiremezdim. Ben, bundan önce bir ömür içinizde yaşamıştım. Aklınızı kullanmıyor musunuz?’” (Yunus 10/15-16).
Bu ayet, Nebi’nin kendi kafasından bir şey üretmediğini, sadece vahye uyduğunu açıkça ortaya koyuyor. O güne kadar bir ömür boyunca onların arasında yaşamış, ne Tevrat’tan ne de İncil’den bahsetmiş, onlarla ilgili bir bilgi ortaya koymamıştı. Eğer öyle olsaydı müşrikler zaten bunu hemen kullanırdı.

Araf Suresi 157-158. ayetler de Nebi’nin “ümmi” oluşunu doğrudan vurgular:
“Yanlarındaki Tevrat ve İncil’de yazılı buldukları, o ümmî Nebi’ye uyanlar... Ona iman edenler, ona saygı gösterenler, ona yardım edenler ve onunla birlikte indirilen nur’a (Kur’an’a) uyanlar, işte onlar kurtuluşa erenlerdir.” (Araf 7/157).
“De ki: Ey insanlar! Ben, göklerin ve yerin hükümranı, kendisinden başka ilah olmayan Allah’ın size gönderdiği elçisiyim. O halde Allah’a ve O’nun sözlerine iman eden ümmî Nebi olan Elçisine iman edin ve ona uyun ki doğru yolu bulasınız.” (Araf 7/158).
Buradan anlıyoruz ki ümmilik, bir “okuma yazma bilmemek” meselesi değil, bir kimliktir. Yani Nebi, Ehli Kitap’tan değildi, onların kutsal metinlerini okumamıştı. Aynı zamanda şirkten ve onların bozulmuş öğretilerinden uzak, tertemiz bir fıtrat üzereydi.

Bakara Suresi 78. ayette de ümmilik kavramı açıklanır:
“Onlar arasında ümmiler vardır ki Kitap’ı bilmezler; sadece kuruntulara uyarlar ve onlar sadece zanda bulunurlar.” (Bakara 2/78).
Buradaki ümmiler, Tevrat’ı bilmeyen, Ehli Kitap’tan olmayan kimselerdir. Nebi de işte bu anlamda ümmi idi: Yahudi değildi, Hristiyan değildi, onlardan öğrenmiş değildi.

Cuma Suresi 2. ayette ise şöyle buyruluyor:
“O, ümmiler içinde, kendilerinden olan bir elçi gönderendir. O onlara Allah’ın ayetlerini okur, onları arındırır, onlara Kitap’ı ve hikmeti öğretir. Oysa daha önce apaçık bir sapıklık içindeydiler.” (Cuma 62/2).
Allah, ümmiler arasından bir elçi gönderiyor. Yani kendilerine daha önce vahiy gelmemiş, Tevrat veya İncil ile tanışmamış bir topluluktan. İşte Nebi’nin ümmi oluşu burada da açıkça görülüyor.

Bir de Şura Suresi 52. ayete bakalım:
“İşte sana da emrimizden bir ruh (vahiy) ilettik. Sen kitap nedir, iman nedir bilmezdin. Ama biz onu bir nur yaptık; onunla kullarımızdan dilediğimizi hidayete erdiriyoruz. Şüphesiz sen dosdoğru bir yola iletmektesin.” (Şura 42/52).
Bu ayet, Nebi’nin daha önce kutsal kitaplarla bir ilgisi olmadığını, ama Allah’ın vahyiyle aydınlatıldığını söylüyor.

Bütün bu ayetleri birleştirdiğimizde şunu net görüyoruz: Ümmilik, cahillik değil. Aksine, zihinsel ve ruhsal bir safiyet hâli. Önceki kitaplardan beslenmemiş, sadece Allah’tan gelen vahye teslim olmuş tertemiz bir hâl. Bu yüzden Allah, Nebi’sini “ümmi” olarak tanıtıyor.

Peki bugün biz nasıl ümmileşebiliriz? İşte burası çok önemli. Ümmileşmek, zihnimizi hurafelerden, mezheplerden, rivayetlerden ve kulaktan dolma bilgilerden temizlemek demektir. Kur’an’a anneden doğmuş gibi tertemiz bir akılla yaklaşmak demektir.

Bakara Suresi 2/2’de Rabbimiz buyuruyor:
“Bu, kendisinde şüphe olmayan bir kitaptır. Mutlak sakınanlar için yol göstericidir.”
Şüphe yoksa, biz de şüpheyi dışarıdan taşımayacağız. Mezheplerin, rivayetlerin karışıklığını bırakıp, doğrudan Kur’an’a yönelerek ümmileşeceğiz.

Araf 157’de Rabbimiz ümmî Nebi’nin insanları “ağır yüklerinden ve üzerlerindeki zincirlerinden kurtardığını” söylüyor. İşte biz de bu zincirlerden kurtulmadıkça gerçek anlamda ümmileşemeyiz.

Şura 42/52’yi hatırlayalım:
“Sen kitap nedir, iman nedir bilmezdin. Ama biz onu bir nur yaptık; onunla dilediğimiz kulları hidayete erdiririz.”
Nebi’ye bile bu söyleniyorsa, bizim de imanımızın ve bilgimizin tek kaynağı Kur’an olmalı.

Ümmiliğin kurtuluşla bağlantısı da Kur’an’da doğrudan açıklanıyor. Araf 7/157’de “Ona inanıp saygı gösteren, ona yardım eden ve onunla birlikte indirilen nur’a (Kur’an’a) uyanlar, kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.” buyuruluyor. Demek ki kurtuluşun yolu, ümmiliği yaşamak ve Kur’an’a sarılmaktan geçiyor.

En’am Suresi 155 de aynı şeyi söylüyor:
“Bu da bizim indirdiğimiz mübarek bir kitaptır. Ona uyun ve Allah’tan sakının ki merhamete erişesiniz.”
Kurtuluş, doğrudan Kur’an’a uymaya bağlanıyor.

Zuhruf 43. ayet ise ümmiliğin özünü özetliyor:
“O halde sana vahyedilene sımsıkı sarıl. Çünkü sen dosdoğru bir yol üzerindesin.”

Kardeşim, işin özü şu: Ümmilik cehalet değil, bilakis safiyet, ön yargılardan kurtuluş, tertemiz bir teslimiyet hâlidir. Nebi’nin ümmiliği, onun Kur’an’a saf bir şekilde yönelmesini sağladı. Bizler de ümmileşirsek, yani mezhep zincirlerini, hurafe yüklerini bırakıp sadece Kur’an’a yönelirsek, Allah’ın vaat ettiği kurtuluşa ulaşırız.

Kısacası, kurtuluş ümmilikte, ümmilik ise vahye teslimiyettedir.

Sözümdeki doğrular Allah’ın, yanlışlar ise benimdir.
aydinorhon.com

 

  Kader: İnsan İradesiyle Yazılan Yolculuk Kardeşim, kader konusu insanlık tarihi boyunca en çok tartışılan meselelerden biri olmuştur. Çü...