Muhammed’in sünneti, yaşantısında ki sözü ve fiilidir. Bunlar uygulandığı kadar sevap kazanılır, diye inanılıyor.
Şimdi bakalım bu söylem doğru mu, Kur’an bunu onaylıyor mu?
Nebi Muhammed Furkan suresinde “Çarşı pazar gezerdi.” der. Ne rivayetlerde
mevcut, ne de ”Çarşı pazar dolaşmak sevap kazandırır” diyen kimse olmamıştır.
Yukarıda ki tarife göre bu bir sünnettir. Hem de arada ravi olmadan ana
kaynakta Kur’an dan; ama kimse sünnete uymak ve sevap kazanmak adına, çarşı
pazar dolaşmaz.
Furkan
20. Ayet:
[EY MUHAMMED,] Biz senden önce de yiyip içen, çarşıda pazarda dolaşan [ölümlü]
insanların dışında kimseyi elçi olarak göndermedik. [Böyle yaparak, ey
insanlar,] kiminizi kiminiz için bir imtihan vesilesi kıldık [ki,] sabredecek
misiniz, (bunu kendiniz de göresiniz; yoksa,) Allah zaten her şeyi olduğu gibi
görmektedir!
Yüce Allah’ın kitabının paralelinde ki ilk kitaplar ne
zaman ve kimler tarafından oluşturulmuştur:
Buhari: Bahara-Semerkant/Özbekistan; Mecusi bir dedenin torunu aslen Fars
doğum: 810, ölüm: 869
Nebi Muhammed’in vefatı 632 yılındadır.
810-632=178 Nebi Muhammed’in ölümünden 178 yıl sonra Buhari doğmuştur. 22
yaşında hadis toplamaya başladığını varsayarsak 2 asır sonra hadis toplamaya
başlamıştır. Ve Buhari Kutubu’l-Sitte’yi yazanların yaşça en büyüğüdür.
Diğerleri:
Müslim: Nişaburlu; İranlı aslen Fars… Kuşeyri diye bilinen Arap kabilesinin
azadlı kölesi… Doğum: 821, ölüm: 875
Nesai: İran/Horasanın Nesa kasabasından; aslen Fars doğum: 829, ölüm: 915
Ebu Davut: İran, Afganistan sınırının Sicistanlı; aslen Fars doğum: 817, ölüm:
889
İbn Mace: İran, Kazvin şehrinden, aslen Fars doğum: 824, Ölüm: 887
Tirmizi: Özbekistan’ın Tirmiz şehrinden aslen Fars doğum: 824, ölüm 892
Nebi Muhammed’in ölümünden 200-250 yıl sonra nebinin ağzına yakıştırılan
iftiralar din olarak kabul edilmiştir. Bunun sebebini çok iyi anlayabilmek için
Emeviler ve Abbasiler dönemini iyi bilmemiz gerekiyor. Günümüze kadar gelmiş olan
paralel dine bilerek veya bilmeyerek biz gaz da mealcilerimizin bir bölümü tarafından
verilmiştir. Kur’an’ın orijinalinde “Resule itaat Allah’a itaattir” (4/80) diye
geçer. Mealcilerimiz “resul” (elçi) veya “nebi” gördükleri her yere peygamber
kelimesini yapıştırmışlardır. “peygamber” kelimesi farsçadır. Bazıları “peygamber”
kelimesinden rahatsız mı oluyorsun” diye soruyorlar. Neden rahatsız olacağım
isterseniz “prophet” deyin. Bu da İngilizce karşılığıdır. Benim hiçbir
rahatsızlığım yok; Fakat Yüce Allah’ımız bazı yerde nebi, bazı yerde resul
(elçi) diye hitap etmişse, bunda bir hikmet vardır diye düşünmemiz gerekmez mi?
Resul yerine ‘peygamber’ konulunca “peygambere itaat Allah’a itaattir.” olmuştur. Bu
durumda çelişki olmayan Kur’an’da çelişki görmeye başlarsınız. Nebi Muhammed’in
normal yaşantısında ki bütün yaptıklarının sizce tekrarının sevap olacağını
sanırsınız. Nebi Muhammed yaşayan Kur’an’dır. Bu farklı bir şey… Sakalıyla,
cübbesiyle ilgimiz olmamalı. Çünkü uzaktan Ebu Cehil’e de baksanız, nebimizle
karıştırabilirsin. Günümüzde bizler nasıl benzer giyiniyorsak orada
yaşayanların hepsi de benzer giyiniyordu. Misvakla bugün dişimizi temizlersek
sadece nebiyi taklit etmiş oluruz. Ana tema uçar gider. İşaret eden parmağa
bakmaktan ileri gidemeyiz. Diş ve ağız sağlığına önemi ikinci plana atmış
oluruz. Bir hocamızdan duymuştum. Caminin ismini vermek istemedi. Bir caminin
kapı girişine iple bağlı misvak takmışlar, camiye girenler aynı misvakı
kullanıyorlarmış. Olacağı bu…
Muhammed hem nebidir, hem de resuldür. Vahyi alan
Muhammed, nebi sıfatıyla alır. Bize resul sıfatıyla tebliğ eder. “Nebi” ünvanıdır.
“Resül“(elçi) görevidir. Kur’an’a göre resule itaat şartı vardır.
Bu konuyla ilgili kapsamlı bilgi almak isteyen kardeşlerim, aşağıdaki adresten
okuyabilirler.
https://aydinorhon.blogspot.com/2019/07/nebi-resul-kimdir.html
Vahiy dışı Nebi Muhammed’in yaşantısı da dinimizin parçası olduğuna inananlar,
Allah’ın ayetlerine de iman ettiklerini söylerler. Gözümüzün içine baka baka
yalan söylüyorlar. Sevap kazanmak adına, çarşı pazar gezenler bunların dışında
tutuyorum.
Muhammed in evine ziyaretçiler geliyordu. Muhammed bu gelişleri
çekinmesine, üzülmesine, rahatsız olmasına rağmen onayladı. O zaman bu da
sünnettir. Hangi şartlarda gelirse gelsin; misafiri başlarının üzerinde
tutmaları gerekir.
Ahzap 53. Ayet; Ey iman etmiş kimseler!
Yemek için izin verilmeden, vakitli vakitsiz nebînin evlerine girmeyin; davet
edilirseniz girin, yemeği yiyince dağılın. Orada bir sohbet ortamı da aramayın.
Bu haliniz nebîyi üzüyor ama sizden çekiniyor. Allah gerçeği söylemekten
çekinmez. Onun eşlerinden bir şey istediğinizde perde arkasından isteyin. Bu
sizin gönülleriniz için de, onların gönülleri için de daha nezih olur. Allah'ın
elçisini üzmeye ve onun arkasından eşlerini nikâhlamaya asla hakkınız yoktur.
Böyle yapmanız Allah katında ağır bir kusur olur.
Yüce Allah bu tür ziyaretlerin yapılmamasını emrediyor. Eğer sünnet
yaşanacaksa gelen misafirin tavır ve davranışı ne olursa olsun müdahale
etmemeleri gerekir.
Hadis kitaplarında, Allah’a Nebi Muhammed’e ve
arkadaşlarına ağza alınmayacak iftiralar attıklarını biliyoruz. Bu iftiralar
dışında bazı rivayetler de vardır ki göz ardı edilir. Üzerine sünger çekilir. Acaba
bu Kur’an’a ters düşmeyen hadislere neden göz yumarlar!
Kur’an’ın dinin tek kaynağı olduğunu, vahyin dışına kesinlikle çıkılmayacağını
belirten ayetleri nereye koyacağız. Bir sözün güzel ve Kur’an’a uyumlu olması,
Nebi Muhammed tarafından söylendiği anlamına da gelmez.
Kur’an içerisindeki sözlerin en güzeli varken, sonrada uydurulmuş sözlere mi
itibar edilecek.
Casiye 6. Ayet:
Bunlar Allah’ın sana aktardığı tümüyle gerçekleri içeren ayetleridir. Allah’a
ve ayetlerine güvenmedikten sonra artık hangi söze
(Hadise) güvenecekler?
Görüldüğü gibi Kur’an yukarda ki tarifi yalanlıyor. Kur’an’ın
tavsiye etmediği sünnet, sünnet değildir. Allah’ın rızası olacak bir eylemi
ancak Allah ister.
Bakınız Casiye 6. Ayette Yüce Allah "Kuran'dan sonra hangi söze/hadise
iman ediyorlar?" diye soruyor.
Şimdi cevap verelim: Siz kimin sözüne iman ediyor sunuz?
Hadis kitaplarında Allah’a, Nebi Muhammed’e sayısız
iftiralar yapılıyor. fakat Kur’an’a ters düşmeyen, hatta Kur’an’dan başka kaynak aranmamasını
belirten rivayetler de var. Bu hadislere neden iman edilmez?
Bir kişi sayısız iftiralarla dolu hadis bataklığına
başkalarını sürüklese, sürüklenen kişi iftirayı fark etmeyip buna inanırsa, her
iki kişide bundan sorumludur. Birincisi başkalarını yanlış yönlendirdiği için;
diğeri de incelemediği, düşünmediği, araştırmadığı ve aklını kullanmadığı için
sorumludur. Bir hadisin (sözün) Kuran'a uygun olması, o sözün Nebi Muhammed
tarafından söylendiği anlamına gelmez. Böyle sözler bile "zan" olma
özelliği taşımaktadır.
Uyulmayan hadislerden birkaç örnek verelim:
*"Allah'u
Teala şu Kur'an'la (amil olan) kavimleri yükseltir. Ve onun izinden
gitmeyenleri de alçaltır." buyurmuşlardır.
" (Müslim Riyazü's-Salihin 1000)
* “Allah’ın
kitabında helal kıldığı helal, haram kıldığı haramdır. Hakkında sustuğu ise
serbesttir. Allah’ın serbest bıraktıklarını kabul edin ve bilin ki Allah hiçbir
şeyi unutucu değildir.”
(Ebu Davud k. etime 39/Tırmizi k. libas 6 ibni mace k.etime 60/ El-müracaat
sayfa 20)
* Kuran'dan başka
hidayet kaynağı arayan sapıtmıştır"
(Tirmizi 2906).
* Allah’ın elçisinden sözlerini yazmak için izin istedik, bize izin vermedi.
(Tirmizi, K. İlm 11)"
* Din konusundaki ihtilaflarda size Kur’an yeterlidir.
[5424-Buhârî-Müslim-Nesâî] [4727-Muvatta-Müslim][5406-Buharî-Müslim]
* "Ömer, Nebi Muhammed'den, halkın doğru yoldan sapmamaları için kendisine
bir şeyler söyleyip yazmasını istediğinde; Nebi Muhammed: 'Allah'ın Kitabı bize
yeter' dedi"
(Buhari İtisam 26, İlim 39, Cenaiz 32, Merza 17, Müslim Cenaiz 23, Vasaya 22).
* “Size sadece Kuran’ı bırakıyorum; ona uyarsanız yolunuzu
şaşırmazsınız”
(Müslim 15/19 Nu, 1218; İbnMace 25/84 Nu, 3074; Ebu Davud 11/56, Nu 1905)
* "Biz hadis yazarken Muhammed yanımıza geldi.
"Yazdığınız şey nedir dedi." Senden işittiğimizl hadis" dedik.
Nebi Muhammed: "Allah'ın kitabından başka kitap mı istiyorsunuz. Sizden
evvelki milletler Allah'ın kitabı yanında başka kitaplar yazdıkları için yoldan
çıktılar.
(Tirmizi, Es Sünen, K İlm 11, El hatip, Tadyik 33)
* "Nebi
Muhammed, 'Benden Kur’an haricinde hiç bir şey yazmayınız. Kim benden bir şey
yazdıysa onu imha etsin"
(Müslim, Sahihi Müslim, Kitab-ı Zühd; Hanbel, Müsned, 3/12, 21, 33)
* “Zeyd b. Sabit’ten: Resulullah bizi hadislerini
yazmaktan alıkoydu ve bizim yazdığımız hadisleri yok etti.
” (Sünen-i, Ebu Davud, İlim Kitabı, c.3, sayfa 319)
Bu rivayetler de kadının erkeğine kayıtsız ve şartsız itaati için
uydurulmuştur. Kur’an’i hiçbir dayanağı yoktur. Güya kadın erkeğe yaptığı
itaatle ibadet yapmış olacakmış.
* Çok lanet ediyor ve kocalarınıza karşı nankörlük ediyorsunuz.
Aklı başında bir erkeğin aklını sizin kadar çelebilen, aklı ve dini eksik başka
bir varlık görmedim. (Müslim, İman, 34/132; İbn Mace, Fiten 19/4003)
* Kadınların dinleri ve akılları eksiktir. (Buhari)
* Ey kadınlar! Eğer kocalarınızın size olan haklarını bilseydiniz, ayaklarının
tozunu yüzlerinizle silerdiniz.
(Hafız Zehebi, Büyük Günahlar)
Kadınları erkeğin kölesi yapmaya çalışmışlardır; yetmemiş; kadınların çoğunu
cehennemlik, dinen eksik ilan etmişler.
Devam edelim,
* Kadınlar arasında iyi kadın, yüz tane karga arasında alaca bir karga
gibidir.
(Buhari)
* Kocanın vücudu irin ile kaplı dahi olsa ve karısı onu yalayarak temizlese,
yine de kocasının hakkını ödemiş olmaz.
(İbni Hacer El Heytemi 2/121; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 5/239)
* Ey kadınlar topluluğu! Sadaka veriniz ve çok istiğfar ediniz. Çünkü ben,
cehennem halkının çoğunun sizler olduğunu gördüm.
(Müslim, İman 34/132; İbn Mace, Fiten 19/4003)
* “Hangi kadın kocası kendisinden razı olarak ölürse
mutlaka cennete girer.”
(Tirmizi, Rada, 10; İbn Mâce, Nikah 4)
Namazı bozan şeyler kara köpek, eşek, domuz ve kadındır.
(Müslim, Salat 265; Tirmizi Salat 235/338; Ebu Davud, Salat 110/720)
Uğursuzluk üç şeyde vardır: Kadında, evde ve atta.
(Ebu Davud, Tıb 24/3922; Müslim, Selam 34/115; Buhari, Nikâh 17/4805)
Kadınları zarar vermeyecek miktarda aç, aşırı
gitmeyecek kadar da kıyafetsiz bırakınız. Çünkü kadınlar iyice doyar, güzelce
giyinirlerse onlar için dışarı çıkıp gezmekten daha sevimli bir şey yoktur.
Fakat onlar biraz aç, biraz da çıplak kalırlarsa onlar için evde oturmaktan
hayırlı bir şey yoktur.
(İbnül Cevzi, Mevzuat; 2; Suyuti, Lealil Masnua 2/154; İbn Arrak, Tenzihüş
Şeria 2)
Kadınlarınıza evlerinin kapısında oturmamaları için
yeni elbise yaptırmayın çünkü elbiseleri güzel ve yeni olursa kalplerine dışarı
çıkmak arzusu gelir.
(İmam Gazali, İmam Gazali, Kimyayı Saadet 178; İbn Ebi Şeybe, Musannaf 4)
Hucurat
13. Ayet:
Ey insanlar, gerçekten, biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve
birbirinizle tanışmanız için sizi halklar ve kabileler (şeklinde) kıldık.
Şüphesiz, Allah katında sizin en üstün (kerim) olanınız, (ırk ya da soyca
değil) takvaca en ileride olanınızdır. Şüphesiz Allah, bilendir, haber alandır.
Dışarı çıkması kesin gereken kadın ise kocasından izin aldıktan sonra dışarı
çıkacak ve şu kurallara kesin uyacaktır:
1- Sıkı sıkıya örtünüp kötü giysilere bürüne,
2- Hiç çıkmamış gibi davrana,
3- Başını öne eğip kimsenin yüzüne bakmaya,
4- Kalabalığa karışmaya,
5- Erkeklerin bulunduğu yerlere yanaşmaya,
6- Herkesin dolaştığı sokaklardan uzak dura,
7- İşini bir an önce bitirip evine döne.
(İmam Gazali, İhyayı Ulumuddin 2/290)
Kadının makbulü koyun cinsidir.
Bakın Gazali, kadının kaç çeşit olduğunu nasıl açıklıyor ve insanları nasıl
bilgilendiriyor:
Kadının sıfatları şunlardır:
1- Giyim kuşam hevesinden maymun.
2- Fakir düşmeye razı olmadığından köpek.
3- Kocasına ve diğer insanlara kibrinden yılan.
4- Gece gündüz koğuculuk yaptığından akrep.
5- Evden eşya sattığından fare.
6- Erkeklere hile kurduğundan tilki.
7- Kocasına itaat ettiğinden dolayı koyundur.
(İmam Gazali, İhyayı Ulumuddin 2)
Tevbe 71. Ayet:
Mümin erkeklerle mümin kadınlar birbirlerinin dostlarıdır.
Hanefilerden bazıları kadının sesinin de avret olduğu
görüşündedirler.
(Fıkhus Siyre)
Ancak ve ancak mahremleriniz olan erkeklerle konuşacaksınız. (İbni Kesir 4/355)
Kadınlara danışmayın, onlara muhalefet edin. Kadınlara
muhalefet edin, zira kadınlara muhalefet berekettir.
(Kadınlara Dîni Bilgiler; Suyuti, Lealil Masnua 2; İbn Arrak, Tenzihüş Şeria 2)
Kim ki karısına itaat ederse Allah onu yüzüstü cehenneme
atar.
(İbn Arrak 2)
Başlarına bir kadını geçiren bir kavim asla iflah
olmaz.
(Hanbel, Müsned 5; Tirmizi, Fiten 75; Nesai, Kudat 8; Buhari, Fiten 18)
Nebi Muhammed bu sözü söylemiş olsaydı, Hz Ayşe Cemel savaşında komutan olmaz;
Talha ve Zübeyr’ide başlarına getirmezlerdi.
Ayrıca Neml Suresi 22. ve 44. ayetler
arasında Sebe kavminden ve onlara hükmeden kraliçelerinden bahsedilir.
Kadınlara yazıyı öğretmeyin. Dikişi ve Nur Suresi’ni
öğretin.
(İbnü’l Cevzi, Mevzuat 2)
Cinselliği sağlamak adına uydurulanlar:
Kişi kadınını yatağa davet eder de kadın kaçarak eşi sinirli bir şekilde
gecelerse, melekler o kadına sabaha kadar lanet eder. (Buhari 9/36)
Bir hadiste şöyle denilir:
“Camiye gelirken kokulanan kadın, evine dönüp de cünüplükten ötürü boy abdesti
alır gibi yıkanmadıkça, Allah katında onun namazı kabul olmaz.” (Avnül Mabül
11/230)
Nebi’mizin ağzına yakıştırılan bu iftiralar öyle bir
işlenmiş ki, kadınlarımıza bunların yanlış olduğuna inandırmak mümkün değil.
Anlatılanları Allah’ın hükmü olduğunu sanıyorlar.
Yüce Allah hitabında, genellikle “Ey İman edenler diyor.” Diyor. Kadın, erkek
ayrımı yapmıyor. Aşağıdaki ayetle de bunu perçinliyor.
Okuyalım:
Ahzap
35. Ayet:
Gerçek şu ki, Allah'a teslim olmuş bütün erkekler ve kadınlar, inanan bütün
erkekler ve kadınlar, kendilerini adamış bütün erkekler ve kadınlar, sözlerine
sadık bütün erkekler ve kadınlar, sıkıntılara göğüs geren bütün erkekler ve
kadınlar, (Allah'ın karşısında) güçsüzlüğünü anlayan bütün erkekler ve
kadınlar, karşılıksız yardımda bulunan bütün erkekler ve kadınlar, nefislerini
kontrol eden bütün erkekler ve kadınlar, iffetleri üzerine titreyen bütün
erkekler ve kadınlar ve Allah'ı durmaksızın anan bütün erkekler ve kadınlar
için, (evet,) bunlar(ın tümü) için Allah, mağfiret ve büyük bir mükafat
hazırlamıştır.
Uydurulmuş hadislerin elle tutulur bir yanı yok. Dinin gerçek ve tek sahibi Yüce Allah’ın
hadislerine de inanmazsanız hangi hadise inanacak sınız?!
Yusuf 111. Ayet:
Andolsun ki, onların kıssalarında akıl sahipleri için ibret vardır. Kur'an,
uydurulabilecek bir söz (hadis) değildir. Fakat kendinden öncekileri tasdik
eden, her şeyi ayrı ayrı açıklayan ve inanan bir toplum için de bir yol
gösterici ve bir rahmettir.
Tur
34. Ayet: Eğer doğru söyleyenler iseler, haydi onun gibi bir söz (hadis)
getirsinler!
Vakıa
81. Ayet:
Şimdi böyle bir habere (Hadise) küçümseyerek mi bakıyorsunuz,
Lokman
6, 7. Ayet:
Ama insanlar arasında öyleleri var ki, bilgisi olmayanları Allah yolundan
saptırmak ve onu gülünç duruma düşürmek için (yol gösterici mesajlar üzerinde)
kelime oyunu yapmaya kalkışırlar: böylelerini alçaltıcı bir azap bekliyor.
Böyle birine mesajlarımız aktarıldığında, sanki kulaklarında bir sağırlık
varmış da onları hiç duymamış gibi, küstahça yüz çevirir: işte ona (öteki
dünyada) acıklı azabı haber ver!
Zümer 23. Ayet:
Allah, sözün (hadisin) en güzelini; âyetleri, (güzellikte) birbirine benzeyen
ve (hükümleri, öğütleri, kıssaları) tekrarlanan bir kitap olarak indirmiştir.
Rablerinden korkanların derileri (vücutları) ondan dolayı gerginleşir. Sonra
derileri de (vücutları da) kalpleri de Allah'ın zikrine karşı yumuşar. İşte bu
Kur'an Allah'ın hidayet rehberidir. Onunla dilediğini doğru yola iletir. Allah,
kimi saptırırsa artık onun için hiçbir yol gösterici yoktur.
Kalem
44. Ayet:
(Ey Nebi) Bu sözü (Hadis’i Kur'an'ı) yalanlayanlarla beni baş başa bırak. Biz onları
bilemeyecekleri biçimde adım adım helâka yaklaştıracağız.
Yunus
38. Ayet:
(Buna rağmen) yine de, [hakkı inkâra
şartlanmış olanlar], “Onu [Muhammed] uydurdu!” diyorlar. [Onlara] de ki: “Eğer
doğru sözlü kimselerdenseniz, o zaman, onunkilere eş değer bir sure getirin;
hem [bu iş için] Allah'tan başka kimi yardıma çağırabilirseniz çağırın!”
Kehf
6. Ayet:
Demek sen, bu söze (Hadise, Kur'an'a) inanmazlarsa, arkalarından üzülerek âdeta
kendini tüketeceksin!
Zümer 23. Ayet:
Allah, bütün öğretilerin en güzelini, kendi içinde tutarlı, (gerçeğin) her
türlü ifadesini çeşitli biçimlerde tekrarlayan bir ilahi kelam şeklinde
indirir; (bir ilahi kelam ki) Rablerinden korkanların ondan tüyleri ürperir;
(fakat) sonunda Allah'ı(n rahmetini) hatırlayınca kalpleri ve tenleri yumuşar,
sakinleşir. İşte Allah'ın rehberliği böyledir: (Doğruya yönelmek) isteyeni bu
şekilde doğru yola eriştirir; Allah'ın saptırdığı (kişi) ise, hiçbir yol
gösterici bulamaz.
Araf
185. Ayet:
Onlar göklerdeki ve yerdeki sınırsız hükümranlık ve nizama , Allah'ın yarattığı
her şeye, ecellerinin yaklaşmış olabileceğine hiç bakmadılar mı? Peki, bundan
sonra artık hangi söze inanacaklar?
Murselat
50. Ayet:
Onlar artık ondan (Kur'an'dan) sonra hangi söze (hadise) inanacaklar?
Nisa 87. Ayet:
Allah-ki O'ndan başka ilah yoktur- (geleceği) hakkında hiçbir şüphe olmayan
Kıyamet Günü sizi bir araya toplayacaktır. Kimin sözü/hadisi Allahın sözünden
daha doğru olabilir?
Araf 185. Ayet:
Onlar, göklerin ve yerin 'bağımlı olduğu egemenliğe ve sünnete' (melekût)
Allah'ın yarattığı şeylere ve ihtimal (verip) ecellerinin pek yaklaştığına
bakmıyorlar mı? Bundan sonra onlar artık hangi söze (hadise) inanacaklar?
Yüce Allah kitabında Kur’an’ın dinin tek kaynağı
olduğunu defalarca beyan ediyor. Vahyin dışına hiçbir şekilde çıkılmayacağına
dair ayetleriyle de destekliyor.
Yüce Allah, Fetih Suresi 29. Ayette, Tevrat’tan ve İncil’den bahsederken; güzel
öğütler, güzel sözler, hikmetli sözler gönderdiğini açıklıyor. Ekleme
yapacaklar buyursun buradan alsınlar. Almazlar… Neden? Tahrifat var. Evet var.
Onlar kitaplarında tahrifat yapmışlar. Siz Kur’an’a paralel kitaplarla tahrifat
yapmıyor musunuz? Kur’an içi tahrifat veya Kur’an dışı tahrifat; ne fark eder.
Yüce Allah’ın kitabını ötekileştirmiyor musunuz? Burada önemli olan hangi
kitaba kayıtsız şartsız iman ettiğinizdir.
Kuran'ı anlama noktasında referans alınacak en son kitaplar; Allah'a ve
elçilerine iftiralarla dolu hadis kitaplarıdır!
Gerçek şu ki, Allah'a teslim olmuş bütün erkekler ve kadınlar, inanan bütün
erkekler ve kadınlar, kendilerini adamış bütün erkekler ve kadınlar, sözlerine
sadık bütün erkekler ve kadınlar, sıkıntılara göğüs geren bütün erkekler ve
kadınlar, (Allah'ın karşısında) güçsüzlüğünü anlayan bütün erkekler ve
kadınlar, karşılıksız yardımda bulunan bütün erkekler ve kadınlar, nefislerini
kontrol eden bütün erkekler ve kadınlar, iffetleri üzerine titreyen bütün
erkekler ve kadınlar ve Allah'ı durmaksızın anan bütün erkekler ve kadınlar
için, (evet,) bunlar(ın tümü) için Allah, mağfiret ve büyük bir mükâfat
hazırlamıştır.
Başkalarına hadis inkârcısı diyen kişiler; kendileri hadis inkârcısı olduğunu
da bilmezler. İşine gelen ayeti veya hadisi alırlar; İstemediklerini bırakırlar.
Böyle bir din olmaz. Allah'a ve resulüne iman esastır. Önce Allah’a ve kitabına
iman şarttır. Kur'an'a iman ettikten sonra zaten Kur'an sizi yarı yolda
bırakmayacaktır.
Kime de sorsanız Kur'an'a iman ettiğini söyler. Bir ayet alıp sorarsınız. “Bu
ayeti hayatınıza taşıdınız mı?” Çoğunluk: "Ama,
fakat, lakin" kelimesiyle başlar. Kusura bakmayın bu kelimeleri
kullananlar Allah'ın kitabına iman etmiş olamazlar.
Nebi’nin, Allah'tan bağımsız
hüküm koyma yetkisi yoktur. Böyle bir şey yapmaz, yapamaz da… Eğer yapmaya
kalkarsa Hakka 44-46 Ayetlerin muhatabı olmuş olur.
Kehf 26. Ayet:
De ki: "Kaldıkları süreyi Allah daha iyi bilir. Göklerin ve yerin gaybını
bilmek O'na aittir. O, ne güzel görür; O, ne güzel işitir! Onların, O'ndan
başka hiçbir dostu da yoktur. O, hükmüne hiçbir kimseyi ortak etmez."
Nebi Muhammed ne vahiy edilmişse
ancak ona uyar. Mücadele suresinin ilk ayetlerinde bir kadın kocasıyla ilgili “kocam
bana zihar yaptı” diye şikâyette bulunuyor. O konuyla ilgili vahiy inmemesi
nedeniyle kadın Nebi Muhammed’den aradığı cevabı alamıyor. Allah’a Nebi
Muhammed’i şikâyette bulunuyor. Akabinde vahiy iniyor.
Nebi,
kendisi hüküm koyamaz. Hüküm Allah’ındır. Aksi halde öldürülecekti.
Hakka 44-46. Ayet:
Eğer (Resul) bize isnat ederek bazı sözler uydurmuş olsaydı, mutlaka onu
kudretimizle yakalardık. Sonra da onun şah damarını mutlaka keserdik.
Hiçbiriniz de bu cezayı engelleyip ondan savamazdı.
Nebi, ancak Kur'an'la
uyarır.
Enbiya
45. Ayet:
De ki: "Ben sizi ancak vahy ile uyarıyorum." Ama sağırlar
uyarıldıkları vakit çağrıyı işitmezler.
Nebi Muhammed mücadelesini
Kur’an’la yapmıştır.
Furkan
52. Ayet:
Öyle ise kâfirlere itaat etme, onlara karşı bu Kur'an'la büyük bir mücadele
ver.
Nebi Muhammed hükmü
Kur’an’la verir.
Nisa
105. Ayet:
(Ey Muhammed!) Biz sana Kitab'ı (Kur'an'ı) hak olarak indirdik ki, insanlar
arasında Allah'ın sana öğrettikleri ile hüküm veresin. Sakın hainlerin
savunucusu olma.
Nebi Muhammed Kur’an’la öğüt
verdi
Kaf
45. Ayet:
Biz onların ne dediklerini çok iyi biliyoruz. Sen, onlara karşı bir zorba
değilsin. O hâlde sen, benim uyarımdan korkan kimselere Kur'an ile öğüt ver.
10000’lerce kişinin karşısında yapılan
veda hutbesinde bile farklılıklar mevcuttur. Kalanı siz düşünün. Eğer biz Nebi
Muhammed’i iyi tanır. Kur’an’ı iyi anlarsak. O’nun neyin söyleyip söylemeyeceğini
de biliriz. Ona göre hareket eder, dini onun gibi yaşamaya, onun gibi bir insan
olmaya gayret ederiz. Sünnet, Nebi Muhammed’in Kur'an'ı anlayarak hayata taşımasıdır.
Bizler de Kur'an'ı hayata taşıyabildiğimiz ölçüde nebiye de uymuş oluruz. Kur'an'a
itaat ettiğimiz ölçüde resule de itaat etmiş oluruz.
Nahl 44. Ayet:
(Onları) Apaçık deliller ve kitaplarla (gönderdik). Sana da zikri
(Kur'an'ı) indirdik ki, insanlara kendileri için indirileni açıklayasın ve onlar
da iyice düşünsünler, diye.
Bu ayetten de anlaşılıyor ki, Nebi Muhammed’in
insanlara dini açıklamak için başvuracağı “açıklayıcı” da Kur’an’dır. Öyleyse
sünnetin esası da Kur’an’dadır. Bir sünnetin gerçek olup olmadığını Kur’an’la
karşılaştırmak suretiyle anlarız. Kur’an onaylıyor mu, onaylamıyor mu? Çok
yazık ki bu uygulama tersten yapılıyor. Kur’an rivayetlerle karşılaştırılıyor.
Rivayetler Kur’an’a onay verirse; ayetler geçerli, aksi halde yok hükmündedir.
Böyle bir din anlayışı olabilir mi? Rivayetlerin kontrol merci Kur’an’dır.
Haşa nebinin hadisi (sözü) Allah’ın hadisini (sözünü) mesh ediyor. İnanılır
gibi değil…
Bu gün İslam dininin tek kaynağı Kur’an’ı Kerim’dir. Sünnetin
esası Kur’an’dır. Sevgili Muhammed’de vahye göre yaşamış ve insanları onunla uyarmıştır.
Bize Kur’an’dan sorulacaktır. Allah’ın sözünü bırakıp başka söze itibar etmek şirktir.
Rabbimden cümlemizi Kur'an'a gerçek anlamda iman eden, onu hayatına
taşıyanlardan eylemesini dilerim.
Doğrularım Allah’ın, yanlışlarım bana aittir.
Aydın ORHON