Bilgi ve İman: Dini Görevlilerin Kur’an’a Göre Sorumluluğu

Bilgi ve İman: Dini Görevlilerin Kur’an’a Göre Sorumluluğu

Kardeşim, hiç düşündün mü; bir insan neye inanırsa inansın, o inancın üzerine kurduğu hayatın temelinde ne yatıyor? Bilgi mi, gelenek mi? Korku mu, vicdan mı? Kur’an, bu konuda net bir tutum sergiliyor: İman bilgiye dayanmalı. Ezbere, körü körüne, atadan dededen kalma kalıplarla değil. Hele hele maddi çıkarların ön planda olduğu bir yerde, iman zaten kökten yara alır.

Bakara Suresi 174. ayet tam da bu noktaya ışık tutuyor. Allah, kitabında açıkladığı hükümleri gizleyen, bunu da üç kuruşluk menfaat karşılığı yapanları çok ağır şekilde uyarıyor. Şöyle diyor Rabbimiz:

“Allah’ın indirdiği kitaptakileri gizleyip onu az bir değer karşılığında satanlar (var ya), işte onlar karınlarında ateşten başka bir şey yemeyenlerdir. Kıyamet günü Allah onlara konuşmayacak ve onları temize çıkarmayacaktır. Onlar için elem verici bir azap vardır.”
(Bakara 2:174)

Düşünsene kardeşim, Allah’ın ayetlerini gizleyip de maaş uğruna ya da makam korkusuyla halktan gerçekleri saklayan biri, aslında kendi midesine ateş dolduruyor. Bu sadece bir mecaz değil. Cehennemi bu dünyada mideye indirmek gibi bir şey. Çünkü o kişi, Allah’ın kelamını kendi nefsi için araç haline getirmiş demektir.

Şimdi dönelim günümüze. Camide hutbe okuyan, vaaz veren bir görevli düşün. Allah’ın kitabını halkla buluşturmakla yükümlü. Ama bir bakıyorsun, bazı ayetler hep atlanıyor. Neden? “Ya cemaat kızar, ya müftü işimize karışır, ya sürülürüz” diye. İşte Kur’an’ın o ayeti bu kişilere birebir hitap ediyor. Çünkü ayet, dini ücret karşılığı yapmayı ve gerçeği gizlemeyi iki ayrı suç olarak önümüze koyuyor.

Peki, bizim örneğimiz kim? Elbette Resül. O, ne bir maaş aldı, ne de görev güvencesi aradı. Gelen her vahyi, eksiksiz bir şekilde insanlara tebliğ etti. Ne zaman zorlandı, ne zaman tehdit edildi, ne zaman dışlandı… Hiçbirinde tek bir ayeti bile gizlemedi. İşte örnek alınması gereken kişi bu. Çünkü o sadece Allah’a karşı sorumluydu. Bugün biz de, özellikle dini anlatan insanlar da sadece Allah’a hesap verecek. O zaman neden çekiniliyor?

Açık konuşalım, dini ticarileştirmek Kur’an’a göre büyük bir sapmadır. Kur’an bize başka ne diyor bu konuda?

“Allah, kendilerine kitap verilenlerden, onu insanlara açıklayacaklar, gizlemeyecekler diye söz almıştı…”
(Al-i İmran 187)

“İçinde hidayet ve nur bulunan Tevrat’ı indirdik…”
(Maide 44)

“Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?”
(Zümer 9)

Bu ayetler bize şunu söylüyor: Bilgi hem edinilmeli hem de dürüstçe paylaşılmalı. Çünkü o bilgi bize ait değil; bir emanet. Eğip bükemezsin. Saklayamazsın. Hele hele para için çarpıtamazsın.

Kardeşim, bu mesele sadece bir “dini bilgi” meselesi değil. Bu, iman meselesi. Eğer sen Allah’tan gelen bilgiye inanıyor ama onu açıklamıyorsan, gizliyorsan, işine geldiği gibi anlatıyorsan... Bu, imanı sadece bir cüppeye, bir unvana, bir makama indirgemektir. Ve Kur’an buna küfür der.

Yani, "Bazı ayetler geçerli, bazıları değil" mantığıyla hareket etmek, “Ben Allah’ın bu hükmünü tanımıyorum” demektir. Bu da seni Allah katında temize çıkarmaz. Çünkü Kur’an şöyle buyuruyor:

“Onların karınlarında ateşten başka bir şey yoktur…”

Bir de düşün: Dini anlatıyorsun ama anlattığın şeyin içinde Allah’ın bazı hükümleri yok! Bu nasıl bir çelişkidir? Bunun adı dindir ama Allah’ın dini değildir. Bu tamamen uydurulmuş bir sistemdir. İşte bu yüzden Allah diyor ki: “Onlara kıyamet günü konuşmayacağım, onları temize çıkarmayacağım.” Bundan daha ağır ne olabilir?

Son olarak şunu vurgulamak lazım: Dini görevli olsun olmasın, hepimiz Kur’an’a karşı sorumluyuz. Ama halka din anlatan, vaaz veren, camide görev yapan biri için bu sorumluluk katbekat fazladır. Çünkü onun bir sözü, onlarca yüzlerce insanı etkiler. Onun gizlediği bir hakikat, halkın yolunu sapıtabilir.

İman bilgiyle olur kardeşim. Bilgi ise ancak dürüstçe aktarıldığında faydalı olur. Allah’ın kelamı eğilip bükülemez, pazarlanamaz. Kim bunu yaparsa, sadece insanlara değil, Allah’a da hesap vereceğini unutmasın.

Gerçek olan Allah’ın lütfu, hata ise benim aczimdendir.

 

Aydın Orhon
aydinorhon.com

 

Yükteki Su Kabı: Yusuf’un Hikâyesinden Bugüne Adalet ve Merhamet ? Bir gün ansızın yüklerin arandığını hayal et… Herkesin omzunda, sırtında...